Katran karası bir geceyi haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay… “Sana samanyolu getirdim” dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur, gülümsedi koltuğumun başucunda…
Ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet…
Sonra penceremi açıp onu içeri aldım.
Dolunay, samanyolundan ışıklarla eteklerinde; “Haydi” diyordu penceremin dibinde; “Haydi… ebedi baharın ülkesine…”
Lakin dolunaya inat; öylesine bitkin ve naçar ki hayat… kopamadım akşam haberlerden, dünyevi kederlerden… Açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, Cahit Külebi’den bir şiir fısıldayarak kulağına: “Bir gün geleceğim / alıp şu başımı / bir gün geleceğim / belki de Haziran / bulacak naaşımı / belki de Haziran…” Haziran, bir ozanın naaşını kaldırırken, dolunay samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı.
Bakakaldım peşinden…
Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim.
13. Baskıya Önsöz
Bazen imza günlerinde “En sevdiğiniz kitabınız” hangisi diye sorarlar; “…bari ilkin onu okuyalım” dercesine…
Nedense hep “Yarim Haziran”a gider elim…
Bu kitapta toplandı “en sevdiklerim”…
Baktım böyle bir toplanma hali var, “Haziran”dan önce yayımlanan kitaplarda kalmış “Haziran duygulu” yazıları da oralardan alıp bu kitapta buluşturmaya karar verdim.
O yazıları başka kitaplarımda okumuş olanları şaşırtma pahasına, söküp onları bulundukları sayfalardan, “Yarim”e getirdim.
İnternette fazlaca dolaşan ve televizyonda, radyoda okundukça “istek alan” birkaç sevgililer günü yazısını da yeni ekledim.
Buradaki birkaç “sinema”, “gençlik”, “seyahat” yazısı ise ilgili kitaplara tayin oldu.
Kitabı yeni okuyacakların, bu halini daha çok beğeneceklerini umuyorum.
Can Dündar Temmuz 2005
Önsöz
Pek konuşkan değilimdir, hele kendime karşı hiç…
Ne zaman kendimle baş başa kalsam, susar dilim; ama durmaz kalemim…
Kalemim tercümanıdır dilimin; o bilir hissettiklerimi ve koyu bir mürekkebe bulayarak der diyemediklerimi…
Âlem söver kızınca; ben yazarım.
Alem söyler sevince; ben yazarım.
Âlem cayar bıkınca; ben yazarım.
Ne kızdığıma sövebildim ne sevdiğimi diyebildim ne bıktığımdan cayabildim, bu huyum yüzünden…
Lakin bir torba dolusu yazım oldu.
Ben de son birkaç yılda sövdüklerimi, sevdiklerimi, caydıklarımı, saydıklarımı toplayıp bir kitapçığa, getirdim önünüze…
Kâh bir haziran telaşında, kâh kış güneşi altında; ya bir nehir kenarında ya dolunay sağanağında gazete ve dergilerde karalanmış satırlar bunlar…
… kiminde eski bir resim, kiminde gizli bir hüzün, çoğunda içten bir söz, ama hepsinde benden bir iz var; içimi ısıtan aşklar, özlediğim telaşlar, kaybettiğim yoldaşlar, yitirdiklerimin ardından dökülmüş yaşlar var.
Biliyorum bir tür duygusal teşhircilik bu yaptığım; lakin yine biliyorum ki, paylaşıldıkça güzelleşir anılar; ve hafifler acılar…
Bu yüzden, Yarim Haziran’ı transparan bir elbise gibi giyiyorum üstüme.,, içimi görenler, içini açabilsinler diye…
… sevgiyle…
Can Dündar Haziran 1998
Yarim Haziran!
Kim bilir kaç bahan birlikle uğurladık seninle… Kim bilir kaç yazı karşıladık kan ter içinde…
ilhamısın ergenlik şiirlerimin, o ilk Haziran’dan beri… Yaş günlerimin fener alayı, ilkyaz günahlarımın tanığısın…
Tanığısın yüzüme düsen gözlerin, tenime değen ellerin…
Senle başlayıp sende bitirdim bunca yılı…
Sendin hararetli yıl sonu muhasebelerimin değişmez takvim yaprağı…
Tutkunum sana… Sadık, itaatkâr ve hayran…
… Yarim Haziran!…
Hasretle bekleyip iple çektim gelişlerini çoğu zaman…
Sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin; eteklerinde ilkyaz coşkuları ve isyanlarla…
Haziranlarda âşık, haziranlarda pişman, haziranlarda ergen oldum.
işte burada yıllar yılı getirip ladesiz taahhütsüz önüme atıverdiğin eski yaşlar… Kimi hakkınca yaşanmış, kimi belki hiç yaşanmamış… Kimi çocuk, kimi genç, kimi olgun…
Her serin baharın ardından yaz kokulu, yıldızlı müjdeler taşıdın bana… Hararetli ve çıplak temmuz akşamları vaat ettin… peşi sıra hazan geldiğini h isse t ti rai eksizin bir süre…
Gün oldu tomurcuk olup çiçek çiçek boy verdin; gün oldu şiddet yüklü bir öfke bulutuna tutunup seller yağdırdın gecikmiş bahar dallarının üzerine… hazırlıksız… insafsız.
Öncesiz ve sonrasız aşklarda oyaladın beni… … kimi gerçek, çoğu yalan…
Zamanla, ibadet eder gibi sevmeyi öğrettin; üzerine kırağı düşmüş beyaz bir gül kadar taze… bir o kadar kusur
Anladım ki, Haziran’da sevmek yaman… Yarim Haziran!…
Ocaklar kurdum sıcacık… Aşım, eşim, işim oldu katıksız, riyasız… Oğullar ve gecikmiş heyecanlar verdin bana…
Gidemediğimiz uzak denizleri çocuklarımıza isim yaptık… onlar yüzsün diye yüzemediklerimizi…
Geride kırık dökük onlarca Haziran bırakarak karşıladık yarınları… Ve sen bağışladın hatalarımı yıl sonu bilançolarında… Sorguda ele vermedin beni… Tanıyamadılar kimlik tespitinde bedenimi, kalbimi…
Kim bilir kaç sırrı sakladın… Kaçını ele verdin o gecikmiş hesaplaşmalarda…
Sen ilkyazdan alıp güze açarken kapılarını… ben yazın sarhoşluğundan sonbahar serinliğinde aydım.
Seni beklerken kendime vardım.
Yadsıyamam: Sevildim ve sevdim çoğu zaman…
Müsebbibi sensin… Yarim Haziran!…
Yaşım büyüse de bûyümedi içimdeki çocuk…
… ama zamanla olgunlaştı Haziranlarım…
Yeni gelenler sonbahara daha yakın şimdi…
Eski mektuplar ve sepya renkli fotoğraflarla dolu bir albümde hayatım… Haziran doğumlu…
Kulağımda bir şiir Hasan Hüseyin’den artakalan:
“Sokaktayım / gece leylak ve tomurcuk kokuyor / yaralı bir şahin olmuş yüreğim /uy anam anam… /Haziran’da ölmek zor”…
Lakin doğmak da zor Haziran’da…
Yaz kapıyı çalsa da;
… biliyoruz sonu hazan…
Yine de seviyorum seni…
Yarim Haziran!…
İkizler
Oburum.
Akşam oturayım televizyon karsısına… Bir kanalı izlerken, ille öbüründe ne olduğunu merak ediyorum; orada da aşağı yukarı aynı şeyi göreceğimi adım gibi bilmeme
Bir şehirde yaşarken diğerinde aklım; o şehirler ki çok da farkı yok birbirinden…
Doymak bilmez bir çocuk gibiyim; yetinemiyorum.
Islığım, bütün sarkıları aynı anda çalmak istiyor; uçurtmam, kâinatın tüm semalarında birden kanat çırpmak…
Gemlenmez bir merak duygusu, “her yemeği tat”, “her çiçeği kokla” diye ha babam kamçılıyor beni… telaştan ne tadını ayırt edebiliyorum yemeklerin ne kokusunu çiçeklerin…
“Yarim Haziran” için 2 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anı - Anlatı
- Kitap AdıYarim Haziran
- Sayfa Sayısı158
- YazarCan Dündar
- ISBN9755332359
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviİMGE KİTABEVİ YAYINLARI / 2008
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Direniş Hatıralarım – Kıbrıs’ta Enosis’e Karşı Mücadelemiz ~ Işılay Arkan
Direniş Hatıralarım – Kıbrıs’ta Enosis’e Karşı Mücadelemiz
Işılay Arkan
“Kıbrıs’ta hemen hemen her ailede bir şehit vardır. Onlar bizden bir dua beklerler; bizim mutlu olmamız, bağımsız ve hür yaşamamız onları yattıkları yerde nurlaştıracaktır.”...
- Karaduygun ~ Sema Kaygusuz
Karaduygun
Sema Kaygusuz
Karaduygun, kendi kafasına sığamayandır. düşüncenin yüzyıllar içinde tamamlandığının bilinciyle zamanın kör kuyularına dalmayı göze alır. Dünyaya alışamaz, tahammül edemez, dünyevileşemez. Öç duygusu olmadan dehşete...
- Haluk’a Mektuplar ~ Bilge Karasu
Haluk’a Mektuplar
Bilge Karasu
Halûk’a Mektuplar, Bilge Karasu’nun dostu, şair ve eleştirmen Halûk Aker’e otuz yıl boyunca yazdığı mektuplarla, 1980’den itibaren Halûk Aker’in ona yazdığı mektupları bir araya...
Can Dundardan cok guzel bir kitap……………..