Bizi bir ‘zombi’den ayıran şey nedir? Nabzınızın atıyor olması yaşıyor olduğunuz anlamına gelir mi? Gaz odalarında toplu katliamları ve Hiroşima’yı gerçekleştiren ve önleyemeyen bir kültürde ‘ahlak’ ve ‘sanat’ ne anlama gelir? Kültür ürünlerinin ‘tüketim’inde ne kadar özgürüz? İçerisine hapsedildiğimiz ‘dokuz altı yolları’ndan arta kalan ‘boş’ vakitleriniz aslında çalışmanın uzantısı olabilir mi? Adorno’ya göre yaşam yalnızca özgürleşmiş bir dünyada bütünüyle yaşam olabilir. O güne kadar bizler, yaşayan ölüler olmaya mahkûmuz.
Adorno’nun ardında bıraktıklarının kapsamı ve kavrayışının derinliği hem nefes kesici hem de ürkütücüdür. Modern endüstri toplumuna yönelik yıkıcı suçlamaları, Homeros’tan Hollywood’a, Aydınlanmadan Nazizme kadar Batı kültürüne ilişkin derinden kavrayışı onu Çağdaş Düşüncenin en önemli figürlerinden biri hâline getirmiştir. Aynı zamanda Frankfurt Okulunun ve Eleştirel Teorinin önde gelen isimlerinden biri olan Adorno’nun, edebiyat kuramı, kültürel çalışmalar ve estetik teori üzerindeki etkisi muazzamdır. Adorno’yu anlamak bir anlamda çağdaş Kıta felsefesini, siyaset felsefesini, sanat eleştirisini anlamaya adım atmaktır.
Bu kitap, aydınlanma, ahlak, sanat, bilgi ve felsefenin neliği dolayımında Adorno düşüncesini arşınlıyor. Bunu yaparken Kant, Hegel, Kierkegaard’ın yanında, Adorno’nun düşüncesinin oluşumunda Sartre, Benjamin, Horkheimer, Jameson, Bernstein’ın etkisinin izini sürüyor.
İÇİNDEKİLER
Türkçe Basıma Önsöz 11
Giriş
Neden Adorno? 15
1. Adorno’nun Entelektüel Gelişimi 18
2. Adorno ve Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü 21
3. Kitabın İşleyişi Hakkında Notlar 23
Bir
Muzaffer Felaket 25
1. Aydınlanmanın Diyalektiği’nin Tezleri 28
2. Doğa 31
3. Akıl 33
4. Akıl ve Mimesis 37
5. Diyalektik Kavramı ve Eleştirel Düşüncenin Hedefi 41
İki
Eğlence 46
1. Endüstri ve Kültür 48
2. Sadece Su Ekleyin 51
3. Eserin ve Tepkinin Tasfiyesi 53
4. Boş Vakit 60
5. Adorno’nun Elitizmi 63
Üç
Sanat 67
1. Sanat Ciddi midir? 67
2. Estetik Otonomi ve Sanatın Hakikati 69
3.Toplumun Toplumsal Antitezi 74
4. ‘Angajman’a Karşı 76
5. Estetik ve Eleştiri 80
Dört
Şeyler, Düşünce ve Haklı Olmak 86
1. Hakikat ve Biçim 86
2. Bireysel ve Evrensel 90
3. Mülkiyet Olarak Bilgi 92
4. Düşüncedeki Dürtü 97
5. Pozitivizm, İdealizm Eleştirisi ve Yeni Ontoloji 99
6. Düşüncede ve Şeylerde Diyalektik 106
Beş
Yaşam Yaşamıyor 109
1. Adorno Amerika’da 109
2. Minima Moralia’nın Amacı 113
3. Ahlakın Diyalektiği 116
4. ‘Yaşam’ Nedir? 120
5. Gülümsemeye Devam Etmeyin 125
Altı
Felsefe, Hâlâ… 129
1. Felsefenin Gerçekleştirilmesi 129
2. Uzlaşma 132
3. Kurtuluşun Başarısızlığı; Felsefenin Hayatta Kalması 137
4. Düşünce ve Özgürlük 140
Sonsöz
Adorno’nun Ardından 145
1. Adorno’nun Geçerliliği 146
2. Umutsuzluğa Yanıt 152
3. Koda 157
İleri Okumalar 158
Kaynakça 177
Dizin 179
Türkçe Basıma Önsöz
Theodor Adorno’nun felsefesini sunma girişimimin İngilizce olarak yayımlanmasının üzerinden on beş yıl geçti. Türkçe çevirisiyle yeni bir okuyucu kitlesine ulaşacak olması beni çok mutlu ediyor; bu vesileyle kitap ve Adorno düşüncesi üzerine yeniden düşünme fırsatına sahip olduğum için de çok mutluyum.
Adorno abartılı tarihsel yargılara karşı temkinliydi, yine de kitabın ilk basımından bu yana geçen son on beş yılın çalkantılı geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Otoriteryanizmin yükselişi; çeşitli etnik-milliyetçiliklerin yeniden canlanışı; yoğunlaşan çevre krizleri; toplumsal açıdan ‘farklı’ olarak tanımlanan insanlara yönelik yenilenen dikkat (ve aşağılama); aşırı boyutlara varan eşitsizlik; dünyanın hemen her yerinde süren savaş; ve bize ne düşüneceğimizi söyleyen, her türlü duruma uyarlanabilir bir medya endüstrisi; ölümünün üzerinden elli yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen benzersiz bir biçimde geniş kapsamlı ve etkili bir düşünür olamaya devam eden Adorno’nun geliştirdiği içgörüler, bu sersemletici koşullar dizisini anlamak için hayati öneme sahiptir.
Bu kitabı yazdığımdan bu yana Adorno üzerine çalışmaların çeşitli yönlerde ilerlediği kabul etmek gerekir (yine de burada Adorno’nun ‘ilerleme’ üzerine değerlendirmelerini unutmamakta fayda var). Örneğin otoriteryanizmin yükselişinin ikincil bir sonucu, Adorno’nun Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sürgünü boyunca otoriter kişilik üzerine gerçekleştirdiği çalışmaların yeniden keşfedilmesi olmuştur. Ama belki daha da önemlisi, Adorno’nun çalışmalarının bir dizi farklı –ve yeni– bakış açısıyla yorumlanmaya devam etmesidir. Bu arada, Adorno’nun çalışmalarına ilişkin, onun temel felsefi sorulara katkısını anlamamıza yardımcı olan birçok değerli felsefi yorum yapılmıştır; özellikle son yıllarda beşerî ve sosyal bilimlerde öne çıkan ırk, sömürgecilik ve sömürgecilikten kurtulma sorunlarına gösterilen ilgi bağlamında, Adorno’nun çalışmalarına yönelik eleştirilerde de yeni hareketler ortaya çıkmıştır. Örneğin İngiliz neoliberalizminin şüphesiz en iyi yorumcusu olan Mark Fisher’in çalışması, temel Adornocu temaların –özellikle de psikolojik sorunların sadece toplumsal bağlamda doğru bir biçimde incelenebileceğine dair ısrarın– kendi tarihsel durumumuzu kavrama girişimimizde merkezî bir rol oynamaya devam etme biçimlerinden biridir.
Bu kitapta gerçekleştirmeye çalıştığım şey, Adorno felsefesinin temel kaygılarını anlaşılabilir bir biçimde sunmaktır: ‘aydınlanmanın diyalektiği’nin anlamı; ‘kültür endüstrisi’ ve genel olarak ‘boş vakit’e ilişkin teşhisleri; düşünceleri ve eserlerinde sanat ve estetiğin önemi; Batı geleneğinin temel felsefi sorularına alışılmamış yaklaşımı gibi temel meselelerini ele almaktadır; yine de bu gelenek Adorno’nun kendisinin de içinde geliştiği bir gelenektir (kendi deyimiyle ‘ondan hakkıyla nefret edebilmek için kişinin kendi geleneğine sahip olması gerekir’). Adorno’nun haklı olma belirlenimine yönelik eleştirisine değinmiştim ve bu nedenle okurların kitaptaki her fikirle tümüyle hemfikir olmak yerine, bu kitabın hâlâ yaşamsal olmaya devam eden bir düşünüre yararlı bir giriş olarak işlev görmesini umut ediyorum.
Ross Wılson,2023
Giriş Neden Adorno?
“Neden Adorno?” sorusuna yanıt vermeden önce, daha temel ve önemli bir sorunun ele alınması gerekiyor: Theodor Adorno (1903-1969) kimdi? Bu sorunun alışılmadık derecede uzun bir cevap listesi var. Adorno bir filozof, bir sosyolog, bir müzikolog, bir müzik ve edebiyat eleştirmeni ve bir besteci idi. Aynı zamanda Hitler’in Nasyonal Sosyalist rejimi tarafından ‘Yarı Yahudi’ kökenli olarak tanımlandı ve bu tanımlamanın getirmesi muhtemel zulümden kaçmak için önce Britanya’ya sonra da Amerika’ya göç etmek zorunda kaldı. Adorno savaş sonrası Batı Almanya’da dönemin diğer entelektüel figürleri ile oldukça geniş çapta etkileri olmuş ateşli tartışmalar içine giren, önemli entelektüellerden biriydi. Hem tüm bireyler için barış ve güvenliği sağlama hem de her an hayal bile edilemez bir dehşete düşme potansiyeli olan bir dünyanın güvenilmezliğine ilişkin teşhisiyle modern toplumun katı bir eleştirmeni oldu. 1960’larda kendisinin birçok açıdan rahatsız edici bir ilişki içinde olduğu öğrenci hareketlerinin ilan edildiği devrimci ajitasyon döneminde öldü.
Burada Adorno’nun ilgi alanlarına ilişkin bu listeyi ve onun içinde yaşadığı tarihsel durumların sonuçlarını vermemin nedeni, bu kitabın konusu karşısında okurun gözünü korkutmak değil. İlgi alanlarının oldukça geniş, koşulların kargaşasının da ürkütücü olduğu doğru. Yine de başlarken, Adorno’nun ilgi ve kaygılarının çeşitliliği ile bunların ortaya çıktığı tarihsel bağlama ilişkin bir kavrayış da zorunludur. Adorno’nun çalışmalarıyla ilgilenmemizin tek nedeni onun çalkantılı zamanlarda yaşayan, oldukça kültürlü ve yüksek eğitimli bir Alman Yahudisi olması –bunlar onu çalışmamız için yeterince iyi nedenler olsa da– değildir. Adorno felsefesini özgün kılan önemli nedenlerden biri de düşüncesinin oldukça farklıymış gibi görünen alanları arasındaki bağlantıların bir bütün olarak felsefesinin biçimi ve içeriği için son derece önemli olmasıdır. Bunun anlamı yalnızca Adorno’nun çok sayıda farklı entelektüel disiplinle ilgilenmesi değil aynı zamanda örneğin edebiyatın felsefi olabileceği, felsefenin edebi olabileceği, sosyal teorinin hem tarihsel hem de felsefi refleksiyon gerektirdiği durumlara özellikle odaklanmış olmasıdır. Dolayısıyla Adorno’nun edebiyat eleştirisi, onun toplum teorisi ile bağlantılı olan felsefi ilgilerinden ayrı düşünülemeyeceği gibi, toplum teorisi de elbette onu belirleyen, içinde yaşadığı koşullardan ayrı düşünülemez.
Adorno bu bağlantıları radikal bir biçimde kurarken her bir düşünce alanının spesifik özelliklerinin önemini de ihmal etmez. Adorno’ya göre bir edebiyat eserinin felsefi açından ilgi çekici olmasının nedeni yalnızca, örneğin ruhun varlığı, kötülük problemi ya da uzay ve zamanın doğası hakkında ifadeler içermesi değildir. Eğer böyle olsaydı, edebiyat deyim yerindeyse felsefenin tercümesi hâline gelirdi ve edebiyat olarak spesifik statüsü göz ardı edilmiş olurdu. Adorno’ya göre örneğin romancı James Joyce (1882-1941) tarafından yazılan Finnegan Uyanması [Finnegans Wake] gibi bir eserin felsefi önemi, önceden belirlenmiş bir felsefi pozisyonu örneklendirmesinden ziyade, anlatı biçimi, sözcük seçimi, sözdizimi ve bir sanat eseri fikrine ne katacağıyla ilgilidir. Demek ki Adorno’ya göre edebiyatın felsefi yorumu, içerdiği kabul edilen genel fikirlerin tanımlanmasından ziyade, herhangi bir metnin mümkün olan en yakın okuması olmalıdır. O hâlde bir edebiyat öğrencisi, Adorno’yu kolayca özetlenebilir bir edebiyat teorisi açısından değil, edebi eleştirinin temel felsefi soruların ortaya konulması ve yanıtlanmasını gerektirdiğini savunan bir edebi yönelim açısından okumalıdır.
Benzer bir biçimde, Adorno bir toplum kuramının aktüel…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Felsefe Felsefe
- Kitap AdıYaşamın Diyalektiği - Adorno'yu Anlamak
- Sayfa Sayısı184
- YazarRoss Wilson
- ISBN9786258242393
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviFol Kitap / 2023