Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yağmur Gülü
Yağmur Gülü

Yağmur Gülü

Gülbari Arslan

Ben içimden geldiği gibi yazarım. Ne Mehmet Akif gibi aruz şarabından içebilirim, Ne de Necip Fazıl gibi kafiyelerin saçını okşarım. Olduğu gibi, olduğum gibi…

Ben içimden geldiği gibi yazarım.
Ne Mehmet Akif gibi aruz şarabından içebilirim,
Ne de Necip Fazıl gibi kafiyelerin saçını okşarım.
Olduğu gibi, olduğum gibi yazarım.
Yahya Kemal gibi ölümü anlatamasam da
Bilirim ki sessiz gemideyim,
Bilirim ki ağır ağır çıkacağım bu merdivenleri
Ahmet Haşim’in dediği gibi.
Belki anneme Necip Fazıl’ın yazdığı kadar güzel bir mektup yazamam,
Belki Orhan Seyfi gibi vedanı bu kadar güzel anlatamam,
Belki anlatamam gözyaşlarımı,
Ama bilirim ki bu dünya değmeyecek gözyaşlarıma
Bilirim ki delice seven, ölüme koşa koşa giden ne ilk ne de son kişiyim.
Bilirim ki ben şairiyim her güzel şeyin ve senin…

***

RİVAYET

Sen varla yok arası bir rivayet..
Sen habil ile kabil olma arasındaki seçim.
Sen ateş, sen su..
Sen adı konmamış bir vasfın son satırı,
Sen ilk çığlıkla hayatı müjdeleyen bebek masumluğu
eli hamur kokan anaların kederi,
Sen elleri nasır tutmuş bir avarenin sarhoşluğu,
Sen kim bilir daha kaç şeysin..
Varlığına mana bulmak zor,
Yokluğunu anlatmak imkansız..
Bu yüzden deği mi ki anlatamıyorum seni.

Sen rahmet sonrası toprak kokusu,
Sen en masum duyguların ifşası,
Seni öyle birkaç kelime ile anlatmak imkansız.
Oysa lügatta binlerce kelime yok mu?
Ama kifayetsiz kalıyor aciz yüreğimin çırpınışlarına..

Ben sana, senin bilmediğin bir bahçede güller yetiştiriyorum,
İsmimle müsemma.
Sen o güllerden habersiz geçip gidiyorsun bir gözleri ahuya.
Sevmek bu değil mi zaten ;
Geçen zaman kalmakla gitmek arasında..
İki dudağının arasında saklı yüreğimin merhemi oysa..
Sen varla yok arası bir rivayet ;
Hem varsın, hem yok.

***

SEVMEK ESKİDENDİ

Radyoda bir kadın sesi.
Eski bir aşka ağlıyor gibi.
Sözleri bir tütün misali sarmış bestelere,
Derin derin çekiyor nağmeleri içine.
Boğuk sesiyle bir adam dinliyor sanki,
Bahtsızlığına yalancı bir sevdayı katmış
Rakı misali yudumluyor geceleri.
Radyodakinin sesine inat gülüyor biri
Sözler kendisine yazılmamış gibi.
Sanki tüm şehir uyuyor,
Kanayan yanlarını unutmak için
bir şaraba sığınan sokak adamı gibi.
Anılarla üşüyen bedenini
Yalancı bir boşvermişlikle ısıtıyor sanki.
Birileri saatin kaç olduğuna aldırmayıp
yüreğini döküyor satırlara sanki;
Yalancı aşklara inat seviyormuş gibi yaparak.
Aslında biliyor sevmek eskidendi.
Bayram sevinçleri duyan çocuklar değiliz hiçbirimiz.
Ölürcesine sevmiyoruz hiçbir şeyi,
Kendimizi bile sevmiyoruz belki.
-mış gibi yapmaktan yorulmuyoruz.

Radyoda bir kadın sesi;
Maziden kalma bir aşka ağlıyor gibi
Artık ağlanacak bir aşk olmadığını bilerek dinliyor gülbari.

***

İSTANBUL

İstanbul gibiydin ,
Öyle derin..
Marmara’ydın, engin denizdin.
Ben kıyında oturmuş beklerken dalgalarınla serinletmeni
Sen gel gitler yaşıyordun zavallı yüreğinde.

Sen Marmara’ydın ,
Deniz kızına aşık.
Ben bir sevdalı gel gitlerinde kalmış.
Sen Marmara’ydın,
Ben sularına hapsolmuş bir Kız Kulesi,
Hani dalgaların en yakınında ama hasret,
Hani vurgunların ortasında ama umutlu .
Sen koca bir şehir,
Ben içine hapsolmuş bir yabancı.
Sen koca Marmara,
Ben içine düşmüş bir kibrit çöpü,
Dalgalarınla yağmalanan bir kaya,
Ben ellerine hasret bir enkaz.

İstanbul gibiydin.
Sen dört mevsimi yaşarken gönlünde
Ben hep kışta kalmışım.
Hani bahara hasret ama güneşi görebilme umuduyla..
İstanbul gibiydin.
Bütün güzellikleri içinde taşıyan ama gizlerini geceye saklayan.
İstanbul gibiydin sevdiğim ;
Dalgasına hasret bırakıp  denizinde boğan,
Bütün güzelliğiyle büyüleyip sonra yıkıntılarında bırakan,
Sen Marmara’ydın deniz kızına aşık,
Ben bir sevdalı gel gitlerinde kalmış.

***

HOŞÇA KAL İKİ GÖZÜM

Kendimi buluyorum her kaybolduğumda.
Oysa bir bakıyorum avucumda sadece bir kağıt boşluğu,
Bir dudak payı demlenmiş ayrılığın.
Sonra..
Sonrası malum işte uzun soluksuz bir hıçkırık,
Sonrası hep ayaz,
Sonrası yok işte anlasana !

Her gidişin bir kaybediş bu bedende,
Her kaybediş sonu gelmez hüzünlere gebe.
Rutubetli gecelerden kalma bir ince sızısın yüreğimde
Ne söküp atabiliyorum nede soluk aldırıyorsun.

Ölümden, ayrılıktan falan korkmuyorum da;
Gün gelir özlersem gözlerini,
Hani üşürse ellerim koyu yalnızlıklarda..?
Yoksa gitmek o kadar da zor değil.
Bakmasan öyle vazgeçmek hiçte zor değil.
Girmesen rüyama, kalbime, dünyama girmesen vazgeçmek zor değil.
Kendimi kaybediyorum,
Bulamıyorum kendimi,
Aramaya da korkuyorum ya neyse..
Ne zaman bu kez yitirdim kendimi desem canımı canında buluyorum.
Necisin sen?
Nesin?
Neden sendeyim ve neden bende değilsin ?
Yani neden olmuyor?
İkimiz çok muyuz bir resme.
“Biz” olmak için fazla mıyız yoksa eksik mi?
Hep eksik kalacak bir taraf değil mi
Hani biri daha çok sever ya o misal..
Bir taraf hep yanacak o yandıkça sen aydınlanacaksın bir meşale misali.
Bir taraf susacak, ölümüne susacak..

Bir kefen beyazlığı şimdi sevdam
Hoşça kal iki gözüm..

***

BİR ŞEHİDİN MEKTUBU

Öz canımdan çok sevdiğim anam,
Bilirim elin yüreğinde, kulağın seste
Haber gelir mi oğlundan diye beklersin.
Günü güne ekler, dönüşümü gözlersin.
Ben artık dönmeyeceğim anne..
Dün karakolu bastı hainler,
Yağmur gibi yağdı üzerimize mermiler,
Bir kalleşin kurşunu vurdu sol yanımdan.
Yanımda Ankaralı şehit düştü,
Bir köşeye Yağız Ali ,bir köşeye koynundaki mektubu düştü.
Dün kardeşliği katlettiler anne,
Doğmamış çocuklarımı yetim bıraktılar.
Sakın ağlama anne,
Süsle her yeri şanlı bayrağımla,
Benim bugün düğünüm var anne !
Göklerde bütün Mehmetler davetli düğünüme
Kınalar bile yakıldı ellerime.
Anne üzülme.
Bak peygamberimin yanındayım,
Alnımdan öptü , saçlarımı okşadı
Buna ağlanır mı anne ? !
Ne olur ağlama anne sevdiğime söyle o da ağlamasın.
Askerine düğün evi kurdular göklerde,
Söyle sevdiğime,nazlı çiçeğime o da evlensin
Bir oğlu olursa benim adımı versin.

Siz beni öldü sanıyorsunuz ya ben ölmedim sevdiğime söyle anne.
Her gece üstünü örtüyorum, dualar ediyorum başucunda
Sonra gelip ekmek kokan ellerini öpüyorum senin,
Koynunda yatıyorum annem,
“Oğlum” deyip sıçrayışlarını görüyorum
Bana ağlama anne,
Sen her ağladığında melekler iniyor gökyüzünden seni teselliye,
Biliyorum dün çok ağladın.
Son gönderdiğim fotoğrafa bakıp bakıp ağladın.
Sol yanımdan öp beni anam,
Oradan vurdu hainler,
Oradan kanattılar sevdamı.
Sol yanımdan öp,
Çünkü sen her ağladığında orası acıyor anne.
Daha damat olacaktın dedin sarıldın resmime,
Şehit oldum daha nen olayım,
Bundan yüce bir makam var mı ?

Hadi annem uyu sen,
Sen uyu ki ben gelip
cennet kokulu koynunda sabahlıyayım.
Şehitler ölmezmiş anne,
Anaların gönlünde acı dinmezmiş.

***

BANA BİR MASAL   ANLATSANA

Bana bir masal anlatsana
İçinde sen , ben , Ankara.
Bir masal yaşatsan bana.

Bir ömür tut elimi
Seni kırıp üzsem bile
Bırakıp gitme sakın beni.

Bir ömür kal yanımda,
Uykumda uyanığımda,
Bırakıp gitme rüyalarda..

***

BULUTLAR DA AĞLAR MI ANNE ?

Bulutlar da ağlar mı anne?
Gözyaşları düştü üzerime..
Rüzgar hangi yarasını dağlamak için esti gökyüzünün,
Hangi acısına ortak oldu hiçbir zaman bilemedim.
Gökkuşakları uğrar mı bu kente anne ?
Benim şehrime de birgün güneş doğar mı ?
Güler mi yüzüm yardan ötürü,
Yada ağlasam gözyaşlarım onun tenine düşer mi?
Düşer mi bu aşkta onun gönlüne.
Gönül yurduma bir gün bahar gelir mi?
Ben baharı unuttum anne !
Oysa renk renk çiçeklenecektim,
Işıyacaktım güneşler gibi,
Cemre misali önce havaya, sonra suya,sonra toprağa düşecek
ısıtacaktım yüreğini.
Cıvıldarken kuşlar nağmelerinde unutacaktım herşeyi.
Gönlüme baharı getirecektin hani sevgili?
Hani sevilmenin doyulmaz tadını öğretecektin bana ?

Umut umut doğacaktı gönlüme anne,
Acı acı doldu ömrüme.

***

SEVİYORUM SENİ

Seni öyle seviyorum ki;
Cümle mahlukata anlatmak istiyorum seni.
O masum yüzünün güzelliğini anlatıp
Bütün çiçekleri kıskandırmak istiyorum.
O can alıcı gülüşünün nasıl içimi ısıttığını anlatıp
Güneşin sıcaklığının gülüşünün yanında bir hiç olduğunu haykırmak istiyorum.
O yağmur bulutunu andıran buğulu,
Güzelim gözlerini anlatmak istiyorum geceye.
Bakışlarının derinliğini anlatırken kurusun istiyorum denizler,
Bütün dağlar senin endamın karşısında erisin,
Bütün güzellikler senin yanında bir hiç kaldığı için utansın istiyorum.

Hayattaki hiçbir şeyi  senin kadar sevmiyorum
Ve hiçbir güzelliği sana denk tutamıyorum.
Anla artık !
Ben seni tüm varlığımla seviyorum.
Ve biliyorum ki ;
“İnsan sevebildiği kadar insandır.”
Kırıklarını toplayıp kalbimin,
Hayal edip,
Umut edip yeniden düşüyorum aşkımın peşine
Sen hiç sevmesen bile..

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Şiir
  • Kitap AdıYağmur Gülü
  • Sayfa Sayısı128
  • YazarGülbari Arslan
  • ISBN978-605-5539-77-1
  • Boyutlar, Kapak13 x 19 cm, Karton Kapak
  • YayıneviParaf Yayınları / 2011

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Dağ ~ Murathan MunganDağ

    Dağ

    Murathan Mungan

    Dağ Murathan Mungan´ın 2005 ile 2007 arasında seçilmiş bir bağlam ve akraba izlekler çevresinde yazdığı 72 adet şiirden oluşuyor. Mungan´ın bir önceki şiir kitabı...

  2. Üvercinka ~ Cemal SüreyaÜvercinka

    Üvercinka

    Cemal Süreya

    Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi...

  3. Nihayet Bir Cümledir İnsan ~ Hüseyin FerhadNihayet Bir Cümledir İnsan

    Nihayet Bir Cümledir İnsan

    Hüseyin Ferhad

    Günümüz şiirinin temsilcilerinden Hüseyin Ferhad’ın yeni şiir kitabı “Nihayet Bir Cümledir İnsan” “Karanfil niye kokar hem de kıpkırmızı elbet kanatmak için kokar yaralarımızı” Hüseyin...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur