Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Zar Kitabı
Zar Kitabı

Zar Kitabı

Luke Rhinehart

Zar Kitabı, zar yaşamına başlarken yanınızda bulunduracağınız ve ara sıra içindeki mesellerden, atasözlerinden, denemelerden, düşüncelerden ve pratik önerilerden faydalanabileceğiniz eğlenceli bir kitap. Karar vermek…

zar-kitabi-luke-rhinehart-pegasus-yayinlariZar Kitabı, zar yaşamına başlarken yanınızda bulunduracağınız ve ara sıra içindeki mesellerden, atasözlerinden, denemelerden, düşüncelerden ve pratik önerilerden faydalanabileceğiniz eğlenceli bir kitap. Karar vermek için zara başvurmayı düşünmüş, gelenekleri ve alışkanlıkları alaşağı etmeyi isteyen ve şansına güvenen herkes için eşsiz bir elkitabı. Aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyaya çok farklı bir noktadan, zarif ve eğlenceli bir şekilde yaklaşan bir felsefe. Rahatsız edici, zorlayıcı, devrimsel – böyle bir risk alabilir misiniz? Zar yaşamının kutsal kitabı. Kült bir klasik olan Zar Adam’dan etkilenmiş herkesin başucunda tutması gereken bir kitap.

“Etkileyici, dâhice ve müthiş eğlenceli.”
-Anthony Burgess-

“Yüzyılın romancısı.”
-Loaded Magazine-

“Çok komik ve ustaca yazılmış.”
-Time Out-

***

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ…9
CENNETTEN ÖNSÖZ…17

ŞANS KİTABINA GÖRE 21 ZAR ATIŞI

1-1 BENLİK…37
1-2 CİDDİYET….57
1-3 YAŞAM VE ÖLÜM…81
1-4 AMAÇ VE BAŞARI…93
1-5 FELAKET…111
1-6 BOŞLUK…123
2-2 ÇATIŞMA…139
2-3 GEÇMİŞ…157
2-4 İNANÇLAR…171
2-5 İYİ VE KÖTÜ…185
2-6 SEZGİLER…197
2-3 YOLLAR…209
3-4 YANILSAMA…233
3-5 BİZ YARATICILAR…253
3-6 ZAR ATMA…271
4-4 TOPLUM…291
4-5 AŞK…309
4-6 BURASI…323
5-5 KAOS…337
5-6 ŞANS…351
6-6 OYUN…365

GİRİŞ

Edebiyat bir kurtuluş da olabilir, toplu okunan bir dua da. Bizi şoka uğratıp yeni bir yaşamın kapısını da aralayabilir, eski yaşamın uyuşukluğunu sürdürmeye de zorlayabilir. Zar kitabı’nın kimseyi uyuşturma gibi bir amacı yok. Bu kitap, hayatımız) kısıtla­yan kalıplardan -kalıpların istenmeyen bir şey olduğunu varsaya­rak- kendimizi kurtarmaya yardımcı olacak denemeler, özdeyişler, meseller ve saçmalıklardan oluşan bir derlemedir. Amacı, rastgele okunmasıdır; Nihai Yanıtsızlık her an her yerdedir. Talihli okuyucu, eninde sonunda, Şans’ın da yardımıyla, ipe sapa gelmez bu kitabın ne anlattığını anlayacaktır.

Bu bir Bilgelik Kitabı’dır ve bilgelikle ilgili tüm kitaplarda olduğu gibi bir sürü zırvalık içerir. Hemen endişelenmeyin. Aslında dünya her zaman zırvalayan bir sürü insanın bizleri eğlendirdiği bir yer olmuştur, özellikle bu palavraları uydururken zırvaladıklarını bilmek onları bizim için daha da eğlenceli hale getiriyor. O yüzden bu kitabı okurken bir elinizde bira ya da büyük bir içki bardağı veya sarılmış esrarlı bir sigara, diğerinde de bu kitap olsun, içinizden geldiğinde kıs kıs gülün, ya da keyifle, “Amma da palavra!” diye bağırıp gülüm­seyin ama sakın yüzünüzü asmayın: Yüzünüzü asmak kırışıklıklara hiç iyi gelmez.

Bu kitap, insan ırkına sadece, hayata ve topluma tümüyle yeni bir bakış açısı sunmaya çalışıyor ve bu yüzden fazla ciddiye alınma­sına hiç gerek yok. Siyasetçiler ciddidir. Siz onlardan biri değilsiniz, öyle değil mi?

Bu kitap bir Bilgelik Kitabı’dır derken, bunun bir felsefe kitabı olduğunu söylemiyoruz. Felsefe, gerçekleri ve tutarlılığı dikkate alır ama bilgelik, bir durumdan diğerine evrilen insanlarla ilgilidir. Gerçeklik eğlenceli bir oyundur ama çoğu zaman bilgelikle bir ilgisi yoktur. Bir Zen üstadı, değneğiyle öğrencisinin kafasına vurduğu za­man, bu darbe onun gerçeği anlaması için değil, uykudan uyanması içindir Kitabımızdaki sözler de aynı amaca yöneliktir. Bu sözler bazen gerçekleri bahane ederek, ara sıra sizi uyandırmayı umut etmektedir

Gerçek, mantık ve tutarlılık, bilim ve felsefe alanında oldukça önemli konulardır ve saygıya değerdir. Fakat insanların yaşamlarında bunlar genellikle amaca ters bir etki yapar, bu yüzden yaşamlarımızla ilgilenen bir kitap gerçeklerden bahsettiğinde insanı esnetir (Ya da durum daha vahimse, insanı kusturur).

“A” noktasından “B” noktasına gitmek için haritaların veya yolların ve köprülerin bize önemli yardımları olabilir. Ama “B” noktasından “C noktasına gitmeyi hedeflerken, eski haritalar ve yollar artık işe yaramaz hale gelir ve gözden çıkarılabilir. Fikirler haritadır. Doğru yerlerde kullanıldıkları zaman son derece yararlıdırlar, Bunun dışında hepsi çöpe atılıp yakılabilirler.

Akıln doğrusal kitaplar, birinci sayfadan sonuncu sayfaya kadar okunmak üzere tasarlanmışlardır. Bu kitap zaman zaman doğrusal akılcılığa alternatifler sunduğu için, bu şekilde okunmaması gerektiği fikrini taşıyor. Yani, bunu okurken bir zar kullanmalı.

Başlıca kısımlar veya “bölümler’’, birbirinin aynısı olan iki zarın atılmasıyla elde edilecek yirmi bir farklı olası sonuca uygun olarak numaralandırıldı.

Her bir bölümde özdeyişler, meseller, alıntılar, çizgi romanlar, şiirler, dolambaçlı deneme yazıları, filmlerden sahneler gibi farklı malzemeler bulunuyor ve zar atarak seçilebilecek altı seçenek var. Bunların hepsi hemen hemen bir tek konuyla ilgili. Size önerimiz, kitabı sayfa sayfa okumak yerine, iki zan atarak okuyacağınız ‘bö­lümü” seçmek ve o bölüme gitmek. Bu kitabın temalarından biri de şansın size piyango vurması dışında faydalan olabileceğidir.

Nobel ödüllü bir biyologa, “Tann evreni yaratırken zar atmış olabilir mi?” diye sormuştu New York Times.

“Evet, kesinlikle,” diye cevaplamıştı biyolog. “Evet, kesinlikle.”

Biz de diyoruz ki eğer zar atmak Tann için iyi bir şeyse, sizin için de iyi olabilir.

Her şeyin Şans eseri olduğu savının saçma sapan olduğunu dü­şünsek de, bilim adamlarının sebep ve sonuç teorilerinde olduğu gibi, aslında bu çoğu zaman işe yarar bir saçmalıktır. Gizemciler bin yıldır bize zaman kavramının bir yanılsama olduğunu, uzam kavramının bir yanılsama olduğunu, tüm eski karşıtlıkların (benlik ve benliksizlik, iyi ve kötü, yaşam ve ölüm) bir yanılsama olduğunu ve evrenin bir bütün olduğunu söyler dururlar. On dokuzuncu yüzyıldaki bilimsel bir saçmalık olan, amaçlı bir evrenin kırılmaz bir nedensellik zinciri içinde oluştuğu savına kıyasla, gizemcilik geleneğinin ileri sürdüğü, hiç kimse tarafından hiçbir şeyin yaratılmadığı, her şeyin şans eseri yaratıldığı, sınırsız sayıda ve bilinemeyen bir evren “saçmalığı” çok daha tutarlıdır.

Tesadüf, tüm yaşamın gelişen gücünü sağlayan şeydir İnsanoğlu, Yukardaki Biri’nin amaçları doğrultusunda hayatın oluştuğunu ve evrildiğini düşünmeyi ister. Bilge ise hayatı çok daha hayranlık verici bir güce bağlar: Şans. Kontrol ve amaç, doğası itibariyle değişimin yönünü, kontrolü elinde tutan aklın kapasitesiyle sınırlayacaktır. Şimdi, cesaretiniz varsa evrenin yaratıcısının aslında mantıklı biri olduğunu düşünün de görelim. Eğer o mantıklı biri olsaydı, evrenin yüzde doksan dokuzu yaratılmazdı – en azından insanoğlu kesinlikle yaratılmazdı. Hayır, hayır, hayır, hayatın absürtlüğünü üstlenebilecek tek yaratıcı Rastlantı’dır, Şans’tır.

Şansın olduğu yerde değişikliklere bir sınır koymak söz konusu değildir, çünkü onları sınırlayacak bir neden, amaç veya ahlak yoktur. Şans, kendi gelişimci zarını -ister biyolojik, ister kültürel, isterse bireysel olsun- attığı zaman, gele ardına gele, gele ardına gele gelir. Ancak sonra bir gün, belki on yıl, belki bin yıl sonra öyle bir zar gelir ki en akıllı ve en azimli yaratıcılar bile böyle bir kombinasyonu ne düşleyebilirler ne de oluşturabilirler.

Bu yüzden, yüce Yaratıcı’nın kendi metodunu yaşadığımız ha­yata bilinçli olarak uyarlamak oldukça mantıklı geliyor. Bireylerin, grupların ve toplumların yaşamına tesadüfleri sistematik bir şekilde sokmak, bunların her birinde yeni gelişim fırsatlarını güçlendirir. Şans-yaşamı, rastlantılar olmadan izlediğimiz yollara göre yaşamı daha zenginleştiren yeni ve değişik yollan keşfetmek veya yaratmak anlamında bireyi, grubu veya toplumu özgürleştiren sistematik bir metottur.

Eğer burada bazı garip fikirlerle karşılaşacağınız konusunda muğlak da olsa biraz fikriniz olmasaydı, bu kitabı muhtemelen okumaya­caktınız. İşte size zarla ilgili birkaç şey:

Genellikle hepimiz alışkanlıklarına bağlı, her zaman içimizden geleni veya akla yatkın olduğunu düşündüğümüz şeyleri yapan normal insanlarız. Sonuç olarak, aynı durum ve seçenekler karşısında, aynı şeyi yaparız, aynı rolü oynarız, aynı duygulan yaşarız. Bu yüzden normal insanlar değişmez ve gelişmez.

Zar oyunu basittir: İçimizden geçen kamçılayıcı ya da ilginç ol­duğunu düşündüğümüz bazı seçeneklerin listesini yaparız, sonra ne yapacağımızı belirlemek için zar atarız. Zar, en basit seviyede, film, kitap, giysi, yemek, arkadaş ve belirli bir sürede yapabileceğimiz faaliyetler arasından bir seçim yapar. Daha zorlayıcı bir seviyede ise, atılan zar, nasıl hareket edeceğimizi, hangi meydan okumaları göze alabileceğimizi, hangi duygulan ifade edeceğimizi, hangi amaçlan izleyeceğimizi ve hangi kendimizmiş gibi davranacağımızı belirler.

Zar atma işlemi, normal olarak “karar verme’ eylemini yapan benlik yanılsamasını yıkan içimizde bulunan birçok saklı kalmış benliği keşfetmemize ve bunları ortaya çıkarmamıza yardıma olur. Bazen de, bizi kontrol etme, hedef ve düzen zincirlerinden kurtarır ve içten gelen doğallığın ve şansın sıcak âlemine çeker. Zar-atma, oyun oynamayı özendiren bir oyundur; harekete geçmeye özendiren bir dizi harekettir; benliği öldüren ve geçld istekleri besleyen bir dizi özverili hevestir.

