Nota Bene Yayınları’ndan çıkan ‘Yerüstünden Notlar (Madenci Kasabasında Yıkımın Fotoğrafı)’ madencilik sektöründe 1980’lerden sonra gerçekleşen yıkımın sonuçlarını gözler önüne sermeye çalışıyor. Kitap bu yıkımı Zonguldak’a bağlı bir madenci kasabası olan Armutçuk’taki dönüşüm üzerinden sorguluyor. Dönüşüm eserde, fotoğraflar ve yerel halkla yapılan söyleşilerle aktarılıyor. Alaattin Timur ve Mahmut Hamsici’nin editörlüğünde hazırlanan kitapta fotoğraflar bu iki isimle birlikte Ayşen Gürbüz, İlhan Beyoğlu ve Ekrem Erbiz’in imzasını taşıyor. Söyleşiler ise Mahmut Hamsici’ye ait.
Söyleşiler dışında kitapta yer alan iki metin okurların konuya vakıf olabilmesi için zengin bilgiler sunuyor. Bunlardan biri TTK işçisi Salim Çalık’ın kaleme aldığı ‘Kömürün Yarattığı ve Yıktığı Kent: Armutçuk’ yazısı. Çalık’ın Armutçuk’un ekonomik, sosyal, kültürel yapısını geçirdiği dönüşüm süreçleriyle birlikte aktardığı yazısı bugün akademik dünyada dahi yer almayan ve uzun araştırmalar ile ortaya çıkarılmış bir metin. Türkiye’deki maden işçilerinin sendikal mücadelesinde çok özel bir yeri bulunan Çetin Uygur’un metni ise Türkiye’deki maden işletmelerinin yapısını ve buna uygun toplumsal yaşamın 1800’lerden bugüne kadarki dönemlerini ve bu dönemlerin kendine ait özelliklerini genel hatlarıyla aktarıyor.
yazgısı
erken ölüm
koklaya koklaya
ölümün ederi
bir ekmek kentimde
kadınlara kızlara maaş
genç oğlanlara iş
düşenin yerine
genç dulların ağıtlarına yazgılı kentim
bu kadar seviliyorsan yine de
insanların kankardeşliğidir galerilerinle
ve kara leken siliniyorsa
gözlerindeki akla madencinin
ölümü unutturan kanbağıdır
bütün kazmacılarını yitirmiş köylerin
Salim Çalık
Önsöz
“Sanki burada bir savaş yaşanmış gibi…”
Halkevleri Fotoğraf Atölyesi’nde belgesel çalışması yapan bir grup olarak kitapla ilgili çalışmalar için Armutçuk’a ilk geldiğimizde, gördüğümüz manzara karşısındaki ilk izlenimimiz böyle olmuştu. Boşaltılmış ve çökmeye bırakılmış tarihi binalar, yıkılmış evler, terk edilmiş sanayi makineleri, devrilmiş direkler, eskimiş tabelalar, çökmüş yollar, kepenkleri kapalı dükkânlar, bomboş sokaklar ve kesif bir sessizlik kokusu… Özellikle 1990’lı yıllarda Balkanlar’dan ya da Kafkaslar’dan savaş sonrası kasabaların manzaralarını çağrıştırmıştı bize gördüklerimiz. Armutçuk’un geçmişini dinledikçe 1980’lerden sonra burada yaşanan yıkımın şiddetini daha da iyi anlamaya başladık.
Bir dönemin sosyal devlet anlayışı ve Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) bu dönemdeki kendine özgü yapılanması Armutçuk’ta özgün bir toplumsal yaşamın oluşmasına neden olmuştu. Madenciliğin en büyük ‘geçim kapısı olduğu’ ve madalyonun bir yüzünde kasaba sakinlerinin eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, kültür gibi başlıklarda bugüne nazaran çok daha fazla haklarının olduğu bir dönemdi bu.İşçilerin çalışma şartlarının daha iyi olduğu,donanımlı hastanelerinin bulunduğu, sinemalarının, plajlarının, kültür kulüplerinin var olduğu, tike adı verilen özel paralarla Ekonoma adındaki temel ihtiyaç malzemelerinin satıldığı marketlerden alışveriş yapabildikleri, çocuklarının nispeten nitelikli bir eğitim görebildikleri, TTK’nın bir belediye gibi çalışması nedeniyle planlı ve güzel bir çevre düzenlemesiyle dikkat çeken bir dönem… Sosyal devletin kazanımlarının yok edilmesi planı sonucu hem yerüstünde hem de yeraltında yaşam piyasanın sınırsız yıkıcılığıyla karşı karşıya gelmişti. Sonuç insanlardan arındırılmış, hayalet bir kasaba olacaktı. Bu kitap işte bu dönüşümü sorguluyor.
‘Yer Üstünden Notlar… Madenci kasabasında yıkımın fotoğrafı’ son derece yerel bir çalışma. Diğer yandan dünya çapında yaşanan bir dönüşümün hikâyesini aktardığı için son derece evrensel. Zira Armutçuk’un yaşadığı yıkım tıpkı Margaret Thatcher döneminde İngiltere’nin Güney Galler bölgesindeki bir madenci kasabasının yaşadığı gibi 1980’ler sonrası uygulamaya konan küresel bir projenin (Neoliberalizm) sonucu.
Toplumsal belleğimizin parçalandığı ve zayıflatıldığı bir dönemde bu çalışmayla gerçekleşen dönüşümü günümüz fotoğrafları ve kişisel yaşam öyküleriyle aktarmaya çalıştık. Kitaba akademik yazıları çok fazla koymamayı, süreci kişisel yaşam öyküleri üzerinden aktarmaya çalışmayı bilinçli olarak tercih ettik. Yine de kitaptaki iki metin okurların konuya genel anlamda vakıf olabilmesi için zengin bilgiler sunuyor. Bunlardan biri halen TTK işçisi olan Salim Çalık’ın kaleme aldığı ‘Kömürün Yarattığı ve Yıktığı Kent: Armutçuk’ yazısı. Çalık’ın Armutçuk’un ekonomik, sosyal, kültürel yapısını geçirdiği dönüşüm süreçleriyle birlikte aktardığı yazısı bugün akademik dünyada dahi yer almayan ve uzun araştırmalar ile ortaya çıkarılmış bir metin. Türkiye’deki madencilerin sendikal mücadelesinde çok özel bir yeri bulunan Çetin Uygur’la yaptığımız röportaj ise bize Zonguldak ve çevresindeki maden işletmelerinin yapısını ve buna uygun toplumsal yaşamın 1800’lerden bugüne kadarki dönemlerini ve bu dönemlerin kendine ait özelliklerini okura en genel haliyle aktarıyor.
Konu ettiğimiz dönüşüm süreci devam ediyor. Armutçuk’ta özelleştirilmiş madenlerdeki taşeron çalıştırma sistemi ile işçiyi bir ay çalıştırıp bir ay köyüne gönderme anlayışının yeniden tartışılır olması, yeni bir çalışma yaşamını ve buna uygun bir sosyal ve kültürel ortamı da gündeme getiriyor. Sosyal hak kayıpları da sürüyor. Bugün TTK’nın işçilere kiraladığı az sayıdaki lojmanın tasfiye edilmesi gündemde örneğin. Öte yandan bölgenin sert doğal şartları da kasabadaki yıkım görüntüsünü ‘pekiştiriyor’. Kasabayı en son ziyaretimizde +17 olarak anılan deniz kıyısındaki alanda heyelan gerçekleştiğini, bu yüzden buradan ocağa geçişi sağlayan tünelin ağzının kapandığını ve paytonun işlemez olduğunu gördük.
Bu çalışmayı son derece mütevazı bir çalışma olarak görüyoruz. Ancak böyle mütevazı belgeleme çalışmalarının siyasal, sosyal ve kültürel olarak müthiş zengin bir geçmişin üzerinde yer aldığı bu topraklardaki toplumsal hafıza kaybının önüne geçmek açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kitapla yaptığımız, bir durumun ‘fotoğrafını çekmeye’ çalışmaköoldu. Kuşkusuz durumdan çıkarılacak ‘vazifeler’ okurların kendilerine ait olacak. Yeni çalışmalarda buluşmak üzere…
Halkevleri Fotoğraf Atölyesi
Kömürün yarattığı ve yıktığı kent: Armutçuk
Salim Çalık
Armutçuk, kömür üretiminin başladığı 1850’li yıllarda madenlerde çalışmaya gelenlerle kurulmuş bir kenttir. 1848 yılında küçük bir kasaba olan Zonguldak kömür üretimiyle birlikte büyürken çevresiyle beraber bölgenin de gelişimini sağlamıştır. Bu büyümenin en etkili ve görkemli örneklerinden biri Armutçuk’tur. Ekonomik büyüklüğü, ülkeye kattığı katma değeri ve geçmişte yaşadığı hızlı, kozmopolit nüfus artışına rağmen 1987 yılında belediye kuruluncaya dek resmi kayıtlarda adı geçmeyen bir kenttir Armutçuk.
Armutçuk adıyla ilk kez 1940’lı yıllarda, Armutçuk Kömür İşletmesi (AKİ) adıyla kurulan işletmeyle karşılaşılmaktadır. İşletmenin bölgeye sağladığı yarar, üretimle ilgili tarihsel kapsayıcılık ve taşkömürünün yarattığı ekonomik olanaklar sonucu Armutçuk adı kapsayıcı bir niteliğe bürünmüş, bugün belde olan Kandilli ve Gökçeler’le birlikte Keşkek Köyü’nü de kapsayan bir alanın adı olarak kabullenilmiştir. Bugünkü Kandilli Belediyesi’nin kurulduğu zamanki adı da bu nedenle Armutçuk olarak belirlenmiş, 2000 yılından sonra değiştirilmiştir.
Armutçuk’ta kömür üretiminin ilk olarak nerede başladığına ilişkin kesin bir bilgi olmamakla birlikte üretimin kolay olması (yüzeye yakın artı kotlar), deniz taşımacılığına elverişlilik (1960’lı yılların sonuna dek kömür nakliyatı deniz yoluyla mavnalar aracılığıyla yapılmıştır), tesislerin eskiliği, ilk maden kazalarına ilişkin kayıtlar (1913 Çamlı grizusu) bugün…
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma, İnceleme ve Belgeleme Hitabet-Söyleşi
- Kitap AdıYerüstünden Notlar - Madenci Kasabasında Yıkımın Fotoğrafı
- Sayfa Sayısı160
- YazarAlaattin Timur, Mahmut Hamsici
- ISBN9786055513009
- Boyutlar, Kapak20x20, Karton Kapak
- YayıneviNotaBene Yayınları / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dindar Bir Doktor Hanım ~ Ayşe Hümeyra Ökten
Dindar Bir Doktor Hanım
Ayşe Hümeyra Ökten
“Ömrü boyunca ‘kadın başıma ne yapabilirim ki’ düşüncesini aklına bile getirmeyen Hümeyra Hanım, karşılaştığı bütün zorluklarla, sıkıntılarla iman, sabır ve tevekkülün verdiği güçle mücadele...
- Gençler için Nutuk ~
Gençler için Nutuk
“Muhterem efendiler, sizi günlerce işgal eden, uzun ve ayrıntılı açıklamalarım, en nihayet mazi olmuş bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için...
- Borges Sekseninde Sohbetler ~ Jorge Luis Borges
Borges Sekseninde Sohbetler
Jorge Luis Borges
Seksen yaşında olduğumun kuşkusuz farkındayım. Her an ölebileceğimi umuyorum ama yaşamayı sürdürmekten, hayal kurmak benim işim olduğuna göre hayal kurmayı sürdürmekten başka ne gelir...