Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Zahir
Zahir

Zahir

Paulo Coelho

Gözden kaybolmuştu ama ancak şimdi anlıyordum ki Zahir, bir nesneyi takıntı haline getirmiş bir adamdan çok daha öte bir şeydi, Borges’in öyküsünde bahsettiği Kurtuba…

Gözden kaybolmuştu ama ancak şimdi anlıyordum ki Zahir, bir nesneyi takıntı haline getirmiş bir adamdan çok daha öte bir şeydi, Borges’in öyküsünde bahsettiği Kurtuba camiinin bin sütunundan sadece biriydi, ya da iki senedir korkunç biçimde tecrübe ettiğim üzere, Orta Asya’da bir kadındı. Nesilden nesle aktarılmış her şeye yönelik bir takıntıydı Zahir, hiçbir soruyu cevapsız bırakmıyor, bütün boşluğu dolduruyor, her şeyin değiştiği gerçeğini hesaba katmamıza asla izin vermiyordu.

Savaş muhabiri karısı bir gün ansızın kayıplara karışan ünlü bir yazar… Paris gecelerinde gizli buluşmalar… Şamanlar ve berduşlar… Yoksulluklarına rağmen hayatı dolu dolu yaşayanlar… Yazgılarının peşinden koşanlar… Yüreğini pusula ederek yollara düşen bir âşık…

Paulo Coelho’nun en samimi romanlarından Zahir, Santiago Yolu’nda filizlenip Paris sokaklarından geçerek Orta Asya’nın bozkırlarına uzanan büyüleyici bir aşk hikâyesi.

Aşk vahşi bir güçtür. Zapt etmeye çalışırsak bizi mahveder. Hapsetmeye çalışırsak bizi köle eder. Anlamaya çalışırsak bizi şaşkına çevirir.

Arabadayken kitabımın ilk müsveddesine son noktayı koyduğumu söylemiştim. Beraber Pireneler’deki, kutsal kabul ettiğimiz ve harikulade zamanlar geçirdiğimiz bir tepeyi tırmanmaya başladığımızda ona kitabımın ana temasını ya da ismini öğrenmek isteyip istemediğini sordum; cevap olarak, sormayı çok istese de işime duyduğu saygıdan dolayı sormadığını ama söylersem büyük memnuniyet duyacağını belirtti. Kitabımın ismini ve ana temasını söyledim. Konuşmadan yürümeyi sürdürdük ve dönüşe geçtiğimiz sırada bir ses duyduk: Yapraksız ağaçların tepelerinden eserek bize ulaşan rüzgâr, dağın büyüsünü ve kudretini bir kez daha açığa çıkarıyordu. Ardından kar yağmaya başladı. Olduğum yerde durup içinde bulunduğumuz âna kafa yordum: düşen kar taneleri, gri gökyüzü, yanımda o. O her zaman, her an yanı başımdaydı. Bütün bunları o an dile getirmeyi arzulamış olsam da kitabı açtığında öğrenesin diye sonraya bıraktım. Bu kitabı sana, karıma adıyorum, Christina.

Yazar

“İçinizden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan birini
kaybetse, doksan dokuzunu çayırda bırakıp
o kaybettiğinin peşine düşmez mi?”
Luka, 15:4

İthaka’ya doğru yola çıktığın zaman,
dile ki uzun sürsün yolculuğun,
serüven dolu, bilgi dolu olsun.

Ne Lestrigonlardan kork, ne Kikloplardan, ne de
öfkeli Poseidon’dan.
Bunlardan hiçbiri çıkmaz karşına,
düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu
ince bir heyecan sarmışsa eğer.
Ne Lestrigonlara rastlarsın, ne Kikloplara, ne azgın
Poseidon’a,
onları sen kendi ruhunda taşımadıkça,
kendi ruhun onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun.
Nice yaz sabahları olsun,
eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde
önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin!
Durup Fenike’nin çarşılarında
eşi benzeri olmayan mallar al,
sedefle mercan, abanozla kehribar
ve her türlü baş döndürücü kokular;
bu baş döndürücü kokulardan al alabildiğin kadar
Nice Mısır şehirlerine uğra,
ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.
Hiç aklından çıkarma İthaka’yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye de kalkma sakın;
varsın yıllarca sürsün, daha iyi;
sonunda kocamış biri olarak demir at adana,
yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin.

İthaka’nın sana zenginlik vermesini ummadan.
Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka.
O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın.
Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.

Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini.
Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki,
artık elbet biliyorsundur
ne anlama geldiğini İthakaların.

Konstantinos Kavafis
(1863-1933)
(Çeviri: Cevat Çapan)

“Yazar Jorge Luis Borges’e göre Zahir fikri İslam
geleneğinden gelir ve muhtemelen XVIII. yüzyıl
dolaylarında ortaya çıkmıştır. Zahir sözcüğü Arapça,
görünen, belli, apaçık ortada olan demektir. Bazı şeyler ya
da insanlar, onlarla ilk temas ettiğimiz andan itibaren
düşüncelerimizi azar azar işgal ederler, öyle ki sonunda
başka hiçbir şeye dikkatimizi veremez hale geliriz.
Kimileri buna azizlik adını verir, kimileriyse delilik.”

Faubourg Saint-Pères,
Fantastik Ansiklopedisi, 1953

BEN ÖZGÜRÜM

Kadının adı Esther, mesleği savaş muhabirliği, işgal edilmek üzere olan Irak’tan yeni dönmüş, otuz yaşında, evli, çocuğu yok. Adamın kimliği belli değil, yirmi beş yaşlarında, esmer tenli, yüz hatları Moğolları andırıyor. İkisi en son Faubourg Saint-Honoré Sokağı’ndaki bir kafede görülmüşler.

Polise bildirildiğine göre ikisi önceden de buluşmuşlar, ancak kaç kez buluştukları bilinmiyor: Esther her seferinde –kimliğini saklayarak Mikail ismini kullanan– adamın çok önemli biri olduğunu dile getirse de bu önemin gazetecilik kariyeri için mi yoksa bir kadın olarak kendisi için mi olduğunu belirtmemiş.

Polis soruşturma başlatmış. Fidye için kaçırma, şantaj, kaçırıp öldürme gibi olasılıklar masaya yatırılmış – ki bu sonuncusu pek de şaşırtıcı sayılmaz, çünkü mesleği gereği, bilgi edinebilmek için terörist şebekelerle ilişkili insanlarla sıklıkla temas halinde bulunmuş. Ortadan kaybolmadan önceki haftalarda banka hesabından düzenli olarak para çekildiğini tespit etmişler: Müfettişler bu çekimlerin bilgi karşılığı ödeme için yapıldığı olasılığı üstünde durmuşlar. Giysilerinden eksilen olmamış ama ne ilginçtir ki pasaportu bulunamamış.

Adamın kimliği bilinmiyor, çok genç, poliste herhangi bir kaydı yok, kimliğini belirlemeyi sağlayacak hiçbir iz bırakmamış.

Kadının adı Esther, uluslararası çapta iki gazetecilik ödülü var, otuz yaşında, evli.

Benim karım.

Derhal şüpheli kabul edilerek gözaltına alınıyorum, çünkü karımın kaybolduğu gün nerede bulunduğumu söylemeyi reddediyorum. Fakat çok geçmeden gardiyan kapımı açıyor ve artık özgür olduğumu söylüyor.

Neden özgürüm? Çünkü günümüzde herkes herkesin yaptığı her şeyi bilir, bilgiye ulaşmak için istemek yeterlidir: Kredi kartımız nerelerde kullanılmış, en çok nerelere gitmişiz, kimlerle yatmışız. Benim durumumda iş daha da kolay: Bir kadın, üstelik o da gazeteci, karımın arkadaşı, boşanmış –dolayısıyla benimle yattığını başına dert açmadan söyleyebiliyor–, gözaltına alındığımı duyunca lehimde tanıklık etmiş. Esther’in ortadan kaybolduğu gün ve gecesinde kendisiyle olduğuma dair somut deliller sunmuş.

Başmüfettişle konuşmaya gidiyorum, kişisel eşyalarımı iade edip özür diliyor ve yasalar çerçevesinde gözaltına alındığımı, devlete dava açamayacağımı belirtiyor. Kesinlikle böyle bir niyetimin olmadığımı söylüyorum, herkesin daima şüpheli olarak görüldüğünü ve hiç suç işlememişse dahi günün yirmi dört saati izlendiğini zaten biliyorum.

“Özgürsün,” diyor, gardiyanın söylediğini tekrarlayarak.

Öğrenmek istiyorum: Karımın başına gerçekten bir şey gelmiş olamaz mı? Terör şebekelerinden kişilerle kurduğu devasa irtibat ağı yüzünden bazen peşinde birilerinin olduğunu hissettiğini bana birkaç kez söylemişti.

Müfettiş konuşmaktan kaçınıyor. Israr etsem de ağzından laf alamıyorum.

Karımın pasaportunu kullanarak seyahat edip edemeyeceğini soruyorum, edebileceğini söylüyor, ne de olsa hiçbir suç işlememiş, ülkeye özgürce girip çıkması nasıl engellenebilirmiş ki?

“Şimdiye kadar Fransa’dan ayrılmış olabilir mi yani?”

“Seni yattığın kadın yüzünden mi terk ettiğini düşünüyorsun?”

“Üstünüze vazife değil,” diye cevap veriyorum. Müfettiş bir an duraksayıp ciddileşiyor, gözaltına alınmamın rutin bir işlem olduğunu, karım ortadan kaybolduğu için çok üzgün olduğunu söylüyor. Kendisi de evliymiş ve her ne kadar kitaplarımı sevmese de (demek ki adımı duymuş, göründüğü kadar cahil değilmiş!) kendini benim yerime koyabiliyor, başıma gelenlerin kolay olmadığını anlıyor.

Şu andan itibaren ne yapmam gerektiğini soruyorum. Kartvizitini uzatıyor ve haber alırsam kendisine bildirmemi söylüyor – filmlerde habire gördüğüm bir sahne bu, hiç ikna olmuyorum, müfettişler hep anlattıklarından fazlasını bilirler.

Esther son kez görüldüğünde yanında bulunan kişiyi tanıyıp tanımadığımı soruyor. Takma ismini bildiğimi, ama bizzat tanımadığımı söylüyorum.

Evde sorun yaşayıp yaşamadığımızı soruyor. On yıldan fazla süredir beraber olduğumuzu, her çift gibi bazen sorunlar yaşasak da herhangi bir aşırılık bulunmadığını söylüyorum.

Nazikçe, son zamanlarda boşanma hakkında konuşup konuşmadığımızı, karımın ayrılmayı düşünüp düşünmediğini soruyor. Her ne kadar –“her çift gibi” diye tekrarlıyorum– arada sırada tartışsak da böyle bir olasılığın asla gündeme gelmediğini söylüyorum.

“Arada sırada mı tartışıyorsunuz yoksa sıklıkla mı?”

“Arada sırada,” diyorum ısrarla.

Öncekinden de daha nazik bir biçimde, karımın, arkadaşıyla aramdaki ilişkiyi bilip bilmediğini soruyor. Arkadaşıyla ilk –ve son– buluşmamın o gün gerçekleştiğini söylüyorum. “İlişki sayılmazdı, aslında laf olsun diye yapılmış bir şeydi, sıkıcı bir gündü, öğle yemeğinden sonra yapacak hiçbir şey yoktu, ayartma oyunu insana hep yaşama sevinci vermiştir, işte bu yüzden kendimizi yatakta bulduk.”

“Sırf günün sıkıcılığını geçirmek için başkalarıyla yatar mısın?”

Aklımdan böyle soruların soruşturmayla alakası olmadığını söylemek geçiyor, ama onu kendime düşman etmemeliyim, daha sonradan ona ihtiyacım olabilir – ne de olsa Lütuf Bankası denen görünmez kurumun hep faydasını görmüşümdür.

“Bazen. Yapacak ilginç hiçbir şey yoktur, kadın heyecan peşindedir, ben de macera, derken olan olur. Ertesi gün ikimiz de hiçbir şey olmamış gibi davranırız ve hayat devam eder.”

Müfettiş teşekkür ediyor ve sıkmam için elini uzatıyor, kendi dünyasında işlerin pek öyle yürümediğini söylüyor. Sıkılma, daralma, hatta yatağa gitme arzusu varmış, ama her şey daha kontrollüymüş, kimse aklından geçeni ya da canının istediğini yapmazmış.

“Belki de sanatçılar bu konularda daha özgürdür,” diye yorumda bulunuyor.

Dünyasını gayet iyi tanıdığımı, ama şu anda topluma ve insanlığa dair görüşlerimizi karşılaştırmayı istemediğimi söylüyorum. Susup sonraki hamlesini bekliyorum.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıZahir
  • Sayfa Sayısı328
  • YazarPaulo Coelho
  • ISBN9789750736674
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Veronika Ölmek İstiyor ~ Paulo CoelhoVeronika Ölmek İstiyor

    Veronika Ölmek İstiyor

    Paulo Coelho

    Paulo Coelho’nun ustalığı, herkese seslenebilmesinden kaynaklanıyor. Sevecen, ama etkili bir öğretmen. Kitapları tüm dünyada 100 milyon satmış olan Coelho’nun şaşırtıcı çekiciliğinin nedeni de bu...

  2. Işığın Savaşçısının Elkitabı ~ Paulo CoelhoIşığın Savaşçısının Elkitabı

    Işığın Savaşçısının Elkitabı

    Paulo Coelho

    Işığın Savaşçısı, başkalarının kendisine biçtiği rolü oynamaya çalışarak zaman harcamaz. Işığın Savaşçısı; kışkırtmalara kulak asmaz; onun, gerçekleştirmesi gereken bir yazgısı vardır. Işığın Savaşçısı, kendi...

  3. Mektub ~ Paulo CoelhoMektub

    Mektub

    Paulo Coelho

    “Türkiye’den geliyorum,” dedi üstada adam. “Bu yolculuğu size bir tek soru sormak için yaptım.” Yaşlı adam ona şaşkınlıkla baktı: “Çok güzel. Bana tek bir...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Tılsım ~ Roberto BolanoTılsım

    Tılsım

    Roberto Bolano

    Tılsım bir güç gösterisi. Bu yarı sanrı yarı gerçek anlatıda, melankoli ile Latin Amerika'nın kanlı yakın tarihi, bir kadının, Meksika şiirinin anasının sesinde hayat buluyor. On iki gün boyunca üniversitenin dördüncü katındaki kadınlar tuvaletinde kapalı kalan bir kadının aklından neler geçer? Doğrusal zamandan kurtulur ve geçmiş, gelecek ve şimdinin birbirine girdiği kâbusta hayatını, kayıp dişini, genç şairleri, yitik ressamları, "Meksiko'nun ruhunun karanlık gecesini", olmuş olanları ve bin yıl sonra olacakları hatırlar.

  2. Victoria ~ Knut HamsunVictoria

    Victoria

    Knut Hamsun

    Ve aşk dünyanın başlangıcı, hükümdarı oldu, ancak aşkın yolları çiçek ve kanla, kan ve çiçekle kaplıdır. 19. yüzyılın sonları. Norveç’in taşrasındaki bir sahil köyünde,...

  3. Pnin ~ Vladimir NabokovPnin

    Pnin

    Vladimir Nabokov

    Pnin’in baş kişisi Profesör Pnin, Lolita’nın Humbert Humbert’i gibi, Solgun Ateş’in Kinbote’u gibi, Vladimir Nabokov’un yerinden yurdundan kopmuş kahramanlarından biridir. Amerikan üniversitelerinden birinde Rus...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur