
“Hilafetin kaldırılmasının ve Müslümanların birlik halinde olmamasının İslâmcı dergilerde zaman zaman ‘imamesi kopmuş tesbih tanesi gibi dağınık’ ifadesiyle tarif edildiğine rastlarız. Sık başvurulmasa da, zamanı aşıp gelen güçlü bir ifade olduğunu düşünüyorum; 1970’lerde de günümüzde de -mesela TRT’deki Payitaht Abdülhamid dizisinde- karşımıza çıkıyor. Sünni-Müslümanların yaşadıkları şiddet olaylarına karşı verdikleri tepkilerde bu dağınık oluşun güçsüzlük olarak yorumlanması ve hilafetin onları koruyacak bir güç gibi sunulması yaygın bir anlatıdır.”
Fikriye Yücesoy, Türkiye’de İslâmcılığın sihirli bir konusunu ele alıyor; İslâmcıların bu kavrama yükledikleri anlamları, onu araçsallaştırma biçimlerini, hilafet sembolizminin tezahürlerini inceliyor.
Türkiye’de İslâmcılar ve Hilafet, radikal İslâmcılık ile ana akım İslâmcılığı (kuşkusuz etkileşimsiz olmayan) iki spektrum olarak ele alıyor ve her iki spektrumun dergilerinde gezintiye çıkıyor. Hilafet söyleminin, kolektif hafıza kurma işlevine eğiliyor. Hilafet söyleminin AKP döneminde ve Yeni Osmanlıcılık bağlamında aktığı mecra, yine bu dönemde Kürt sorununa yaklaşımda hilafet kavramının kullanımları da, çalışmanın odakları içinde bulunuyor.
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR……………………………………………………………………………………………………………………..7
TEŞEKKÜR……………………………………………………………………………………………………………………………..9
GİRİŞ……………………………………………………………………………………………………………………………………….13
Bir spektrum olarak İslâmcılık………………………………………………………………………………….17
Jeo-nostalji…………………………………………………………………………………………………………………………..22
Tarihyazımı ve kolektif hafıza…………………………………………………………………………………..26
Söylemsel arka plan ……………………………………………………………………………………………………….30
Osmanlı hilafetinin meşruiyetinden evrenselliğine …………………………………………….30
Tarihsel bir hatıra olarak hilafet…………………………………………………………………………………40
Yönteme ve çalışmanın kapsamına dair bilgiler……………………………………………46
BİRİNCİ BÖLÜM
GERÇEK HAYAT VE DERİN TARİH’İN
HİLAFET ÇAĞRILARININ MAHİYETİ……………………………………………………………….55
İKİNCİ BÖLÜM
KEMALİST TARİHYAZIMINA ALTERNATİF
RESMÎ TARİH ÜRETİMİ……………………………………………………………………………………………..75
İslâmcı hafızanın ortaklığı: Anti-Kemalizm……………………………………………………..78
Anaakım İslâmcıların II. Abdülhamid miti…………………………………………………….. 112
Bölüm sonu değerlendirmesi…………………………………………………………………………………..147
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
“İSLÂM ÂLEMİ”NE HİLAFET ÜZERİNDEN BAKIŞ:
“İMAMESİ KOPMUŞ TESBİH TANESİ GİBİ DAĞINIK”…………………….. 151
“İmame” Türkiye’de bağlanabilir mi?………………………………………………………………..153
Şiddete karşı “İslâm âlemi birliği”……………………………………………………………………….172
Çeçenistan savaşları ve Srebrenitsa (Bosna) soykırımı……………………………………..172
Filistin meselesi: Oryantalist bir Filistin kavrayışı……………………………………………..183
Arap Baharı: Anaakım İslâmcılığın
kolektif hafızasının dış politikadaki yansımaları ………………………………………………198
Suriye savaşı ve IŞİD: Haksöz’ün anti-nostaljik hilafet anlatısı……………………208
Bölüm sonu değerlendirmesi…………………………………………………………………………………. 215
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KÜRT SORUNU BAĞLAMINDA HİLAFET…………………………………………………..221
Kürt İslâmcılar…………………………………………………………………………………………………………………227
AKP dönemi öncesindeki yazılar………………………………………………………………………….235
AKP dönemi Kürt sorununda çözüm için hilafetin kullanılması………. 245
Bölüm sonu değerlendirmesi………………………………………………………………………………….263
SONUÇ………………………………………………………………………………………………………………………………..267
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………………………………..277
DİZİN …………………………………………………………………………………………………………………………………..293
KISALTMALAR
AKV Araştırma ve Kültür Vakfı
AKP Adalet ve Kalkınma Partisi
BDP Barış ve Demokrasi Partisi
DP Demokrat Parti
FP Fazilet Partisi
HDP Halkların Demokratik Partisi
RP Refah Partisi
GİRİŞ
3 Mart 2024 hilafetin ilgasının 100. yılıydı. Eğer bu konuyu doktora tezimde çalışmıyor olsaydım, bu tarih muhtemelen dikkatimi bile çekmeyecekti. Seküler çevrelerce hilafetin ilga edilişi pek hatırlatılmaz. Yanı sıra, Cumhuriyet’in kuruluşu sırasında sembolik de olsa Meclis tarafından seçilmiş bir halifenin varlığından da pek bahsedilmez. Kimilerinin hafızasında bir boşluk olarak bırakılan bu deneyim Türkiye’deki farklı İslâmcı grupların hafızasında ise Cumhuriyet’in resmî tarihine karşı anlattıkları alternatif tarihin temel dayanaklarından biri olarak öne çıkar ve bu grupların çeşitli durumlarda başvurduğu önemli bir referans noktası haline gelir. Nitekim, kitabın kapağında kullanılan Ayasofya’nın açılışı sırasında çekilmiş olan fotoğraf da kimilerinin hâlâ bu hafızayı taşıdığına dair çok güzel bir örnek teşkil ediyor. Ayasofya’nın açılışına giden herkes aklında bir hilafet hayali taşıyarak gitmedi ama kimileri için Ayasofya hilafetle bağlantılı bir sembol mekândı. Fakat nasıl bir hilafet? Elinizdeki kitap Türkiye’deki İslâmcı dergiler üzerinden farklı İslâmcı çevrelerin hilafet söylemlerinin nasıl bir tarihyazımı ürettiğine ve neleri unutturduğuna odaklanıyor. Bu çerçevede de farklı hilafet tahayyüllerine sahip olduklarını ortaya çıkarıyor.
Hilafetin ilgasından bu yana geçen yüz yıl boyunca, Türkiye’de hilafetin yeniden var olması veya canlandırılması güçlü bir ihtimal olarak tartışılmadı ve siyasetin merkezinde yer almadı. Bu nedenle hilafetçilik bu yüz yıllık tarihte herhangi bir önemli anı kuşatmadı. Ta ki 2020, 2021 ve 2024 yıllarındaki üç kırılma anında hilafet tartışmaları yeniden alevlenene kadar. 1 Ocak 2024’te Filistin’e destek yürüyüşünden dönen ve elinde Arapça olarak “Allah’tan başka tanrı yoktur, Muhammed Allah’ın elçisidir” manasına gelen Kelime-i Tevhid’in yazılı olduğu Tevhid bayrağını taşıyan bir kişiye, genç bir üniversite öğrencisi bayrağın “hilafet bayrağı” olduğunu söyleyerek “sen Türk değil misin, niye bu bayrağı taşıyorsun” minvalinde sorular yöneltmiş, karşılıklı tartışma başlamış ve genç öğrenci bayrağı taşıyan kişiye yumruk atmıştır. Tartışma anı çevredekiler tarafından cep telefonu kameralarıyla kayıt altına alındığı için olay sosyal medyada, basında epeyce konuşulup, tartışılmıştır. Genç üniversite öğrencisi gözaltına alınmış, tutuklanmış ve daha sonra da mahkemeye çıkarılmıştır.
Temmuz 2020 yılında ise pandemi koşulları altında, Ayasofya’nın ibadete kapalı kısımları da ibadete açıldı ve bu haber medyada “Ayasofya yeniden ibadete açıldı”, “86 yıl sonraki ilk namaz” şeklinde duyuruldu.1 Cumhurbaşkanı Erdoğan ve birçok bürokratın da katıldığı hayli kalabalık bir törenle namaz kılındı, tilavet okundu. Bu durum Türkiye’de hilafet üzerine bir tartışma başlattı.2 Esasında bu tarihten önce de çeşitli zamanlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı halife olarak gördüğünü ya da Erdoğan’ın öyle görüldüğünü dile getirenler olmuştu. Örneğin, 2017 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) Yalova Belediye Başkanı Bülent Gültekin, Erdoğan’ın Sudan’da nasıl karşılandığıyla ilgili Twitter’da bir afiş paylaşmış ve üzerine “Vallahi dil ile haykırılmasa da ‘Hilafet’ gelmiştir arkadaş” yazmıştı.3 Yine 2017 yılında Abdurrahman Dilipak Kanada’da katıldığı bir konferansta başkan seçilirse Erdoğan’ın halife olacağından ve sarayda hilafet temsilcilikleri açılacağından bahsetmişti.4 2016 yılında AKP’li Üsküdar Belediyesi’nin aracından “halifemizi seçmeliyiz” çağrısı yapıldı.5 2013 yılında ise A Haber Yayın Danışmanı Atılgan Bayar, Erdoğan’ı halife olarak tanıdığını ve biat ettiğini beyan etmişti.6 Bu haberler zamanında ses getirmiş ve tepkilere yol açmışsa da hilafet üzerine bir tartışma yaratmamıştı. Fakat bu haberler kadar görünür olmayan kısım 2000’li yıllardan itibaren hilafetle ilgili yazıların, tartışmaların İslâmcı dergilerde artmaya başlamasıydı.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Politika Siyasal Hareketler-Eylemler-Topluluklar Siyaset
- Kitap AdıTürkiye'de İslâmcılar ve Hilafet
- Sayfa Sayısı294
- YazarFikriye Yücesoy
- ISBN9789750538179
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2025