Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yüzmek, Yaşamak ve Olma Arzusu
Yüzmek, Yaşamak ve Olma Arzusu

Yüzmek, Yaşamak ve Olma Arzusu

Nihan Kaya

“İnsan, olma arzusudur.” demişti Sartre. Peki nasıl? Ve bunun yüzmeyle ilişkisi ne? Bu kitap, yüzmeyi bilenler ve yüzmeyi bilmeyenler için. Yüzme, psikolojik açıdan ne…

“İnsan, olma arzusudur.” demişti Sartre. Peki nasıl? Ve bunun yüzmeyle ilişkisi ne? Bu kitap, yüzmeyi bilenler ve yüzmeyi bilmeyenler için. Yüzme, psikolojik açıdan ne anlama geliyor? Yaşamasını öğrenmek neden yüzmesini öğrenmeye benzer? Yüzmeyi öğrenmiş ya da öğren/e/memiş olmamız bizimle ilgili neyi gösterir? Bu durum bizi nasıl etkiledi ve etkiliyor? Ebeveynlerimizin yüzmeyi öğrenmemizle ilgili düşünceleri ve bizim bu konuya bakışımız bizi farkında olmadan nasıl şekillendiriyor? Yaşamayı öğrenmek ile yaşamasını öğrenmek neden farklı? Bu kitabı okuduktan sonra, yüzmeye ve yüzmemeye bir daha asla eskisi gibi bakamayacaksınız.

*

GİRİŞ

Böyle bir kitap yazmayı asla planlamamıştım. İyi Hissetme atölyesi ile Beden ve Benlik atölyesinde anlattıklarımı kitaplaştırmayı düşünüyorum ne zamandır ama Londra’da yeni bir doktora yaptığımdan ileriki bir uygun zamana bırakmıştım bunu da.

13 Nisan 2022 gecesi attığım tweet dizisi hakkında birkaç gün boyunca yoğun şekilde bir şeyler yazılıp çizildi. Aynı şey başıma ara ara geldiği için pek önemsemedim. 22 Nisan 2022’de yine bir yorum gelince “Bari kitap yazayım,” diye düşündüm; “Belli ki çok ihtiyaç var buna.” Bu kadar önemli bir konunun bu kadar küçümsenmeye çalışılması, anlaşılmaktan bu kadar uzak olması bana makul gelmiyor çünkü. Yüzme meselesinin hepimiz tarafından daha çok düşünülmesini, tartışılmasını, gündeme getirilmesini, bu konudaki sorunların anlaşılmasını ve çözüm önerilerinin ilgi alanımıza girmesini, dikkate alınmasını oldukça önemsiyorum. Kitabım bu konuda küçük de olsa bir katkı sağlayabilirse bu beni çok mutlu eder.

Bu kitapta, her iki atölyede de bahsettiğim konulara kısaca degindim. Atölyeye katılanlar ve katılmayı düşünenler için bu kitabın tamamlayıcı olmasını dilerim. Yazmayı planladığım diğer iki kita-bın bu kitapta anlatmaya çalıştığım şeyleri tamamlamasını da. Yüzmenin hepimize dair bir mesele olduğunu düşündüğümden, kitabı elimden geldiğince basit, herkesin anlayacağı şekilde yazmaya özellikle dikkat ettim. Kişisel hikayemi de benzer nedenlerle kitabın bir parçası haline getirmeye karar verdim yazma sürecinde.

Biri çıkar da derse ki, bunları yüzmesini iyi bilen biri yazmalıydı; derim, zinhar, çok haklısınız. Lakin ben burada meselenin kendi bildiğim tarafını ve Türkiye’de orta sınıfta büyümüş milyonlarca kadından biri olarak kendi hikayemi, kendi mahrumiyetimi paylaştım. İsterim ki yüzmeyi iyi bilen insanlar, yüzücüler, yüzme antrenörleri, yüzme deneyimi üzerine düşünmüş insanlar, doktorlar, fizyoterapistler de çıksınlar, yüzmenin diğer taraflarını anlatsınlar; bu alanlarda çıkıp konuşsunlar, bu kitabı tamamlayacak başka kitaplar yazsınlar.

Bir şey mahrumiyetten doğabilir. Ama zenginlikten de doğar. Önemli olan, mahrumiyete mahrumiyet, zenginliğe zenginlik diyebilmek ve kişilerin gerçeği ifade edebilmelerini “Ya anne-babalar suçluluk duyarsa?” gibi mesnetsiz kaygılarla yasaklamamak.

Mahrumiyetlerimiz zenginliğimiz olabiliyor, zenginliklerimizin de mahrumiyetlerimiz olabildiği gibi. Yüzme ve yaşama konusundaki mahrumiyetim bir zenginliğim. Ama bunların, bir başkasının ya da şimdiki çocukların da mahrumiyeti olmamasını isterim.

Geçmişimde ne varsa olduğu gibi kabul ediyorum. Bu, benim hikayem. Benim hikayemde her şey olması gerektiği gibi oldu. İyisiyle ve kötüsüyle. İçine doğduğum ve başıma gelen o hikayeyi alıp yarattim, yaratmaya devam ediyorum; hikayemi dönüştürmeye de. “Ama neden böyle oldu?” sorusu çok uzun zaman önce aştığım bir şey. Yüzmemenin etkilerini henüz tamamen aşamamış olmam bunu değiştirmiyor. Benim böyle bir mahrumiyet yaşamış ve sonrasında

onu kısmen aşabilmiş olmam, başka çocukların da o mahrumiyeti yaşamasını normalleştirmiyor.

Çocuklarla ilgili konuştuğumda “Aman, biraz da acı çeksinler. Her şey de istedikleri gibi olmayıversin,” diyen her insanla birlikte bir kenara 5 kuruş atsam şimdi milyonerdim sanırım. Yine aynı şekilde, çocukların acısını dile getirdiğimde ya da önemli olanın başımıza ne geldiği olmadığını söylediğimde “Siz hiç acı çekmemişsiniz. Hayatınız çok kolay olmuş. Başınıza hiç kötü bir şey gelmemiş.” benzeri cümleler duymadığım olmadı bugüne kadar.

Biz elimizden geleni yapsak da çocuklar zaten acı çekecek ve farklı mahrumiyetleri yaşayacaklar; bu, kaçınılmaz. Ve, her zaman söylediğim gibi, ebeveynin görevi, çocuğun acı çekmemesini sağlamak değil. Çocuğun üzülmesi, öfkelenmesi, acı çekmesi son derece normal. Ebeveynin görevi, çocuğun acısını anlamak ve o acıda yanında olmak. O acıyı görmezden gelmek, “O kadar acı ya da mahrumiyet de lazım,” demek, farkında olmasak da kasıtlı yaptığımız bir kötülük. Bize böyle öğretildiği için böyle düşünüyor, ancak yanılıyoruz ve çocuğu bilerek bir şeylerden eksik, mahrum bırakmayı marifet zannedebiliyoruz.

Bu kitabın, yüzmek, yaşamak ve olma arzumuzun, bunların her birinin diğeriyle sıkı bağının anlaşılması adına küçük bir katkı olmasını, çocuklara ve içimizdeki çocuklara daha çok şefkat getirmesini dilerim.

Nihan Kaya

1.BÖLÜM: YÜZME VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ

Hayatımız suyun içinde başlıyor.

Yüzmeyi Bilerek Doğduk

Anne karnında suyun içinde yaşamaya başlamamızla dünyada yaşamın suyun içinde başlaması arasında çok derin bir ilişki olduguna inanıyorum. Su. başka birçok şeyi simgelediği gibi, yaşamı ve yaşamın başlangıcını, yaşamı doğurma kapasitemizi de simgeliyor.

Bedenimizin dörtte üçü sudan oluşuyor. Dünyanın dörtte üçünun sudan oluşması gibi. Jungiyen psikolojiye göre de birey, mikrokozmik bir varlık. Dünyayı anladıkça kendimizi, kendimizi anladıkça dünyayı daha iyi anlıyoruz. Kişi kendisi oldukça, bir başka deyişle, kişi kendi potansiyellerini gerçekleştirdikçe, dünyadan uzaklaşmı yor, tersine, dünyayı kendi içinde topluyor, diyor Jung.

Anne karnındaki sıcaklık, en ideal sıcaklık. İhtiyacımız olanın ta kendisi. Bedenimizin sıcaklığıyla birebir örtüşen bir çevre, anne karnındaki. Anne karnını terk ettiğimiz andan itibaren o ideal ısıyı özlüyoruz, çünkü bir daha asla o ideal sıcaklığı bulamıyoruz ve bunu biliyoruz içten içe. Bizi şimdi çevreleyen ısı ya çok sıcak ya çok soğuk. Bedenimiz ve çevremiz arasında anne karnındaki gibi yüzde yüz uyum yok artık. Anne karnında tamamen kabul gördüğümüze dair o his, fiziksel çevremizin bizi böyle sarıp sarmalamasından.

Anne karnındayken çok korunaklıydık ama doğumla beraber yara almaya çok daha açık, kırılgan hale geldik.

Suyun içinde olmaksa anne karnına dönüş gibi hissediliyor. Yani çevremizdeki her şeyin bizimle yüzde yüz uyumlu olduğu tek yere. İşte bu yüzden insan, yüzmeyi bilerek doğan canlılardan.

Fiziksel olarak suyla karşılaşmazsak, doğuştan getirdiğimiz yüzme kabiliyetimizi maalesef kaybediyoruz. Yüzme refleksi, yenidoğan reflekslerinden biri. Yenidoğan refleksleri, hayatta bedenimizle var olabilmemizi, bir başka deyişle hayatta kalabilmemizi, kendimizi koruyabilmemizi sağlamaya, bedenimizin potansiyellerini gerçekleştirmeye yönelik ve yenidoğan reflekslerimize dahil olan hiçbir yeteneğimiz yabana atılmamalı. Yüzme refleksiyle doğmuş olmamız, yüzmenin insan için öneminin kanıtı.

Hayatımızın ilk dört ayında, suda hareket etme refleksimiz gibi, suda ağzımızı kapatma refleksimiz de var. Bu refleksler kullanılmadığında unutuluyor. Yeni doğmuş bir bebeği suya koyduğumuzda bebek bizim yardımımızla yüzebiliyor ve sonra bu yüzmeyi unutmuyor.

Adımlama ve emekleme refleksi neyse yüzme refleksi de o insan için, başta. Çoğumuz ise yürüyor ama yüzmeyi arka plana atıyoruz. Dünyayla, doğayla ve kendi doğamızla daha bütün olarak yaşadığımız şartlarda doğup büyüseydik önce yüzmeyi, sonra yürümeyi öğrenecektik ve yüzmek belki yürümek kadar doğal bir eylem olacaktı bizim için. Karada yürüyecek, önümüze su çıktığında da yüzecektik kolaylıkla.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Beni Zorla Sağma, Bırak Ben Emzireyim Seni ~ Nihan KayaBeni Zorla Sağma, Bırak Ben Emzireyim Seni

    Beni Zorla Sağma, Bırak Ben Emzireyim Seni

    Nihan Kaya

    Saplantılı bir aşk. Şiddetli bir tutku. Çarpıcı bir yetenek. Ve geceleri yusufçuk kılığında gezen bu gizemli kız... Yusufçuk Gece Gelir, edebiyat dünyasında son 10 yılın en yankı uyandıran yazarının sıradışı ikinci romanı.

  2. Erteleme – Nedenleri ve Çözümleri ~ Nihan KayaErteleme – Nedenleri ve Çözümleri

    Erteleme – Nedenleri ve Çözümleri

    Nihan Kaya

    Bir işi yapmak iki saat sürüyor, yapmamak saatler, günler, haftalar. Bu sürede bir başka işi yapıyor da değiliz çoğu zaman. Aktif olarak yapmamakla meşgulüz....

  3. Ama Sizden Değilim ~ Nihan KayaAma Sizden Değilim

    Ama Sizden Değilim

    Nihan Kaya

    Nihan Kaya’nın “En eğlenceli ve okuması en kolay kitabım” dediği Ama Sizden Değilim, mizah ve acının iç içe geçtiği öykülerden oluşuyor. Hem birbirlerinden bağımsız...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur