Ve o aşk bir gün gelip de yerleşince yüreğime, vazgeçilmez oldun…
Ve ben, o günden beri, beni birgün sevebilme ihtimaline karşı Seni hep kalbimde taşıyorum…
Aşk hiç bitmez, aşk tükenmez aslında…
Aşk en derinimizde keşfedilmeyi bekler sadece ve özgürce yaşanmak ister. Ne var ki; bazen korkularımız, bazen de kötü biten ilişkilerimiz yüzünden aşkı içimize tutsak ederiz. Ve bir bakarsınız duygularımız da bedenimizle solar gider…
Ta ki o özgürlük anını yakalayana kadar. Tazelenmek, yaşama dönmek için o bir anlık özgürlük yeter de artar bize. Aşk kapıdadır artık; tabii yüzlerce soru ve endişe de beraberinde… İşte aşka dair tüm sorularınıza ve endişelerinize çözüm sunan eşsiz bir rehber.
İlk Söz
Hadi bana şu işin sırrını verin! Nasıl oluyor da oluyor? Yani size soruyorum ey şahane, dört dörtlük, acısız, kalp ağrısız mükemmel ilişki yaşayanlar, size soruyorum… Ben çözemedim ve artık bu girdaba dönen yolculukta kaybolduğumu düşünmekteyim.
Çok evlendim, bir o kadar da aynı ‘evlendim. Aşık oldum, aşkımdan hastanelik oldum.. Hayata küstüm, sonra yeniden doğdum, sonra yine öldüm, tekrar dirildim. . Her türlüsünü denedim. Ama çözemedim. Şimdi size soruyorum ey şahane ilişki sahibi insan evlatları, bana bunun sırrını verin. Ben bir daha ölmeden çabuk biri bana bunun sırrını versin!
E hadi.. Neden kimseden çıt yok?!
Aşkı, ilişkiyi en net, en dibine kadar kim anlatabilir?
İlla kî bunu dibine kadar yaşamış olan.
Kim formüle edebilir?
Hiç kimse…
Kim formüle en yakın yanıtları bulabilir?
Bunu dibine kadar yaşamış olan.
Dibine kadar yaşamış olan kimdir peki?
Ya bulduğu aşkı tüm nimetleriyle Kala yaşayan, ya da onu bulup bulup kaybederken acılardan kıvranan…
Ben ikinci şıkka giriyorum. Aşık olup, aşkla yok olana kadar yaşıyorum, sonra da önce ben kayboluyorum, sonra da aşk. Daha doğrusu, önce ben kayboluyorum, sonra da ilişki. Aşk asla kaybolmuyor! O “en” sevgiliye duyulan aşk başka başka suretlerde, bedenlerde karşına çıkıp duruyor.
Ama aşkın kendisine, ilişkiden çok kafayı takmışsan ilişki yok olup gidiyor. Aşk ise serseri kurşun gibi kendisine yeni bir adres aramaya devam edip duruyor. Sonra o adres bulunuyor bulunmasına da, bu defa sadece yeni adresin değil, eskilerin anıları da işin içine giriyor, formül iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Biliyorum ben öyle yaşıyorum çünkü, biliyorum benim gibi bir sürü insan da öyle yaşıyor. Peki formülü var mıdır sahi bu meselenin? Sanmam. Dünyanın en aynı gözüken ama en farklı yolculuğudur aşk, ilişki… Dersin ki alt tarafı bir kadın ve bir erkek, sonucu da bir ilişki. Her birinin kodları aynı durur, her birinin elemanları aynıdır ama her biri birbirinden çok farklıdır. Kendi yaşadığın bile bir diğer yaşadığın ile aynı değildir.
Dertleşmelerdeki konular tamamen aynıdır aslında.. Konuştukça tamamen aynı gibi hissedersin kendini de, yaşadıkça tamamen farklı… Çözemez, çözmeye çalıştıkça da aşkın sahiciliğinden uzaklaşır, korkarsın. Onun için bıraktım ben çabalamayı. Akışa bıraktım kendimi eğlenilecek ve evlenilecek erkekler arasında…
Derken bir dost tanıdım.. En baştaki birinci şıkkın yanıtı olan bir dost, yani bulduğu aşkı tüm nimetleriyle hala yaşayan biri..
Mehmet Coşkundeniz birinci şıkkın yanıtı işte. O aşkı bulmuş, bulduğu aşka sahip çıkmış, daha da ötesi onu devamlı kılmak için kafa yormuş, o yorulan kafa da sadece şahane bir ilişki değil, aynı zamanda başkaları ile paylaşılması gereken bir bilgi birikimi yaratmış.
Çok da eğlenceli yapmış bunu, dünyanın belki de sayılı aşk doktorlarından biri olmuş Mehmet Coşkundeniz. Belki de olabilecek en yakın formülleri bulmuş. En azından aşkla canlanıp, sevgiyle devam eden yürek, bunları daim kılmakla yorulan kafa bir araya gelip bir çok sorunun yanıtını bulup getirmiş bize.. Bir nevi el feneri olmuş, Hem de güçlü ve ilişkiler içinde benim gibi yorgunlan bile canlandırabilecek güçte bir ışık kaynağı olmuş.
Keyifle satırların arasında gezinirken, kendi aynılıklarınızı nasıl farklılaştıracağınızı, bazı sorularınızın yanıtlarının aslında ne kadar da ortada olduğunu gösteren, basitin büyüsünde, gerçeğin ışığında ve sözcüklerin netliğinde bir yol gösterici olmuş.
Uzun lafın kısası, siz doktorun dediğini de yapın, yaptığım da.. Adam gerçekten doktoru olmuş zira!
Elif DAĞDEVİREN
BİTMEYEN ARAYIŞ: AŞK
Aşk hiç bitmez, aşk hiç tükenmez aslında… O hep bizimledir, bizdendir ve en derinimizde gizlidir. Sadece keşfedilmeyi bekler. Bu yüzden her seferinde onu arar, hakkımız olanı yaşamak isteriz. Derinlerden gelip bizi bulmasını bekleriz, ruhumuzu ve bedenimizi doyurmasını, durmadan kalbimizi attırmasını… Bunu yakalarız da, bazen hiç ummadığımız bir anda, bazen de tam hazır olduğumuzda. Ne var ki, aşk varsa mutlaka ilişki de olacak diye bir kural yoktur.
Siz hiç platonik aşkları duymadınız mı? Birini gizli gizli seven ama bunu bir türlü açık edemeyen âşıkları tanımadınız mı? Elbette en güzeli, en ideali, birbirini karşılıklı olarak seven iki kişinin ilişkisidir. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Aşkı yüreğinde hisseden insan, karşılık beklemeden sever. Aşkı, diğer sevgi türlerinden ayıran en önemli özellik budur. Dostluğu düşünün örneğin. Dostunuz sizi sevmezse siz onu sever misiniz? Hatta ailelerimiz… Sizi sevmeyen bir anneyi, babayı, kardeşi ne kadar sevebilirsiniz ki? Bu işin tek istisnasıdır aşk. Bir gün sizi sevebilme ihtimali bile o aşkı yıllarca yüreğinizde taşımaya yeter. Karşılık almanızın önemi yok ki… Hem insan sadece kendisi için âşık olur, bir başkası için değil.
Aşkı arama çabamızın altında yüreğimizi tatmin etme duygusu yatıyor. Tensel temasa dayalı ilişkiler insanın sadece bedenini doyurur, yüreğini değil. Aşk gelip yüreğinize yerleştiğinde o tatmin süreci de başlamış demektir. Aşkı beslediğiniz kişi -ki ben burada ona maşuk diyeceğim- size aynı şekilde karşılık vermese de bunun hiçbir önemi olmaz. Karşılıksız aşk acı verse de, sizi çok tizse de vazgeçemezsiniz. Beyniniz size “Bunun sonu yok!” diye haykırsa bile bunu önemsemezsiniz. Dedim ya, yürektir aslolan aşkta. Hele hele bir kez yı- kıldıysanız aşkta, aynı acıları yeniden yaşamamak için kaparsınız kendinizi dünyaya. Yine de o mutsuzluk krizinden sizi kurtaracak tek şey bir başka aşktır. İşte bu yüzden, aşk sonu gelmeyen bir arama sürecidir.
Çevrenize baktığınızda yalnız ve mutsuz insanlar göreceksiniz. Kendileri söylemeseler de, “Aşk mı? Bir daha asla,” deseler de inanmayın, onların da tek beklentisi ayaklarını yerden kesecek bir maşuk, yüreklerini tatmin edecek bir büyük aşktır. Ama olmuyor işte, öyle beklemekle gelmiyor aşk. Aramakla bulunduğu da söylenemez elbette. Öyleyse bir ortak noktası olmalı bu işin. Sen gelmezsen, aşk da gelmez. Sen aramazsan aşk bulmaz seni.
“Çık dışarı, bak insanların yüzüne aşkı bul,” demiyorum, böyle bir şey mümkün değil elbette. Ancak yüreğinin antenleri açık olacak, aşkı algılayabilecek frekansa ayarlı olacak. Aşkı reddederek mümkün değil bu. Önce kendini inandıracaksın. Tüm benliğinle aşkı yeniden bulacağına inanacaksın. Anlık bir şeydir aşk, o anı kaçırırsan bir daha elde etme fırsatı bulamazsın. Bu yüzden aşkın geldiği o anı yakalamaya hazır olacaksın her daim.
İyi ve zeki insanların becerebileceği bir şeydir aşk. içinde kötülük barındıran kimse aşkı yaşayamaz, başkasına aşk sunamaz. Zekâsını çalıştırmayanlar da öyle. Bir yaşam biçimi olarak benimsemek gerekiyor aşkı, hayatın her alanına yaymak gerekiyor. Yaşamın diğer her şeyini ciddiye alıyorsun da neden aşkı ciddiyetsiz bir duygu olarak görüyorsun ki? Yaptığın başka her şeyden çok daha ciddi bir duygudur aşk. Bir aşk yaşıyorsan çok da şanslısın. Kıymetini bilmelisin, çünkü dünyadaki milyarlarca insan şu an senin sahip olduğun şeyin peşinden koşuyor.
Aşk bir arayıştır dedik ya, bu süreç biraz yıkıcı da olabiliyor bazen. “Ya daha çok sevebileceğim biri çıkarsa?” deyip, var olan maşukun kaşında gözünde kusur bulup da kendini belki de sonu hiç gelmeyecek bir arayışa mahkûm etmek de gereksiz. Daha çok sevebileceğin biri çıkarsa karşına, bunu o zaman düşünürsünüz. Olmamış şeyler üzerine kafa yorup, insan aşkını yıpratmamak.
AŞK DİYARINDAN BİR MEKTUP
Neye aşk diyorlarsa, aşk o olsun. Ama aşk olsun!” diyordu bir yazar. Çok da doğru söylüyordu, aşkın bir tek tanımı olmadığını, herkese göre farklı şekillendiğini, birinin aşk dediğine diğerinin demediğini, her aş- Kin kendi iç dinamiğini kendisinin yarattığını ve elbette kültürlerin, toplumsal kuralların, geleneklerin, içinde b ılunulan çağın da aşka farklı tanımlar yaptığını anla…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme Diğer
- Kitap AdıVe Kadınlar Ve Erkekler Ve Aşk
- Sayfa Sayısı168
- YazarMehmet Coşkundeniz
- ISBN9789944298834
- Boyutlar, Kapak13,5x21,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviDestek Yayınları / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Anka ~ Sadık Yalsızuçanlar
Anka
Sadık Yalsızuçanlar
‘İlkin gezginliğe çıkmak gerek; ancak sonra yurduna dönebilir, o zaman ötekileri anlayabilirsin…’ der Wittgenstein. Anka, bu gezginlerden birinin, bilgeler bilgesi Niyazi Mısri’nin Aspuzu’da başlayıp...
- Bakanlar ve Görenler ~ İsmet Özel
Bakanlar ve Görenler
İsmet Özel
Dünyaya bakmayı aşıp dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. PİYADELER SEFİNESİ Büyük bir sefer düzenlemişsiniz, bir deniz savaşı yapmak üzere...
- Tango Geceleri ~ Orhan Duru
Tango Geceleri
Orhan Duru
Tango Geceleri “Adım adım gelen ölüm çekiyor insanı, yaşam kadar. İşte sanıyorum bu nedenle gelip yeniden televizyonun başına oturmuş olmalıyım. Kendimden utanıyorum ama bunu...