Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yok Artık Pelin
Yok Artık Pelin

Yok Artık Pelin

Fatma Sema Sekban

“Bir gece yatağıma yatmıştım. Boş boş tavana bakarken ne kadar sıkıcı bir hayatım olduğunu düşünüyordum. Sonra… Sonra ne oldu dersin? Hiç. Hiçbir şey olmadı….

“Bir gece yatağıma yatmıştım. Boş boş tavana bakarken ne kadar sıkıcı bir hayatım olduğunu düşünüyordum. Sonra… Sonra ne oldu dersin? Hiç. Hiçbir şey olmadı. Sonra yine tavana baktım.”

Yok Artık Pelin! Kitabın anlatmak istediği ana konu, gençlerin ve çocukların hayatta karşılaştıkları sorunları, Kur’an’ın göstermiş olduğu çözümlerle, aşmayı öğretmeyi amaçlıyor. Bunu yaparken sorunlara değil çözümlere odaklanmaları gerektiğinin de ipuçlarını veriyor. Önemli bu konuyu onların yaş gruplarına uygun cümle yapılarıyla ve mizahi bir dille yapıyor. Kitabın önemli bir yönü de kahramana farklı bir anlatım tekniğiyle iki seçenek sunuyor. Yani istediğin metodu kullan ve kitaba istediğin iki çözüm yolundan biriyle okumaya devam et diyor. Akıcı bir anlatımı olan yazar Fatma Sema Sekban, hikayelerin içinde attığı düğümleri sıra dışı çözümlerle okurların çözmesine yardımcı oluyor.

SES

Uçan bir kahramanla başlayan bir hikâyeye kim bayılmaz ki? Ben bayılırım. Amaaa ne yazık ki ben uçamıyorum. Peki ya sıra dışı ve gizemli hikâyeler? Onları da sever misin? Ben çok severim. Hmmmm… Ama yaşadıklarım o kadar gizemli şeyler değil. Bir gece yatağıma yatmıştım. Boş boş tavana bakarken ne kadar sıkıcı bir hayatım olduğunu düşünüyordum. Sonra… Sonra ne oldu dersin? Hiç. Hiçbir şey olmadı. Sonra yine tavana baktım. Baktım, baktım ve baktıkça canım daha çok sıkıldı. Babla da bana defter ve kalem hediye etti.

“Canın sıkılınca aklına gelenleri yazsana.” dedi. Babla kim mi? Aaaa! Bizim aileyi tanıtmadım. Doğru! Aslında aile demek yerine kabile demek daha yerinde olur :) En baştan başlarsak annem ve babamı sayabilirim. Ev sakinleri olarak kimimiz eve yeni geldi, kimimiz evden henüz gitti. Ama annemler evin sabiti :) Kendi aralarında güç birliği yapmışlar. Ne de olsa iki kişiler ve ebeveynler. Ooh, hayat onlara güzel valla! Onların yerinde olsam ben de hiçbir yere gitmezdim. Evin en büyük odası onların hem de odalarının penceresinden vişne ağacı görülüyor. Başka? Başka? Başka ninem var mesela. Ninem yani Sepide Hanım, annemin anneannesi! Çok yaşlı, çok tatlı, bildiğiniz bal arısı. Anneannem ve dedem de var tabii. Ama onlar bizimle yaşamıyor, kendi evlerinde kalıyorlar. Ninem ise ben kendimi bildim bileli bizimle yaşıyor.

Eve yeni gelenler: ikiz kardeşlerim. Henüz iki yaşında bile değiller. Yeni geldiler, yeni geldiler amaaa… Evde baya söz sahibi oldular. Çünkü iki kişiler ve bebekler. Belki biliyorsunuzdur, ebeveynler ve bebekler evde en fazla söz hakkına sahip kişiler oluyor. Yani bir karar verilecekse iki tarafın da etkisi büyük. Başka? Elbette, ben varım evimizde. Bebek değilim, ebeveyn hiç değilim. Peki etkim? Bak hüzünlendim şimdi. Neyse… Başka? Ablam var, mesela. O ayrı bir şehir, başka bir ülke gibi. Belki bambaşka bir evren de denilebilir. O yüzden onunla hiçbir zaman çoğunluk olamayız. O ve ben! Ben ve ablam! Gerçi bu fena bir şey de değil. Ama ortak etkimiz sıfır! Bir de büyük ablam var: Sevgili Babla. Babla, benim büyük ablam. İki ablam olunca birine Babla’yı ben uydurdum, gerçek adı değil, adı Yasemen. Babla, Pelin dilinde “Büyük Abla”

demek. Babla, aykırı, farklı, ilginç şeylere karşı ön yargılı değildir hatta biraz da meraklıdır. “Babla”yı duyunca hemen kabul etti, “Ne güzel uydurmuşsun.” dedi. Babla’m, daha çok büyük bir arkadaş gibi. Ablam ise aramızdaki az yaş farkına rağmen daha… dahaaaa… Ne bileyim daha çok büyükler gibi. Büyüklerin dünyasını tanımaya çalışan bir çocuğum. Hayatı ve kendimi keşfe çıktım. İşte bu, uçamayan bir kahramanın hikâyesi. Kendi hayatının kahramanı olan benim hikâyem. Uçamıyoruz diye hikâyemiz ve pelerinimiz de olmasın mı? Toplanın arkadaşlar! Pelerinler hazırsa hikâyeye başlıyoruz!

I. HİKÂYE:
ZAN

Yer: Atıf amcaların salonu.
Zaman: Pandemiden bir yıl önce.
Aşırı sıcak bir kış günü, 2020 

Her şey o gün başladı. Yani bence o gün başladı. Babam o gün Atıf amcadan hevesle bir ürün sipariş etti. “Çok iyi bir şeye benziyor, Atıf ağabey. Şundan bizim üç numaraya da alalım.” dedi. Hikâyeyi burada durduralım, lütfen. Bir açıklama yapmak istiyorum. Babamın “Üç Numara” dediği insan var ya, hıh iişte o ben oluyorum:

Ben üç numara değilim! Adım Pelin Tamçakıl! Çocuklara neden böyle hitap ediyorlar, anlamıyorum. Ufaklık, Minik, Hayatım, Üç Numara, Beş Numara… Daha sayayım mı? Prenses, Aslan, Kaplan… Bundan hiç hoşlanmıyorum! – Babaaa! Baa-baaaaaa, diye sesleniyorum ama babam bana hiç bakmadan konuşmaya devam ediyor. Arada da bana doğru fısıltıyla “Tamam. Anladım, Pelin Tamçakıl.” diyor. Atıf amca, bir serçe kadar dikkatli.

Hemen aramızda bir şey olduğunu fark etti. “Ne diyor, bu küçük hanım?” diye sordu. Babam, sanki dünyanın en zor açıklamasını yapıyor gibi kızardı, bozardı. “Üç numara gibi hitapları sevmiyor. ‘Küçük Hanım’ da buna dahil.” dedi. Sonunda baklayı ağzından çıkardı: “Benim bir adım var, diyor.” Şu yetişkinler ne kadar da ilginç insanlar! Atıf amca “Haklı yavrucak! Ay, amaan! Dur bi dakika! Dilim dolandı, yavrucak da nereden çıktı? Hıhh. Pelin haklı! Herkesin bir adı var.” dedi.

Çok şaşkınım, a dostlar! Bir büyükten, Atıf amcadan beklenmedik bir destek geldi:) Evet, bir adım var: Pelin. Pelin Tamçakıl. Kabul ediyorum, yaşım altmış beş değil. Belki kırk iki bile değilim. Tamam elbette yirmi yedi de değilim. Sadece on yaşındayım. Çocuğum ama hepiniz gibi ben de bir bireyim. On yaş da saygıyı hak eden bir yaştır. Çocuklar ve hatta bebekler, hepimiz saygıyı hak ederiz. Dağılın, konuşma bitmiştir:) Aaa! Bir şey daha var, söylemeden geçemeyeceğim. Atıf amca gibi anlayışlı büyüklere rastladığımda içim sevinçle doluyor. Bak yine öyle oldu ve neşeyle bağırdım: – Teşekkürler Atıf amca! Yaşaaaa! Var ol! Atıf amcanın sevinci doruktaydı:

Çok yaşa, sen! Çok güzel yaşa, Pelin! Nerede kalmıştık? Saat mi? Tamam. Alalım Yahyacığım, alalım, dedi ve attı kahkahayı. Kahkaha atmak dediysem top atmak, çöp atmak gibi düşünmeyin. Yüksek sesle neşeli neşeli gülmeye kahkaha atmak, diyoruz. Pek neşeli bir adamdır, Atıf amca. Bu arada Yahya Bey benim babam olurlar. Atıf amca da onun çocukluk arkadaşı. Babamla çocuklukları, ilk gençlikleri bir arada geçmiş. Birlikte büyümüşler. Bir araya geldiklerinde tatlı tatlı sohbet ederler ya da heyecanlı heyecanlı konuşurlardı. Ama o gün başka! O gün…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur