Gray Man’in İlk Görevinin Üzerinden Yıllar Geçmiştir Ama New York Tımes’ın En Çok Satan 1 Numaralı Serisinin Bu Son Kitabında Sorunlar Daha Yeni Başlıyor…Court Gentry, Gray Man Olmadan Önce Sierra Altı Kod Adıyla Bir Cıa Saha Birimi Ekibinin En Genç Üyesidir.
İlk Görevlerinde Korkunç Bir Bedel Karşılığında Bir Terörist Liderini Ortadan Kaldırırlar. Aradan Yıllar Geçer Ve Gray Man Basit Bir Görevdeyken Bir Hayalet Görür: On İki Yıl Önce Öldüğünü Düşündükleri Bu Adam Kanlı Canlı Karşısındadır Ve Yeni Saldırılar Peşindedir.Cezayir’de Türk Büyükelçiliği’nde Başlayan Kovalamaca, Hindistan’ın El Kalabalık Şehri Mumbai’ye Kadar Devam Eder. Gray Man Yeniden Sierra Altı Olmuştur Ve Yarım Kalan İşini Bitirmek Ve On İki Yıl Sonra Da Olsa İntikamını Almak İçin Yine İmkânsız İşlere Girişecektir.
*
BİR
On iki yıl önce…
Zack Hightower ve Golf Sierra’nın diğer beş adamı, aslinda oyunun başlaması için kenarda bekleyen gösterinin asıl yıldızları olmalarına rağmen, sırf izlemeye gelmiş seyirciler gibi gözlerinin önünde olan bitenlere öylece bakıyorlardı.
Elli metre kadar ileride Lockheed C-130 Herkül’ün rampası yavaşça iniyordu. Kabinin içinden süzülen yumuşak bir güneş huzmesi gibi kızıl bir ışık asfaltı aydınlatıyor ve uçağın devasa dört turbo pervanesi de soğuk gecede homurdanarak dönmeye devam ediyordu.
Yer ekibi ise uçağın gelişine hazırlık yaparak telaşla sağa sola koşturuyordu.
Kabindeki ışık, asfaltta bekleyen Hightower ve adamlarına henüz ulaşmamıştı; ilgiyle ama pek de umursamadan karanlığın içinde durup bakıyorlardı sadece.
Altı adam da silahlıydı, ağır ekipman ve büyük paraşüt teçhizatı ile donanmışlardı ama üzerlerindeki onca ağırlığa rağmen sabırla dayanıyorlardı. Her bir adamın üzerindeki yirmi yedi kiloluk teçhizat onların gereksiz hareketlerden kaçınmalarına neden oluyor, bu yüzden yoğun gece başlamadan önce boş yere enerji harcamamayı daha doğu buluyorlardı.
Önlerindeki yer ekibi karanlıktaki ajanlara ne bakmış ne de onlarla konuşmuştu. Bu kaba bir davranış sayılırdı, bu yüzden altı adam da önlerindeki kocaman uçağın o parlak ışıklarına bakıp işaret beklerken, kendi düşünceleriyle de baş başa kalmışlardı.
Altı operasyon görevlisi de kasklarının üzerine sabitlenmiş gece görüş dürbünleri takıyordu. Ayrıca tüfekleri, tabancaları, fazladan cephaneleri ve bunların yanı sıra parça tesirli, sis ve termit el bombaları da vardı.
Birazdan aşırı soğuğa maruz kalacaklardı, bu sebeple üzerlerinde hiçbir işaret olmayan siyah Gore-Tex uçuş kıyafetlerinin altına merinos yününden yapılma kıyafetler giymişlerdi. Bu uçuş kıyafetleri, içlerinde yük taşıma yelekleri olan seramik kaplamalı bir nevi vücut zırhıydı.
Ayrıca her adamın iki paraşütü vardı; ana paraşüt sırttaydı ve diğeri ise önde, aşağı kısımda, tam göbeğin etrafını sarıyordu. Yüzlerine oksijen maskeleri ve bedenlerine de sımsıkı sarılmış iki küçük oksijen tüpü takmışlardı.
Adamlar yerde olmalarına rağmen hâlâ maskelerinden oksijen solumaya devam ediyorlardı. Bu akşamki görev yüksek bir irtifadan atlama görevi (High Attitude Airdrop Mission/HAAM) olacaktı Herkül’den yaklaşık sekiz bin beş yüz metre yüksekten bir atlamaydı ve şu anki oksijen solumaları, adamlar aşağı düşerken hava basıncındaki ani değişimden kaynaklı nitrojen riskini ortadan kaldıracaktı.
Bu altılı ekip baştan ayağa donanımlı ve konuşkan bir gruptu ama bu küçük timin lideri Zack operasyondan önce sessiz olmalarını emretmişti. Asfalta gelir gelmez o gereksiz konuşmaların hepsi bir anda sona ermişti; hiçbiri birazdan olacaklara dair maskelerinin ardından ses dahi çıkarmamaya çalışıyordu.
Hepsi gecenin içinde duran kurşundan heykeller gibi sadece bekliyordu.
En sonunda uçağın kargo görevlisi rampadan inip grubun yanına geldi. Kimin sorumlu olduğunu görmek ister gibi bir an onlara baktı.
Kıyafet ve ekipman açısından diğerlerinden hiçbir farkı olmayan Zack Hightower bir adım öne çıktı.
“Efendim, ne zaman hazır olursanız binebilirsiniz” diye bağırdı kargo görevlisi.
Zack maskesinin içinden sakin bir sesle; “Bana ‘Efendim’ demene gerek yok. Sadece Bob de” dedi.
Kargo görevlisi kırklarında, şişman ama kaslı bir adamdı. Başını salladı çünkü ne olduğunu anlamıştı. “Sizin Özel Kuvvetler olduğunuzu sanmıştım.”
Bu tam anlamıyla bir soru değildi ve bu yüzden bir cevap alamadı. “Güzel. İşin aslı bu tür operasyonlar almıyoruz. Hava Ulusal Muhafızlarının aldığından da şüpheliyim.” Omuz silkti. “Yani bu birim için rutin bir görev. Bizim için yani. Sizin ne planladığınızı tahmin bile edemiyorum.”
Zack kargo görevlisine bakıp gözlerini hafifçe kıstı.
“Evet. Endişelenecek bir şey yok. Seninle ve çocuklarla ilgileneceğiz Bob. Adamların binip kemerlerini bağlar bağlamaz pilotlar bu otobüsü kaldırmaya hazır.”
“Önden buyur, başçavuş.”
Kendisine Bob diyen görevli diğer beş adama döndü. Maskesinin içinden “Amerikalı vergi mükellefleri bize sadece yarım uçuş aldı beyler. Hadi gidelim!”
Altı kişilik ekip, Nebraska’daki arkadaşlarına bir CIA ekibini taşıdığını anlatmak için sabırsızlanan kıdemli başçavuşun arkasından uçağa bindi.
Koyu gri Lockheed, Chapman Kampı’ndan ancak kırk beş dakika sonra kalkabilmişti ve motorları Afganistan’ın Pakistan’la sınırının hemen ortasındaki dağların üzerinde gecenin karanlığını yarıyordu şimdi.
Dört motorlu uçak altmış dört paraşütçü alma kapasitesine sahipti ama kırmızı ışıklı kabinin içinde yolcu olarak sadece CIA’den altı adam vardı. Hepsi de arka tarafta, rampaya yakın yerdeki ağdan yapılma sıraya oturmuşlardı.
Kargo görevlisi uçağın bölme perdesinin orada ayağa kalktı ve telsizle bir şeyler konuştuktan sonra yumruğunu havaya kaldırıp kabinin arkasında oturan takım liderinin dikkatini çekmek için iki parmağını gösterdi. Takım lideri ayağa kalktı ve kalkarken Heckler&Koch tüfeğinin kayışını çaprazlama göğsüne taktı.
Hightower bölme duvarındaki sabit demire eldivenli eliyle tutundu ve o Sefid Kuh sıradağlarının üzerindeki havanın çetin olacağını deneyimlerinden biliyor gibiydi. Diğer elini kaldırdı ve uçağın diğer ucundaki kargo görevlisinin yaptığı gibi o da iki parmağını gösterdi.
Yanında oturan beş adam kargo görevlisine dikkat etmemişti. Hightower’a da bakmamışlardı ama onun ne demek istediğini anlamışlardı.
Adamlar aynı anda bağırdı: “İki dakika!”
Beşi de ayağa kalktı; silahların, ekipmanların, atlama teçhizatlarının ve paraşütlerin ayarlarını yaptılar… CIA Özel Operasyonlar Saha Birimi Golf Sierra Görev Gücü’ne ait altı adam iki kez kayışlarını, ekipmanlarını, oksijen maskelerini, tüplerini ve son kez de Velcro cırt bantlarını kontrol ettiler. Bu onların rutini olmuştu artık; hiçbir şey şansa bırakılamazdı.
Ekibin çoğu bir yıldan fazladır birlikteydi ve dünyanın her yerinde yüksek tehdit içerebilecek her türlü saldırıya karşı küresel bir savaş veriyorlardı. Döner kanatlı, sabit kanatli, HALO (High Attitude Low Opening / Yüksek İrtifa Alçak Açılış) atlayışlı, zırhlı personel taşıyıcılı, Zodyak botlu operasyonlar yapmışlar hatta sahte pasaportlarla ulusal göçmenlik bürosuna dahi girmişlerdi. Oraya ne şekilde giderlerse gitsinler görevlerini yapmışlar ve her nerede olurlarsa olsunlar oradan çıkmayı da başarmışlardı.
Hem de takımın çoğu…
Hightower sağındaki en yakın adama baktı, adam o sırada kurşun geçirmez yeleğinin omuz kayışına bir savaşçı turnikesi atarak onu sağlamlaştırıyordu. Kendisi Golf Sierra Bir’di ve turnike yapan ise bu küçük ama amansız ekibin en yeni üyesi olan Golf Sierra Altı’ydi.
Sierra Altı, iki ay önce ekibe dâhil olmuştu; o sırada Pakistan’da iki helikopter saldırısı düzenlemiş, ikisinin de düşman teması olmayan boş tehditler olduğu ortaya çıkmıştı. Ayrıca Ankara’da yüksek derece tehdit içeren bir terör saldırısının göreceli olarak kolay bir şekilde halledilmesine yardım etmişti.
Sierra Altı acemi olduğu için en boktan işleri o yapıyordu, bu da işin bir parçasıydı ama çaylak verilen işlere hiç de itiraz etmezdi. Hightower, Sierra Altı’nın azminden memnundu, genç adamdan umutluydu ama Altı hâlâ bir LYA idi yani “Lanet Yeni Adam.”
Zack başını çevirdi ve siyah kaskının üzerindeki dürbünü indirdi, etrafındaki diğer CIA Gold Sierra Görev Gücü’nün beş adamı da onun yaptığını yaptı.
Kargo görevlisi yeniden işaret verdi ve Zack dört Pratt&Whitney motorunun gürültüsünün arasından bağırdı: “Rampa!”
Diğer beş adam da mesajın anlaşıldığını göstermek için hep birden aynı kelimeyi bağırdılar. Maskenin hortumunu soludukları tüpten çıkarıp sol kollarının altındaki yeni tüpe hemen bağladılar ve valfını açtılar, maskelerindeki paslanmaz çelikten tüpü oturdukları yerin arkasındaki ağın içine koydular. Sonra yeni tüpten temiz havayı içlerine çekmeye başladılar.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıThe Gray Man – Sierra Altı
- Sayfa Sayısı592
- YazarMark Greaney
- ISBN9786257522656
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviParola Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Prenses Jacgueline ~ Jecqueline Pascarl
Prenses Jacgueline
Jecqueline Pascarl
“Korkunç bir çığlık bu; kafamı dolduruyor. Beni panik dalgalarında boğuyor. Bu umut-suzluk öyle boğucu ki, soluk alamıyorum. Beni saran kolları hissediyorum ve bana söy-lenenleri...
- Şapkada Eriyen Bay Karp ~ Cary Fagan
Şapkada Eriyen Bay Karp
Cary Fagan
İster üstünde komik sözler yazan kahve fincanları, ister envaiçeşit farklı türde börtü böcek fosili, ne biriktirlerse biriktirsinler bütün koleksiyonerler biraz delidir. Topladıkları şeylerden kendilerine...
- Gir Kanıma ~ John Ajvide Lindqvist
Gir Kanıma
John Ajvide Lindqvist
Yer Blackeberg Size Hindistan cevizli kurabiyeleri, hatta belki de uyuşturucuları düşündürürdü. “Saygın bir hayat.” Metro istasyonu, banliyö hayatı. Muhtemelen aklınıza başka bir şey gelmez....