Gökalp’a göre siyasi inkılâp kolay olduğu halde sosyal inkılabı gerçekleştirmek dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü sosyal inkılâp, duyguların ilerlemesine ve yükselmesine bağlıdır. Duygular asırlardır süren toplumsal alışkanlıklara bağlı olduğu için, yeni duyguların ve hissedişlerin yaratılabilmesi için ciddi gayret gerekmektedir.
Gökalp’a göre sosyal inkılâp, eski hayatı beğenmeyerek yeni bir hayat yaratmaktır. Yeni hayat demek; yeni iktisat, yeni aile, yeni felsefe, yeni, ahlak, yeni siyaset, yeni hukuk demektir. Eski hayatı değiştirmek, yeni bir yaşayış yaratmakla mümkündür. Yeni hayatı yaratmak ve anlamak için hakiki kıymetleri aramak ve bulmak lazımdır. Gökalp, Yeni Hayat başlığı altında bir araya getirilen şiirlerinde Türkçülük mefkûresini geniş halk kitlelerine daha kolay tanıtabilmek ve onu duygu temelinde işleyebilmek için Türkçenin adeta bütün imkânlarını seferber eder.
Deme bana “Oğuz, Kayı, Osmanlı…”
Türk’üm, bu ad her unvandan üstündür…
Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı,
Türk milleti bir bölünmez “bütün”dür…
İÇİNDEKİLER
Sunuş / 7
•
Yeni Hayat Üzerine / 11
•
Din/ 23
•
Dinle İlim/ 25
•
Vatan/ 27
•
Millet/ 28
•
Ahlak/ 30
•
Vazife/ 32
•
Vefa/ 34
•
Köy/ 36
•
Lisan/ 38
•
Kadın/ 41
•
Ev Kadını/ 42
•
Seciye/ 43
•
Medeniyet/ 44
•
Deha/ 45
•
Kavim/ 46
•
Sanat/ 47
•
İslâm İttihadı/ 49
•
Halife ve Müftü/ 50
•
Meslek Kadını/ 52
•
Aile/ 55
•
Devlet/ 56
•
Bütçe Birliği/ 57
•
Vakıf/ 58
•
Darülfünun/ 60
•
Külliye/ 61
•
Asker ile Şair / 64
•
Çocuk Duaları / 66
•
İlahiler / 69
•
Talat Paşa/ 72
•
Enver Paşa / 73
•
Ömer Naci / 75
•
Mustafa Necip / 76
•
Kavramlar ve İsimler Sözlüğü / 77
“Yeni Hayat” Üzerine
1910 yılında Osmanlı İttihat ve Terakki Partisi’nin Selanik’teki büyük kurultayına Diyarbakır delegesi olarak katılan Ziya Gökalp, kurultayda az sözle çok şey anlatan konuşmasının ardından, üyelerin hürmetini kazanır ve Merkez-i Umumi’ye seçilir1 . mparatorluk siyasetinde söz sahibi bir partinin en tepedeki karar organına seçilmesi, Gökalp’ın siyasi hayatı için bir dönüm noktasıdır. Bu seçim, Talat Bey’in Merkez-i Umumi’de Doğu illerinden birisinin de bulunmasının iyi olacağı tavsiyesi üzerine yapılmıştır2 . Ancak delegeler arasından özellikle Ziya Gökalp’ın seçilmesi, partinin, Türk milliyetçiliği doğrultusunda fikri bir zemin inşa etme arzusu içerisinde olduğunu da göstermektedir. Ziya Gökalp’a, daha ilk toplantıda gençleri cemiyetin ideallerine bağlama vazifesi verilir. Erişirgil’in ifadesine göre Ziya Gökalp, ttihat ve Terakki Partisi’nin ilk toplantısından sonra odasına gittiği vakit, eline bir kalem alarak yapacağı işleri sıralar: Gençlere ferdi ve milli ahlakı telkin etmek; fikri kıymet taşıyan gençlere yeteneklerine göre iş bulmak; gençleri, devlet adamı, öğretmen, ttihat ve Terakki’nin ilkelerini yayacak şekilde yetiştirmek; ttihat ve Terakki kulübüne devamı teşvik etmek; gençleri Avrupa’dan gelen zararlı fikirlerden korumak; zeki gençleri ttihat ve Terakki’nin parasıyla Avrupa’ya gönderip öğrenim görmelerini sağlamak, daha sonra bu gençleri ttihat ve Terakki kulüplerinin başına geçirmek; âlim olabilecek yetenekte olanlarının memleket meselelerini tanımalarını sağlamak ve bu öğrencilerin Maarif Nezareti tarafından bilinmelerini sağlayarak, onların öğretmen, profesör olarak görev almalarını kolaylaştırmak.
Gökalp’ın aldığı bu notlar, Umumi Merkez’in diğer toplantısında okunur ve beğenilir3 . Ziya Gökalp’ın Selanik’te başlayan bu çalışmalarının Türkçülüğün Esasları’nda ifade ettiği gibi, “güzide” yani seçkin yetiştirmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu programı uygulamaya başlayan Ziya Gökalp, çabalarının karşılığını da kısa sürede alır. Heyd, 1911-1912 döneminde Selanik ttihat ve Terakki Lisesine felsefe ve toplumbilim öğretmeni olarak atanan ve aynı zamanda parti gençlik kolunun yöneticiliğini üstlenen Ziya Gökalp’ın genç kuşaklar üzerindeki etkisinin bu dönemde giderek arttığını ifade etmektedir4 . Selanik’te bulunduğu sırada bilgisiyle çevresini etkileyen Gökalp, Selanik’in o yıllardaki yapısından da etkilenmiştir. Heyd’in aktardıklarına göre, Balkan savaşlarından önce Selanik’i uluslararası politikanın tehlike merkezi yapan ulusçu eğilim ve çatışmalar Gökalp’ın düşünceleri üzerinde büyük etki yapmıştır. Türk milliyetçiliğinin ilk belirtilerini, Gökalp’ın bu dönemdeki yazılarında görmek mümkündür5 . stanbul’dan uzak oluşuyla, farklı fikir cereyanlarına açık bir konumda bulunan Selanik, Balkanlardaki azınlıkların millet/milliyet gibi meselelere hızla yönelmeleriyle, Gökalp gibi isimler üzerinde de benzer etkiyi yapmış ve onların Türk milliyetçiliğine yönelmelerini sağlamıştır. Kaldı ki, 7 Mart 1911 tarihinde Genç Kalemler Dergisi’nde yayınlanan Turan manzumesi6 , bu eğilimin sağlaması gibidir. Gökalp, bu durumu şöyle ifade ediyor:
“Hulasa, on yedi on sekiz seneden beri Türk milletinin sosyolojisini ve psikolojisini tetkik için sarf ettiğim mesainin mahsulleri kafamın içinde istif edilmiş duruyordu. Bunları meydana atmak için yalnız bir vesilenin zuhuruna ihtiyaç vardı. şte, Genç Kalemler’de Ömer Seyfettin’in başlamış olduğu bu mücahede bu vesileyi izhar etti. Fakat ben lisan meselesini kâfi görmeyerek, Türkçülüğü, bütün mefkûreleriyle, bütün programıyla ortaya atmak lazım geldiğini düşündüm. Bütün bu fikirleri ihtiva eden “Turan” manzumesini yazarak Genç Kalemler’de neşrettim. Bu manzume tam zamanında intişar etmişti.”
Genç Kalemler’de Ömer Seyfettin tarafından yazılan ve makalenin sonundaki (?) işaretiyle diğerlerinin de bu görüşlere katıldığını ifade eden “Yeni Lisan”8 makalesi, Türkçülüğün artık edebi sahadaki beyannamesidir. Genç Kalemler’in ikinci sayısında bir bölümünü Ali Canip’in, bir bölümünü de Gökalp’ın yazdığı “Yeni Lisan” başlığıyla yayımlanan bir diğer makalenin “Eskiliğin Mukavemeti”9 adlı kısmında Ziya Gökalp, açıkça “lisanî, edebi ve inkılâpçı” psikolojisini aksettirmektedir. Ardından, Genç Kalemler’in sekizinci sayısında Demirtaş imzalı, “Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler”10 adlı makalesini yayınlayan Gökalp, bu makaleyle siyasi inkılâbı yaptıktan sonra yapılması gereken asıl vazifenin sosyal inkılâp olduğunu söyler ve yeni toplum düzeninde olması gereken kuralları bir program dâhilinde ortaya koyar.
Gökalp’a göre siyasi inkılâp kolay olduğu halde sosyal inkılâbı gerçekleştirmek dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü sosyal inkılâp, duyguların ilerlemesine ve yükselmesine bağlıdır. Duygular asırlardır süren toplumsal alışkanlıklara bağlı olduğu için, izlerinin hemen silinmesi mümkün değildir. Gökalp, bu kısa değerlendirmenin ardından, sosyal inkılâbın ne anlama geldiğini açıklar. Ona göre, sosyal inkılâp, eski hayatı beğenmeyerek yeni bir hayat yaratmaktır. Yeni hayat demek; yeni iktisat, yeni aile, yeni felsefe, yeni, ahlak, yeni siyaset, yeni hukuk demektir. Eski hayatı değiştirmek, yeni bir yaşayış yaratmakla mümkündür. Gökalp, eski hayatın da kendine göre kıymetleri olduğunu ve eski hayatın kıymetleri yerine yukarıda bahsedilen yeni kıymetlerin geçmesi gerektiğini ileri sürer. Yeni hayatı yaratmak ve anlamak için hakiki kıymetleri aramak ve bulmak lazımdır. Ancak Gökalp, bu kıymetlerin de “malum” olmadığını söylemektedir. Çünkü hakiki kıymetlerin “malum” olabilmesi için, bu kıymetlerin şimdiki hayatımızda da hâkim olması gerekir. Eğer hâkim olsaydı, sosyal inkılâba lüzum kalmazdı. O halde, tanıyamadığımız yeni kıymetler var. Biz, bu yeni kıymetleri ve yeni hayatı henüz tasavvur bile edememişiz. Öyle de olsa, bu hayatı ve kıymetleri düşünmek Gökalp’a göre “mefkûre”dir. Bazı sosyalistler ve bazı feministler gibi mefkûreleri açık bir şekilde tayin etmek, onları birer hayali ütopya/cennet gibi tasavvur etmek doğru değildir:
“Yeni hayatçılar, “mevhume-fiction”ler arkasında koşan bu nazariyeciler gibi bir “hayali irem” tasavvur etmeyecek, muayyen bir programla sarih bir gayeye doğru gitmeyecek! Yeni hayat bir harekettir, hem de müphem ve mütemevviç bir harekettir; bu hareketin bizi hangi hedefe isal edeceği, ne gibi neticeler tevlit eyleyeceği şimdiden bilinemez, kestirilemez. Yeni hayatın gayesi malum değil, programı yok. Fakat muntazam bir usulü var. Program istikbalin bütün safhalarını irae eden peygamberce bir keşfi icap eder. Zaten istikbale ait bir fiili vukuundan evvel keşfettiği için “program-pişnüvişt” namını almıştır. Usul bunun gibi mağrur değildir. Yükseklerde uçmaz. İlimlerin usulleri var, programları yok. Çünkü ne gibi hakikatler keşfedeceğini evvelce kati bir surette tasarlamaz. O muntazam bir usule maliktir ki yalnız onu takip eder. Hakikatler de yavaş yavaş meydana çıkar.”
Makalesinin “Yeni Hayatın Usulü” başlığını taşıyan ikinci bölümünde Gökalp, yeni hayata ait kıymetlerin hayatın her safhası için araştırmacılar tarafından birer monografi ile ortaya konulacağını, bunu gençlerin yapacağını, bu incelemeler sonucunda ortaya çıkan sonuçların kesin bir gerçeklik şeklinde gösterilmeyeceğini, bu kıymet taslaklarının on paralık kitaplarla herkese duyurulacağını, bu incelemelerin “ameli” ve “felsefi” kuramlara dayanacağını vurgular. Ona göre yeni hayat kitaplarını yazacak olanlar münevver gençlerdir ve uzmanı olduğu sahada bir kitapçık yazması için gençlere rica edilecek ve her ferdin kanaati muhterem tutulacaktır. Gökalp, “Yeni Hayatın Usulünü Biraz Daha zah Edelim” başlıklı üçüncü bölümde, ikinci bölümde anlattıklarını daha somut hale getirir. Ona göre yeni hayatçıların birinci vazifesi, edebiyat, ilim ve felsefe vasıtasıyla Osmanlılığın kuvvetlenmesini ve yükselmesini temin etmektir. Yeni hayat, zamana bağlı değil, milli bir yaşayıştır. Müslüman olmayan vatandaşlar yeni hayatı yaşamak için onu uzun uzadıya aramaya gerek duymamışlardır. Çünkü Avrupa milletlerinin medeni hayatı onlar için hazır elbise mağazalarında satılan elbiseler gibi uygun olmuştur, ancak slâmların medeniyetin hazır kurallarını kabul etmeleri mümkün değildir. Bizler için de ısmarlama elbiselere benzeyen yeni kurallar ve yaşama biçimleri lazımdır. Gökalp, kendi fikir kudretimizden yeni bir medeniyet yaratmaya lüzum görerek, yeni hayatı da görülen bu lüzum üzerine tasavvur ettiklerini söylemektedir. Yeni hayat, yeniden yaratılacak hayat olacaktır. Yeni kıymetler, Osmanlılığın ruhundan doğacak, iktisadi, ailevi, felsefi, ahlaki, hukuki kıymetlerdir. Bu milli irfanlar sayesinde Osmanlılığın milli medeniyeti Avrupa medeniyetlerine gıptalar ilham edecektir. Bu çaba, Avrupa’yı taklit eden Müslüman olmayan vatandaşlarımızdan da ileri geçip asri olmamızı sağlayacaktır. Gökalp’a göre iktisatta küçük sanatlara tenezzül etmeden, doğrudan doğruya fabrikacılığa teşebbüs edilecektir. Denizlere hâkim olmak için ticaret gemilerinin en mükemmellerine sahip olunacak, sosyal hayatımız cemaat esasına dayanmayacak, hür iradelerin ürünü olan yardımlaşma ve kol kola girme, asıllarına dayanacak, medeni hayatın her safhasında yeni kuramlardan ve hakikatlerden yararlanılacak:
“Yeni hayat başkalarını parlak ve bizi sönük gösteren bu gibi yalancı hakikatlerin foyalarını meydana koyacak. Gösterecek ki Avrupa medeniyetleri çürük, hasta, müteaffin esaslar üzerine istinat etmiştir. Bu medeniyetler inkıraza, izmihlale mahkûmdur. Hakiki medeniyet ancak yeni hayatın inkişafı ile başlayacak Türk medeniyetidir. Türk ırkı, diğer ırklar gibi ispirto ile, sefahat ile bozulmamıştır. Türk kanı şanlı muharebelerde çeliklenmiş, gençleşmiştir. Türk zekâsı başka zekâlar gibi tefessühe başlamamış, Türk hassasiyeti başka hassasiyetler gibi kadınlaşmamış, Türk iradesi, başka iradeler gibi zayıflamamıştır. İstikbalin hâkimiyeti Türk şekimesine mevuttur.”
Gökalp’a göre, Alman filozofu Nietzsche’nin hayal ettiği “üst insanlar” Türklerdir. Türkler her asrın “yeni insanları”dır. Bundan dolayıdır ki, “yeni hayat bütün gençliklerin anası olan Türklükten doğacaktır.” Yeni hayatla ilgili kuramsal bilgilerini makaleleriyle ifade eden, pekiştiren Ziya Gökalp, bu düşüncelerinin sağlamasını 1918 yılında Yeni Mecmua neşriyatı arasında yayınlanan Yeni Hayat adlı şiir kitabıyla yapar. Tevfik Nevzat’ın, eserle ilgili yazdığı bir eleştiri yazısından, Yeni Hayat’ın Haziran ayında hatta bu eleştiri yazısının yayınından bir hafta kadar önce yayınlandığı anlaşılmaktadır:
“Geçen hafta Ziya Gökalp Beyefendi’nin ‘ Yeni Hayat’ adlı manzum bir kitabı neşredildi. Müellif, memleketimizin kutbül-ârifîn ve gavs-ül-vâsılîn addedilen bir zat olduğundan bu kitabın mümkün olduğu kadar etraflıca tenkidi iktiza ettiğine kaniim.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Şiir
- Kitap AdıYeni Hayat
- Sayfa Sayısı88
- YazarZiya Gökalp
- ISBN9786051552866
- Boyutlar, Kapak 12x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yirmi Aşk Şiiri ~ Pablo Neruda
Yirmi Aşk Şiiri
Pablo Neruda
Yirmi Aşk Şiiri ve Bir Umutsuz Şarkı, 1924 yılında ilk basıldığında kısa sürede uluslararası bir üne kavuştu. Sonraki yüz yıl içinde tazeliğinden hiçbir şey...
- Öğretmenin Şiir Perisi ~ Temel Demir
Öğretmenin Şiir Perisi
Temel Demir
BEKLEMEK İzin çıksa Kavuşsak sevdiklerimize. Anlasak, anlatsak Özlemimizin büyüklüğünü. Kaç bahar oldu Yıldızlar her sabah Yeniden soldu. Her geçen gün Aşılan yoldu. Lâkin geri...
- Portreler ~ Can Yücel
Portreler
Can Yücel
ORHAN PEKER DER Kİ Bir başkaydı zaman, ne sabaha sığardı ne akşama Ruhumtırak bir kedi geçti yanımdan Ardından da kapkara bir erkek… Dünyayı memede...