Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri – I
Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri – I

Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri – I

Halide Edib Adıvar

“Bugünkü insaniyetin en büyük meselesi şudur: Sağ veya sol herhangi ‘birörneklik’ salgınına karşı, bütün dünyayı hâkimiyeti altına almak isteyen zihniyete karşı mücadele etmek. Çünkü…

“Bugünkü insaniyetin en büyük meselesi şudur: Sağ veya sol herhangi ‘birörneklik’ salgınına karşı, bütün dünyayı hâkimiyeti altına almak isteyen zihniyete karşı mücadele etmek. Çünkü böyle bir zihniyet nerede olursa olsun mekanik vasıtalarla insanları birer ‘robot’ şekline çevirebilecek, bütün manevi kıymetleri ortadan kaldırmaya çalışacak, yani her fert, yaşayabilmek için tek bir teşkilatın veya ilahî mevki verilen bir diktatörün emirlerini körü körüne ifa etmek mecburiyeti tehlikesine maruz kalacaktır.”

Halide Edib Adıvar’ın bu kitabını, yaklaşık altmış yıl aradan sonra yeniden yayımlıyoruz. Yazarın kendisi tarafından derlenen İngilizcede çıkan Turkey Faces West (1930) ve Conflict of East and West in Turkey (1935) kitaplarının bir bileşkesi Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri (1955). Adıvar, bugün de öncelikli tartışma konuları olmaya devam eden sağ-sol, Doğu-Batı, Müslümanlık-Hıristiyanlık gibi sorunlara özgün yorumlar getiriyor ve Türkiye’nin politik konumu/konumları üzerinde duruyor.

Kaleme aldığı her metinle yeniden tartışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.

İçindekiler

Önsöz …………………………………………………………………….17
I. Garp Medeniyeti Hakkında ……………………………………..19
II. Osmanlı Türklerinde Devlet Tesisine Giriş ………………..25
III. Devlet Tesisinde Takip Ettikleri Yol …………………………33
IV. Devlet Esaslarımıza Toplu Bakış ……………………………..47
V. İnhitat …………………………………………………………………59
VI. Teceddüt Devri ……………………………………………………81
VII. Duraklama ………………………………………………………..93
VIII. İttihat ve Terakki ……………………………………………..107
IX. Birinci Cihan Harbi ……………………………………………133
X. –Cumhuriyete Doğru–Mütareke …………………………..147
XI. Büyük Millet Meclisi Hükümeti …………………………..163
XII . Lozan Konferansı. . Lozan Konferansı ……………………………………………..175
XIII. Cumhuriyet İnkılaplarını Hazırlayan Zihniyet ……..179
XIV. Medeni Kanun ve Laisizm ………………………………..191
XV. Laisizm …………………………………………………………..197
XVI. Latin Harfleri ve Dil İnkılabı …………………………….201
XVII. Kadın ve Türk Kadını ……………………………………..213
XVIII. İki Zihniyetin Geçmişi ve Geleceği Hakkında ……235
XIX. Amerika ve Biz ……………………………………………….249
XX. Biz ve Amerika ………………………………………………..267
XXI. Toplu Bakış …………………………………………………….291
Sonsöz …………………………………………………………………..317
Tavsiye Edilen Kitaplar …………………………………………….319
Sözlük …………………………………………………………………..321

Rauf Orbay’a

Yayıncının Notu

Bu kitabı hazırlarken yazarın diline, üslubuna, kelime tercihlerine müdahale etmedik; sadece imlasını günümüz kurallarına uyarladık. Artık pek kullanılmayan Arapça, Farsça kelimeler için kitabın sonunda bir sözlük hazırladık. Gündelik hayata ve döneme dair gerekli bilgiler için sayfa sonlarına dipnot düştük. Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri, Halide Edib’ in 1930’da yayımlanan Turkey Faces West ve 1935’te yayımlanan Conflict of East and West in Turkey kitaplarındaki makalelerinden bir kısmını içeriyor. Ama bu kitaba alınan metinler birebir çevrilmemiş, Türkçe yeniden yazılmıştır. Yazılar kitap olarak bir araya getirilmeden önce 7 Ekim-29 Aralık 1954 tarihleri arasında Yeni İstanbul gazetesinde yayımlanmıştır. Elinizdeki kitabı yayına hazırlarken 1955’te basılan kitabı esas aldık, gerek gördükçe gazeteye de başvurduk.

“Cemiyet hakiki bir kontrattır. Fakat devlet, herhangi anlaşmaya bağlı bir şirket telakki edilemez. Geçici bir alakayla başlanıp ortakların arzularıyla feshedilemez… Bu, bütün ilimlerde ortaklık, bütün sanatlarda ortaklık, bütün fazilet ve tekâmülde ortaklıktır. Böyle bir ortaklık nesiller boyunca elde edilemeyeceği için sadece yaşayanlar arasında hüküm süren bir ortaklık olamaz. Bu, yaşayanlar ile ölmüşler ve istikbalde doğacaklar arasında tesis edilebilen bir ortaklıktır.”

Edmund Burke

Önsöz

Bu esere başlayalı on beş yıldan fazla olmuştur. Eserin fikrî âmilleri arasında, Edmund Burke’ün cemiyet, millet, devlet hakkındaki bütün zaman için cari olacak kanaatine inancım başta gelir. Ondan sonraki saiklerin kafamda en derin izler bırakmış olanlarını kısaca şöyle ifade edebilirim: Evvela şahsi temas ve tecrübe, ta çocukluk günlerinden beri memleketin geçirdiği iyi ve kötü günlerin uyandırdığı düşünceler, her sınıf halkla yakın ve şahsi temas, nihayet ömrümün, imkânın ve zamanın yettiği derecede, tarihimizin ve milli hayatımızın her cephesiyle alakalı eserleri okumak merakımdır.

Fakat bütün bunlar bu eseri yazmak için kâfi değildir. Aynı derecede kuvvetli saikler arasında bir taraftan Garp’ta geçen uzun yıllar zarfındaki müşahede ve okumak vardır. Buna ilave olarak Garp’ın en genç ve belki en canlı tecellisi olan Amerika’nın muhtelif üniversitelerinde yalnız kürsüden değil, yuvarlak masalarda da münevver gençliği ve yetişkin kafalarıyla temasını söylemek isterim. Bu temaslar, genç Garp’ta muhtelif cinsin ve yetişmenin mahsulü bölgeler halkıyla konuşmak, saatlerce münakaşalarını dinlemek fırsatını da vermiştir. Bu tecrübe beni “Türkiye Garp’a Bakıyor”1 adlı eserimi yazmaya sevk etmişti.

Yine aynı derecede bir saik de hiç şüphesiz aynı vaziyette, Hindistan’da her nevi din ve kültüre dayanan insanları yakından tanımak fırsatını vermiştir. Bu ikinci tecrübe de “Türkiye’de Şark ve Garp Mücadelesi”1 adlı eserimin yer yer ve kısa bir şekilde mevzusunu teşkil etmişti.

Bunların İngilizcesini okuyan, her bakımdan memleketimizin daima iftihar edeceği dostumuz muhterem Rauf Orbay, bunları Türkçe olarak yazmanın Türk gençliğine karşı bir vatan borcu olduğunu söylemişti. İşte bundan dolayı on beş yılı geçen bir zamandan beri vakit buldukça bu eserin üzerinde durmaktayım. Çünkü bu eser, zikredilen İngilizce kitaplardan bazı parçalar almakla beraber tercüme değildir. Baştan başa yeni bir terkip içinde yazılmıştır. Fakat evvela on küsur yıl süren üniversitedeki İngiliz Edebiyatı Şubesi’ni tesis etmek vazifesi, sonra dört sene süren teşrii hayat, bana ancak kitabın yarısını yazmaya imkân vermişti. Fakat eserin gecikmesinden ve hayli tadilat yapmak mecburiyetinden şikâyet edecek değilim. Bilakis… Çünkü üniversitenin yarının sahibi genç kafalarıyla ve mecliste, muhtelif meslek ve bölgelerden gelen vatandaşlarımla yakın temas, kendi dünyamıza zaman zaman yepyeni pencerelerden bakmak fırsatını bana vermişti.

Bugün okuyuculara arz edilen bu eser, dünden bugüne, bugünden yarına giden dünyamıza taalluk ettiği için bunu TAMAM OLARAK yazmak tabii hiçbir fert için mümkün değildir. İyi veya kötü, her halde bugünkünden farklı olması muhakkak olan bir istikbale doğru, bütün dünyayla beraber Türkiye’miz de gitmektedir. Bugün birbiriyle çatışan cereyanın hangilerinin yarın bir terkip haline geleceğini tahmin, hemen hemen imkânsızdır.

Bu eser sadece yarım asrı geçen bir müddet zarfında geçmiş ve gelecekleri de göz önünde tutarak tarih zihniyetiyle onlara bir bakıştan ibarettir.

Osmanlı devrine ait kısımları okumak zahmetine katlanan Profesör Cavit Baysun’un kıymetli mütalaalarına teşekkür ederek önsözü bitiriyorum.

Halide Edib

I

GARP MEDENİYETİ HAKKINDA

Garp medeniyetinin ana esaslarını kuran siyasi, fikrî ve harsi ilerlemelerinin klasik kılavuzları telakki edilenlerin büyük bir kısmı Türkiye toprakları üzerinde yetişti. Fakat bugün Garp medeniyeti dediğimiz zaman, bu mefhumun muhtelif tefsirlere uğradığını, çeyrek asra yakın bir devirde iki başlı bir kudret olarak karşımıza çıktığını görürüz.

Bu iki zıt başın birinin alnında “beraberlik”, ötekinin alnında “birörneklik” yazılıdır. Siyasi bakımdan bu ayrılık, birçok Garp mütefekkirlerini bu medeniyetin iki yüzü hakkında ciltler dolusu kitap yazmaya, tefsirler yürütmeye sevk etmişti. Kanaatleri ne olursa olsun, bütün Garp mütefekkirleri, Garp medeniyetinin bir tarafı “beraberlik”, öbür tarafı “birörneklik” ifade eden bir dönümde olduğunu ve bu yollardan birini seçmek mecburiyetiyle Garp’ın karşılaştığını idrak etmişlerdir.

“Birörneklik” yoluna bütün dünyayı zorla sürüklemeye çalışan taraf, ferde hiçbir hürriyet bırakmayan totaliter rejimlerdir. Müfrit sağ veya sol diye birbirinin düşmanı olarak tanıdığımız bu rejimler, ideolojilerine adeta yeni bir din taassubuyla sarılmış, kendilerine uymayanları, memleket içinde veya dışında imha yolunu tutmak istemişlerdir.

Bunun karşısındaki “beraberlik” yolunun umdesi ise siyasi, ilmî, içtimai nizamı bozmamak şartıyla ferdin her sahada hürriyetini tanımaktır. Şimdi bu iki zihniyetin tarihteki yürüyüşlerini yahut zamana göre birinin veya ötekinin hâkim oluşunu gözden geçirelim:

Bizim 19. asırda iltihak ettiğimiz Garp medeniyeti şöyle tasvir edilebilir: A. Toynbee, insaniyetin sekiz yüz bin senelik, medeniyetin ise beş bin senelik olduğunu ileri sürüyor. Beş bin yıldan daha çok yaşlı medeniyetlerin olup olmadığını arkeoloji ulemasına bırakarak bu beş bin yıl zarfında birçok medeniyetlerin doğmuş, kemale ermiş, nihayet zeval bulmuş olduğunu pekâlâ iddia edebiliriz.

Fakat Garp’ı saran son büyük medeniyetin Akdeniz’de beşiği Yunan ve Roma medeniyeti olduğunda şüphe yoktur. Bu medeniyete karışan, yer yer ona şekil veren iki unsur Hıristiyanlık ve Müslümanlıktır. Yunan düşüncesi Hıristiyanlığa olduğu kadar İslamiyete de nüfuz etmiş, fikrî tekâmülünde mühim bir rol oynamıştır.

Siyasi yani nizam ve idare sahasında insan münasebetleri bakımından Garp medeniyetinin karıştığı Müslüman ve Hıristiyan milletlerinin hangisinin daha iyi, hangisinin daha kötü bir yol tuttuğunu iddia etmek pek kolay değildir. Çünkü bu, insanın görüş zaviyesine göre değişebilir. Fakat ikisinin de tekâmül yollarındaki başkalığını kimse inkâr edemez. Müslüman milletler, Ortaçağ daha doğrusu skolastik zihniyeti içlerinde daha uzun müddet muhafaza etmişler ve bunun tesiriyle modern dünyanın ilmî inkişafına ayak uydurmakta çok gecikmişlerdir. Buna mukabil Hıristiyan milletleri, iç idarelerinde Müslümanlardan daha çok mutaassıp, fikir meselelerinde daha az müsamahakâr davranmışlar hatta kendilerince dine aykırı buldukları ilmî fikirleri taşıyanlara türlü işkenceler etmişler ve onları ateşe bile atmışlardır. Mamafih her nevi işkence ve tedhişe göğüs gerecek, hakikat bildikleri fikirler için ateşte yanmayı göze alacak kadar kudretli fertlerin sayesinde, skolastik zihniyetten daha çabuk kurtulmuşlar, nihayet 19. asırda kemaline eren medeniyeti insaniyete mal etmişlerdir.

Garp’ta bu medeniyetin doğurduğu nizamın kudreti acaba nereden gelir?

İlk göze çarpan nokta, bu medeniyetin tek millete mal edilmemiş olmasıdır. Gerçi İngiliz, Fransız, İtalyan vesaire deyince her birinin fikir, sanat ve ilim sahasında ortaya attığı, bugün insaniyete mal olmuş fikrî ve ilmî bir ilerlemesi vardır. Fakat bunların milli olan tarafları, sırf kültürlerinin, hususi hayatlarının bazı cephelerinden ibarettir. Buna mukabil ilim ve fikir bakımından bunların hepsi Garp medeniyeti camiasının birer parçalarıdır ve ancak bu parçaların terkibinden Garp medeniyetini bir bütün olarak idrak edebiliriz. Demek ki Garp medeniyetine tam olarak ne İngiliz ne Fransız ne de İtalyan diye bir marka koyabiliriz. Yani bu medeniyete geç olarak iltihak eden bir millet de bunların sadece muakkibi değil, Garp medeniyetinin bir parçasıdır. “Birörneklik” ve topyekûn taklit Garp medeniyetinin ruhunun tamamen zıddı olmak gerektir. Bu noktayı bilhassa bu medeniyete geç iltihak etmişler durup düşünmelidirler.

Garp medeniyeti eğer hep bu yol üzerinde yürümüş olsaydı bugün çetin bir mesele, bir muamma karşısında kalmazdık. Fakat öyle olmadı. Birinci Dünya Harbi’nden sonra, kısmen mağlubiyetten doğan aşağılık duygusu tesiri altında, kısmen de içtimai ve siyasi sebepler bazı memleketlerde her ne pahasına olursa olsun kendini göstermek insiyakını kabarttı. Bu insiyaktan istifade etmek isteyen, ihtirasları hudutsuz birtakım diktatör namzetleri ortaya çıktı, bunlar da memleketlerinin hayrına çalıştıklarına inanan kuvvetli bir grubu arkalarından sürüklediler. Nazi ve Faşist idareleri, yurtiçinde nizam ve sulha ancak tek diktatör ve tek siyasi teşekkülle gidileceğine inanan zümreler yarattı. Bunların kurdukları nizam, iyi veya kötü, herhalde “birörneklik” idealine dayandı. Fakat bu ihtiras ve kudret insiyakı memleketlerine münhasır kalmadı, komşularını da aynı nizama sürüklemek ve etraflarındaki memleketleri kendi memleketlerinin birer ülkesi, birer vilayeti haline sokmak istediler.

İşin garip tarafı, Nazilerin tehcir ve imhaya çalıştıkları ve en çok nefret ettikleri Museviler olduğu halde, onların Tevrat’ındaki “Allah’ın seçtiği millet” nazariyesi gibi, hem muzır hem de gülünç sayılabilecek köhne bir nazariyeyi kendilerine mal ettiler. Böyle bir nazariyeyi müessir kılabilmek için diktatörlerine adeta bir ilah mevkisi vermek icap etti. Tabii bu nazariyeyi bütün bir millete aşılayabilmek için ilkmektepten üniversiteye kadar tarih tedrisatını kendi fikirlerini teyit edebilecek şekilde tahrif ettiler. Almanya gibi laboratuvarları, teknik mekanizması dünyanın en ileri derecesinde işleyen bir memlekette nazari ilimler, iptidai ve geri bir “birörneklik” şeklini almaya başladı. Rejimin verdiği örneklerden en küçük inhiraf, rejimi en hafif bir şekilde tenkit, sadece vatana hıyanet değil, aynı zamanda küfür telakki edildi ve bu mekteplerin yetiştirdiği çocuklar, babalarının ağzından dahi böyle bir tenkit işittikleri zaman derhal babalarını jurnal etmeyi bir vatan hizmeti telakki ettiler. Bu zihniyet artık Garp medeniyetini bir kıta üstünde, bütün milletlerin kendilerine göre tatbik ettikleri, fikir bakımından müşterek fakat hayat, kültür ve idare bakımından başkalık gösteren bir medeniyet olmaktan çıkarmıştı. “Bir örneklik” ideolojisi artık birer “izm”le biten, şu veya bu milletin kendine olduğu kadar dünyaya da tatbik etmek istediği bir şey olmuştu.

Garp medeniyetine “birörneklik” ideolojisi sadece Avrupa’da girmiş değildir. Komünizm de totaliter bir nizama, bir diktatör veya diktatör zümresinin tatbike çalıştığı bir nevi “birörneklik” umdesidir. İster sağ ister sol, birbirinin can düşmanı olmalarına rağmen bunların ikisi de hakiki Garp medeniyetine yani ferdin hürriyetini nizam dairesinde tanıyan, insana ve manevi fikirlere kıymet verenlere karşı aynı şiddetle muarız ve düşmanlardır.

Bugünkü insaniyetin en büyük meselesi şudur: Sağ veya sol her hangi “birörneklik” salgınına karşı, bütün dünyayı hâkimiyeti altına almak isteyen zihniyete karşı mücadele etmek. Çünkü böyle bir zihniyet nerede olursa olsun mekanik vasıtalarla insanları birer “robot” şekline çevirebilecek, bütün manevi kıymetleri ortadan kaldırmaya çalışacak, yani her fert yaşayabilmek için tek bir teşkilatın veya ilahî mevki verilen bir diktatörün emirlerini körü körüne ifa etmek mecburiyeti tehlikesine maruz kalacaktır.

Yukarıda ismi geçen rejimlerin insan ahlakı üzerindeki tesirlerini anlamak için bunların kendilerine uymayan ferde veya topluluklara nasıl Ortaçağvari işkence yaptıklarını tasvir eden eserleri okumak kifayet eder.

Garp’a yüzünü çeviren şu veya bu milletin, hatta bütün insaniyetin karşılaştığı cereyanların başında, hayati ehemmiyeti haiz olanların şu ikisini ele alması lazımdır: 1. Milletlerin kendi kültürlerini ve benliklerini muhafaza etmek şartıyla manevi kıymetlere, maddi ve mekanik kudretler kadar yer vermek; her hangi ideoloji salgınıyla insan münasebetlerinin, iç nizamlarının altüst olmasına mâni olmak. İşte ancak bu yoldaki tekâmül, Garp medeniyeti adını taşımaya layıktır. Böyle bir duruma doğru beraberlik içinde yürümek temayülü, bugün her medeni Garplı veya Şarklının içinde vardır. 2. İstikbali hazırlayan fikir cereyanları içinde yavaş yavaş modası geçen yani kudretini kaybeden diğer bir nokta daha vardır. Bu, sadece mekanik ve materyalist ….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme
  • Kitap AdıTürkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri - I
  • Sayfa Sayısı336
  • YazarHalide Edib Adıvar
  • ISBN9789750742705
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Harap Mabetler ~ Halide Edib AdıvarHarap Mabetler

    Harap Mabetler

    Halide Edib Adıvar

    “Bize dargın mısın ey ana toprağı? Seni çiğneyip geçen ayakların, seni yaralayıp, tırnaklayıp telvis eden haydut ellerin, senin kemiklerini kemiren hainlerin seyyiatını bu mert,...

  2. Raik’in Annesi ~ Halide Edib AdıvarRaik’in Annesi

    Raik’in Annesi

    Halide Edib Adıvar

    Hiç tanıyamadığım bir genç kadının güzel gözleri için kendime niçin bir vazife terettüp edecek, şu tatil zamanının lezzet-i sükûnetini bozacaktım? Zaten adaya ben kadınlardan...

  3. Son Eseri ~ Halide Edib AdıvarSon Eseri

    Son Eseri

    Halide Edib Adıvar

    “İçimdeki didişme, karar almak için mücadele tamamen dinmişti. İstikbal denilen şey bana bir vehimden ibaret geliyordu. O anda kader denilen kudrete her vakitten fazla...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Resimde Görünmeyen ~ A. Ali UralResimde Görünmeyen

    Resimde Görünmeyen

    A. Ali Ural

    Hayatı boyunca gündüzü gece, geceyi gündüz sanmak ve ne kadar korkunç! Bir bahçede otururken otların arasından aniden hışırtıyla çıkıp dişlerini gösteren bir yılandan, uyandığomızda...

  2. Ölümcül Kimlikler ~ Amin MaaloufÖlümcül Kimlikler

    Ölümcül Kimlikler

    Amin Maalouf

    ‘Bana içimin derinliğinde ne olduğum sorulduğunda, bunda herkesin içinin derinliğinde ağır basan tek bir aidiyetin, bir bakıma kişinin derin gerçekliğinin, doğarken ebediyen belirlenen ve...

  3. Put Yapımevleri ~ Nuri PakdilPut Yapımevleri

    Put Yapımevleri

    Nuri Pakdil

    Put Yapımevleri’nde, bir ihanetin, bir yıkımın, bir kıyımın içinde yer alan çağdaş insanın, kendi kendisiyle hesaplaşması anlatılır. İmajlara yüklenmiş bir giz içerisinde, insanları ezen...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur