Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yeni Atlantis
Yeni Atlantis

Yeni Atlantis

Francis Bacon

Bacon’ın 1624 tarihli Yeni Atlantis’i More’un Ütopya’sı ve Campenella’nın Güneş Ülkesi ile birlikte Rönesans’ın en tanınmış ütopyaları arasında yer alır. Bu metin, daha çok…

Bacon’ın 1624 tarihli Yeni Atlantis’i More’un Ütopya’sı ve Campenella’nın Güneş Ülkesi ile birlikte Rönesans’ın en tanınmış ütopyaları arasında yer alır. Bu metin, daha çok edebiyata yakınbir anlatım tekniğiyle düşünürün bilim programını ve gelecekte mümkün olabilecek ideal bir bilim ve teknoloji toplumu tasarımını belgelemektedir.

Yeni Atlantis: Bilim ile teknolojinin ideal bileşimi.

***

ÖNSÖZ

Francis Bacon’ın Yeni Atlantis metni büyük olasılıkla 1624 yılında kaleme alınmıştı.1 Bu tarihten üç yıl sonra Dr. William Rawley’in editörlüğünde Bacon’ın denemelerinin toplandığı Sylva Sylvarum adlı kitabın son bölümünde yayınlandı.

Bir hukukçu, devlet adamı, filozof ve yazar olan Bacon, Rönesans’tan yeniçağa, öteki adıyla moderniteye geçiş döneminin en önemli simalarından biridir. Bacon tıpkı iki suratlı Roma Tanrısı Janus gibi, yüzünün biriyle geçmişe ötekisiyle geleceğe bakar. Bu şekilde, bilimin desteğiyle ele geçirileceğini ve nihayetinde enikonu hâkim olunabileceğini düşündüğü toplumsal dünyayı ve doğayı yazılarında tasarımların nesnesi yapabilmiştir. Bacon’ın modern yeniçağa, dolayısıyla aydınlanmaya dönük bilimsel çabalarını tanımlamak istersek, İngiliz bilim tarihçisi E. A. Burtt’ün şu düşüncelerine atıf yapabiliriz:2 “Bacon’ın doğa bilimlerini, en üst düzlemde uyum sağlamış, işbirliğine dayalı bir girişim olarak görmesi; elle tutulur, gözle görülür deneylerin zorunlu ve reddedilmezliğini ampirisit bir anlayışla vurgulaması; hipotezlere (varsayımlara) güvenmemesi ve tümdengelimci yönteme ilişkin kapsamlı analizi; –bütün bunlar 17. yüzyılın ortasında henüz bilimi özümsemeyen insanların zihinlerine yerleşmiş anlayış ve görüşlerdi.”

Yeni Atlantis, Bacon külliyatı içinde bir fragment özelliği taşır; bölük pörçük, tasarımsal düşünceler içeren bir metindir bu. Ne var ki bu kitapçık, niceliksel boyutuyla çok orantısız bir etki yapmış, Bacon’ın eserleri arasında çok özel bir yer tutarak günümüze kadar gündemde kalmıştır. Bacon’ın bilim programı ve onun mümkün olan bir gelecek dünyasına ilişkin tasarımı, onun başka hiçbir metninde Yeni Atlantis’te olduğu kadar elle tutulur, gözle görülür bir biçimde sunulmamıştır.

Yeni Atlantis metin türü olarak ele alındığında, metin teorilerinin diliyle söyleyecek olursak, kurmaca metin ile kullanmalık metin; bir başka deyişle, edebiyat ile bilim arasında bir yerde durmaktadır. En azından onu, yayınevimizde çıkan, Thomas More’un Ütopya’sıyla karşılaştırdığımızda, metin kurmacaya daha yakın bir metin olarak bir romanın kimi özelliklerini paylaşmaktadır. Bacon’ın Yeni Atlantis’ini More’un Ütopya’sıyla karşılaştırıp anlamaya, daha doğrusu, bu metnin ütopik niteliğini belirlemeye çalırsak, Yeni Atlantis’in bir ‘bilim-toplumu’ modeli (ütopyası) sunmaya çalıştığını söylemek mümkündür. Bu bilimsel toplum modeli, bir yandan da Bacon’ın ilgi alanlarının ve geleceğe ilişkin düşüncelerin çok çeşitliliğini yansıtır. Bacon insanın kolektif yaşamıyla ilgili, örneğin aile, devlet gibi alanlar hakkında, sosyal öbek, ekonomi ve sosyal ilişkiler konusunda More kadar kapsamlı olmasa da bazı görüşler ortaya atar.

Platon – Timaios, Kritias ve Atlantis
Yeni Atlantis isimli efsanevi ada ya da ülke, Atlantis ile ilişkisi aşikâr bir ütopik coğrafyayı temsil etmektedir. Günümüzde bile hâlâ çağına göre çok çok ileride olduğu varsayılan, batıp gitmiş bir uygarlığın coğrafyası olarak popüler kültürde önemli bir yer tutan Atlantis’ten ilk kez Platon, Timaios ve Kritias diyaloglarında söz eder. Timaios’a göre (24e-25d arasındaki bölümler) Atlantis Adası, arkasında büyük bir okyanusun uzanıp gittiği, Herakles’in tapınağının önünde bir yerdeydi. Platon’a bakacak olursak Atlantis Asya’dan ve Libya’dan daha büyük bir yerdi. Ayrıca bu ada, kraliçelerden oluşan bir iktidarca harika bir şekilde yönetiliyordu ve bütün ada bu yönetime itaat ediyordu (Timaios, 25d). Platon’a göre, Atlantis Adası’ndaki bu güçlü devlet, geçmişinde Avrupa’ya karşı da bir sefer düzenlemişti. Ada, gene aynı diyalogda verilen bilgilere göre, depremler ve su baskınları sonucunda denize batıp gitmiştir. Öteki Platon diyaloğu Kritias’ta (112e-121c) Tanrı Poseidon, Atlantis Adası’nı bizzat insanla doldurur. Atlantis sakinleri kendilerine bereketli bir ülke veren, patriarkal (babaerkil) bir devlet düzeni kuran ve madencilik, tarımcılık, ekonomi, ticaret ve bilimi teşvik eden denizlerin tanrısı Posaidon tarafından ödüllendirilmişlerdir. Kritias diyaloglarından edindiğimiz izlenimlerden çıkartacağımız sonuçlara bakacak olursak, Atlantis ideal boyutlarda tanrının “lütfuna mahzar” olmuş, bir düzen, bolluk ve güzellikler cennetidir.

Adaya ilişkin bu temel özellikler Bacon’ın Yeni Atlantis’inde de karşımıza çıkar; ancak elbette, daha makul ölçülere çekilmiş bir düzen vardır karşımızda; yeniçağın hemen eşiğindeki insanın bilgi ve birikim dağarına, beklenti ve gelecek projelerine uyumlanmış ‘ideallerdir’ söz konusu olan. Bacon Peru’dan Çin’e ve Japonya’ya yaptığı yolculuk sırasında Yeni Atlantis’e sürüklenen bir Avrupa gemisindeki denizcilerin yolculuğunu ve yaşadıklarını anlatır. Bu Yeni Atlantis’te keşfedilen adanın adı Bensalem’dir. Bacon bu adadaki insanların törelerini, âdet ve geleneklerini, ahlak anlayışlarını enikonu tanıtırken özellikle bir ‘bilimler akademisi’ni andıran ‘Süleyman’ın Evi’ kurumunu bütün ayrıntılarıyla okura tanıtır. ‘Süleyman’ın Evi’ Bacon’ın okuyucularınca da böyle bir akademi olarak anlaşılmış, özellikle de 17. yüzyılın –içinden Royal Society’nin çıkacağı- püritan eğitim ve bilim reformlarının geliştirildiği bir kurum olarak değerlendirilmiştir. (Bu konuda, The Great Instauration. Science, Medicine and Reform 1626-1660, London, 1975; Charles Webster ve Christopher Hill, Intellectual Origins of the English Revolution, Oxford 1971’e bakabilirsiniz).

Yeni Bir Dünya
Yolunu kaybeden denizciler Yeni Atlantis’e adım atar atmaz yepyeni bir dünya ile karşılaşırlar. Buranın sakinleri, yabancıları, herhangi bir şiddet kullanma yoluna gitmemekle birlikte temkinli bir şekilde ağırlarlar. Ada sakinleri savaş karşıtlığını, birlikte yaşamanın temel koşuluna dönüştürmüşlerdir; takas aracı olarak para kullanmadıkları gibi, yaşama pratiklerinde ilkece komünal, ortaklaşıcı ve paylaşımcı bir tarzı Hıristiyanlığın temel ilkeleriyle birleştirmişlerdir. Bacon’ın bu ideal toplumunun insanları, bütün çekingenliklerine ve temkinli davranışlarına rağmen yabancılara karşı saygı göstermekte kusur etmezler. Yeni gelenleri, hem karantina işlevi taşıyan hem de misafirleri adanın kendine özgü şartlarına hazırlayacak bir ortamı sunan bir tür “yabancılar evi”nde ağırlarlar. Çok geçmeden Adalıların (17. yüzyıla göre) çok engin bilgilere sahip oldukları ortaya çıkar; Atlantis sakinleri evrensel bir dil kullanmakla kalmayıp sistemli araştırmalarla doğa hakkında bilgiler toplayıp durmaktadırlar. Yabancıların, bir tür doğallaştırılma sürecinden geçmeden bu ülkeye yerleşmelerine izin verilmemektedir.

Bensalem üzerindeki toplumsal düzen biçimi gerçi kast-zümre farklılıklarını tanımaktadır, ama bu farklılıklar “sınıflı toplumlarda” olduğu gibi zenginliğe, özel mülkiyete dayanmayıp, bilgiye, itibar ve yaşa göre tayin edilmektedir. Yeni Atlantis’in kadınları tamamen özgürleşmiş, özlenebilecek bütün haklara kavuşmuş olmasalar da anne olarak büyük bir saygı görmektedirler. Adalılar katı bir tek eşli sistemin ilkelerine uymakta ve bu tekeşli aileyi, bütün musibetlerin, “izin verilmemesi gereken hırs ve arzuların” panzehiri olarak görmektedirler.

Bacon, aşırı bir titizlikle ve ayrıntıları gözetleyerek Bensalem’deki bilimler akademisini, (“Süleyman’ın Evi”ni) tanıtır. Bu kurumun içinde bir metafizik ve ontoloji (varlıkbilim) enstitüsü bulunmaktadır. On iki yılda bir, dünyaya açılan araştırma ve inceleme gezileri düzenlenmektedir. Bu araştırma ve incelemelerden edinilen bilgiler, bulgular, dünyayı “aydınlatmak” için kullanılmakta ve ansiklopedik bir sistem içinde sınıflandırılıp değerlendirilmektedir. Akademinin kuruluş amacı doğaya hâkim olmak, onu insan aklının ve bilimin nesnesine döndürmektedir. Doğaya insanın hâkim olması düşüncesi, Bacon’ın modern bilimlere yaptığı katkıları anlamanın önkoşulu gibi bir şeydir. 1620 tarihini taşıyan Novum Organum Scienttarum’unun 1. kitabının 3. aforizmasında şöyle der Bacon: “Nedenler konusundaki cehalet sonuç almayı, etkili olmayı engellediği için bilgi ile insanın kudreti aynı şeydirler. Çünkü doğa boyun eğdirilerek denetime alınır ve teorik felsefede neden olarak yer alan şey, pratik felsefede yasaya dönüşür.” Bu anlayış doğrultusunda Bacon, her hakiki bilimden, “insanı doğanın efendisi yapmasını”3 bekler.

Francis Bacon, The Advancement of Learning adlı yazısında doğabilimlerinin görevlerini, kazmak (to dig) ve işleyip inceltmek, temizlemek, rafine etmek (to refine) olarak belirler. Kazı yapanları, rehberler; kazı alanlarını, madenin doğa felsefesi olarak tanımlarken, yöntemlerini “inquisition of causes” (nedenlerin araştırılıp incelenmesi) olarak anlar. İncelticiler, demir dövücüler, demir işleyicilerdir; bunların çalışma alanı, doğa felsefesidir, yani demiri (madeni) eritme fırınının doğa felsefesi. Demir dövücülerin (doğa felsefecilerinin) yöntemi “production of effects”, yani sonuç ya da etki üretmektir. Yeni Atlantis’i anlayabilmek için bu modeli kafamızda tutmamız şart olduğu gibi, gene Novum Organum’da açıklanan bir yöntemsel kaygıyı da bilmemiz gerekir. Bacon burada, tanıtımda da belirttiğimiz gibi, araştırılacak fenomen ile ilgisi bulunmayan verileri ayıklayan bir tümevarım yöntemi kullanır. Ne var ki Yeni Atlantis, bu konuların üzerine öyle bizi aydınlatacak şekilde gitmez elbette. Bacon bu metinde bize araştırma alanlarının ve araştırdıkları nesnelerin bir listesini verir. Bu liste bile bize Bacon’ın ufkunun genişliği ve tasavvur ettiği ideal bilim dünyasının içerdiği çeşitlilikler açısından bir fikir vermeye yeter; onun bilimsel fantezisinin bir belgesidir bu.

Araştırma/inceleme alanları:
Yeraltı mağaraları: aşağı bölgeler
Çok yüksek kuleler: yüksek bölgeler
Büyük denizler: tuzlu su üretimi/ tatlı su üretimi Deniz bilgisi

Deneysel bilimler:
Meteoroloji
Tıbbi banyolar
Deney maddeleri/ağaç okulları
Meyve kültürleri/meyvecilik
Farmasi/eczacılık
Anatomi/hayvan anatomisi
Toksikoloji (toksin bilim)
Humangenetik (insan genetiği)
Besin maddeleri üretimi
Homöopati (sağlıklı insanlarda hastalığa yol açıcı maddelerin çok azını kullanarak hasta tedavi etme yöntemi)
Eczaneler
Mekanik sanatlar:
Enerji üretimi: Doğal ısının kullanılması
Optik atölyeleri
Teleskop
Mikroskop
Mıknatıslar
Akustik atölyeleri
İşitmeye yardımcı aygıtlar
Ses tekniği
Duyum fizyolojisi enstitüsü
Tat duyumu fenomenleri
Doğayı taklit etme deneyleri
Mekanik atölyesi
Uçmak (uçma teknikleri)
Sualtı tekneleri
Otomatların imalatı

Matematik evi:
Geometri ve astronomi aygıtlarının imalatı

Göz yanıltıcı aygıtlar evi:
Duyu yanıltmaları (Yanılsama teknikleri)

Bu liste öyle fazla açıklamaya gerek bırakmaksızın Bacon’ın düşünme tarzını gözler önüne sermeye yetiyor olmalı. Bacon’ın araştırma ve inceleme alanları olarak yaptığı sınıflandırmalar kadar, araştırma süreçleri içinde bilim adamlarının organizasyonuna ilişkin görüşleri de ilginçtir. “Süleyman’ın Evi”ndeki çalışmalar, aralarına sınırlar çekilmiş olan, ama katı kurallar uyarınca ortak faaliyet gösteren ekiplerce gerçekleştirilirler. Bacon bu sınıflandırmada, tümevarım ilkesine göre tasnif edilmiş 9 bilim grubu oluşturur: Bu gruplar somut, ampirik bulgulardan başlayarak en genel önermelere (soyutlara) doğru yol alırlar:

Mercatores Lucis:
12 aydınlık taciri
Depraedatores:
3 yağmacı: Bunlar kitaplarda anlatılan deneyleri toplarlar.
Venatores:
3 avcı: Bütün mekanik sanatlara el atarlar.
Fossores, sive operatores in Mineris:
3 maden ocağı ya da çukur kazıcı: Bunlar yeni deneyler yaparlar.
Divisores:
3 tasnif edici: Bunlar deney sonuçlarını ‘istatistik’ bir düzen içine sokarlar
Euergetas:
İyilik yapıcılar: Bilimsel bulguların pratikte uygulanma imkânlarını araştırırlar.
Lampadas:
3 meşaleci: “Süleyman’ın Evi”nin üyeleridirler. Önlerine konmuş deney sonuçlarından yararlanıp, doğanın özünün derinliklerine daha çok inen yeni deneyleri planlayıp organize ederler.
Isitores:
3 aşıcı: Yapılmasına karar verilmiş ve görev dağılımı yapılmış deneyleri gerçekleştirip sonuçları hakkında bilgi verirler.
Interpretes Naturare:
3 doğa yorumcusu: Bu bilimadamları o zamana kadar yapılmış buluş ve bulguları yorumlarlar.4

Bacon’ın “Süleyman’ın Evi” gerçi Yeni Atlantis’in ayrılmaz bir parçasıdır, ama tamamen yalıtılmış olarak ve büsbütün özerk bir şekilde çalışır. Araştırma çalışmaları büyük bir huzur ve rahatlık içinde, bir tür dış barış ile iç ahengin birbirine denk geldiği ortamda sürdürülür burada. Bilime karışılmaz, bilim ise dışa karşı sorumluluğunu bilir. Karşımızda, bilimcinin topluma karşı sorumluluğu sorunu vardır. Edebiyat tarihi içinde ikide birde tematize edilen bu konu Marlow’un Doctor Faustus’undan tutun da Mary Shelley’in Frankenstein’ına, The Modern Prometheus’tan Dürrenmatt’ın Fizikçiler’ine kadar sık sık karşımıza çıkar. Yunan Prometheus mitosunda da bulduğumuz bu konu, Yeni Atlantis’te bizi bir kez daha düşünmeye yöneltir. Bilim insanlarının toplum karşısındaki sorumluluğu konusunda Bacon’ı bir kez daha doğrudan konuşturabiliriz. Toplu eserlerinin 5. cildinin 411. sayfasında şöyle yazar düşünür: “(Aramızdaki) danışma ve görüşmelerde keşfettiğimiz, ortaya çıkardığımız şeylerden ve doğaya ilişkin bilgilerden hangilerini yayımlamak (açıklamak) hangilerini yayımlamamak istediğimize karar veririz: Ve hepimiz gizli tutulmasını düşündüğümüz şey konusunda, onu saklamak için bir saklı-tutma yemini ederiz; bazı şeyleri (üstündeki örtüyü açıp) devlete açıklarken bazılarını gizli tutarız.”

İlerleme-Yenileme-İyileştirme ve Bilim/Teknoloji
Avrupa insanı, Rönesans’la ve yeniçağla birlikte ilerleme kavramını, faal, doğayı değiştirmeye yönelmiş insan olarak bu faaliyetinin içinde keşfetmiştir. Başka bir deyişle, yeniçağ insanı ilerlemeyi icat etmemiş, tarihin, hayatın içindeki bir olgu olarak ilerlemenin bilincine varmıştır. Yeniçağ başlarında, “değişmenin/iyileşmelerin” dıştan müdahaleye gerek olmadan “gelişmelerin” (ilerlemelerin) içinde “kendiliğinden” gerçekleşip durduğu anlayışıyla birlikte bir tarih bilinci de doğmaya başlamıştı. Doğa süreçlerinin, insan müdahalesine gerek duymadan bir gelişmenin taşıyıcılığını yapmakla birlikte, insanoğlunun müdahalelerinin de bir ilerleme/gelişme destekleyicisi olabileceği anlayışı, doğanın, toplumun ve ta

————

1     The Works of Francis Bacon, ed. By James Spending, Robert L. Ellis, Douglas D. Heath, 1862. Cilt 5.
2     E. A. Burtt, The Metaphysical Foundation of Modern Physical Science (Modern Fizik Biliminin Kuruluşu), 1972, s. 117.
3     Genç Descartes Felsefesi Üzerine İncelemeler, s. 98. Lüder Gaebe, 1972.
4     Burada yaptığımız tabela, metnin Almanca çevirisine yazılmış açıklamadan alınmıştır. Oradaki dipnota göre bu açıklama, “Nova Atlantis Fragmentorum alterum per Franciscum Baconum, Baronem de Verulamio, Vice-Comitem S. Albani, Londini 1638”den alınmıştır.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Demiryolu Serserileri ~ Jack LondonDemiryolu Serserileri

    Demiryolu Serserileri

    Jack London

    London, Demiryolu Serserilerinde serseriliği, başıboşluğu ve suça yatkınlığı 19. yüzyılın son çeyreğinde Amerika’da yaşanan ekonomik bunalımın fonunda, Amerikan yaşama tarzının ince, çarpıcı bir eleştirisine...

  2. Heidi ~ Johanna SpyriHeidi

    Heidi

    Johanna Spyri

    19. yüzyılın sonuna doğru Avrupa, isli, karanlık fabrika kentleriyle dolup taşar. Karları, ovaları, kırları, yeşillikleri, keçileri ve çoban şarkılarıyla Heidi’nin ve dedesinin dünyası, o...

  3. Ölü Canlar ~ Nikolay Vasilyeviç GogolÖlü Canlar

    Ölü Canlar

    Nikolay Vasilyeviç Gogol

    Gogol, Ölü Canlar’ın birinci bölümünü sekiz yılda bitirebilmiştir. Bir işadamı olan, “orta sınıftan sayılabilecek” Çiçikov, ölmüş ama resmi kayıtlaraa geçmemiş “serfler” satın alıp kağıt...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur