Şairin kaderi şiiridir
ve işini iyi yapanların kaderi
kendilerine yazdırılır.
Modern şiirin sınırlarını genişleten Cahit Koytak şiiri, bu kez Yeni Başlayanlar İçin Metafizik başlığı altında hakikatin özünü, varlığın ruhunu keşfe çağırıyor okuru. Kainatı şiir gören, şiir bilen, şiire dönüştüren bir şairden; aklın ve ruhun yaralarını saracak, soruları çoğaltıp cevapları sağaltacak bir kitap.
Hangi kitabı okurken, ruhun,
Çeşmenin önündeki kap gibi
Tanrıyla dolup taşıyor – ya da
Yağmurun altında kül gibi
Sevgiden ve erinçten eriyip akıyorsa,
Korkma, oku o kitabı,
Korkma, o kitap sana indirildi.
-Cahit Koytak-
“Başka bir yaşam kültürü içinde gördükleri için Cahit Koytak’ın şiirlerine uzak duranlar, yaşayan bir büyük şairi tanımamış olurlar.”
-Semih Gümüş-
“‘Yüzyılın demek belki aceleci olur, ama onyılların en önemli şiir kitabı olduğu duygusuna kapıldım.”
Sevan Nişanyan
“Koytak’ın şiirlerini tehlikeli ustalık ürünleri olarak görüyorum. Koytak’ın şiirlerini el yazısı olarak değil, aynı zamanda alın yazısı olarak yazdığını da düşünüyorum. Bu onun nasıl bir vicdana sahip olduğunun gösteriyor. Sadece kendi dünyasını değil, farklı dünyaların şiirlerini kaleme alıyor.”
-Haydar Ergülen-
***
Merdiven
böyle fısıldıyor GüzelSözlerinCini:
– “bu merdivene çıkmayın,
bana kalırsa, efendimiz!
ağaçtan kendiliğinden düşen meyveleri
toplayın yeter bize.
yahut uzanabildiğiniz dallardakileri…
çünkü merdiven ağacın içinde bitecek
gibi gözüküyor, ama
ağaç nerede bitiyor,
göğün kaçıncı katında,
bu belli değil.
ille de çıkmak istiyorsanız,
belinize ip bağlayın bari,
başınıza kask geçirin,
dizlerinize de dizlik, efendimiz,
dizlerinize de dizlik!”
4 Aralık 2010
EKİM GÜNLERİ
ekim ayı da böyle geçip gitti,
çullarını sürüyen bir meczup gibi
yalpa vura vura…
hırsından ağlıyor mu,
keyfinden gülüyor mu, belli değil.
ve şiir… şiir de öyle.
sanki göğün sofrasından,
kadeh kadeh içip kalkmış da yine
bastığı yeri görmüyor,
ettiği sözü bilmiyor.
böyledir güzün halleri,
elemin fazlası sarhoş eder;
bırakırsan, önce dizginsiz coşkuya,
sonra kendini yüceltmeye
çeker götürür ve kandırır seni;
aa, buluta benziyorum,
yağmura benziyorum,
ağaca benziyorum! sanırsın
ve unutur gidersin
insana benzeyip benzemediğini.
dağa taşa, kurda kuşa
dağılmış görürsün kendini,
yitik benliklerini…
ve beklersin,
dönüp gelsinler kovana
arı oymağı gibi.
böyle geçer ekim günleri.
kasım ayına gelince,
kendinle aranda belki
aklın keseliden beri
aşılmayı bekleyen
karlı bir dağ gibidir kasım ayı.
25 Ekim 2007
TOZ DUMAN
bütün bu yılkılar, bufalo sürüleri:
kalplerimizi tepip,
kafa kemiklerimizi zonklataraktan
üstümüzden akan
bu dalga dalga gündüz,
katman katman gece…
bu, dur durak bilmeyen,
bu çitlerle çevrilemeyen
düşünce sürüleri,
çekirge sürüleri…
dünyayı ayağa kaldırmadan,
zihnin yamaçlarından
derin uykulara kayan
bütün bu başıboş varoluşlar…
bütün bu uykular, bu uyanışlar,
bu rüyalar, gerçekler, oyunlar
böyle akıp giderken,
akıp giderken üstümüzden
ve içimizden,
kimden öğreneceğiz, peki,
ne olduğumuzu, niye olduğumuzu,
sen olmasan?
çünkü peygamberleri kovduk
ve azizlerimiz sirklere kiralandı!
kimden isteyeceğiz, her gün,
her yıkılışta, önce yeniden biçim,
sonra can verip ayağa kaldırmasını
toynakların altında dağılan,
tozuyan balçığımızı?
Şubat 2002
DÜŞÜŞ
ağaçlar ve kuşlar şaşıracak,
taşlar şaşıracak,
melekler ve cinler şaşıracak,
cennette huzurla dolup taşan
ebedî, kıpırtısız bir günün ortasında
çıkıp ademoğlunun Tanrı’nın huzuruna
nice övgülerden, ululamalardan sonra,
“ister ateşin kıyısında olsun,
ister varla yok arasında,
bize ölümlü ruhlarımızın
kök sürüp boy attığı
tensel zamanı bahşet!
yahut izin ver,
yerin tozlu, dikenli yollarında
onu biz arayalım!”
diye yakardığında
ağaçlar ve kuşlar şaşıracak buna,
taşlar şaşıracak,
melekler ve cinler şaşıracak,
ama suyu ve susuzluğu,
tutkuyu doyumsuzluğu,
gülmeyi, ağlamayı yaratan,
sözcüklerle oyunlar oynamayı,
demiri dövmeyi, taşı yontmayı,
kan dökmeyi ve kavram üretmeyi
insana öğreten Ulu Tanrı
o gün kuluna acıyacak
ve sözcükleri
dünya renklerine batırıp
cenneti baştan aşağı
yeniden boyayacak.
Temmuz 1999
ŞEYLER VE SAYILAR
Tanrı gündelik hayatı yaratırken
neden bu kadar sert ve katı
malzemeler kullandı?
şeyleri yaratırken, neden,
bu kadar fazla sayı
ve bu kadar çok ağırlık;
yolları ve geçitleri döşerken,
neden, bu kadar fazla kıvrım,
bu kadar iniş çıkış
ve bu kadar uzaklık kullandı?
kısa, yalın bir öykü
ve tüy gibi hafif sözler,
tüy gibi hafif ölüm arayalım diye mi?
tüy gibi hafif akıl,
tüy gibi hafif yürek taşıyalım
ve yürekten öteye,
akıldan öteye uzanan yollar
keşfedelim diye mi?
yolların ortasında, çokluklar arasında
kendimizi kimsesiz hissedince,
yanımıza, yöremize,
sonra içimize bakmayı
ve görmeyi öğrenelim diye mi
bir ve bütün olanı orada?
toz duman, patırtı, hezeyan arasında
kendi ruhumuzda arayalım diye mi,
taşı suya, suyu söze,
sözleri de ezgiye
ve varoluşa çeviren
yaratıcı soluğu?
Ocak 2002
‘METAFİZİK’
Akıl beni uydulaştırmaya kalkıyor
Ve teleskopuyla
Topuğumdan nişan alıyor bana.
Ama ben her defasında,
Sıyrık bile almadan
Çıkmasını biliyorum
Bu gizli kapışmadan.
Küçültüyorum cüssemi çünkü,
Her sadmede biraz daha, biraz daha
Küçültüyorum oyundaki rolümü,
Sesimi, repliklerimi…
Her sahnede biraz daha,
Biraz daha küçük bir muammaya
Ve böyle böyle giderek
Samanlıkta iğneye
Dönüştürüyorum kendimi.
Hopluyor zıplıyor, fokstrot yapıyorum,
Bachata yapıyorum gözlerinin önünde,
Burunlarının ucunda
Hırslarından dizlerinin üstüne çöken
Aklı keskin nişancıların.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Felsefi Metinler Şiir
- Kitap AdıYeni Başlayanlar İçin Metafizik
- Sayfa Sayısı384
- YazarCahit Koytak
- ISBN6051144870
- Boyutlar, Kapak14,5x22, Ciltli
- YayıneviTimaş / 2011
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Güz Bitigi ~ Cemal Süreya
Güz Bitigi
Cemal Süreya
Merdivenlerin oraya koşuyorum,Beklemek gövde kazanması zamanın;Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Sıcak Nal’dan bir gün sonra yayımlanan Güz Bitigi, o kitabın...
- Hüsn ü Aşk ~ Şeyh Galip
Hüsn ü Aşk
Şeyh Galip
Klasik şiirimizin tekrara düştüğü, ihtişamlı devrini günden güne kaybettiği, mazmun zenginliğinin son bulduğu bir devirde yazılan, son büyük mesnevilerinden biri olan Hüsn ü Aşk’ı, Orhan...
- Dere Tepe Efsane ~ Koray Avcı Çakman
Dere Tepe Efsane
Koray Avcı Çakman
Koray Avcı Çakman’ın yazıp, Elif Deneç’in resimlediği Dere Tepe Efsane, yurdumuzun dört bir köşesinden derlenmiş söylenceleri geçmişten günümüze taşıyor; dağı taşı efsane Anadolu’muzun zengin kültür...