Taocu bilge, Zen üstadı, Hindu yogi, ermiş sufi, hatta Hristiyan münzevi bile tek bir ortak amacı paylaşır: benliği yok etmek, farklı ve kontrol edici bir kimlik yanılsamasından kurtulmak. Bunların hepsi, zar atma oyununun felsefesiyle bağdaşan şeylerdir. İnsan, hayatı kontrol eden benlik yanılsamasından kurtulmak zorundadır; ondan kurtulmalıdır; ölmeden önce yaşayamaz.

Zara bağlı yaşam, ayrıca bize rastlantısal bir dünyadaki her şeyin bir rastlantı olduğunu hatırlatma görevini de üstlenir. Şöyle yazılmıştır, “Başlangıçta Şans vardı. Şans Tanrıyla birlikteydi ve Şans Tanrı’ydı.” Kabaca söyleyecek olursak. Evren, Tanrı’nın kendisiyle oynamasıdır. Hayat bir oyundur.

Hayat bir oyundur. Bunu söyleriz fakat her nedense… her nedense -buna bazen inansak bile- yine de her nedense… her ne­dense… böyle hissetmeyiz. “Hayat gerçektir, hayat ciddidir,” demişti Victoria devrinden bir şair, sonra da bunu kanıtlamak için kendini öldürmüştü.

Ama eğer hayat bir oyunsa, bizler de oyuncuysak ve değişik roller oynamak kaçınılmazsa, o zaman hem pratik hem de doğaçlama yapmak değerli olabilir. Vücudumuzun günlük yaşam içinde sık kullanılmayan bölümlerini çalıştırarak, zamanı geldiğinde düzgün çalışmalarını sağlanz. Aynı şekilde ruhlarımızı da böyle hazırlarız. Arzularımızı, dürtülerimizi, duygularımızı, akıllarımızı, deneyimlerimizi, benliklerimizi çalıştırarak, normal yaşantımızda kullanmadığımız bu parçalan geliştirip kullanılmayan kasları ve yeni güçleri keşfederiz. Yazar, işadamı, erkek düşkünü kadın, baba, sanatçı, maceraperest, hepsi aynı kabın içine konulup çalkalanır ve anlan zarlarla birlikte hayata fırlatılır. İyi roller, kötü roller, önemli ve önemsiz olanlar, bazen hepsi amaçsız bir oyunun içinde yer alır. Çoğu zaman insafsız olduğunu hissettiğimiz oyundan çıkmak ve “asıl” gerçeklik olarak adlandırmaya çalıştığımız bir duruma girmek için bütün gücümüzle çabalasak da, boşunadır. Gösteri devam eder.

Hayat bir tiyatro eseridir, bir oyundur; uygar insanın en büyük yanlışı, onu sürekli olarak işle karıştırmasıdır. “Amerika’nın işi, iş yapmaktır? demişti bir zamanlar tipik sefil bir Amerikalı. Bu özdeyiş, pek çok şeyi açıklıyor.

Bu yüzden size bu kitabı okurken ona bir oyun olarak yaklaşmanızı öneriyoruz. Oyunu bizim önerdiğimiz kurallarla oynamayı deneye­bilirsiniz veya daha iyi bir oyun yaratmak için kendinize daha iyi kurallar oluşturabilirsiniz ya da sırf bize inat içinizden nasıl geliyorsa öyle okuyabilirsiniz. En basit oynama şekli, iki zarı birlikte yuvarla­yıp sayıların gösterdiği bölümü okumaktır. Örneğin, zarlar iki ve “beş” geldiyse, kitabın iki-beş numaralı bölümünü açıp o bölümde bulduklarınızı okumalısınız.

Takip edilecek ikinci bir olası yol daha var. Diyelim ki kararsız kaldınız. Veya belki de akılsız kaldınız. Her halükârda az çok cevaplanmasını istediğiniz bir sorunuz var. Ya da evet veya hayır diye cevaplanması gereken bir karar vermeniz gerekiyor.

O halde sorunuzu sorun, sonra zarları yuvarlayın. Zarların oku­manız için seçtiği bölümde bulunanlar sorduğunuz soruyla şaşırtıcı derecede ilgili olabilir. Bundan heyecan duyabilirsiniz. Fakat seçil­miş olan bölümdekilerin sizin sorunuzla (veya aklınızla) doğrudan bağlantılı olmama ihtimali de aynı derecede yüksektir. Siz yine de o bölümü okuyun. Bizi neyin uyandıracağını hiçbir zaman bilemeyiz.

Bu yüzden bu kitabı bazen zarları atarak okuyun. Arada bir soru sorun ve zarların seçtiği bölümün size karşılık verip vermediğine bir bakın. Veya bir hesaba girmeden, paşa gönlünüz doğrultusunda kitabın içine öylesine dalın. Ya da baştan sona dosdoğru okuyun. Sizin hayatınızı yönlendirmek bizim haddimize değil.

CENNETTEN ÖNSÖZ

Bildiğimizi sandığımız şeylerin çoğu zaman yanlış olduğunu görürüz. Ömrümüzün yansında bir yanlıştan diğerine atlayan bazılarımız, sağlam bir yere bastığımızı düşünürken, aslında aya­ğımızın altında bataklık olduğunu fark ederiz. Bilmiyoruz: Bazen sadece bundan bile emin olamıyoruz.

Örneğin, insan toplulukları binlerce yıl çok tanrılı dinlere inandılar ve bu tanrılarda kendilerinin çeşitli güç ve şekillerde so­mutlaştırıldığını gördüler. Ve sonra, sadece üç bin yıl öncesinde bazı toplumlar yalnızca tek bir tanrının varlığından söz etmeye başladılar. Bu yeni alanda atılan adımın sonunda, oldukça kısa sayılacak bir süre içinde binlerce tanrı insanların akimdan çıkıp gitti ve geriye sadece bir tanesi kaldı. Fakat yıllar geçtikçe bu tanrının da akıllar­dan çıkmaya başladığı görüldü. Yirminci yüzyılın son dönemlerinde Tanrı’ya ayrılan tek alan onun Büyük Gözlemci olmasıydı ve gücü de tamamen asıl görevi olan yaratma eylemiyle sınırlandırıldı. Pek çok insan için bu tanrı bile artık unutulmuştu. Yüce Yaratıcı’nın ve Evrenin Sahibi’nin sebep ve sonuç olduğuna inanıldı (yeri geldiğinde bunlara lakap olarak Big Bang veya Yanılsama veya Amaç veya Şans adları verildi). Tanrılar hakkında birbiriyle yanşan bu inançlar, bilge insanda bir belirsizlik yaratır ve ona her zaman üstünde bulunduğu bataklığı hatırlatır.

Ama biz insanlar bu belirsizliğimizde yalnız değiliz. Tannlann da, evet tanrıların bile, bizler gibi, kökenlerini, güçlerini, özgürlüklerinin…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Sabahın Üçü ~ Gianrico CarofiglioSabahın Üçü

    Sabahın Üçü

    Gianrico Carofiglio

    Anne ve babası o henüz çocukken ayrılan genç Antonio, bir gün sebebi belirsiz krizler yaşamaya başlar; konan teşhise göre epilepsi hastasıdır. Marsilya’da alanında uzman...

  2. Yazgı ~ Julie GarwoodYazgı

    Yazgı

    Julie Garwood

    New York Times çok satanlar yazarı Julie Garwood’dan sürükleyici bir hikaye… kalbinizi ısıtacak karakterler… Leydi Madelyne acımasız ağabeyi Baron Louddon’ın zalimce planlarının cezasını çekmektedir....

  3. Budala ~ Fyodor Mihayloviç DostoyevskiBudala

    Budala

    Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

    Niyetim bütünüyle güzel bir insanı anlatmaktır.Dostoyevski Budala’yı bu amaçla kaleme aldı ve peygamberimsi kahramanı Prens Mişkin’i böyle yarattı. Dostoyevski’nin en büyük dört romanından biri...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur