Murathan Mungan’ın düzyazılarını bir araya getiren kitaplarının sonuncusu Tuğla ilk kez kitap fuarında okurlarıyla buluşuyor. Tuğla’da titizlikle tasarlanmış on altbölümde 37 yazı yer alıyor: 70’lerin ikinci yarısından günümüze uzanan yazılar bunlar. Mungan Tuğla’nın kitap olarak çizilişiyle ilgili şunu söylüyor:
“Yeniden gün ışığına çıkmasını istediğim ilk yazılarımdan başlayarak beni adım adım bugüne taşıyan yolu ören tuğlalardan bazı örnekleri bir araya getirmek istedim. O anlamda tuğla… Kitabı her biri kendi içinde bir bağlam oluşturan bölümler olarak tasarladım. Her bölüm kapağına bilmeyenler için zamanı güncelleyen, bilenler içinse bilgi tazelemeyi amaçlayan açıklama niteliğinde birer kısa yazı yazdım… Bu kitap, en eski tarihlilerine dek uzanan geçmiş yazılarımı topladığım son kitap olacak sanırım. Bu anlamda son tuğla. Geçmiş malzemeye son müdahale…”
ÇİNDEKİLER
fırın
I İlk İmzanın Gölgesi
“Devrimci Olmak” Üzerine
“Biz ve Ötekiler” İdeolojisi ve Söylemleri
Kahveler, Selamlıklar
Çağın İdeolojilerini Anlamak
Münevverler ve Aydınlar
Açıkoturumculuk ya da Açıkoturum Oyunculuğu Üzerine
İdeolojiler ve Oyunculuk
II Öteberi Arasında
İlk Besteler
Taşkışla
Faşizmin Radyofonik Sesi
Cinayete Kadar Bekle
III Kitabını Bulamamış Yazılar
Eski Kitaplar
Giovanni’nin Odası
Juan Rulfo’nun Yapıtları
Ruhsâr Hanımın Yolculuğu
Elinde Kırmızı Gül Taşıyan Ölüm
Ruh Çağıran Metinler
Zamane Şairine Yadigâr Kalan
Ayrıntıları Önemsizleştirmek, Durumları Seyreltmek
IV Çakım Alevi
Ahmed Arif’in Cıgarası Niye Karanfil Kokar?
Üvercinka’da Mavi Beyaz Kırmızı
V Edebiyat Mutfağı
Edebiyatımızda Pisboğazlar – I
Edebiyatımızda Pisboğazlar – II
VI Kulaklık
Toplananlar
VII Resimli Kitap
1987 Yılıydı
Sezen, İsmet, Ben
Polaroid Fotoğraf
VIII Aklın Emniyet Kemeri
Sivil İtiraz Adına Suya Atılan Taş
IX İstediler Yazdım
Saygılarımla
Cüret ve Akraba Tutumlar
Surdibinde Saklı Su
X Sonraki Adımlar
Bronz Tanrıça
Langston Hughes’u Ararken
Yüzleşme Korkusu
Müsamere Toplumu
Hiza, Halay, Haset
Ret ve İnkâr Kültürü
Yazıların Listesi
**
Fırın, s. 13-17.
Fırının kapağını açıyorum. Yıllar önce.
İlk odunlar, ilk alev, ilk ateş. İlk yazılarla birlikte kendimi yavaş yavaş pişmeye bırakıyorum, yılların geçişine; zamanın bana kattıklarına, benim de zamana… Hâra, nâra, yüzeyi üflenmiş camın kabarcığı gibi pürüzlenmeye başlayan ilk tuğlanın usulca kabuk bağlamasına…
Taş taş üstüne koyar gibi örüyorum beni bugünlere getiren yolu; yazıdan ördüğüm, sonra ardına çekildiğim duvarı… Tuğla, ateşin imtihanından geçer ilkin. Nefesimi üflediğim yazı’mı bırakıyorum ben de ateşin imtihanına…
Bu kitap, en eski tarihlilerine dek uzanan geçmiş yazılarımı bir araya topladığım son kitap olacak sanırım… Bu anlamda son tuğla. Geçmiş malzemeye son müdahale. Bu kitaba varasıya hiçbir kitabıma almamış olduğum geçmişteki yazılarımın yayımlandıkları dergi ve gazete sayfalarında kalmaları gerektiğini söylemiş oluyorum böylelikle… Yıllar önce Murathan’95 kitabımda, o tarihe dek yayımlanmış yazılarımın bir listesine yer vermiştim, onu bu kitabımın arkasına da aldım; dileyenler, merak edenler, fazlasını araştırmak isteyenler listedekilerin izini kütüphanelerde sürebilirler…
Eski yazılarımı son kez Tuğla adı altında bir araya getireceğimi söylediğimde bazı arkadaşlarım, “Tuğla gibi kalın mı olacak?” diye sormuşlardı. “Öylesi de iyi olurdu, ama bunun için özel olarak uğraşmayacağım,” demiştim. “Yeniden gün ışığına çıkmasını istediğim ilk yazılarımdan başlayarak beni adım adım bugüne taşıyan yolu ören tuğlalardan bazı örnekleri bir araya getirmek istiyorum yalnızca. O anlamda tuğla.”
Onlara söylediğimi burada da tekrarlamış olayım.
Bence, yazarlığın yıllara dağılmış engebeli arazisinde sağlam çatılmış birkaç tuğladır insanı kendi serüvenine inandıran; yoluna devam etmesini sağlayan. Kendini, kendisine ve başkalarına kanıtlamanın bu ilk işaretlerini zamanla diğerleri izler.
Yolunuzun bir yerinde dönüp geriye bakmanın bu anlamda yararı vardır.
Gençlik dönemi ürünlerini yeniden yayımlamak genellikle zor bir iştir. Bir yazarın, onca yıl sonra dilinin, üslubunun, düşüncelerinin yeterince olgunlaşmamış dönemlerinin ürünleriyle okur karşısına çıkması cesaret ister. Benimse buradaki amacım, deneme yazarlığımın çeşitli evrelerine özgü örnekleriyle, yazı maceramın bir süreç olarak değerlendirilmesine katkıda bulunmaya çalışmak. Bu yüzden kitaptaki kimi yazılar günümüz okurlarına naif gelebileceği gibi, bazılarına da günümüzde varlığını ısrarla sürdüren çeşitli sorunlara ta o zamanlar kafa yorarak dillendirme gereksinimi duymuş olmam ya da dönemi için erken sayılabilecek yaklaşımlarım, dikkatlerim, değer ölçülerim ilginç gelebilir. Geçmiş yazılarıma şimdi buradan baktığımda ahlaki ve felsefi tutarlılığın her zaman temel değerlerimden biri olduğunu; hemen her şeyin sadece siyasetle açıklandığı yıllarda psikolojik ve sosyolojik dinamiklere gereken önemi verdiğimi ve “Türkiye meselelerini” her zaman “dert edindiğimi” görüyorum.
Bir yazarın geçmiş yazılarını onca yıl sonra bir araya toplama çabasında acemilik, çıraklık yıllarından başlayarak katettiği yollara ışık tutmak, geçmiş verimlerini ve emeklerini hatırlatmak; başlangıcından itibaren hangi konulara, temalara, olgulara ilgi duyduğunu, neleri kendine “mesele” edindiğini, yazı serüvenindeki uğrakları, yönelimleri, kısacası gelişim çizgisini belgelemek; özellikle de önem verdiği ilk dönem yazılarını kendisi hayattayken usûlünce gözden geçirip derlemek isteği yatar. Bu soy kitaplar, yazarın zamanla hem belirginleşen hem solgunlaşan portresinde geçmişe uzanan çizgilerin izini sürmek isteyen okura bu olanağı tanır.
Özellikle genç kuşak okurların çoğu, yaşayan bir yazarı, kendi okumaya başladığı zamanın yaşıtı sanır ve onu yalnızca günün getirdikleriyle tartar. Çoğu kez kendinden önce söylenmiş sözlerin farkında değildir. Bu tür yazıların yer aldığı kitaplarsa, genç kuşağa kendi içinde yaşamadıkları zamanın hafızasını kazandırmayı amaçlar; yazarın yazı hayatına daha geniş bir perspektiften, belli bir tarih duygusuyla bakmalarını sağlamaya çalışır.
Diğer deneme kitaplarıma kıyasla Tuğla’nın okur genelinden çok, Murathan Mungan meraklılarının ilgisini çekecek, özel olarak o kesime seslenmeyi amaçlayan bir kitap olduğunu söyleyebilirim. İnanıyorum ki bir çeşit arşiv özelliğine sahip bu tarz kitaplar, ayrıca eleştirmenler, araştırmacılar, edebiyat tarihçileri için de belge niteliği taşır. Özellikle Türkiye solunun o günlerdeki gündemi için erken sayılabilecek cinsel politika, kadın sorunları, eşcinsellik, çevre duyarlığı, tarihsel ve kültürel mirasın korunması, her türden ötekileştirme politikası gibi konularda söz alma çabalarımı belgeleyen bazı yazılar, fikri ağırlıklarından çok, bu nitelikleri nedeniyle kitaba alındılar.
Geçmişe bu yazılar aracılığıyla baktığımda, 80’lerde dilimin “denemeci olarak” henüz olgunlaşmamış olduğunu görüyorum. Oysa aynı yıllarda şair olarak dilimi bulmuş olduğum kanısındayım. 23 yaşında yazdığım bir şiirle 23 yaşında yazdığım bir yazı karşılaştırıldığında, bu fark rahatlıkla görülebilir. Demek deneme’ nin yazı’sında yolum daha uzunmuş, diyorum şimdi baktığımda. Buraya aldığım ilk yazımı 21 yaşımdayken yazmışım. Bugünün değil, o zamanın Türkiyesi’nin, o günlerin koşullarının 21 yaşını hayal etmeyi size bırakıyorum.
Bundan önce yayımlamış olduğum deneme kitaplarında olduğu gibi, bu kitapta da yeniden yayımlanan yazılar üzerinde köklü değişikliklere gitmedim. Yazıların kompozisyonuna dokunmadan, zihin ve cümle akışını bozmadan gerekli gördüğüm bazı yerlerde ufak tefek düzeltmelerle yetindim; acemilik kılçıklarını belli ölçüde ayıklayıp günümüz okuru için daha okunur kılmaya çalıştım. Anlam bulanıklığına yol açan ya da ifade zorlukları taşıyan kimi yerleri içeriği aynen koruyarak berraklaştırdım. Bazı sözcükleri, fiilleri eşanlamlılarıyla değiştirdim. O yıllarda fazla kullanmış olduğumu gördüğüm virgüllerle, “dahi” anlamına gelen “de” ve “da” ları seyrelttim. Bugün bana bir şey söylemeyen, hatta bazen benim de anlamadığım bazı fiyakalı cümleleri olduğu gibi çıkarttım. Gençliğe, özellikle de dönemin devrimci gençliğine özgü “bilgiç edayı”, okurun tahammülünü zorlamamak adına kimi zaman yumuşatma yoluna gittiysem de, tamamen ortadan kaldırmak istemedim. Böylelikle yazıların yazıldıkları günün havasını, atmosferini korumaya çalıştım. Aynı nedenle bir zamanlar söylediklerime “şimdiki zaman bilgisi ve bilinciyle” ekler yapmaya kalkışmadım; gene aynı biçimde bazı yazıların şimdi bana içli, dokunaklı gelen havasına ya da alaycı diline pek ilişmedim. Geçmişten devralınan bir “tevazu terbiyesi” olarak, düzyazı dilinde “ben” yerine “biz” denmesi gibi kullanımlara, gene dönem özelliğini korumak amacıyla dokunmadım. Öte yandan, o yıllarda siyasi yazılarda birinci tekil şahıs kullanmanın, özellikle “sol çevrelerde” bireycilik belirtisi olarak görülüp eleştirildiğini de hatırlatmak isterim.
Yazıların yayımlandıkları ilk kaynaklar belirtildiğine göre, meraklıları sözünü ettiğim değişiklikler konusunda kendileri de bir karşılaştırma yapabilirler.
Tuğla’yı, her biri kendi içinde bir bağlam oluşturan bölümler olarak tasarladım. Her bölümün iç kapağına bilmeyenler için zamanı güncelleyen, bilenler içinse bilgi tazelemeyi amaçlayan açıklama niteliğinde birer kısa yazı yazdım. Bu tür kitapların kaçınılmazıdır: Bazı okurlar, yazıları “roman okuma düzeni” içinde baştan sona sayfa sırasıyla okumayı yeğlerken, kimileri de ilgilerini çeken başlık ve konulara göre atlaya atlaya katetmek isterler. Kitabı çatarken kabaca sınıflandırdığım bu iki tür okuru da gözetmeye çalıştım. İlk öbekteki okurlar için izleme kolaylığı sağlayacak bir süreklilik ve bütünlük kurmaya özen gösterdim; diğerleri içinse ilgilenmediği konulardaki yazıları kolay atlamaları için kitabı bölümlere ayırdım.
Tuğla’da yer alan yazıların çoğunu yazdığım sıralarda, bunların zaman içinde birikip, benzerleriyle öbeklenerek farklı kitaplara doğru yol almalarını amaçladığımı hatırlıyorum. Günü gelince “Satırarası Notları”, “Çakım Alevi”, “Kulaklık”, “Edebiyat Mutfağı” gibi adlar altında toplayacaktım güya. Olmadı. Bazı şeyler olmaz. Hele benim gibi bir ömre sığmayacak kadar çok sayıda tasarıya, hayale, hülyaya ve hakikate kapılmışsanız, hiç olmaz. Gün gelir zamanında gezindiğiniz sulara attığınız ağları orasından burasından geri toplamaya başlarsınız. Çünkü eski hülyaların varlığı yetmiyormuş gibi, yeni hayaller ve hakikatler eklenmiştir dünyanıza, yazı’nıza.
Yazı serüvenimi izleyenlerin kolaylıkla tahmin edebileceği gibi, ilgi alanlarının sınırını pek geniş tutmuş benim gibi “meraklı ve iştahlı” biri için geçmişi toparlamak kolay iş değildir. Bu konuda Murathan’95’ten sonra belki de en yoğun emek harcadığım kitaplardan biri oldu Tuğla.
Geçmişe yolculuk herkesi yorar.
Öte yandan önüne, yolun kalanına yenilenmiş gözlerle bakmasını sağlar insanın.
Kendi fırınının ağzında terlediğin onca zaman; emeği, verimi cömert kullanılmış onca yıl, bir bakarsın duvarında yalnızca bir tuğla…
Ekim 2011-Temmuz 2012
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıTuğla
- Sayfa Sayısı276
- YazarMurathan Mungan
- ISBN9789753429016
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviMetis Yayınları / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Rehin Alınmış Bir Batı ~ Milan Kundera
Rehin Alınmış Bir Batı
Milan Kundera
Yakın dönem Avrupa tarihine ayna tutan Rehin Alınmış Bir Batı, genç Milan Kundera’nın 1967’de Prag Baharı’nın ortasında, Çek yazarlar Birliği’ne verdiği “Edebiyat ve Küçük Uluslar”...
- Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi ~ Cezmi Ersöz
Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi
Cezmi Ersöz
İşte o zaman, sevgili diye, hayat diye baktığınız her boşluğu, artık sadece sizin o yaralı benliğiniz doldurur. Nereye, hangi kalabalık şehre gitseniz, peşinizden o...
- Belleğin Kuytularından ~ Hilmi Yavuz
Belleğin Kuytularından
Hilmi Yavuz
Belleğin Kuytularından ile gerçekten zor, ama o ölçüde de talihsiz bir işe giriştiğimin ta başından beri farkındayım. Bu portrelerin arasında dost olduklarım da, olmadıklarım...