Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yol Ayrımı
Yol Ayrımı

Yol Ayrımı

Kemal Tahir

“Bizden bir evveli nesil mağlubiyet ve inkırazı tanımıştı. Bizden sonrakiler de yeni devrin zorluklarıyla karşılaştılar. Arada bir avuç iyimser kaldı ve kazandı.” İnsanın fıtratı…

“Bizden bir evveli nesil mağlubiyet ve inkırazı tanımıştı. Bizden sonrakiler de yeni devrin zorluklarıyla karşılaştılar. Arada bir avuç iyimser kaldı ve kazandı.”

İnsanın fıtratı zorluklar karşısında mı ortaya çıkar yoksa zorluklar aşılıp da fırsatlar belirdiğinde mi?

Eserlerinde toplumsal süreçler neticesinde insan fıtratına dair en mahrem detayları, en gizli yanları büyük bir cesaretle ortaya döken Kemal Tahir, “Esir Şehir” üçlemesinin son halkası olan Yol Ayrımı’nda bu sorunun peşine düşüyor. Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasının akabinde 1930’lu yıllardaki Serbest Fırka deneyimini fon edinerek birbiriyle iktidar mücadelesi veren bürokrat ve aydın kadroların, eşiğine gelip durduğu yol ayrımından bakıyor dünyaya.

Maskeleri düşüren, insanın fıtratını ortaya çıkaran bir yeni dünya ihtimalinde ve oynanan köşe kapmacada Kemal Tahir’in gerçek insanlarına düşen, belki de sadece hayal kırıklığıdır.

Kemal Tahir’in hayattayken yayımlanan son romanı olan Yol Ayrımı bir yüzleşme daveti. Muharebelerin ardından barış gelir, cepheler terk edilir ve insan, yeni ve en güçlü düşmanı olan kendini karşısında bulur. Sert gerçekleri idrak etmek için cesur bir bakış gerekir. Cemil Meriç’in de değindiği gibi bu bakış, Kemal Tahir’de fazlasıyla vardır.

“Kemal Tahir; bütün kepazelikleri, bütün rezillikleri görmüştür. Hapishaneyi, yapılan rezilliği, Batılılaşmayı çıplaklığıyla, acılarıyla yaşamış ve aşağı yukarı ilk defa olarak Türkiye’de nasıl bir oyuna geldiğimizi, nasıl bir açmaza girdiğimizi söylemiştir.”

KEMAL TAHİR KÜLLİYATININ NEŞRİNE DAİR BİRKAÇ NOT

Kemal Tahir külliyatında yazarın öyküleri ve romanları, mektupları, “Notlar” başlığı altında toplanabilecek çalışmaları ve tarih notları yer almaktadır. Kurgu metinleri; Kemal Tahir’in, sağlığında bizzat neşrettiği bir öykü kitabı ve on dört romanı ile vefatından sonra yayımlanan; aile hikayesinin işlendiği, erken çocukluk döneminin tanıklıklarıyla yüklü Bir Mülkiyet Kalesi romanıyla birlikte toplam on altı kitaptan oluşmaktadır. Kemal Tahir, eserlerinde büyük oranda Türk modernleşme sürecinin gelişim dinamiklerine, kırılmalarına ve farklı sorunların süreçlerine odaklanmış; 1890-1945 Türkiyesi’ni imparatorluğun kaybı, Milli Mücadele, Cumhuriyet’in kuruluşu, aydınlar, siyasetin biçimlenme şekilleri ve devlet toplum ilişkileriyle bireysel ve toplumsal dramlar etrafında gerçekçi bir yaklaşımla ve eleştirel bir dille irdelemiştir.

