Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri – Cilt 1: 1908-1980
Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri – Cilt 1: 1908-1980

Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri – Cilt 1: 1908-1980

Sungur Savran

Türkiye’de sosyalist solda, ülkenin modern dönem tarihinin yorumunda iki düşünce akımı önde oldu. İki akımdan biri, sol Kemalizm, bütün tarihi aydınlanma, laiklik, cumhuriyet kategorilerine…

Türkiye’de sosyalist solda, ülkenin modern dönem tarihinin yorumunda iki düşünce akımı önde oldu. İki akımdan biri, sol Kemalizm, bütün tarihi aydınlanma, laiklik, cumhuriyet kategorilerine sıkıştırılmış bir çerçevede kavradı, nesnel gelişmeleri hep belirli toplumsal ya da siyasi aktörlerin düşüncelerine ve ideolojik “seçiş”lerine bağladı.

Sol Kemalizmin hâkimiyeti 1980’e kadar devam etti. Ancak 12 Eylül darbesinin ardından, dünya solundaki sivil toplumcu dalganın da etkisiyle Türkiye solunda Kemalizmin görünüşte toptan eleştirisini içeren bir alternatif yaklaşım doğdu. Sol liberalizm kısa süre içinde önce Türk, sonra Kürt solu içinde büyük mevziler kazandı. Bu ideolojik akım, bütün tarihi bir devlet-sivil toplum mücadelesi olarak okuyor, burjuvaziyi, hatta dinî hareketleri demokrasinin baş aktörleri olarak kodluyordu.

Sungur Savran’ın daha önce dört baskı yapmış olan bu kitabı, soldaki iki akımı köklü biçimde karşısına alarak toplumun tarihî gelişmesini esas olarak sınıf mücadeleleri temelinde yorumluyor. Böylece bir yandan 20. yüzyıl Türkiye tarihini Marksist metodoloji merceğinden yorumlarken bir yandan da bu iki ideolojik akıma sert darbeler vuruyor. Yazarın şu sıralarda üzerinde çalışmakta olduğu ikinci cilt ise günümüz Türkiye’sini sınıf mücadeleleri temelinde analiz edecek.

İÇİNDEKİLER
Beşinci Basıma Önsöz …………………………………………. 11
Dördüncü Basıma Önsöz ………………………………………. 23
İkinci Basıma Önsöz …………………………………………… 33
Birinci Basıma Önsöz ………………………………………….. 45
Giriş
Resmî İdeoloji ve Gayriresmî İdeoloji …………………………. 49
Bölüm 1
Osmanlı’nın Mirası: Burjuva Toplumunun
Önkoşullarının Oluşumu …………………………………….. 59
1. Osmanlı’nın yükselişi ve düşüşü ……………………………. 60
2. Mali bunalım ve özel mülkiyetin doğuşu ……………………. 62
3. 19. yüzyıl: burjuva toplumunun önkoşullarının oluşumu ……… 64
4. Bürokrasinin metamorfozu ………………………………… 68
5. Kapitalist gelişme mi, yarı-sömürgeleşme mi? ……………….. 73
Bölüm 2
Cumhuriyetin Kuruluşu: Kitlesiz Burjuva Devrimi …………… 77
1. Yöntem ve teori sorunları: burjuva devrimi nedir? ……………. 78
2. Kemalizm üzerine “sol” yorumlar ………………………….. 94
3. Kemalist devrimin doğası ………………………………….. 98
4. Kemalizm karşısında sol liberalizm ………………………… 115
5. Kemalizm ve solu ………………………………………… 127
6. Milli Mücadele anti-emperyalist miydi? ……………………. 131
7. Milli Mücadele ve “Kürt sorunu” …………………………… 135
8. Bir bütün olarak Milli Mücadele:
Jakoben olmayan bir burjuva devrimi ………………………. 140
Bölüm 2’ye Ek:
Hürriyet Devrimi ……………………………………………. 146
1. Çokuluslu halk devrimi …………………………………… 152
2. İttihat ve Terakki ya da Jön Türkler ………………………… 165
Bölüm 3
Sermaye Birikimi, Sınıf Mücadeleleri, Devlet ……………….. 173
1. Sanayi kapitalizminin şafağı: devletçilik …………………… 174
2. Sanayi burjuvazisinin oluşumu ve 27 Mayıs …………………. 179
Sınıf Mücadeleleri ve 27 Mayıs ……………………………. 183
3. 1960-1980: “tek ülkede kapitalizm” ve çelişkileri ……………. 189
4. Erken öten horoz: 12 Mart askerî müdahalesi ……………….. 198
5. Burjuvazinin zaferi: 12 Eylül darbesi ……………………….. 202
6. Teorik bilanço: neden askerî darbeler? ……………………… 206
7. Teori/pratik birliği ……………………………………….. 222
Bölüm 4
Burjuvazinin Öteki Yüzü: “Sosyal Demokrasi” ……………….. 225
1. Sosyal demokrasinin sınıf doğası ………………………….. 228
2. CHP’nin tarihsel evrimi ………………………………….. 242
3. CHP ve sosyal demokrasi …………………………………. 249
Sonuç ………………………………………………………… 262
İsim Dizini ……………………………………………………. 271

Önsöz

Elinizdeki kitap ilk kez yayınlanalı 30 yıl olmuş. 5. basımı yapılırken Türkiye büyük bir hesaplaşmaya doğru ilerliyor. Ama çarpıcı bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor: Bu hesaplaşmanın yorumlanmasında 20. yüzyıl boyunca Türkiye solunun teorik, ideolojik, giderek politik gıdasını sağlayan iki dünya görüşü artık kimseye bir anlam ifade etmiyor. Sol liberalizm ve sol Kemalizm, 21. yüzyılın ilk iki on yılında yaşanan gelişmeler karşısında bugün nefessiz kalmış durumda. Bu söylediğimizin elinizdeki kitap açısından anlamı büyük. Bunu kitabı ilk kez eline alan genç ya da daha az genç okura anlatabilmek için önce kitabın amacının tam olarak ne olduğunu kısaca izah etmekte yarar var. Bu kitap bir 20. yüzyıl Türkiye tarihi değildir. Bu kitap, okura piyasada 20. yüzyıl Türkiye tarihini öğrenmek için bulabileceği kitapları son derecede eleştirel bir gözle okuması gerektiğini anlatma kılavuzudur. Bu kitap, Türkiye’nin işçi sınıfına ve emekçilerine, yüreği solda olan aydınına ve gençlerine modern Türkiye’nin tarihini sol Kemalizm ve sol liberalizmin, her birinin kendine özgü ideolojik çarpıtmalarından kurtularak anlamak gerektiğini söylüyor. Yani bu kitap bir polemiktir. İdeolojik çarpıtmalardan kurtulmanın anahtarı nedir? Aynen dünya tarihine bakarken yapılması gerektiği gibi, Türkiye tarihine de sınıf mücadelelerinin tarihi olarak bakmak. Tarihin maddeci kavrayışını Edirne’den Kars’a ve Hakkâri’ye kadar askıya almamak. Türkiye’nin solcu aydınının gerçekten tuhaf bir âdeti var: Avrupa’nın veya Asya’nın büyük tarihî gelişmelerini sınıf mücadelelerinin bir ürünü olarak kavramakta sıkıntı çekmiyor. Fransız Devrimi’nden Rusya’daki Ekim Devrimi’ne, oradan Çin Devrimi’ne büyük tarihî gelişmelerin nasıl sınıfl arın uzun vadeli çıkarlarınca belirlendiğini anlayabiliyor. “Tarihin lokomotifi” olarak anılmış olan ( Marx) devrimler arasındaki durgunluk dönemlerinin ise o büyük altüst olma anlarının hazırlığıyla geçtiğini de kavrayabiliyor. Ama konu Türkiye olduğunda iş değişiyor. Türkiye, iyi ya da kötü, yüce veya aşağılık birtakım aktörlerin düşünsel, ahlaki, ideolojik kaygılarla belirli “tercihleri” sonucunda, belirli dönemeçlerde belirli tarihsel dönüşümler yaşıyor. Sonra bu dönüşümlere aykırı düşünsel, ahlaki, ideolojik görüşlere sahip başka tarihsel aktörlerin ülkeyi girdiği yoldan başka yollara sürüklemesiyle yeniden yön değiştiriyor. Kimileri (sol Kemalistler), 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ülkenin aydınlarının ve asker kadrolarının Türkiye’yi “Aydınlanma çağı”na taşıdığını ve “muasır medeniyet seviyesi”ne doğru yelken açtığını, gerici yobazların da yüz yıldır bunu tersine döndürmeye çalıştığını ileri sürüyor. Kimileri ise (sol liberaller), Osmanlı bürokrasisinin ve neredeyse 20. yüzyılın tamamı boyunca onun zihniyetini yaşatmaya çalışan despotların (en çok da ordunun) uzun süre halkı Osmanlı’dan cumhuriyete değişmeden uzayan giden bir süreklilikle cendere içinde tuttuğunu, ama “sivil toplum”un ve “çevre”nin devlete ve merkeze karşı hareketlenmesinin ülkeyi bir aşamadan sonra kapitalist modernleşmeye ve demokratikleşmeye yönlendirdiğini iddia ediyor. Her durumda Türkiye tarihini “zihniyet” belirliyor. Bu kitap, Marksizmin terminolojisini en koyu biçimde kullanan birçok yazar da dâhil olmak üzere, Türkiye’nin solcu aydınının felsefi anlamda idealist bir tarih yorumunun tutsağı olduğunu, bu yüzden de modern Türkiye’nin tarihini çarpıtılmış biçimde sunduğunu göstermek için yazıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri solda hâkim ideoloji olan sol Kemalizmin ve 1980’li yıllardan itibaren ona alternatif sunmaya çalışan sol liberalizmin etkisiyle mücadele esas amacı oldu.

2016’dan 2022’ye kadar Türkiye solu

Okur bu iki akıma yönelttiğimiz eleştirileri kitabın ana gövdesinde okuyabilir. Biz bu “Önsöz”de, 1992 yılında başladığımız, bugün hâlâ sürdürmekte olduğumuz bu mücadelenin öneminin 21. yüzyılda Türkiye’nin yaşadığı gelişmelerin ışığında nasıl doğrulanmış olduğunu hatırlatacağız. Ama önce biraz geri giderek 20. yüzyılın kapanışında yaşanan bir olaya ilişkin solun tutumundan söz edelim. 28 Şubat 1997 askerî müdahalesi, şimdi zaman geçtiği için çoğu hareket bunu yadsıyacak olsa da, sosyalist solun birçok akımı tarafından desteklendi. Sol Kemalizmin, sosyalist solun Marksizm ve komünizm konusunda burnundan kıl aldırmayan akımlarında bile ne kadar ağır bir etki bıraktığını ortaya koyan bir tutumdu bu. “Laikliğin ve aydınlanmanın güvencesi Türk ordusu” imajı, Kemalizme sınıf temelinde bakmayı bir türlü başaramamış akımlarda neredeyse bilinçaltı bir refl eksle böyle sonuçlara yol açıyor. Genç okura şunu hatırlatalım: 28 Şubat’ı (hem de ordunun işçi sınıfına ve sola tarihinin en ağır saldırısını yaptığı 12 Eylül 1980 darbesinden sadece 17 yıl sonra, üstelik Susurluk denen pisliğin ortaya saçılmasından sadece üç ay sonra) desteklemek, sadece sosyalizmin en temel sınıf bağımsızlığı ilkesine aykırı değildi; aynı zamanda kendi ayağına sıkmaktı. “Bin yıl süreceği” söylenen 28 Şubat düzeninin sadece 5 yıl dayanabilmiş ve önce hükümeti, sonra da bütün iktidarı AKP’ye teslim etmiş olması tarihte az görülmüş düzeyde bir “siyasi rezalet” örneğidir! Şimdi 21. yüzyıla, AKP dönemine ve sol liberalizme dönebiliriz. AKP, 2002 sonunda ilk hükümetini kurdu, sonra 2003’te Erdoğan hükümetin başına geçti. Bu kitabın ikinci cildinde ayrıntısıyla anlatacağımız gibi, AKP 2002-2007 arasında ince bir taktik uyguladı, düşmanlarının kimini tarafsızlaştırmak için etkili adımlar attı, bu amaçla Avrupa Birliği’nin kötü şöhretli “Kopenhag kriterleri”ne uyar gibi yaptı. Bu, sol ve sağ bütün liberalleri baştan çıkarmaya yetti. 2003’ten itibaren sol liberaller, “muasır medeniyet” (yani Avrupa Birliği) ile “çevre”nin ittifakının Türkiye’yi demokratik düzlüğe çıkaracağına iman ederek önce mahcup biçimde, sonra açıkça AKP’ye destek vermeye başladılar. Bu teorik bir yazı değil bir “Önsöz” olduğu, yani okurla sohbeti yersiz kılacak bir metin olmadığı için birkaç anımızı anlatmamıza izin verilsin. 2000’li yılların başlarında birlikte çalıştığımız, çevirileriyle ve başka biçimlerde çalışmalarımıza katkı veren bir genç arkadaşımız vardı. 2006 Kasım’ında yayınlanan bir yazımızda1 sol liberallerin, örneğin Birikim dergisinin AKP’yi desteklemeye başladığını kanıtlarıyla ortaya koyarak bu tutumu eleştirdik. Bu genç arkadaşımızın tavrı anında değişti. “Bu yazıyı neden yazdınız ki?” diye sorduktan sonra bir daha bizimle herhangi bir çalışma yapmadı, deyim yerindeyse ortadan kayboldu. Bu küçük olay gerçekten çarpıcıdır. O güne kadar “dogmatik” Marksistlerle iş yapmakta beis görmeyen bir genç aydın bile, sol liberalizme taarruzumuzdan hoşlanmamıştı. Üstelik bu eleştiri sol liberallerin AKP’yi desteklemesi gibi solda kolay kolay savunulamayacak bir siyasi tutumu, alıntılara dayanan kanıtlarıyla birlikte ortaya koyduğu halde. Böyle nice genç aydın sol liberalizmin demagojik söyleminin düşünsel ve pratik kurbanı olacaktı izleyen yıllarda. Sonra 2007 seçimleri geldi. Sol liberallerin AKP’ye desteği teorik dergilerdeki yüksek analizlerin yanı sıra çoktan gazete köşe yazılarına taşmaya başlamıştı. Ama hâlâ “AKP’ye oy vermeliyiz, Türkiye’ye demokrasi getirecek” deme cesaretini bulamıyorlardı. Biz bu niyetlerinin dahi olduğunu erken öğrenme şansına sahip olduk. 78 kuşağından, arkadaşımız olduğu söylenebilecek, ama zamanla sol liberalizme iyice angaje olmaya başlamış bir aydın bir gün ayaküstü bir siyasi sohbet sırasında, kimseye söylemememiz koşuluyla, neredeyse kulağımıza eğilerek, şayet Kürt hareketinin o aşamadaki cisimleşmesi olan Demokratik Toplum Partisi (DTP) İstanbul 2. Bölge adayı Baskın Oran olmasaydı, oyunu AKP’ye vereceğini ifşa etti! 12 Eylül cuntasının devrimci solu susturmuş olduğu bir ortamda fışkıran sol liberalizme karşı en azından 1985’ten beri mücadele eden biz bile bu kadarını yakıştıramamıştık eski bir devrimciye! Radikal gazetesinin Pazar eki olarak yayınlanmakta olan Radikal İki, bu tarihlerde çoktan sol liberallerin kürsüsü haline gelmişti. 2008’de, 12 Eylül’ün 1 Mayıs kutlamalarını yasaklamasından neredeyse 30 yıl sonra AKP hâlâ salt Taksim’de 1 Mayıs kutlaması olmasın diye İstanbul’u yangın yerine çevirince “yabancı saha”ya girdik ve Radikal İki’de sol liberallere meydan okuyan, onları sol Kemalizmle uğraşmanın kolaycılığından uzaklaşıp Marksizm ile tartışmaya davet eden bir yazı yazdık, AKP’ye “demokrasi” adına verdikleri desteği 1 Mayıs yasaklarıyla nasıl bağdaştırdıklarını sorduk.2 Bir dizi yazar cevap yazdı. Ama en çarpıcısı, “biz de Marksistiz” oldu! Özgül olarak buradaki konumuza (yani AKP’ye destek konusuna) ilişkin olarak ise, bir yazarın yazısının girişinde “Bir kere AKP’ye destek diye bir şey yok” diye başlayıp, sonra onu unutup başka konulara dalması belleğimizden kolay silinmeyen bir eğlenceli uğraktı. Kendini savunmak için söyleyebileceği bir şey yoktu, o yüzden bilinçaltı o konuyu bastırmıştı. Bütün bu insanlar daha sonra “Yetmez ama evet”çi oldu, 2011 seçimlerinde çok büyük ihtimalle AKP’ye oy verdi, Gezi’ye ….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Araştırma-İnceleme Siyaset
  • Kitap AdıTürkiye'de Sınıf Mücadeleleri - Cilt 1: 1908-1980
  • Sayfa Sayısı272
  • YazarSungur Savran
  • ISBN9786055541064
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYordam Kitap / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri – Cilt 2 / 12 Eylül Karşıdevriminden 28 Şubat’a ~ Sungur SavranTürkiye’de Sınıf Mücadeleleri – Cilt 2 / 12 Eylül Karşıdevriminden 28 Şubat’a

    Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri – Cilt 2 / 12 Eylül Karşıdevriminden 28 Şubat’a

    Sungur Savran

    Büyük kentlerimizin, ekonomik durumu iyi, eğitimi yüksek nüfusu nezdinde bir araştırma yapılsa ülkenin son çeyrek yüzyıl boyunca içinden geçmekte olduğu döneme ilişkin şu yargıya...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur