Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Tembellik Hakkı
Tembellik Hakkı

Tembellik Hakkı

Paul Lafargue

Paul Lafargue’ın Tembellik Hakkı adlı eseri 1883’te yayımlanmasının ardından Komünist Manifesto’dan sonra en çok dile çevrilen, en çok baskısı yapılan, en çok okunan, atıfta…

Paul Lafargue’ın Tembellik Hakkı adlı eseri 1883’te yayımlanmasının ardından Komünist Manifesto’dan sonra en çok dile çevrilen, en çok baskısı yapılan, en çok okunan, atıfta bulunulan, tartışılan başyapıtlardan biri oldu. Lenin Rusya’da 1905 Devrimi sürecinde çok sayıda baskı yapan Tembellik Hakkı’nı Ekim Devrimi üzerinde önemli etkiye sahip yapıtlardan biri olarak tanımlamıştı.19. yüzyılın sonlarında on yedi saate varan çalışma saatleri üzerine kapitalizmin insanı köleleştiren, mutsuzlaştıran ve yoksullaştıran düzenini keskin bir ironiyle eleştiren Lafargue Tembellik Hakkı’nda bir yandan da aşırı üretimin büyük savaşlara, sömürgeciliğe yol açacağını vurguluyor. Vahşi kapitalizmin yanı sıra çalışmaya övgüler yağdıran Marksist ideolojiyi de eleştiren Lafargue aylaklığı, tembelliği övmekten çok insanların yaşamaya vakit ayırması gerektiğini savunuyor.

İçindekiler

Önsöz ……………………………………………………………………. 11
I. Yıkıcı Bir Dogma …………………………………………………… 13
II. Çalışmanın Kutsanması …………………………………………. 17
IIII. Aşırı Üretimin Sonuçları ……………………………………… 28
IV. Yeni Havaya Yeni Türkü ……………………………………….. 41
V. Ek ……………………………………………………………………… 47
Lenin’in Paul ve Laura Lafargue’ın Cenazesinde
Yaptığı Konuşma / 3 Aralık 1911 …………………………… 52

TEMBELLİK HAKKI1
ÖNSÖZ

Bay Thiers, 1849 yılındaki İlköğretim Komisyonu’nda şöyle diyordu: “Ruhban sınıfını son derece etkin kılmak istiyorum çünkü ‘keyfine bak’ diyen şu diğer felsefenin aksine, insana bu dünyada acı çekmek üzere bulunduğunu öğreten o doğru felsefenin yaygınlaştırılması için din adamlarına güveniyorum.” Bay Thiers burjuva sınıfının ahlakını böylece özetlerken adeta onun azılı bencilliğini ve dar görüşlülüğünü de cisimleştiriyordu.

Burjuvazi, ruhban sınıfının da desteklediği soyluluğa karşı savaşırken özgür düşüncenin ve tanrıtanımazlığın bayrağını sallıyordu ancak zafere erişince tavrını, söylemini değiştirdi ve artık günümüzde ekonomik ve siyasal hâkimiyetini dinle berkitiyor. 15. ve 16. yüzyıllarda burjuvazi eski pagan geleneğine dört elle sarılmış, Hıristiyanlık tarafından baskılanan tensel hazları ve tutkuları yüceltmişti. Günümüzdeyse zevkusefa içinde, tıka basa doymuş olduğundan kendi öz düşünürlerini, Rabelais’leri, Diderot’ları yadsıyor ve ücretlilere kanaatkârlığı vaaz ediyor. Hıristiyan ahlakın sefil bir taklidi olan kapitalist ahlak, işçinin tenselliğini lanetliyor. Üreteni en asgari ihtiyaçlara indirgemeyi, keyiflerinden ve tutkularından arındırmayı ve acımasızca, dur durak bilmeden çalışan bir makine işlevine mahkûm etmeyi hedefliyor. Devrimci sosyalistlerin, bir zamanlar burjuvazinin düşünürlerinin ve yergi yazarlarının vermiş olduğu savaşıma yeniden girişmesi gerekiyor; kapitalizmin ahlakına ve sosyal kuramlarına cepheden savaş açmaları, eyleme geçmeye çağırılan sınıfın zihinlerine egemen sınıf tarafından saçılmış önyargıları söküp atmaları; artık yeryüzünün işçinin gözyaşlarıyla sulanmayacağını, “mümkünse barışçıl yollardan, olmazsa şiddete başvurarak” kuracağımız, geleceğin komünist toplumunda insanların tutkularında tamamen özgür olacağını çünkü tüm bu tutkuların “doğası itibarıyla iyi olduğunu, sadece kötüye kullanılmalarından ve aşırıya vardırılmalarından kaçınmamız gerektiği”ni1 ve böylesi durumlardan kaçınmanın da ancak karşılıklı dengelemeyle, canlı bir varlık olarak insanın uyumlu gelişimiyle mümkün olacağını zira Dr. Beddoe’nin dediği gibi, “bir ırkın ancak fiziksel gelişiminin en üst noktasına vardığında enerjisinin ve ahlaki dirayetinin de doruğuna ulaştığını” tüm bu ikiyüzlü ahlakçıların yüzlerine haykırmaları gerekiyor. Nitekim büyük doğabilimci Charles Darwin2 de bu görüşteydi. Birkaç ilave notla birlikte yeniden gözden geçirerek yayına hazırladığım “Çalışma Hakkının Çürütülmesi”, haftalık L’Égalité dergisinin 1880 yılındaki ikinci dizisinde yayımlanmıştı.

Paul Larafargue
Sainte-Pélagie Hapishanesi, 1883

I
YIKICI BİR DOGMA 

“Tembellik edelim her işte,
içmek, sevmek
ve miskinlik dışında.”
Lessing

Kapitalist uygarlığın egemen olduğu ulusların işçi sınıfları garip bir çılgınlığın perçesine düşmüş. Bu çılgınlık, talihsiz insanlığa iki yüzyıldır eziyet eden bireysel ve toplumsal sefaleti de peşinde sürüklüyor. Çalışma aşkıdır bu çılgınlık, bireyin soyu sopuyla birlikte canının çıkarılmasına dek varan, ölesiye çalışmak tutkusudur. Din adamları, iktisatçılar, ahlakçılar ise bu akıl tutulmasına tepki göstermek yerine çalışmayı kutsallaştırmışlardır. İnsan olarak gözleri kör, sınırları belli olduğu halde Tanrı’dan da bilge olmaya yeltenmişler, kendi zayıf ve naçiz hallerine bakmadan Tanrı’nın lanetlediğini onlar ıslah etmeye kalkmışlardır. Ben ne Hıristiyan ne iktisatçı nede ahlakçı olarak onların yargılarını kendi tanrılarının yargısına, onların dinî, iktisadi ve özgür düşünceden yana ahlaklarıyla verdikleri vaazları da kapitalist toplumda çalışmanın dehşet verici sonuçlarına havale ediyorum. Kapitalist toplumda çalışma, her türlü zihinsel yozlaşmanın ve her türlü bedensel bozulmanın sebebidir. Rothschild’in ekürisinde, iki ayaklı bir kâhya tarafından beslenen safkan ile Normandiya çiftliklerinde toprağı süren, gübre yüklü arabaları çeken, hasadı ambara taşıyan ağır yük hayvanını karşılaştırın hele. Ticaret misyonerleri ile din tacirlerinin henüz Hıristiyanlıkla, frengiyle ve çalışma dogmasıyla yozlaştıramadığı o asil vahşiye bakın bir, bir de makinelerin hizmetkârı konumundaki bizimkilere.

Bizim uygarlaşmış Avrupa’mızda insanın doğal güzelliğinden bir eser bulmak istersek onu henüz ekonomik önyargıların içlerinden çalışma nefretini söküp atmadığı uluslarda aramamız gerekir. Ne yazık ki yozlaşmakta olan İspanya halen bizim hapishanelerimizden ve kışlalarımızdan da az sayıda fabrikaya sahip olmakla övünebilir. Ama sanatçı, o kestaneler gibi esmer, çelik gibi dimdik ve esnek, gözüpek Endülüslünün karşısında hayranlıktan mest olur. Ve delik deşik pançosuna muhteşem bir edayla sarınmış dilencinin Osuna düklerine amigo diye seslenişini duymak insanın yüreğini ürpertir. Henüz içindeki ilkel hayvanın güdükleşmediği İspanyol için çalışmak, köleliklerin en beteridir1 . Helenler de görkemli devirlerinde çalışmayı ancak hor görürdü, çalışabilecek olanlar yalnızca kölelerdi, özgür insan ise sadece bedensel etkinliklerden ve zihinsel oyunlardan anlardı. Bu, aynı zamanda insanların Aristoteles’in, Phidias’ın, Aristophanes’in parçası olduğu bir toplum içinde devindiği, o toplumun havasını soluduğu bir çağdı; Maraton’da bir avuç cesur yüreğin, çok geçmeden Büyük İskender’in fethedeceği Asyalı güruhları ezip geçtiği bir çağdı. Antikçağ düşünürleri özgür insanı alçaltan çalışmanın hor görülmesini öğütler, ozanlar Tanrı’nın bir lütfu olan tembelliğe övgüler düzerlerdi:

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Edebiyat
  • Kitap AdıTembellik Hakkı
  • Sayfa Sayısı56
  • YazarPaul Lafargue
  • ISBN9789750747847
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur