“KAÇ ÖMÜR GEREK, YAŞAMAYI ÖĞRENMEK İÇİN?”
Tom Hazard’ın tehlikeli bir sırrı var. 41 yaşında sıradan bir tarih öğretmeni gibi görünse de nadir rastlanan bir hastalık yüzünden aslında yüzyıllardır hayatta. Shakespeare’le aynı sahnede yer almış, Kaptan Cook’la açık denizleri fethetmiş, Fitzgerald’larla içki içmiş. Ama şimdi, tek istediği normal bir hayat sürmek. Kimliğini değiştirmeye devam ettiği sürece geçmişini geride bırakabilir ve hayatta kalabilir.
Yapmaması gereken tek bir şey var, âşık olmak.
İngiltere’nin en önemli yazarlarından Matt Haig’in büyükövgü toplayan, 37 dile çevrilen ve yakında Benedict Cumberbatch tarafından sinemaya aktarılacak kitabı Zamanı Durdurmanın Yolları, insanın kendini kaybedip tekrar bulmasına dair güzel bir roman.
Hendrich’in bir asırdan fazla bir zaman önce New York’taki daire- sinde söyledikleri aklıma gelip duruyor. “İlk kural, âşık olmayacaksın,” demişti. “Başka kurallar da var ama esas kural bu. Âşık olmak yok. Âşık kalmak yok. Aşk hayalleri kurmak yok. Bu kurala bağlı kalırsan sorun çıkmaz.” Kıvrılan puro dumanının arasından kasırgada köklerinden sö- külmüş ağaçların yattığı Central Park’a dikmiştim bakışlarımı. “Bir daha âşık olacağımı sanmıyorum,” demiştim. Şeytanca sırıtmıştı Hendrich. “Güzel. Yemek yemeyi, müziği, şampanyayı, ekimde nadir görülen güneşli öğleden sonralarını sevmene izin var elbette. Şelale manzaralarını, eski kitapların ko- kusunu da sevebilirsin ama insanları sevmeyi aklına bile getirme. Duydun mu beni? Sakın insanlara bağlanma ve tanıştıklarına kar- şı olabildiğince az şey hissetmeye çalış. Yoksa yavaş yavaş aklını yitirirsin…”
BİRİNCİ BÖLÜM
Mayıs Sinekleri Arasında Bir Yaşam
Yaşlıyım. Söylemem gereken ilk şey bu. En inanmayacağınız şey. Beni görseniz büyük ihtimalle kırk yaşında olduğumu düşünür ve çok yanılırdınız. Yaşlıyım. Bir ağacın, bir Ming istiridyesinin, Rönesans döne- minde yapılmış bir tablonun olabileceği kadar yaşlıyım. Bir fikir vermesi için: Dört yüz küsur yıl önce, 1581 Mart’ının üçünde, eskiden evim olan küçük bir Fransız şatosunun üçüncü katında, annemle babamın yatak odasında doğmuşum. Yılın o zamanı için sıcak bir günmüş herhalde, annem dadısından bütün pencereleri açmasını istemiş. “Tanrı sana gülümsedi,” derdi annem. Ama yaşasa tebessümü- nün, Tanrı varsa tabii, o günden bugüne kaş çatmaya dönüştüğünü eklerdi herhalde. Annem uzun zaman önce öldü. Diğer yandan ben, ölmedim. Anlayacağınız, bir rahatsızlığım var.
Uzun süre hastalık gözüyle baktım ama hastalık doğru sözcük değil aslında. Hastalık, durumun kötüleşmesini ve eriyip bitmeyi çağrıştırıyor. Rahatsızlığım olduğunu söylemek daha doğru. Nadir ama eşsiz değil. Başınıza gelene kadar varlığını bile duymadığınız türden. Resmi tıbbi yayınlarda geçmiyor. Resmi bir adı da yok. Saygın bir doktor tarafından, ilk kez 1890’larda “Anageria” (“anaceriya” diye okunuyor) adı verildi ama sonradan anlayacağınız nedenler yüzünden, bu isim hiçbir zaman yaygınlaşmadı.
Ergenlikte başlıyor. Sonrasındaysa eh, pek bir şey olmuyor. “Mus- taripleri” başlangıçta rahatsızlığı fark etmezler. Sonuçta insanlar sabah kalkıp aynaya baktıklarında, önceki gün gördükleri yüzün aynısını görürler. Günler, haftalar hatta aylar boyunca gözle görü- lür bir değişiklik olmaz. Fakat zaman geçtikçe, yaş günlerinde ve başka yıldönümlerin- de yaşlanmadıklarını fark etmeye başlarlar. Aslında yaşlanma durmaz. Devam eder. Sadece çok daha yavaştır. Anageria olanların yaşlanma hızı farklılık gösterebilmek- le birlikte genel oran on beşe birdir. Bazıları on üç ya da on dört yılda bir yıl yaşlanır ama bende bu süre on beş yıla yakın. Yani ölümsüz değiliz. Zihnimiz ve bedenimiz olduğu gibi kalmıyor.
Yalnızca sürekli değişen bilimin geldiği son aşamadaki bil- gilere göre, yaşlanma sürecinin farklı unsurları –moleküler bozul ma, bir dokudaki hücreler arasında çapraz bağlanma, (en önemlisi çekirdek DNA’sındaki olmak üzere) hücresel ve moleküler mutasyonlar bizde farklı bir zaman ölçeğine göre gerçekleşiyor. Saçlarım ağaracak. Dökülebilirler de. Kireçlenme ve işitme kay- bı da ihtimal dâhilinde. Yaşlandıkça yakını iyi görememeye başla- yabilirim. Sonunda benim de kas kütlem ve hareket kabiliyetim azalacak. Anageria’nın bir tuhaflığı, bağışıklık sisteminizi güçlendirmesi ve sizi (hepsinden olmasa da) birçok virüs ve bakteriden koruması ama sonunda bu bile azalmaya başlıyor. Bilimsel kısmıyla sıkma- yayım şimdi ama görünüşe göre kemik iliğimiz en iyi yıllarımızda normalden çok daha fazla kan yenileyici kök hücre –akyuvarla- ra dönüşenlerden üretiyor ama bu durumun bizi yaralanmanın veya kötü beslenmenin etkilerinden korumadığını ve ebediyen sürmediğini belirtmekte fayda var.
Yani beni sonsuza kadar cinsel gücün doruklarında yaşayacak seksi bir vampir olarak hayal etmeyin. Gerçi dış görünüşünüze göre Napolyon’un ölümüyle Ay’a ilk kez ayak basılması arasında yalnızca on yıl geçtiğinde, sonsuza kadar burada kalacakmışsınız gibi gelebileceğini de söylemem gerekiyor.
İnsanların bizden habersiz olmasının nedenlerinden biri, çoğunluğun buna inanmaya hazır olmaması. İnsanların kendi dünya görüşlerine uymayan şeyleri kabul etmemeleri kuraldandır. Kolayca, “Ben dört yüz otuz dokuz yaşın- dayım,” diyebilirsiniz ama genellikle alacağınız cevap, “Kafayı mı yedin?” veya “Ölü müsün yani?” olacaktır. Bilinmememizin bir başka nedeni, korunuyor olmamız. Bir çe- şit örgüt tarafından. Sırrımızı keşfeden ve buna inanan hemen herkes, kısa hayatlarının daha da kısaldığını fark etme eğilimi gösterir. Yani tehlike yalnızca sıradan insanlar değil. Tehlike aynı zamanda içimizde.
Sri Lanka, üç hafta önce
Chandrika Seneviratne, tapınağın yüz metre kadar gerisinde, bir ağacın altında, gölgede yatıyordu. Kırışıklarla dolu yüzünde karın- calar geziniyordu. Gözleri kapalıydı. Tepedeki yaprakların hışırdadığını duyup başımı kaldırdım ve yargılayan gözlerle bana bakan bir maymun gördüm.
Tuktuk sürücüsüne tapınağa gidip maymunlara bakmak is- tediğimi söylemiştim. Adam yüzünde hemen hiç tüy olmayan bu kızıl-kahverengi türün rilewa maymunu olduğunu söylemişti. “Soyları tükenmek üzere,” demişti sürücü. “Çok azı kaldı. Yaşa- dıkları yer burası.” Maymun fırlayıp gitti. Yaprakların arasında kayboldu. Eline dokundum.
Soğuktu. Yaklaşık bir gündür orada yattığını ve kimsenin onu görmediğini tahmin ettim. Elini tutmaya devam ettim ve ağladım. İçimdeki duyguları tanımlamak zordu. Pişman- lık, rahatlama, üzüntü ve korku karışımı bir dalgaydı kabaran. Chandrika sorularımı cevaplayamayacağı için üzgündüm. Ama onu öldürmek zorunda kalmadığım için de rahatlamıştım. Ölmesi gerektiğini biliyordum. Rahatlama başka bir şeye dönüştü. Belki gerilimden, güneşten ya da kahvaltıda yediğim Sri Lanka usulü yumurta yüzünden kus- maya başladım. Aklımdaki düşünce o anda netleşti. Artık böyle devam edemem.
Tapınakta telefon çekmediğinden Hendrich’i aramak için eski bir kale-kent olan Galle’deki otelime dönünceye, cibinliğimin altına kıvrılıp sıcaktan yapış yapış bir halde hiçbir işe yaramadan yavaşça dönen tavan vantilatörüne gözlerimi dikinceye kadar bekledim.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıZamanı Durdurmanın Yolları
- Sayfa Sayısı328
- YazarMatt Haig
- ISBN9786051980560
- Boyutlar, Kapak13,5x20,5 , Karton Kapak
- YayıneviDomingo Yayınevi / 2018
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Trainspotting ~ Irvine Welsh
Trainspotting
Irvine Welsh
Irvine Welsh, Britanya’nın en iyi yazarlarından biri. – Nick Hornby Bugüne değin yazılmış en iyi kitap! İncil’den çok satmayı hak ediyor. – Rebel, Inc....
- Ten Ve Ateş 2: Alevdeki Işık ~ Jennifer L. Armentrout
Ten Ve Ateş 2: Alevdeki Işık
Jennifer L. Armentrout
Sera’yı artık tek bir kişi kurtarabilir, o da hayatı boyunca öldürmeyi planladığı kişidir. Sera’nın planı ortaya çıktı, Nyktos’la aralarındaki güven sarsıldı. Artık kimse ona...
- Gizemli Gelin ~ Samantha James
Gizemli Gelin
Samantha James
Leydi Maura O’Donnell ölüm döşeğindeki babasına bir söz verir: İki yüz yıl önce ünlü bir korsan tarafından çalınıncaya dek aileye bolluk getirmiş, sihirli bir...