Bu neşirde yazarın, eserlerinde Türk modernleşmesinin farklı evrelerine ve dinamiklerine odaklanması göz önünde bulundurularak kurgu eserlerde kronolojik bir okumaya da izin veren ikili bir dizi geliştirildi: “1890-1945 Türkiye” ve “1890-1945 Türkiye/Taşra” “1890-1945 Türkiye” dizisinde yer alan eserler; siyaset, aydınlar, uluslararası ilişkiler ve devlet-toplum ilişkileri gibi başlıkları konu edinen, daha ziyade kent ve siyaset odaklı çözümlemeleri içeren kurgu metinlerdir. Okur, “1890-1945 Türkiye” dizisinde yer alan eserlerde II. Abdülhamid döneminin ortalarından başlayarak İkinci Dünya Savaşı sonlarına uzanan tarihsel değişim süreci ile bu sürecin siyasi ve toplumsal boyutlarını bir nehir roman bütünlüğü içinde görme imkanı bulacaktır. Aynı şekilde okur, “1890-1945 Türkiye/Taşra” dizisinde modernleşme sürecinin ve güç ilişkilerinin taşradaki görünümlerini kronolojik bir süreklilik içinde izleyebilecektir. Yedi eserden oluşan “1890-1945 Türkiye” dizisinde sırasıyla Bir Mülkiyet Kalesi, Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Kurt Kanunu. Yol Ayrımı ve Bozkırdaki Çekirdek kitapları yer almaktadır. “1890-1945 Türkiye/Taşra” dizisi de yedi eserden oluşmaktadır. Bu eserler sırasıyla Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Büyük Mal, Rahmet Yolları Kesti, Sağırdere, Körduman ve Kelleci Memet romanlarıdır. Türk modernleşmesi odaklı bu okuma önerisinin iki istisnası ise Göl İnsanları ve Devlet Anadır. Göl İnsanları, öykü kitabı olması; Devlet Ana ise çok farklı bir tarihsel döneme odaklanması dolayısıyla “Türkiye 1890-1945” dizisinin dışında değerlendirilmiştir. Daha çok uzun hikaye niteliğindeki öykülerin yer aldığı Göl İnsanları, külliyatın on beşinci; Devlet Ana ise okurun, Kemal Tahir’in ana izleği etrafında gerçekletireceği yolculuğun nihayetinde buluşacağı bir başyapıt olarak külliyatın on altıncı kitabı olarak düşünülmüştür.

Kemal Tahir’in dostlarıyla yazışmaları; onun yazarlık serüvenine, edebi kimliğinin oluşumuna ve üretkenliğine ilişkin en önemli tanıklıklardır. Bu bakımdan mektuplar, Kemal Tahir külliyatının önemli bir başlığını oluşturmaktadır. “Mektuplar” dizisinde yazarın daha önce yayımlanmış ve yayımlanmamış mektupları neşredilecektir.

Kemal Tahir’in; edebi kimliği kadar konuşmaları, düşünceleri ve Türkiye’nin yakın dönemde yaşadığı değişim sürecine ilişkin çözümlemeleriyle de Türk düşüncesinde önemli bir yeri vardır. “Notlar”, bu anlamda Kemal Tahir’in düşünsel serüvenine ilişkin birincil kayıtları oluşturmaktadır. “Kemal Tahir Külliyatı/Notlar” dizisinde yazarın çalışma notları ile, farklı konularda gerçekleştirdiği konuşmalara hazırlık, okuma ve tarih notları yer alacaktır.

Külliyatın neşrinde Kemal Tahir konusunda çalışmalara kaynaklık ve kılavuzluk etmek üzere “Kitaplık” başlığı altında ayrı bir dizi de tasarlanmıştır. Bu dizide Kemal Tahir ve eserlerine ilişkin eski ve yeni çalışmalar, tematik incelemeler, Kemal Tahir çalışmaları için kılavuz ve sözlük gibi temel başvuru metinleri yer alacaktır. Ayrıca Kemal Tahir’e ilişkin tanıklıklar ve hatıratlar da “Kitaplık” dizisinde neşredilecektir.

Bu külliyatın neşir sürecinde, yazarın sağlığında yayımlanmış son baskılar temel alındı, diğer baskılar karşılaştırma için kullanıldı. Göl İnsanları’nın son baskısında yapılan sadeleştirme geri alınıp eser özgün haline kavuşturuldu. On altı kitapta da açıklama gerektirdiği düşünülen kelimeler, ibareler ve isimler (olgörüp, Prens Dögal, sadakor, sevkülceyş, ten fanilesi, velime gibi) için dipnotlar eklendi. Konuşma çizgileri kaldırılıp karşılıklı konuşmalar çift tırnak işareti içine alındı, karşılıklı konuşmalar içindeki konuşmalar ise tek tırnak ile gösterildi. Önceki baskılardaki bazı kısımlarda kelimeler -Şaziye (Şadiye), şerian (serian), Derviş Vahdettin (Derviş Vahdeti), Çerkeş Reşat (Çerkes Reşit), Reşet Bey (Refet Bey), beni çalkaya ettiler (beni çalyaka ettiler), A/A (Ağa), II. Fırka (11. Firka), İnzibat Mülazımısani Selami Efendi (İhtiyat Mülazım-1 Sanisi Selami Efendi), iptidai mektup muallimi (iptidai mektep muallimi), Köroğlu (köpoğlu), fetvasınca (fehvasınca) gibi- satırlar, sayfalar hatta bir kitapta bir bölüm atlanmıştı. Bu baskılardaki dizgi ve sayfa düzeni hataları giderildi. Bozkırdaki Çekirdek romanında aynı köy için yazar tarafından kullanılan “Taşoluk” ve “Çakıl” isimlerinden “Taşoluk” tercih edildi. Yazarın yer yer kullandığı deneysel kelimeler güncel kullanımlarıyla değiştirildi: “bütün denetlerini kaybetmiş” (“bütün

denetimini kaybetmiş”) gibi. Çeşitli kitaplardaki dizgi farklılıkları giderildi: hemşeri hemşehri; sigara-cigara-cigara (yazar cümlelerinde sigara, konuşma cümlelerinde cigara tercih edildi): Çerkes-Çerkez Çerkeş gibi. Uzatma imi (şapka), genel olarak sadece sestes kelimelerde kullanıldı: hala-hálá; Türk askeri askeri nizamı gibi. Özellikle taşra anlatılarında lakap ve ünvanlar çok yerde isim yerine kullanıldığı için özel isim gibi büyük harfle dizildi: Kulaksızın Mustafa gibi. On altı kitabın tamamında sadece birkaç kısımdaki düşük cümleler, minimal değişikliklerle düzeltildi.

Külliyatın büyük bir özveriyle hazırlanan bu yeni neşrinin. Kemal Tahir okuruna etkili bir okuma önerisi sunarak edebiyatımızın bu değerli ismine layık olmasını umuyoruz. okumalar

İsmail Coşkun

 

BİRİNCİ BÖLÜM

MADRABAZLIK

I

Murat, yemek dönüşü kravatı çözüp masanın üstüne atmış, kahveyi bitirince de kendisini çalışmaya zorlamak için gömleğin kollarını sıvayıp kağıtları önüne çekmişti.

Kağıtlar: Başta birinci sayfanın planı… Sekiz tane boş sütun… Bunların şurasına burasına konulacak fotoğrafların yerlerini gösteren küçüklü büyüklü birkaç dörtgen… İç haberleri gibi dış haberleri de incir çekirdeği doldurmaz Anadolu Ajansı bültenleri… Çoğu telefonla alınıp kahve köşelerinde değiş tokuş edildikten sonra birbirine benzemesin diye zorla karıştırıldığı için anlamsız hale gelen özel (!) havadisler… Anlaşılan, yarınki 9 Ağustos 1930 Cumartesi günü Vakit gazetesi gene başlıksız çıkacaktı. Evet, habersizlikten kırılıyordu bütün gazeteler… Oysa isyan vardı memlekette… İki aydır Ağrı dağında vuruşuluyordu.

Aslına bakılırsa, umurunda değildi Murat’ın, gazeteler başlıklı veya başlıksız çıkmış… Haftada bir gece, izinli sekreterin yerine bakıyordu. Hiç de sevmiyordu sekreterlik işlerini… Röportaj yazarlığına geçti geçeli kurtulmuştu çok şükür, punto, katrat,’ “Yazı eksik, yazı fazla,” hesaplarından… Pencerenin esintisi yüzünü alev gibi yalayıp geçince, yaz gecesinin ağır sıcağını, arkasından gürültüsüz sokulmuş birinin varlığı gibi duydu. Serinlik başlayacağına, demek ki gece ilerledikçe sicak artıyordu. “Kızgın fırına dönmüş burası yahu!” Fırın duygusu veren, herhalde sekreterlik odasının döşemesi gibi tavanın da kesme taştan örülmüş olmasıydı.

Saate baktı, dokuz buçuk… Neredeyse Ajans’in son bültenleri gelmeye başlar. Bir, bir buçuk saat sonra birinci sayfa da girer makineye… Bu gece de bu iş, hayırlısıyla biter burada… “Telefon etmeli gazetelerdeki arkadaşlara… Uzanmalı Boğaz’a… Bu gece yatılmaz sabah serinliği başlamadan…”

Duvardaki saat, askıdaki ceket, şapka… Masanın üstündeki telefon… Camlı dolaptaki ciltli kitaplar, bütün eşya sanki katılıklarını yitirip ciklaşmışlar, bulundukları yerlerde pelte gibi yayılmışlar…

Kağıtları karıştırdı. Dünkü gazete, maliyenin derlenip toplanması için Müller adında bir yabancı uzmana hazırlatılan büyük raporun tam olarak yayımlanacağını bildirmişti. Kaç kisivi ilgilendirir Mösyö Müller’in raporu? Kaç kişi okur bunu, okuyanlardan kaçi ne anlar?

İsyancılar İran topraklarından yararlandıkları için Ağrı isyanı hemen bastırılmayınca, röportajlar yapmak üzere gönderilmesin patronlara teklif etmişti. Çok uygun buldular, sevindiler, gereketi izni mutlaka alacaklarımı da sandılar. Halk Firkasinin en nüfuzlularından iki mebus… Ayrica İsmet Paşa’nın yakınları… Çoğu akşam yemeklerini Gazi Paşa’nın sofrasında vivenlerden Hakki Tarik, Asim Bey kardeşler… Başvekil İsmet Paşa belki de bizzat Gazi böyle bir röportajdan hiçbir sakınca görmedikleri halde Mareşal Fevzi Çakmak’ın “Olmaz”ı bir turku aşılamadı. Nedeni de gizli değil! Ordunun geri hizmetlerindeki karışıklık… İsyanın aylardır bastırılamaması göstermiyor mu aksayan yönler olduğunu? Nasıl saklanır bu kadar açık bir gerçek? Niçin?

Dalgınlıkla ayak seslerini duymamıştı. Kapida apansız peydahlanan Hademe Hidir Onbaşı’yı görünce umursamadan sordu:

“Nedir o? Ajans kağıdı mı?”

“Yok Murat Beyim… Telgraf kağıdı…” “Ver bakalım! Nereden?”

“Yalova’dandır telgrafımız. Asım Beyimizdendir ve de gayet

önemlidir ki, bana kalırsa…”

“Daha söyleniyor! Ver şunu…”

Aldı. Açılmıştı. Kaşlarını çatarak okudu:

“Birinci sayfa basılmayacak stop… Mürettiphane tam kadro beklesin stop… Geliyorum. Çoruh mebusu Asım…”

Murat sevindi. Sudan haberlerle birinci sayfa tertiplemekten kurtulmuş, çok ağır bir yükü sırtından atmış gibi hafiflemişti. Yüzüne merakla bakan Hademe Hıdır Onbaşı’ya takılmak için suratını astı:

“Açık mı geldi bu böyle?”

“Açık mı? Telgraf kağıdımızı mı sordun?”

Hademe Hıdır Onbaşı birden pirelenmiş, her çeşit sorumluluğu önleyecek en uygun karşılığı bulmak için telaşla yutkunmaya başlamıştı.

“Biz açtık ki Murat Beyim… Üstünde Vakit gazetesi yazılı ol duğundan açtık. Yanlış olmasın ki, başkasına gitmesin!” “Yanında kimse var mıydı açarken? Telgrafçının getirdiği sırayı sordum.”

“Kim, kimse mi? Kim olur bu saatta?”

“Bilmem! Yabancının biri… Öteki gazetelerden?”

“Yok hayır! Yoktu yabancımız… N’arasın gecenin bir vakti… Ferah ol!”

“Biri bulunmalıydı ki… Ah n’olaydı, olaydı… Ben sana sormalıydım ferah olmayı…”

Murat, Çorumlu olan Hıdır Onbaşı’ya takılmak istediği zaman böyle Çorum ağzıyla konuşuyordu. Hıdır Onbaşı bunu bildiğinden hemen rahatlamıştı. Gazeteye, Saray şoförü Çorumlu Dadal Efendi tarafından yerleştirilmiş, işe girdiğinin

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıYol Ayrımı
  • Sayfa Sayısı464
  • YazarKemal Tahir
  • ISBN9786256999220
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviKetebe Yayınevi / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kurt Kanunu ~ Kemal TahirKurt Kanunu

    Kurt Kanunu

    Kemal Tahir

    “Kurtlukta düşeni yemek kanundur. Romanın konusu 1926 İzmir Suikastı gibi son derece buhranlı bir devrede geçiyor. Bunun için adını Kurt Kanunu koyduk. Kişiyi sosyal...

  2. Devlet Ana ~ Kemal TahirDevlet Ana

    Devlet Ana

    Kemal Tahir

    “Büyük romanlar, büyük ırmaklar gibi akarlar. Yatakları hem geniştir hem derin. Irmaklar, yataklarını ancak denizlere kavuşurken derinleştirip genişletebilirler. Böylece, her büyük roman, zaman içinde...

  3. Kelleci Memet ~ Kemal TahirKelleci Memet

    Kelleci Memet

    Kemal Tahir

    “Çünkü eskimek, benzeri var olanlar için söz konusudur.” Her kuşağın yeniden ve kendinden öncekilerden farklı bir biçimde keşfettiği Kemal Tahir, benzersiz üslubu ile her...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Selanik’te Sonbahar ~ Tuna KiremitçiSelanik’te Sonbahar

    Selanik’te Sonbahar

    Tuna Kiremitçi

    Bir ulusun doğmasını engelleyen suikast, o suikaste uğramasa lider olacak bir asker, gerçekleşmesi Ölüm’e bağlı bir aşk… “Fikriye’nin bedenine girmiş ölümün yanına uzandım, ona...

  2. Emanet Şehir ~ Levent Cantek, Berat PekmezciEmanet Şehir

    Emanet Şehir

    Levent Cantek, Berat Pekmezci

    “Bize bu şehri emanet ettiler. Hangimiz Ankaralıyız? Hiçbirimiz. Emanete hıyanet edersen seni burdan kovarlar. Bu parti işleri Ankara’da yapılmasa, başka şehirlerde olsa, buraya hiç...

  3. Bergamalı Simo ~ Ferda İzbudak AkıncıBergamalı Simo

    Bergamalı Simo

    Ferda İzbudak Akıncı

    Bir diriliş destanı… Usta yazar Ferda İzbudak Akıncı’dan, tarih-doğa-insan üçgeninde yaşanan bir insanlık trajedisi… Altın uğruna acımasızca katledilen ormanlar, çok uluslu güçlerin saldırısına maruz...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur