Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yasak Tevrat
Yasak Tevrat

Yasak Tevrat

Özgü Çelik, Tom Egeland

1013 yılında, para ve yağma peşindeki Viking korsanları, bir Mısır mezarını talan ettikleri zaman farkında olmadan Tevrat’ın en büyük sırrını yanlarında Norveç’e taşırlar. Günümüzde,…

1013 yılında, para ve yağma peşindeki Viking korsanları, bir Mısır mezarını talan ettikleri zaman farkında olmadan Tevrat’ın en büyük sırrını yanlarında Norveç’e taşırlar.

Günümüzde, alışılmadık bir arkeolog, runik harflerle ve bilmecelerle dolu antik parşömenler bulunca sıradan hayatı birden altüst olur. Parşömenlerin kaynağını bulmak için çabalarken kendini asırlardır süren, ölümcül bir dini komplonun içinde bulur.

Onu engellemeye çalışan güçlerle mücadele ederken Yasak Tevrat‘ı ortaya çıkartabilecek mi, yoksa binlerce yıldır saklanan bu sır tarihin sayfalarına mı gömülecek?

*

“Muhteşem bir kitap. Okuru sürekli düşündürüyor, şaşırtıyor ve son sayfasına dek hayrete düşürüyor. Sonuna geldiğinizde ise şaşkınlıktan ağzınız açık kalıyor. Yasak Tevrat, sizi sayfalarına
hapsedecek.”
Eurocrime.co.uk

“Heyecan fırtınası! Zekâ dolu bir gerilim başyapıtı ve heyecan dolu bir macera. Norveç’ten Japonya’ya bütün çok satan listelerine girmeyi hak ediyor.”
Dagbladet

Yasak Tevrat, eşsiz bir gerilim romanı.”
Aftenposten

***

“Böylece Rabb’in sözü uyarınca Rabb’in kulu Musa orada, Moav ülkesinde öldü. RAB onu Moav ülkesinde, Beytpeor karşısındaki vadiye gömdü. Bugün de mezarının nerede olduğunu kimse bilmiyor.”

TESNİYE 34:5-6

*

“Mağaram açık; karanlıkta, methedilmiş ruhlar düşerler. Horus’un Gözü kutsar; Yolların Açıcısı beni beslemiştir.”

MISIR ÖLÜLER KİTABI

*

“Tore Hund Kral Olaf’ın cesedinin olduğu yere gitti, onunla ilgilendi, onu yere uzatıp üzerine bir pelerin örttü. Daha sonra dediğine göre, kanı sildiğinde ortaya güzel bir yüz çıkmıştı; yanakları al aldı, sanki uyuyordu ve hayattayken olduğundan daha açıktı yüzü.”

SNORRI

*

Önsöz

*

“Ölümle aramda yalnızca bir adım var.”

1. SAMUEL 20:3

“İşte bunun için Tanrı’nın Bilgeliği şöyle demiştir: ‘Ben onlara peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.”

LUKA 11:49

*

MISIR, MÖ 1360

Zehir kadehim yavaşça ağzına götürdü.

Sıcaklığın buğusunun ötesinde, sarayın aşağısında ışıl ışıl parlayan Nil nehrini görüyordu. Güneş berrak gökyüzünde erimiş bakır gibi parıldıyordu. Uzakta, çöl kumu kahverengi-gri bir sis halinde kavis oluşturarak savruluyordu.

Ensesinden ve sırtından aşağı ter damlaları süzülüyordu. Kum, inatçı bir yara kabuğu gibi tenine yapışmıştı.

Zehri bal ve şarapla karıştırmış olsalar da tadı sert ve acıydı. Ölüm şeklini seçmesine izin vermişlerdi. Vezirler, başrahipler, memurlar ve generaller, şimdi de etrafında dikiliyor, zehri içmesini bekliyorlardı. Yalnızca firavun ile kraliçe orada değildi. Orada olmak istememişlerdi.

Pencerenin önünden bir beyaz güvercin uçtu; güneşin üzerinde geçici bir gölge oluşturdu. Gözleriyle kuşu takip etti, sonra kadehi ağzına götürüp içti.

“Dikkat et, mistik runik yazının okuyucusu. Runik yazının sırlarını izinsiz olarak çözenleri Duat, Helheim ve Hell’in işkenceleri bekler. Şerefi ve canıyla sırrı koruyan sen, seçilmiş kişisin. İlahi Yardımcıların Osiris, Odin ve Beyaz İsa seni izleyecek ve koruyacaktır. Şükürler olsun sana, Amon!”
ESKİ İSKANDİNAV YAZMASI
MS 1050
(1240’ta Kodeks Snorri‘ye ilave edildi)

*

NORVEÇ, MS 1070

İhtiyar Viking, dağın eteğinde yer alan manastırdaki soğuk hücresinin küçük penceresinden dışarı baktı, öksürdü. Denizden dev bir sis kütlesi yükseliyordu, ama neredeyse kör olduğu için o bunu göremiyordu. Kıyıda martılar, yuvarlak kayalar ve yosunların arasına sıkışmış bir ayıbalığının çürüyen cesedinin etrafında çığlık çığlığa uçuşuyorlardı. Bir kere daha öksürüp romatizmalı parmaklarıyla tüy kalemini tuttu.

Odin, bana güç ver.

Ellerim titriyor. Yamru yumru parmaklarım daha ziyade bir kartal pençesine benziyor. Tırnaklarım çarpık ve kırık. Aldığım her nefes hırıltılı. Bir zamanlar bulutların altındaki şahini yahut ufuktaki bir geminin direğinin tepesindeki bayrağı görebilen gözlerim artık sonsuz bir sise mahkûm. Ancak kâğıda iyice yaklaşınca mürekkep karalamalarını seçebiliyorum. Kalemimin ucunun parşömen üzerindeki gıcırtısını işitiyor, tanen kokusunu alıyorum. İşte böyle, ileri yaşın yavaş ölümü.

Bragi, bana bu beyazlatılmış posta, hatıralarımı kaydedecek eli ver. Efendim ve kralım, Ólafr hinn helg veya Kutsal Olaf dedikleri adam Stiklestad’da kılıçtan geçireli kırk yıl oldu. Ben onun yoldaşı ve dostuydum. Kalv ona ölümcül darbeyi indirirken korkusuzca ve metanetle inancına sarılışı hâlâ gözümün önünde. Tanrısına kavuştu, kralım.

Sırf efendimi hoşnut etmek için Beyaz İsa adına vaftiz oldum. Ama yıllar boyu, gizlice, atalarımın tanrılarına tapınmayı hiç bırakmadım. İhanetimi Olaf’a itiraf edecek cesaretim yoktu. Beni bütün hayatım boyunca gözeten tanrılarım Odin ile Thor’a, Balder ile Bragi’ye, Freyr ile Freya’ya gizlice biat ettim. Beyaz İsa senin için ne yaptı, kralım? Tanrı için Stiklestad’da kahramanca savaşırken Olaf’ın tanrısı neredeydi? Benim tanrılarım benim hayatımı korudular. Beni o kadar uzun süre yaşattılar ki şu zavallı vücudum güçten düştü. İç organlarım çürüyor. Etim kemiklerimden ve eklemlerimden sarkıyor. Valhalla’nın kapıları bana hiçbir zaman açılmadı. Böyle olduğu halde bir şüphe beni kemiriyor: Neden savaşta ölmeme izin vermediler? Olaf ve ben delikanlıyken, Vikinglerle denizlerde dolaşırken, uzak ülkelerde ölümle burun buruna geldim. Ama Valkürler beni almaya hiç gelmediler. Yabancı kıyılara yaklaşırken duyduğum kana susamışlığı şimdi bile duyabiliyor ve beni pençesine alan deliliği hissedebiliyorum. Bizi bekleyen hazineleri, düşmanımızın gözündeki korkuyu ve ırzına geçeceğimiz kadınların beyaz göğüslerini ve baldırlarını hayal ederdim. Cesurca dövüştük, babalarımızın ve onların babalarının öğretmiş olduğu gibi. Kaç kişi öldürdük? Bin kişinin parmaklarıyla sayabileceğinden fazlasını. Kralım Olaf’ın hizmetindeyken öldürdüğüm adamların gözlerini hâlâ zihnimde canlandırabiliyorum. Erkekleri ve kadınları yakalayıp köle ve fahişe olarak sattık. Evleri yaktık, köyleri harap ettik. Biz böyleydik.

Ama sonraki yıllarda Olaf vicdanıyla mücadele etmeye başladı. Onu affetmesi için tanrısına dua etti. Onun tanrısı savaşın şerefine itibar etmezdi. Ama bu tanrının kulları ellerini birleştirip ona yakardıkları zaman, onlara onca işkence eden günahlarını affederdi. Riyakârlık. Ben bu çatal dilli tanrıyı ve kutsal oğlunu anlamıyorum. Bunun için hâlâ kendi tanrılarım olan Odin ve Thor’a kurbanlar adıyorum. Ve de şiir ve ozanların tanrısı Bragi’ye. Bana Ozan Bârd derler. Şarkılarımın hiçbiri yazılı değildir; şarkılarım insanların dillerinde yaşar.

Yaklaşık yirmi yıldır bu manastırda yaşıyorum, bana iyi bakıyorlar. Kral Olaf’a ve Mısırlı Asım’a olan yakınlığım yüzünden bana aziz muamelesi yapıyorlar. İkisi de şimdi, sadece Asım’ın okuyabildiği yazmalar ve hazineyle birlikte Asım’ın gizli mezarında yatıyorlar.

Daha delikanlı olduğumuz zamandan, Trendelag’da, Stiklestad’daki yakıcı temmuz güneşi altında o son nefesini verene kadar, o yirmi beş yıl boyunca, kralımın sadık hizmetkârı oldum. Artık yaşlandım. En güzel kalemim ve mürekkebimle, en iyi parşömenin üzerine, kralımla beraber geçirdiğimiz hayattan bir sırrı yazmaya karar verdim. Ölmeden önce dileğim, güneş krallığına ve garip tanrıların tapınağına yapılan baskının hikâyesini anlatmaktır.

İhtiyar adam yine pencereden dışarı baktı. Deniz sisi manastırı sarmıştı. Martılar sessizdi. Yazdığı kelimelere baktı. Runik harfler beyaz parşömeni simetrik satırlarla doldurmuştu. Güçlükle ayağa kalkarak pencereye doğru ağır aksak yürüdü, oraya varınca dirseklerini pencerenin kenarına dayayarak hatıralarını seyre daldı. Tuzlu deniz havası onu gençliğine, Kral Olaf’la birlikte Viking gemisi Deniz Kartalı‘nın baş tarafında saçları rüzgârda uçuşarak ve gözleri bilinmeyen krallıklara dikili durdukları zamana götürmüştü.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıYasak Tevrat
  • Sayfa Sayısı528
  • YazarTom Egeland
  • ÇevirmenÖzgü Çelik
  • ISBN6055360788
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviPegasus / 2012

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Deja Vu ~ John HartDeja Vu

    Deja Vu

    John Hart

    “SAYFALARI ÇEVİRİRKEN NEFESİNİZİN KESİLDİĞİNİ HİSSEDECEKSİNİZ.” Wall Street Journal “HART GÖZ ALICI, YENİ BİR YETENEK.” Entertainment Weekly “NEFİS… DERİNLİKLİ VE SIRLARLA DOLU BİR ROMAN.” Publishers...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Mutlu Ölüm ~ Albert CamusMutlu Ölüm

    Mutlu Ölüm

    Albert Camus

    Mutlu Ölüm, ünlü yazar Albert Camus’nün 1930’ların sonunda tasarlayıp oluşturduğu, ancak hayattayken yayımlatmadığı bir roman. Bir başka romanı, Yabancı üzerindeki çalışmasının, Mutlu Ölüm’ü ertelettiği...

  2. Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri ~ Edouard LouisBir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri

    Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri

    Edouard Louis

    Bu fotoğrafa bakarken dili yitirdiğimi hissettim. Onu bütünüyle özgür, tüm bedeniyle geleceğe doğru yol alırken görmek, aklıma babamla paylaştığı yılları, maruz kaldığı aşağılamaları, yoksulluğu,...

  3. Mavi Defter ~ Emmanuil KazakeviçMavi Defter

    Mavi Defter

    Emmanuil Kazakeviç

    Mavi Defter, Vladimir İlyiç Lenin’in 1917 Ekim Devrimi’ne aylar kala yeraltına çekildiği ve ücra bir göl kıyısında, bir işçi ailesinin yanında barındığı günlere ışık...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur