Hayat yolunda pek çok tehlikelerle ve güçlüklerle karşılaşırız. Onları aşma konusunda ciddi
sıkıntılar çektiğimiz zamanlar da olur. Tahammül sınırlarımızın zorlandığını hissettiğimiz
vakitler de… İnsan bunlara ancak ilahi kudrete sığınarak dayanabilir; Âlemlerin Yaratıcısıyla
bağ kurarak…
Allah’a dayanmadan, O’nun himayesi altına girmeden yaşayan birinin yaşamdaki
endişelerinin sonu gelmez ve karşılaştığı tehlikelerden hiçbir zaman tam anlamıyla
kurtulamaz, onların izlerini ve yaralarını daima sırtında taşır.
Allah’ın adıyla ilerlemediğinde, hadiseler küçük olsun büyük olsun, onu hep endişe yumağı
haline getirir. Yaşamı Allah adına yaşamadığından dolayıdır bu endişeler. Gerçek imandır ki
tevekküle neden olur ve hadiselerin sarsıcılığı ve büyüklüğü ne kadar olursa olsun büyük ve
kalıcı endişelere yol açmaz.
“Yaşama Yeniden Tutunmak”, ağır ve sarsıcı yaşam tecrübelerinin üzerimizdeki büyük
etkilerini azaltmak niyetiyle kaleme alınan, zor zamanların bir başucu kitabı…
İçindekiler
Başlarken …………………………………………………………………………………..7
Birinci Bölüm: Sonsuzluk …………………………………………………….. 13
İkinci Bölüm: Emanet…………………………………………………………… 49
Üçüncü Bölüm: Kader………………………………………………………….. 57
Dördüncü Bölüm: İmtihan ………………………………………………….. 69
Beşinci Bölüm: Hikmet…………………………………………………………. 77
Altıncı Bölüm: Sabır ……………………………………………………………… 95
Yedinci Bölüm: Tevekkül …………………………………………………….107
Sekizinci Bölüm: Dua…………………………………………………………..121
Dokuzuncu Bölüm: Bakış……………………………………………………137
Onuncu Bölüm: İyilik…………………………………………………………..149
Onbirinci Bölüm: Sekine …………………………………………………….155
Öncelikle 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminin
açtığı derin yaralara bir nebze merhem olmak niyetiyle,
Mecit Ömür Öztürk’ün kitaplarından, seminerlerinden ve
söyleşilerinden derlenerek hazırlanmıştır.
Başlarken
Dünyaya gelmişiz. Asli vatanımıza kıyasla bir çöle inmişiz. Söz geçiremediğimiz, engel olamadığımız, bize zarar verebilme potansiyelinde olan pek çok şeyin içine düşmüşüz. Herhangi bir olayın veya varlığın hayatımızı karartabileceği şekilde düzenlenmiş bir sistemin içine dahil olmuşuz. Bir yıldırım çarpabilir, bir salgın hastalık hayatımızın sonunu getirebilir, bir deprem bizi sevdiklerimizden ayırabilir. Bir açıdan bakıldığında yaşanan her gelişme yeni bir tehlike, dolayısıyla da potansiyel bir düşmandır. Böyle bir gidişatın insana getireceği en rutin duygu; iç darlıkları, korkular ve endişelerdir. Dünya yaşamı, içinde çeşitli tehlikelerin ve giderilmesi gereken ihtiyaçların bulunduğu bir yoldur. İnsan da bu tehlikeler ve ihtiyaçlar karşısında zayıf, güçsüz ve yoksul bir yaratılıştadır. Bu zor yaşam seyahatine çıkmışsak bize sağlam bir himaye gerekir. Mutlak bir kudretin himayesi olmalıdır bu…
Yaşam ancak böyle mutlak bir kudretin koruyuculuğu altında saadetli bir şekilde yaşanabilir. Olası tehlikelerden kurtulmak ve sonu gelmez ihtiyaçları tedarik edebilmek için başka çıkar yol yoktur. Evet, yaşam yolculuğunda insanın sürekli taşıdığı iki ağır yükü vardır. Bunlardan biri karşılaşacağı tehlikeler, diğeri de giderilmeyi bekleyen ihtiyaçlardır. Yani yaşam atlatılması gereken tehlikelerle ve giderilmesi gereken ihtiyaçlarla örülmüştür. Dolayısıyla dingin bir ruh haline ulaşmak için de iki büyük engel vardır. Tehlikelerden kurtulabilecek miyiz, ihtiyaçlarımızı giderebilecek miyiz? İnsanın tek başına bunca tehlikeyi atlatması da bunca ihtiyacını gidermesi de olanaksızdır.
Her varlığın ve her gelişmenin yaratıcısıyla kuracağımız bağla iki sorun birden çözülür. Allah’ın adıyla ilerleyerek tehlikelerden korunacağız ve yine Allah’ın adıyla yol alarak ihtiyaçlarımızı gidereceğiz. İnsanın dünyadaki ferah öyküsü ancak bu şekilde sağlanabilir. Şayet O’nun yüce adını ve iznini almadan ilerlersek karşımıza çıkan tehlikelere “yolumdan çekil” diyemez duruma geliriz, onları yaşadıktan sonra da etkilerinden kolay kolay kurtulamayız. Yol kesicilerden ancak Sultan’la olan bağlantımızın ilanından sonra kurtulabiliriz. Konuk olduğumuz her yeni süreçte hürmet ve yardım görmek yalnızca bunu yapmaya bağlıdır. Karşılaştığımız olay ve durumlara onların hakiki sahibini anarak yaklaştığımızda zararlarından emin olmuş, faydalarını da celp etmiş oluruz. İçinde Allah’ın adıyla ilerlenmeyen bir yaşam, daima korkular ve endişeler içerisinde devam eden bir yaşamdır. Bu, ardı arkası kesilmeyen tehlikeler karşısında daima ürkek ve sürekli artan ihtiyaçlar karşısında da hep ezilmiş olarak yaşamak demektir.
İnsanın ihtiyaçları sayısızdır. Mesela onun görmeye, dolayısıyla göze ihtiyacı vardır. Fakat gözü yapmaktan acizdir. Sayısız ihtiyaçlarından herhangi birini bile yaratmaktan acizdir. Onu bekleyen tehlikeler de sayısızdır. Kendi gücü ve olanaklarıyla bunları atlatamaz. İşte bu durumdaki insanın yapması gereken, Kadir-i Mutlak olan yaratıcının yardımını yanına alarak ve yine O’nun koruması altına girerek ilerlemenin yollarını öğrenmektir. Denizlere, dağlara, ormanlara, gezegenlere, yıldızlara keyifle bakıyoruz. Gel gör ki onlar bir taraftan da potansiyel birer tehlikedir. Deniz bir yandan bize ferahlık verir, rahatlatır. Ama o aynı deniz tsunaminin de bir sebebidir.
Şimdilik sakin ve dingin durması onun potansiyel bir tehlike olma vasfını ortadan kaldırmaz. Bin yıllardır sakin duran deniz bir anda etraftaki yaşamı cehenneme de çevirebilir. İnsan olası bir katilin yanından da geçiyordur aslında her gün. Eteğine ev kurduğu bir dağ da patlayabilir. Rabbimiz, yaşamın yalnızca yaratıcısı ve sahibi değil, aynı zamanda anbean yöneticisi, idarecisidir de… Bizim üzerimizde tasarruf edenle, evrenin her köşesinde tasarruf eden aynıdır. Bu, bizim açımızdan fevkalade büyük bir nimettir.
O’nun evreni aracılarla değil, bizzat yönetiyor olması da insanın yüreğine su serpen bir durumdur. Her karışı Allah’ın yönetmesine göre programlanmış bir âlemde yaşıyor olmak insanın en büyük müjdesi ve tesellisidir. Allah’a dayanmadan, O’nun himayesi altına girmeden yaşayan birinin yaşamdaki ihtiyaçlarının sonu gelmez ve karşılaştığı tehlikelerden hiçbir zaman tam anlamıyla kurtulamaz, onların izlerini ve yaralarını daima sırtında taşır. Olaylardan ve insanlardan gelebilecek tehlikelerden sürekli korkarak yaşayan insan da onlara karşı yapay, samimi olmayan davranışlara yönelir. Kendini onlara yarandırmaya ve sevdirmeye çalışırken onlardan da umduğu emniyeti hiçbir zaman bulamaz. Bu durum deniz suyu misalidir. İnsan içtikçe susar, susadıkça içer. Korktukça çekinir, çekindikçe korkar. Bir korkudan diğer korkuya sıçrayan bir hayat yaşar. Allah’ın adıyla ilerlemediği için hadiseler küçük olsun büyük olsun, onu hep endişe yumağı haline getirir. Yaşamı Allah adına yaşamadığından dolayıdır bu endişeler.
Gerçek imandır ki tevekküle neden olur ve hadiselerin sarsıcılığı ve büyüklüğü ne kadar olursa olsun büyük ve kalıcı endişelere yol açmaz. Hayat yolunda pek çok tehlikelerle ve güçlüklerle karşılaşırız. Onları aşma konusunda ciddi sıkıntılar çektiğimiz zamanlar da olur. Tahammül sınırlarımızın zorlandığını hissettiğimiz vakitler de… İnsan bunlara ancak ilahi kudrete sığınarak dayanabilir; Âlemlerin Yaratıcısıyla bağ kurarak…
Bu, tevazunun çağırdığı ama kibrin dışladığı bir himayedir. İnsan o himayeyi alarak yaşarsa yaşamın her tarafında ve her diliminde selâmetle gezer. Bir tehlikeye rast gelince de kendisine himayesini hatırlatır. Himayeyi reddedenler, yaşamın tarifsiz acılarıyla ve bitimsiz korkularıyla tek başına baş etmeye çalışmak zorunda kalırlar. İnançsızlığın bakış açısına göre yaşamdaki tehlikeler serseri mayın gibidir. Neyin, kime, nasıl ve ne zaman isabet edeceği belli değildir.
Bu görüşteki bir insan daima yokluğa savuran ölüm tehlikesi altında yaşar. Allah’a, kadere, dolayısıyla ecelin bir takdire bağlı olduğuna inanmayan biri korkuların gölgesinde bir yaşam geçirir. Bir tehlike geçse de başka bir tehlike başlayabileceğine göre yaşamı sağlıklı bir ruh hali üzerinden sürdürülemez. Bitip tükenmez ihtiyaçlarının ve sonu gelmez hırslarının tek tedarikçisi olarak da kendine yüklenir. İnsan görünürde ne kadar kuvvetli olurlarsa olsun vicdanı daima titreyen bir yapıdadır. İnsan emniyet ve güç arayışında bir varlık olarak tasarlanmıştır.
Evet, insan yaşam içerisinde birçok tehlikelere rast gelir. Birçok zorluk ve musibetlerle karşılaşır. Bazen kurtulur, bazen de hedef olur. Ne zaman ki aczini, güçsüzlüğünü ve çaresizliğini vesile ederek Allah’a sığınırsa büyük bir kurtuluş yoluna girmiş olur. İman insana moral, güç ve dayanıklılık sağlar. İnsanın yaşam içerisinde aciz ve çaresiz bir varlık oluşunu imanı takviye eder. Yaşamdaki iplerin Allah’ın elinde olduğu bilgisiyle telaş ve endişelerini dindirir. Böylece emniyet ve saadet duygusuna erer. Dünya yaşamı fırtınalı bir yaşamdır. İnsanın gücü ise sınırlıdır. İnsanın elini uzatabileceği bir Rabbi vardır. İmanda büyük bir mutluluk vardır. İman en büyük nimettir.
En büyük lezzettir. En büyük rahatlıktır. İmandaki saadet yalnızca ahiret saadeti değildir, aynı zamanda dünya saadetidir de. İnsanın dünyadaki huzuru da imana bağlıdır. Dünyada rahat etmek, bu fırtınalı yaşamı eziyet altında değil de sekine içerisinde geçirmek imkânı ancak imanda mevcuttur. İman penceresinden baktığımızda görürüz ki yaşam ve içindeki hadiseler bize dost ve akrabadır. Düşman ve yabancı değillerdir. Hiçbir varlık kendisine çizilmiş ilahi sınırı ihlal edip bize zarar veremez. Hiçbir varlık kendi arzusuna göre bize düşmanca bir hamle yapamaz.
Hayat yolunda işittiğimiz şey ağlamalar, vaveylalar değil ilahi bir musikidir. Yaşam bir törendir, bir şölendir, bir zikir meclisidir. İçi imanla dolu insan hem kendi yaşam mutluluğuyla mutlu hem de başka yaşam mutluluklarını görmekle mutludur. Yaşamı ve yaratılışı bunca güzel, misafirperver, düzenli ve hikmetli kuran birinin, insanın böyle acılar çekerek, ciğeri böyle yanarak yaşamasına müsaade etmeyeceğini insan imanla anlayabilir. Hem diğer varlıkların taşıdığı mutluluklardan hissedar olmak… Hem de kendi mutluluğunun şükrünü eda edebilmek…
Yaşamı cennetin bir koridoru olarak görmekten kaynaklanan başka türlü mutluluklar… Ebedi saadet hayatına doğru her gün bir adım daha atmış olmanın verdiği tadına doyulmaz hisler… Sevdiklerimizle birlikte hepimizin birden ebediyet yolcusu olduğumuzu bilmenin eşsiz hazzı… Kimi insanlar imanı kendisine yük görür. Oysa iman bir yük değil, bir ferahlıktır. İnsan kalbinin ve zihninin imansızlık yükünü kaldırabileceği bir gücü de yoktur üstelik… İnsan inançsızlık yükünün altına girmemelidir. Girerse onun başta dünyevî mutlulukları bozulur, öncelikle dünyadaki saadetti kaybolur. İman, insanın yalnız iç dünyasını değil, dış dünyasını da aydınlatır.
Dış dünyanın da ağlamıyor, gülüyor olduğunu gösterir. İmana ermiş bir insanın içerisindeki aydınlık onun yüzüne, aynasına, penceresine de aksetmiştir. Baktığı her şeye de içinde taşıdığı aynı aydınlık sirayet etmiştir. Zahir gözlere inmiş olan acılar perdesi ortadan kalkmıştır. İnkâr, yanlış görmektir, gözünün önündeki siyah perdeye bakarak etrafı da siyah zannetmektir. Sevgiyi korku gibi, etrafı da matem yeri gibi görmektir. Her tarafı vaveyla, her yanı ölüm, yok oluşlar ve acılarla dolu görmektir. Gözlerdeki siyah perdeyi kaldırmak, kırık gözlüğü çıkarmak ve böylece hayatın hakiki anlamına erişmek insana düşen bir iştir. İnsana yağan merhametleri, şifaları, yardımları, ikramları ve nimetleri ancak bu yolda gösterdiğimiz çabayla fark edebiliriz. Yaşama Yeniden Tutunmak kitabı, ağır ve sarsıcı yaşam tecrübelerinin üzerimizdeki büyük etkilerini azaltmak niyetiyle hazırlanmış bir “yeniden bakma” atölyesi…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Tasavvuf
- Kitap AdıYaşama Yeniden Tutunmak
- Sayfa Sayısı176
- YazarMecit Ömür Öztürk
- ISBN9786258222364
- Boyutlar, Kapak15,5 x 23 cm, Amerikan Bristol
- YayıneviHayy Kitap / 2023