Rüyanın içinde gezen, gerçeğin bir rüya gibi belirsizleştiği öyküler. Ama gene de sert bir gerçeği dillendiriyorlar. Buşra Era ikili ilişkilerin, iki insanın ruhlarını birbirine açmasının imkânsızlığının kıyılarında dolaşıyor. Tek bir insanla, belki de kendiyle yetinmenin imkânsız olduğu durumlarda açılan yaralara cesurca bakıyor.
İÇİNDEKİLER
Süleyman…………………………………………………………..9
Davud……………………………………………………………..13
Yakub………………………………………………………………19
Yeruşalim………………………………………………………..23
Goliath…………………………………………………………….29
Külbe-i Ahzân …………………………………………………35
Batşeba…………………………………………………………….39
Heksegram………………………………………………………45
Savm ……………………………………………………………….51
Talmud ……………………………………………………………55
Süleyman
Oda loş. Sırt sırta yatıyoruz. Yarım saat olmuştur. Doğrulup yanı başımdaki sehpaya uzanıyorum, üstü toz içinde, sürahideki suyun kokusu taze. Biraz su içiyorum. Etrafa bakıyorum. Duvarlar boyasız. Yatağın karşısında üç kapılı gardırop duruyor, aynasında kendimi seçmeye çalışıyorum. O hareketsiz. Pencere aralığından gelen rüzgâr şiddetlendikçe perde içeri doğru kabarıp sönüyor.
Çarşafın rengi güneşten griye dönmüş. Ona bakıyorum. Kendini bu griye sarıp dizlerini karnına çekmiş, elleri kulaklarında. Omzuna başımı koyuyorum.
Kulağını kapatan elini öpüp, “Geçecek,” diyorum. Ses etmiyor. Beni duymuyor olmalı. Elimi saçında gezdiriyorum. Gözleri kapalı. Sarılıyorum. Nefesi derinleşiyor.
Dışarıdan tarçın kokusu geliyor, yukarı katlardan müzik sesi. Müzeyyen bu, nerede duysam tanırım, mesele Haydar’la ilgili. O dinlemiyor. Elleri hâlâ kulaklarında. Bana bakmıyor. Sarılmıyor. Göz pınarından öpüyorum, ağlamış. “Alışırsın, alışacaksın,” diyorum, konuşmuyor.
Gözlerini açsın istiyorum. Bana baksın. Beni görsün. Beni sarsın istiyorum. Açmıyor gözlerini. Vakit ilerledikçe odaya dolan serinlik artıyor. Kalkıp pencereyi kapamalı. Halim yok.
Şarkı bitiyor. Konuşmayacak, belli. Kollarımı çözüp geri çekiliyorum, o da gevşiyor. Sırtüstü uzanıp tavana bakıyorum. Gözüm avizeye takılıyor, ampulü kırık.
Doğrulup kalkıyorum, yerden kıyafetlerimi seçip giymeye başlıyorum. Uzandığı yerden kafasını kaldırmıyor. Uyanmasını yahut uyumasını beklesem mi? Günün son ışıkları belli belirsiz içeri sızıyor. Sigara paketini çantaya atıp anahtarları sehpaya bırakıyorum. Gitme demiyor arkamdan.
Hızlı hızlı köşedeki büfeye gidip rastgele bir gazete seçiyorum. Caddedeki pastane sakin. Fırından kek yeni çıkmış. Bir dilim istiyorum, yanına çay, fincan olmasın.
– Altı lira kırk beş kuruş.
Tepsimi alıp en köşedeki masaya geçiyorum. Biraz önce başlayan yağmurdan kaçmak için içeri girenler var: her şeyi işine geldiği gibi yaşayanlar. Siyah ceketiyle kapıda beliriyor. Demek tahmin etmiş nereye gideceğimi. İçeri giriyor, çayını alıp masama oturmak için izin istiyor. Başımla onaylıyorum. Şemsiyesini duvara dayayıp karşıma geçiyor: Yaz kış sürekli neden taşıyor ki bu şemsiyeyi? İçimden tek kelime etmeden öylece durmak geliyor. Alnına dökülen saçlarını el yordamıyla geriye itiyor, köşeli yüzü kızarmış.
Çayına şeker atıyor, karıştırıyor da karıştırıyor, nihayet yüzüme bakabiliyor. “Kalmadın,” diyor. “Faydası yoktu,” diyorum. Ellerimi tutup kendine çekiyor. Yan masada oturan kadın ellerimize bakıyor, halimizi garipsemiş olmalı. Hak veriyorum ona. Garibiz. Ellerimi çekip masanın altına saklıyorum. Konuşmayalım diye çantamdan okuma gözlüğümü çıkarıyorum. Gazetedeki haber başlıkları canımı sıkıyor. Daha fazla okumak istemiyorum. Gitmiyor. Susmuyor. “Alışabilirdim, alışacaktım.” Duymamış gibi yapıyorum.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıZaten Hiç Yoktular
- Sayfa Sayısı64
- YazarBuşra Era
- ISBN9786257370639
- Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Albayın Fotoğrafı ~ Eugène Ionesco
Albayın Fotoğrafı
Eugène Ionesco
Gergedan, Kel Şarkıcı, Gönüllü Katil gibi tiyatro oyunlarıyla absürt tiyatronun öncülerinden ve çağdaş edebiyatın uyumsuz temsilcilerinden sayılan Eugène Ionesco’dan bir öyküler toplamı: Albayın Fotoğrafı....
- Kara Yarısı ~ Mahir Ünsal Eriş
Kara Yarısı
Mahir Ünsal Eriş
Burada bir sokak var. Uzun, ağaçsız ve derin derin uyuyan arabalarla dolu karanlık bir sokak. Birazdan gün, süt mavi örtüsünü sokağın üzerine serecek, evler...
- Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri ~ Hikmet Hükümenoğlu
Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri
Hikmet Hükümenoğlu
Pasta kutusundan çıkan satırları okumak kadınlar için bir mutluluktu. “Bunları yazarken beni düşündü,” diyorlardı içlerinden (öyle olmadığını herkes bilse de) ve değersiz varlıklarına bir...