Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yazılar 5 – (1937-1962)
Yazılar 5 – (1937-1962)

Yazılar 5 – (1937-1962)

Nazım Hikmet

Yazılar, Nâzım Hikmet’in çok yönlü yazar kişiliğini farklı bir boyutta sunuyor: “Orhan Selim” imzalı Akşam yazılarında İstanbul’un bugün bile diriliğini koruyan temel sorunlarını irdelerken…

Yazılar, Nâzım Hikmet’in çok yönlü yazar kişiliğini farklı bir boyutta sunuyor: “Orhan Selim” imzalı Akşam yazılarında İstanbul’un bugün bile diriliğini koruyan temel sorunlarını irdelerken kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla ırkçılığın tarihçesinden çağının sanatına, kültürüne, dış politikasına ve kendi serüvenli yaşamına geniş bir yelpazeden dünyayı kuşatıyor…” Nâzım Hikmet Külliyatı’nın düşün damarı…

Hacer’den Aldığım Mektup

“Geçen günkü gazetede devlet hastanesindeki hastabakıcıların kayıtsızlığını yazıyordunuz. Ben kendi başımdan geçeni size yazayım. Ben de vaz’-i haml için Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne gittim.

Doğumdan evvel doktor beni muntazam muayene etmişti. Doğum için gittiğim gün de, baktı, ebeye :

— Bunun daha çok vakti var, ben İstanbul’a gidiyorum, dedi ve çıktı gitti. Doktorun gittiğinden beş saat sonra doğurdum. Çocuğum ters geldi. Ayaktan. Doktorsuz beni doğurtuncaya kadar ebenin canı burnundan geldi. Ben de ecel terleri döktüm. Çocuğum on altı saat kadar nefessiz yaşadı ve öldü.
“Dert bu kadar değil… Bundan sonra bir de bakım meselesi var. Hastabakıcı, hastaya tepe gözüyle bakıyor. Hasta buraya düştükten sonra esircinin karşısında elpençe divan duran eski halayık vaziyetinde, en azaplı, en ıstıraplı dakikalarda hastabakıcının şefkatli himayesinden vazgeçtik, borcu olan vazifeyi dahi yapmaz. Hele hastabakıcıyı kızdırmaya görün. ‘Seni şimdi taburcu ederim’ der, ve eder de!

“Koğuşta Trabzon’dan gelmiş bir hasta vardı. Karnından ameliyat olacaktı. Doktora dedi ki, ‘Benim midem sancıyor, siz karnıma ameliyat yapacaksınız, bu midemi iyi eder mi ki?!..’ Doktor kızdı, ‘Madem ki bize inanmıyorsun, git, istediğin yerde ameliyat ol!’ diye, kadını taburcu etti. Hepimiz, bütün hastalar kadını gözyaşlarıyla uğurladık.
“Diğer bir kadın karnından ameliyat olmuştu. Daha dikişleri üstünde. Bir ihtiyaç için hastabakıcıyı iki saat çağırdı, ne gelen, ne giden… Kadın kalktı sürüne sürüne helaya kadar gitti, orada düşmüş bayılmış. Hastabakıcılar o zaman geldi, kadını bin müşkülatla ayılttılar.

“Yemekler hastaya faydasız, hele devlete baştan başa ziyan. Sütlü su getirirler, kimse içmez; makarnayı, diğer yemekleri buz gibi yağları donmuş verirler, kimse yemez, dökülür. Ekmekleri bayat, kupkuru getirirler, somunlarla ekmek çöpe gider. Orası, ne diyeyim, bir âlem. Hastaların kimisi şarkı söyler, kimisi ağlar, inler. İyileşmiş hastalar rakseder. Ne soran, ne arayan! Bunlara bir şey demezler de hasta pamuk istese hastabakıcı ateş püskürür… Devlet hastanesine girerken etim kemiğim sizin, canım benim olsun duasıyla girip çıkmak lazım. Fukara halkın bu hastaneler için yüreği doludur. Bunu deştiğiniz için size teşekkür ederim, başınızı sıkmasam daha çok anlatacaklarım var.

Hacer Arslan”
Hakiki bir vaka üzerinde konuşuyoruz. Devlet hastanesinde hastalara angarya bakıldığını, Hacer’in vakasıyla, anlattıklarıyla ve etraftan yaptığımız tahkikatla öğreniyoruz. Hacer, muayene için doğumdan evvel hastaneye gitmiş; doktor dikkatle muayene etmiş olsaydı, çocuğun ters geldiğini anlar, bunu doğumdan evvel çevirebilirdi. Ebe, kanunen ters gelen bir çocuğu doğurtmak hakkına sahip değildir. Mutlak ve muhakkak surette bir doktorun yardımını temine mecburdur. Bu fenni ihmal yüzünden Hacer’in çocuğu ziyan oldu. Devlet hastanesinde, “Parasız hasta değil mi, fazlasını ne ister?” zihniyeti hâkim oldukça, çocuk da, ana da ziyan olur.

Bu defa da şunu tebarüz ettirmek lazım : Devlet hastanesi, halkın evi demektir. Ne hasta bir kul, ne hastabakıcı bir diktatördür. Hasta devletin himayesine sığınmış bir evladı, hastabakıcı ve doktor devletin memurudurlar. Hastabakıcı her şeyden evvel, her şeyden yüksek insani bir vazife taşır. Hatta beyaz gömlekli hastabakıcıya çok insani bir vazife yaptığı için hürmet ve minnetle bakarız.
Devlet hastanesi, hususi hastanelere nümune olmak mevkiindedir. İçtimai rejimi devletçilik olan Türkiye’de, devletin yaptığı müesseseler her sahada hususilere bir nümune oluyor. Devlet hastanelerini de bu insani, ve devletin kendilerine tahmil ettiği vazifeyi ifaya çağırıyoruz…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. La Fontaine’den Masallar – Nâzım Hikmet ~ Nazım HikmetLa Fontaine’den Masallar – Nâzım Hikmet

    La Fontaine’den Masallar – Nâzım Hikmet

    Nazım Hikmet

    “La Fontaine’den Masallar – Nâzım Hikmet” “Büyükler, göstermeliktir ekseri : Cahil hayranlara heybet salar görünüşleri. Görünüşe göre hükmünü verir eşek, tilkiyse, inceden inceye inceleyerek...

  2. Henüz Vakit Varken Gülüm – Seçme şiirler ~ Nazım HikmetHenüz Vakit Varken Gülüm – Seçme şiirler

    Henüz Vakit Varken Gülüm – Seçme şiirler

    Nazım Hikmet

    Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter Rıhtımı’nda dayayıp...

  3. Oyunlar 1 / Kafatası ~ Nazım HikmetOyunlar 1 / Kafatası

    Oyunlar 1 / Kafatası

    Nazım Hikmet

    Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı… Nâzım Hikmet, şairliğine...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Vurun Kahpeye ~ Halide Edib AdıvarVurun Kahpeye

    Vurun Kahpeye

    Halide Edib Adıvar

    ALİYE KASABAYA GELİYOR “Toprağınız toprağım,,, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve içbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve...

  2. Ruh Adam ~ Hüseyin Nihal AtsızRuh Adam

    Ruh Adam

    Hüseyin Nihal Atsız

    “Ruh Adam”, Türk edebiyatında pek alışılmamış çeşitte bir romandır. Müellifin tarihi romanlarını okumuş olanlar, tarihi bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını görecek,...

  3. Sakin Adamın On Günü ~ Mehmet EroğluSakin Adamın On Günü

    Sakin Adamın On Günü

    Mehmet Eroğlu

    “Gelecekten daha büyük, daha tehlikeli serüven var mı? Çaresizim: Şimdilik hayata itaat edeceğim. Sonrası? Kim bilir belki kendimi ikna edecek şöyle varlıksal, yazara yakışan...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur