Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Zaman Sığınağı
Zaman Sığınağı

Zaman Sığınağı

Georgi Gospodinov

“Geçmiş, şimdiki zamandan temel bir konuda farklılık gösterir – asla tek yönde akmaz.” Daha önce Hüznün Fiziği’nde okuru öykülerin ve zihnin labirentlerinde dolaştıran Gospodinov,…

“Geçmiş, şimdiki zamandan temel bir konuda farklılık gösterir – asla tek yönde akmaz.”
Daha önce Hüznün Fiziği’nde okuru öykülerin ve zihnin labirentlerinde dolaştıran Gospodinov, son romanı Zaman Sığınağı’nda bizi geçmişin labirentine davet ediyor.

Romanın yazarla aynı adı taşıyan kahramanının yolu, geçmişle kafayı bozmuş, sonunda da geçmişte kaybolan gizemli bir karakterle, Gaustin’le kesişiyor. İkisi birlikte, hafızası yavaş yavaş yitip giden insanlar için “geçmiş klinikleri” kuruyor, anılarından geriye kalanları korumak için onlara “zaman sığınakları” sunuyorlar. Ve nihayetinde tüm Avrupa’nın bir geçmiş çılgınlığına kapılmasıyla olaylar çığrından çıkıyor.

“Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki? Zaman yiyoruz ve geçmiş üretiyoruz. Ölüm bile çözüm değil. İnsanın kendisi gider ama geçmişi kalır. Sonra tüm bu şahsi geçmiş nereye gider? Tüm o başlayıp tamamlanmamış hikâyeler, terk edilen sevgililer, kesilen ve kanamaya devam eden ilişkiler nereye gider?”

Zaman, yaşlılık, ölüm, hafıza, bireysel ve toplumsal geçmişler üzerine hem oyunbaz ve yaratıcı hem de dokunaklı ve derinlikli bir tefekkür olan bu romanı tüm edebiyatseverlere tavsiye ediyoruz.

İÇİNDEKİLER
I. Geçmiş Kliniği
II. Karar
III. Nevi Şahsına Münhasır Bir Ülke
IV. Geçmiş Referandumu
V. İhtiyatlı Canavarlar
Epilog
Teşekkür
Notlar

Geçmiş Kliniği, s. 21-23

1.

Bir noktada, zamanın ne zaman başladığını, dünyanın tam olarak ne zaman yaratıldığını hesaplamaya koyulmuşlar. On yedinci yüzyılın ortalarında İrlandalı piskopos Ussher sadece söz konusu yılı değil, başlangıç tarihini de hesaplamış: MÖ 22 Ekim 4004. Cumartesiye denk geliyormuş (tabii ki). Bazılarına göre Ussher tam saat de vermiş – öğleden sonra altı civarı. Cumartesi öğleden sonra, bana kesinlikle inandırıcı geliyor. Can sıkıntısı çeken bir yaratıcı haftanın başka hangi gününde dünya kurup kendine yoldaş aramaya kalkışır ki? Ussher tüm hayatını buna adamış, Latince yazılmış olan eseri 2000 sayfayı buluyormuş, tümünü okuma zahmetine giren pek fazla kişi olmamıştır herhalde. Ama buna rağmen son derece meşhur olmuş, belki eser değil de buluşun kendisi. Adadaki İncil’leri Ussher’ın belirttiği tarih ve zaman diziniyle basmaya başlamışlar. Bu genç dünya kuramı (bana göre genç zaman kuramı) Hıristiyan dünyasını fethetmiş. Kepler ve Sör Isaac Newton gibi biliminsanlarının bile Tanrı’nın bu edimi için üç aşağı beş yukarı Ussher’ınkine yakın somut tarihler gösterdiğini belirtmeliyiz. Ancak benim için en şaşırtıcı şey, yıl ve onun günümüze yakın oluşu değil, günün kendisi.

22 Ekim, İsa’dan dört bin dört yıl önce, öğleden sonra altı civarında.

Aralık 1910’da veya bu civarlarda insanın karakteri değişti. Virginia Woolf böyle yazıyor. İnsan 1910’un o aralık gününü hayal edebilir de, görünüşte diğerleri gibidir, gri, soğuk ve taze kar kokulu. Ama bir şeyin kilidi açılmıştır, bunu da çok az kişi hissetmiştir.

1 Aralık 1939’da sabah erkenden insanın zamanının sonu geldi.

2.

Yıllar sonra, anılarının birçoğu korkmuş güvercinler gibi uçup gitmeye başladığında, Viyana’nın sokaklarında amaçsızca dolaştığı, Márquez bıyıklı bir evsizin de erken mart güneşinin altında kaldırımda gazete sattığı o sabahı hâlâ hatırlayabiliyordu. Rüzgâr esmiş, birkaç gazete de havaya uçmuştu. Yardım etmeye çalıştı, birkaç tanesini yakalayıp geri getirdi. Biri sizde kalabilir, dedi Márquez.

Gaustin, kendisi bu ismi görünmezlik şapkası gibi kullansa da ona böyle diyeceğiz, gazeteyi aldı ve bir kâğıt para uzattı, bu durum için epey fazlaydı. Evsiz adam onu elinde evirip çevirdi ve… üstünü veremem ki, diye mırıldandı. Erken Viyana sabahında kulağa öyle saçma geldi ki bu, ikisi de güldü.

Gaustin evsizlere karşı sevgi ve tedirginlik hissediyordu, kelimeler bunlardı, daima bu birliktelikte. İnsan çoktan olduğu ve bir gün dönüşmeyi beklediği bir şeyi nasıl sever ve ondan korkarsa, evsizleri öyle seviyor ve onlardan korkuyordu. Klişe bir ifadeyle, er veya geç onların ordusuna katılacağını biliyordu. Bir anlığına Kärtner ve Graben’de yürüyen evsizlerin upuzun sıralarını hayal etti. Evet, biraz daha tuhaf olmakla beraber, onlarla akrabalığı vardı. Deyim yerindeyse, zaman içinde evsizdi. Sadece bir tesadüf eseri, metafizik bahtsızlıkların fiziksel acıya dönüşmesini engelleyecek kadar bir parayla bulmuştu kendini.

O sırada mesleklerinin birisinden yararlanıyordu – psikiyatrist gerontolog. Hastalarının hikâyelerini onlara sığınmak, başka birinin yerine ve geçmişine bir süreliğine yerleşmek için gizlice aşırdığından şüpheleniyordum. Yoksa kafasında öyle bir zaman, ses ve mekân hengâmesi vardı ki, ya psikiyatrist meslektaşlarının ellerine hemen teslim olmalıydı, ya da onların alıp götürmelerine neden olacak bir şeyler yapacaktı.

Gaustin gazeteyi aldı, biraz yürüdükten sonra bir banka oturdu. Borsalino şapkası ve koyu renkli pardösüsü vardı, altından yakası iyice kaldırılmış boğazlı kazağı görünüyordu, eski deri ayakkabıları ve asaletle solan kırmızı bir çantası vardı. Başka bir onyıldan trenle yeni gelmiş birine benziyordu, sağduyulu bir anarşist, yaşlanmış bir hippi ya da pek bilinmeyen bir tarikata mensup bir vaiz sanılabilirdi.

Neyse, banka oturdu ve gazetenin adını okudu – Augustiner, evsizlerin yayını. Gazetenin bir kısmını onlar yazıyordu, bir kısmını da profesyonel gazeteciler. Not orada bir yerlerdeydi, sondan bir önceki sayfada, sol alt köşede, bir gazetenin en görünmez yeri, bunu tüm gazeteciler bilir. Bakışı ona takıldı. Yüzünde mutluluktan çok acı barındıran cılız bir tebessüm belirip söndü. Tekrar ortadan kaybolması gerekecekti.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıZaman Sığınağı
  • Sayfa Sayısı296
  • YazarGeorgi Gospodinov
  • ISBN9786053162452
  • Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
  • YayıneviMetis Yayınları / 2021

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Hüznün Fiziği ~ Georgi GospodinovHüznün Fiziği

    Hüznün Fiziği

    Georgi Gospodinov

    “Ben geçmiş satın alan bir kişiyim. Öykü tüccarı. Başkaları çay, kişniş, çek senet, altın saat, toprak ticareti yapar. Ben geziyorum ve toptan geçmiş satın...

  2. Doğal Roman ~ Georgi GospodinovDoğal Roman

    Doğal Roman

    Georgi Gospodinov

    Bir romanda nelerden bahsedilmesini beklemeyiz? Tuvaletlerden mesela. Sineklerden. Bitkilerin üreme biçimlerinden. Gündelik hayatın sıradan detaylarından. Bunlar her ne kadar “doğal” şeyler olsalar da romanlara...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Güz Davulları Kısım 1 ~ Diana GabaldonGüz Davulları Kısım 1

    Güz Davulları Kısım 1

    Diana Gabaldon

    Her şey antik bir taş halkada başladı. Orada, belli zamanlarda açılan bir kapı vardı ve yolcularını geçmişe – ya da ölüme – taşıyordu. Claire...

  2. Şeytanın İncili ~ Patrick GrahamŞeytanın İncili

    Şeytanın İncili

    Patrick Graham

    İnsanın Kanını Donduran, Şeytani bir incelik ve sinsi bir kurgu… Kuzuların Sessizliği ve Şeytan yapıtlarının ardından ruhunuz ilk sayfasından son sayfasına kadar bu kitabın...

  3. Gülün Adı ~ Umberto EcoGülün Adı

    Gülün Adı

    Umberto Eco

    Umberto Eco, bu romanın yarattığı geniş yankılara yanıt olarak, Alfabeta dergisinin Haziran 1983 tarihli 49. sayısında, Sonrası (Postille) başlıklı bir yazı yayınlamıştır. Eco, bu...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur