Dikkat: Karanlık bastıktan sonra okunmamalı!
İngiliz yazar Joseph Delaney’in efsane dizisi tamamlanıyor…
Şiirsel anlatımıyla korku edebiyatında bir başyapıta dönüşen “Hayalet” serisi, başrollerini Julianne Moore ve Jeff Bridges gibi Hollywood yıldızlarının paylaştığı “Yedinci Oğul” filmine uyarlanarak çocuk-genç-yetişkin, herkesi kendine hayran bırakıyor.
Dünya çapında geniş bir hayran kitlesine ulaşan ve şimdiden çağdaş fantastik-korku klasikleri arasında gösterilmeye başlanan “Wardstone Günlükleri”nin son macerasında, Tom’u, dostların düşman, düşmanların dost olduğu amansız bir mücadele bekliyor.
Yıllar önce, annesi, Tom’u, eğitmesi için Hayalet John Gregory’ye emanet ederken verdiği sözler yerini bulacak mı? Yedinci oğlun yedinci oğlu Tom, Hayalet’in gelmiş geçmiş en iyi çırağı olmayı başarabilecek mi? Olağanüstü bir dünyada kıran kırana bir savaşa girişen Tom tüm eyaletin kendisinden beklediği kadar iyi bir kurtarıcıya dönüşebilecek mi?..
“Uyarmadı demeyin, bu kitaplar gerçekten korkutucu.”
The Times
“‘Wardstone Günlükleri’, benim son dönemde okuduğum en muhteşem seriydi. Kitapları okurken tüylerim sürekli diken diken oldu, ensemden soğuk ürpertiler geçti, nabzım hızlandı, nefesim kesildi.”
Bölüm 1
Başka Bir Yol
Gördüğüm kâbustan kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarparak uyandım ve mide bulantısıyla yatağımda doğruldum. Bir an için kusacağımı sandıysam da midem yavaş yavaş yatışmaya başladı. Rüyamda Alice’i öldürüyor, başparmak kemiklerini kesiyordum. Yaklaşık bir ay kadar sonraki Cadılar Bayramı’nda bu korkunç şeyi gerçek hayatta yapmam gerekecekti. Benden beklenen buydu. Annem böyle istiyordu, çünkü Şeytan’ın tehdidini sonsuza dek yok etmenin tek yolu buydu. Ama bunu nasıl yapabilirdim? Alice’i nasıl öldürebilirdim? Kâbusun yineleneceği korkusuyla uykuya dalmadan öylece yattım. Zihnimde acı verici düşünceler dört dönüyordu. Alice istekli bir kurbandı. Bu korkunç törene hazırdı. Üstelik bununla da kalmayıp Keder Kılıcı’nı almak üzere cesurca Karanlık’a gitmişti. Bu, kahraman kılıçlarından biriydi: Şeytan’ı yok etmek için kullanılacak ve bu süreçte Alice’in ölümüne sebep olacak kutsal silahlardan biri.
Bu kahraman kılıçları, Kadim Tanrı Hephaestus tarafından yapılmıştı: İlki Kader Kılıcı’ydı ve Cuchulain tarafından İrlanda’da bana verilmişti. İkincisi Kemik Kesen’di. Eğer Alice, Karanlık’ta görevini başarıyla yerine getirebildiyse bunların üçüncüsü de elimde olacaktı. Şeytan halihazırda bağlı durumdaydı: Bedeni İrlanda kırsalında gümüş mızraklarla çakılıydı; deri bir heybedeki başıysa katil cadı Grimalkin’deydi. Grimalkin, Şeytan’ın başının hizmetkârlarının eline geçmesine engel olmak için sürekli hareket halindeydi. Başı ele geçirecek olurlarsa bedeniyle birleştirerek Şeytan’ın bir kez daha dünyaya ayak basmasını sağlarlardı. O zaman ayin asla gerçekleşemezdi. Ama Alice, Karanlık’tan hâlâ dönmemişti. Belki de başına bir şey geldi, diye düşündüm. Belki de asla geri gelmeyecek…
Bir yandan da kaybolan abim James için de endişe ediyordum. Şeytan’ın söylediklerine bakılırsa hizmetkârları onun boğazını kesip bir çukurun dibine atmıştı. Çaresizlik içinde yalan söylüyor olduğunu umuyor, yine de bu korkunç düşünceyi zihnimden söküp atamıyordum. Yine uyumaya çalıştım, ama başaramadım ve gece uzadıkça uzadı. Daha sonra, şafak sökmesine yakın başucumdaki ayna bir anda parlamaya başladı. Benimle ayna kullanarak iletişime geçen Alice’ten başka kimse yoktu. Doğrulup aynayı aldıktan sonra herhangi bir umuda kapılma korkusuyla içine baktım. Haftalardır ondan bir haber bekliyordum. Belki de onu neşe içinde bahçeye girerek elindeki Dolorous Kılıcı’nı –Keder Kılıcı– sallaya sallaya yürürken göreceğimi düşünüyordum. Oysa şimdi Alice bana her şeyin iyi olduğunu söyleyebilecekti. Aynanın ardından, yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle bana baktığını görünce kalbim mutlulukla çarpmaya başladı. Dudaklarını hareket ettirmeye başladı. “Batı bahçesinin ucundayım.”
Geçmişte Alice’le iletişim kurmak için camı buğulandırıp yazı yazıyorduk ama zaman içinde dudaklarını okuma konusundaki becerim iyice artmıştı. O ise benim dudaklarımı okuma konusunda hiçbir zaman zorlanmamıştı. “Orada bekle!” dedim. “Hemen geliyorum.” Hızla giyinip Hayalet’i uyandırmamak için merdivenlerden olabildiğince sessiz bir şekilde indim. Arka kapıdan dışarı çıkarken aklıma bir şey geldi: Alice neden bahçeye girmemişti? Doğuda gökyüzü giderek aydınlanıyordu ve ben ustamın zaman zaman oturup ders işlediği bankın yanından geçerken Alice’in ağaçların bittiği yerde beklediğini gördüm. Üzerinde, onu son kez gördüğümde giydiği kıyafetler vardı: dizlerinin hemen altında sonlanan koyu renk bir elbise ve sivri burunlu ayakkabıları. Ancak beni asıl mutlu eden şey, o güzel yüzündeki gülümsemeydi. Ona doğru koştum. Kollarını açarken gülümsemesi tüm yüzünü kaplamıştı. Sımsıkı sarılıp ileri geri sallanmaya başladık. “Güvendesin! İyisin!” diye bağırdım. “Seni bir daha asla göremeyeceğimi düşünmüştüm.”
En sonunda gerileyip bir süre sessizce birbirimize baktık. “Karanlık’tan asla kaçamayacağımı düşündüğüm anlar oldu,” dedi Alice. “Ama kaçmayı başardım Tom. Sağ salim girip çıkmayı başardım ve kılıcı aldım. Seni gördüğüme sevindim.” Kılıcı cebinden çekip çıkardıktan sonra bana uzattı. Alıp evirip çevirerek yakından inceledim. Tıpkı Kemik Kesen’e benziyordu: Kılıçtan çok büyük bir bıçak boyutundaydı ve kabzasını aynı yakut gözlü emici süslüyor, sanki bana bakıyordu. Emiciler, su kenarlarındaki çukurlara saklanıp sekiz bacağının yardımıyla hareket ederek kemikten bir tüpü andıran uzantısıyla kurbanlarının kanlarını emen tehlikeli yaratıklardı.
Bakışlarımı bıçaktan uzaklaştırıp Alice’e bakınca içimin mutlulukla dolup taştığını hissettim. Onu çok özlemiştim. Onu kurban etmeyi nasıl düşünebilirdim? Şeytan’ın yok olacak olması bile bu eylemi haklı gösteremezdi. Artık bunu yapamayacağımı iyiden iyiye anlamıştım. Gözlerim doldu ve boğazıma bir şeyler düğümlendi. “Sen çok cesursun Alice. Başka kimse bunu başaramazdı. Ama üzgünüm, tüm bunları bir hiç uğruna yaptın. Ayini gerçekleştiremem. Seni kurban etmeyeceğim. Sana asla zarar veremem. Şeytan’ın işini bitirmek için başka bir yol bulmalıyız.” “Bu çok tuhaf ama Karanlık’a gitmemin işe yaramayacağını söyleyen ikinci kişisin Tom. Grimalkin de böyle düşünüyor.”
“Grimalkin’le mi konuştun? Onu bir aydan uzun süredir görmedim.” “Grimalkin bana yardım ediyor. Şeytan’ı yok etmek için bir başka yol buldu; üzerinde birlikte çalışıyoruz. Umutluyum Tom. Ayine gerek olmadan bunu başarabileceğimize gerçekten inanıyorum. Gelip bunu sana söylemem gerekiyordu ama şimdi geri dönmem gerek. Yapılması gereken çok iş var.” Alice’in yine gidecek olmasına inanamıyordum. Birbirimizden ayrılalı öyle uzun zaman olmuştu ki ve şimdi birlikte yalnızca birkaç dakika geçirebilmiştik. Bu tam bir hayal kırıklığıydı.
Grimalkin’in planına dair daha fazla bilgi edinmek istiyordum. Nasıl olmuştu da aklına annemin bilmediği bir yöntem gelmişti? “Bir süreliğine eve gel, lütfen,” diye yalvardım. “Bana neler olup bittiğini anlat. Ve Karanlık’la nasıl baş edebildiğini de bilmek istiyorum. Hayalet’in de sana sormak isteyeceği bir sürü soru olduğuna eminim.” Fakat Alice başını sertçe iki yana salladı. “Bu mümkün değil Tom. Grimalkin’in planı yoğun bir şekilde kara büyüden faydalanıyor. İşe yarayabilecek tek şey bu. Yaşlı Gregory asla onaylamayacaktır. Bunu sen de biliyorsun. Bana neler yapmayı planladığımı soracaktır ve bu durumda ona yalan söylemek zorunda kalırım. İnsanların yalan söyleyip söylemediğini anlama konusunda oldukça iyidir. En iyisi gitmem.” “O halde seni bir daha ne zaman görebileceğim Alice?”
“Emin değilim, ama Grimalkin ve ben geri döneceğiz… Başardığımızda görüşürüz.” Alice aynı onu anımsadığım gibi görünüyordu, ama şimdi konuşurken sesi farklı geliyordu; başaracağına tamamen emindi. Acaba aşırı güvenli mi davranıyordu? “Tehlikeli mi?” diye sordum endişeli bir şekilde. “Sana yalan söylemeyeceğim Tom. Elbette ki tehlikeli. Ama daha tanıştığımız ilk andan itibaren Karanlık’ın tehdidi altında yaşadık ve her seferinde de sağ salim üstesinden gelmeyi başardık. Bu kez de aynı şeyin gerçekleşmemesi için bir sebep göremiyorum.”
Aniden kollarıma atıldı ve beni sertçe dudaklarımdan öptü. Daha ben tepki veremeden her şey bitmişti; geri çekilip yürümeye başladı. Arkasından şaşkınlık içinde bakakaldım. Çarpılmıştım. Beni neden öpmüştü? Yoksa o da bana benim ona verdiğim kadar değer mi veriyordu? Bunu bilemiyordum. Onu yeniden kollarımın arasına almak için çıldırıyordum. Alice dönüp omzunun üzerinden bana doğru seslendi. “Kendine iyi bak Tom! Yaşlı Gregory’ye beni gördüğünden bahsetme. En iyisi bu.” Ve sonra gitti.
Ona sormak istediğim ve vakit bulamadığım öyle çok şey vardı ki. Karanlık’ta neler yaşamıştı? Orada hayatta kalıp şu anda elimde tuttuğum bıçağı almayı nasıl başarmıştı? Üzgün bir şekilde eve doğru yürümeye başladım. Alice sağ salim döndüğü için çok rahatlamıştım ama şimdi endişe etmem gereken başka bir şey vardı. Alice ve Grimalkin ne planlıyorlardı? Bu her ne ise çok riskli olduğuna hiç şüphe yoktu. Ustama onu gördüğümü söylemememi tembih etmişti. Bir yanım ona hak veriyordu; bunu Hayalet’ten saklamak en iyisi olurdu, öğrenirse bir sürü soru sorardı. Fakat geçmişte ondan çok şey saklamıştım. Şimdi bıçağı görmemesi için saklamam gerekiyordu. Gerçeği saklamak konusunda kendimi giderek daha suçlu hissetmeye başlamıştım. Her biri zamanında çok gerekli görünmüş, fakat üst üste birikip çoğaldıkça kendimi daha kötü hissetmeme neden olmuştu. Bu da listeye eklenecek yeni bir tanesiydi ve bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Roman (Yabancı)
- Kitap AdıWardstone Günlükleri - 13: Hayaletin İntikamı
- Sayfa Sayısı304
- YazarJoseph Delaney
- ISBN9789944699501
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Arsenyev’in Yaşamı ~ İvan Bunin
Arsenyev’in Yaşamı
İvan Bunin
Kimi ve neyi seversek sevelim bu aşkın içinde sevdiğini sonsuza kadar yitirme korkusunun verdiği bir acı vardır. Rus bozkırlarında kaygısız geçen çocukluk yılları, Arsenyev’in...
- Kartal Koltuğu ~ Carlos Fuentes
Kartal Koltuğu
Carlos Fuentes
Carlos Fuentes, dünyanın yaşayan en önemli yazarlarından biri. Hem edebiyatın hem de düşünce dünyasının önde gelen figürlerinden. Türkiye’de de daha önce Can Yayınları tarafından...
- Güneş De Doğar ~ Ernest Hemingway
Güneş De Doğar
Ernest Hemingway
Güneş de Doğar‘daki kişiler, savaş sonrası değer yargıları yiten, değişen yaşamları üç aşağı beş yukarı birbirine benzeyen insanlardır. Roman başkişileri, bu çöküntüyü olanca derinliğiyle...