Bu kitap, Yusuf Akçura tarafından verilmiş iki konferansın metinlerinden oluşmaktadır. “Müverrih Léon Cahun ve Muallim Barthold’a Göre Cengiz Han” başlığını taşıyan ilk konferans, Türk Derneği’nde verilmiş ve Türk Yurdu dergisinin ilk sayısından başlayarak 11 sayı boyunca tefrika edilmiştir.
Bu metni takiben, Ebuzziya Tevfik’in Tatarları aşağılayan bir yazısına cevaben Altın Armağan adlı risâlede yer alan “Türk ve Tatar Birdir, Türkler Medeniyete Hizmet Etmiştir” başlıklı konferans metni gelmektedir. Bu iki metni tamamlayacağı düşüncesiyle Halîm Sâbît’in, Yeni Mecmûa’da iki bölüm hâlinde neşredilmiş, “Şimâl Türklerinde Türkçülük Ve Tatarcılık” başlıklı yazısı da kitabın sonuna eklenmiştir. Türk tarihini bir bütün olarak telakki etmek; bu tarihe millî ve içeriden bir bakış önermek; Türkler, Tatarlar ve Moğollar arasında köken birliğini vurgulamak; bu köken birliğini somutlaştıran tarihî bir figür olarak Cengiz Han’ı öne çıkartarak Türklerin millî idealleri ve tarihî kinlerinin en yüksek düzeyde temsilcilerinden biri mevkiine oturtmak; onu milliyetçi, laik ve hukuka bağlı “modern” bir devlet başkanı şeklinde takdim etmek; nihayet bütün bu hususların sağladığı imkânlar ile tarihî bir Türk milliyetçiliği inşâ etmek gibi motifler, Osmanlı tarih tasavvuruna muhalif olan Akçura’nın Cengiz Han anlatısındaki temel unsurlardır ve kaynağı büyük ölçüde Cahun’dur. Dolayısıyla bu anlatıyı, Cengiz Han’ı anlamak ve öğrenmek için başvurulacak bir tarih metninden ziyâde Türk birliğini gerçekleşmesi imkânsız bir hayâl addeden bütün Osmanlı aydınlarına karşı bir cevap, Türk düşünce tarihinin, modern Türk tarih düşüncesinin, Türk siyasî tarihinin bir belgesi gibi okumak doğru bir yol olacaktır.
İÇİNDEKİLER
Takdim / 11
•
Kitapta Yer Alan Yazıların Künyeleri /13
Yusuf Akçura’nın
Cengiz Han Tasavvuru/ 15
•
Müverrih Léon Cahun ve
Muallim Barthold’a Göre Cengiz Han/ 34
•
Türk ve Tatarlar Birdir, Türkler Medeniyete
Hizmet Etmişti / 94
•
EK:
Şimâl [Kuzey] Türklerinde
Türkçülük ve Tatarcılık / 113
•
Dizin / 125
TAKDİM
Elinizde tuttuğunuz bu kitap Yusuf Akçura tarafından verilmiş iki konferansın metinlerinden oluşmaktadır. “Müverrih Léon Cahun ve Muallim Barthold’a Göre Cengiz Han” başlığını taşıyan ilk konferans, Türk Derneği’nde verilmiş ve Türk Yurdu dergisinin ilk sayısından başlayarak 11 sayı boyunca tefrika edilmiştir. Yayımlandığı dönemde Cengiz Han ve Türkçülük etrafında çeşitli tartışmaların çıkmasına yol açan bu tefrikaya dâir bir değerlendirmeyi kitabın başında bulacaksınız. Bu metni Cengiz Han’ı anlamak ve öğrenmek için başvurulacak bir tarih metninden ziyâde Türk düşünce tarihinin, modern Türk tarih düşüncesinin, Türk siyasî tarihinin bir belgesi gibi okumak gerektiği kanaatini taşıdığımı peşinen belirtmeliyim. “Türk ve Tatar Birdir, Türkler Medeniyete Hizmet Etmiştir” başlıklı kısım ise Ebuzziya Tevfik’in, Tasvîr-i Efkâr gazetesindeki bir makalesinde, Tatar Türkleri aleyhinde bazı rencide edici ifadeler kullanması üzerine Fevziye Kırâathânesi’nde başlayıp Şark Tiyatrosu’nda tamamlanan iki perdelik konferansın, Türk Yurdu dergisinin verdiği Altın Armağan isimli risâlede yer alan metnidir. Bu iki metni tamamlayacağı düşüncesiyle Halîm Sâbît’in, Yeni Mecmûa’da iki bölüm hâlinde neşredilmiş, “Şimâl Türklerinde Türkçülük Ve Tatarcılık” başlıklı yazısı da kitabın sonuna eklenmiştir. Eski yazıdan yeni yazıya aktarırken, kaynak değerini muhafaza etmek amacıyla metinlerin diline müdâhale etmedim ancak standart okura yabancı gelebileceğini düşündüğüm bazı kelime, ifade ve tamlamaların günümüz karşılıklarını metin içerisinde köşeli parantez ile verdim. Zaten metinlerin, günümüz Türkçesine pek de uzak olmayan bir dille yazılmış olduğu görülecektir. Dipnotlarda “*” işaretiyle yapılan açıklamalar da şahsıma aittir.
Mehmet Kaan Çalen
28 Ocak 2018 – Edirne
Yusuf Akçura’nın Cengiz Han Tasavvuru
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dil ve tarih araştırmalarının etkisiyle, Osmanlı Türk tarih tasavvurunda tarihî mekân ve zaman genişlemeye, Türk tarihinin Osmanlı tarihi dışındaki zaman ve coğrafyaları Türk tarih düşüncesinin ilgi alanına girmeye başlar. Ali Sûavî, Ahmed Vefik Paşa, Süleyman Paşa, Şemseddin Sami, Necib Âsım gibi isimler bu genişlemeyi temsil ederler. Türk tarihi ve Türkler konusundaki yeni bilinçlenme kültürel-ilmî bir Türkçülüğün doğuşunu beraberinde getirir. II. Meşrutiyet yıllarında, bilhassa Balkan Savaşları’ndan sonra, kültürel Türkçülük siyasî Türkçülüğe doğru evrilir ve genişleyen tarihî mekân, Türk siyaset ufkunu da genişletir. Türk dünyasında birlik arayışının adı olan Türkçülük, bu birliği her şeyden önce tarihte, geçmişte göstermek zorundadır. Bu zorunluluğun temelinde iki husus bulunmaktadır. Birincisi, büyük bir haritaya sahip olan Türk dünyasının siyaseten birleştirilebilir olup olmadığı meselesini aşmak için bu büyük coğrafyanın tarihte en azından bir kez olsun tek bir idare altında birleştirilebilmiş olduğunu, bu yolla Türk birliğinin bir hayal olmadığını ispat etmek elzemdi. Zira Ali Kemâl, Akçura ile girdiği meşhur “Üç Tarz-ı Siyâset” tartışmasında, Türkçüleri haritaya bakmaya davet ederek, tevhîd-i Etrâk fikri için “Neyi, kimi tevhîd ediyoruz? Tarih bir tarafa dursun, bir kere lütfen coğrafyaya, ahvâl-i âleme atf-ı nazar-ı ibret buyurulsun…” diyordu.
İkincisi, Türk dünyası şeklinde işaretlenen bu geniş coğrafyada, Kırgız, Tatar, Özbek gibi farklı adlarla farklı milletlerin değil, bütün boy, uruk, kavim asabiyyeleri ile mekân planındaki engellerin üzerinde tek bir milletin, bir Türk milletinin mevcudiyeti müşterek, birleştirici bir ata ve tarihî bir dönemle desteklenmeliydi. Bütün Türkleri, tek bir bayrak altında birleştirmiş bir kahraman olarak tasarlanan Türkçü Cengiz Han figürü, Türkçülüğün siyasî iddiaları için bu açıdan fevkalede işlevseldi. Bu sebeple Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Ahmed Ağaoğlu, Rıdvan Nafiz gibi Türkçüler çeşitli yazı, konferans ve şiirlerinde Türkçü Cengiz Han figürünü işlemeye başladılar. II. Meşrutiyet yıllarında Cengiz Han imgesini yoğun bir şekilde işleyerek Türkçü tarih tasavvurunun ana kadrosuna sokan isimlerin başında Yusuf Akçura gelir. Akçura’nın Cengiz Han’a yönelik bu ilgisi birkaç bağlamda tartışılabilir. İlk akla gelen husus Akçura’nın kökenidir. Bir Tatar Türkü olarak ‘Türk-Tatar-Moğol’ birliğini sık sık vurgulayan Akçura’nın, bu birliği somutlaştıracak, Tatarların Türklüğünü vurgulayacak bir tarihî figüre ve döneme ihtiyaç duyması sebebiyle Cengiz Han’a ehemmiyet verdiği, bu suretle de müşterek kökene işaret ederek hem Osmanlı Türk dünyasına katılabilmek için Tatarlara bir yol açmaya çalıştığı, hem de Osmanlı Türklerinin ilgisini Rusya’nın hâkimiyeti altındaki Türklere çekmek istediği düşünülebilir. Daha kuvvetli bir ihtimal ise Akçura’nın “tevhîd-i etrak” yahut “bütün Türklük” şeklinde kavramlaştırdığı düşünce yapısı vermektedir ki onun resmettiği Cengiz Han “bütün Türklük” idealine tarihen olabilirlik vasfı kazandırdığı gibi çöküş psikolojisi altında ezilen Osmanlı Türklerine de yeniden büyük devlet olma imkânını sunuyordu.2 Bu açıdan Cengiz Han etrafında inşa ettiği söylemin değişen siyasî şartlara göre zaman içerisinde farklı ton ve frekanslarda seyretmesi oldukça öğreticidir.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Popüler Tarih Şahsiyetler Tarih
- Kitap AdıMüverrih Leon Cahun ve Muallim Barthold'a göre - Cengiz Han
- Sayfa Sayısı127
- YazarYusuf Akçura
- ISBN9786051556864
- Boyutlar, Kapak12x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2020