Elma Yayınevi’nin yeni kitabı “Taştan Çıkan Ekmek”, dünyada organik tarım üzerine yazılmış ilk kitaptır. İngilizce ve Almanca adıyla “Bread From Stones, Brot aus Steinen” 1893 yılında, tam 130 yıl önce basılmıştır. Kitabın yazarı Alman bilim insanı, tarımsal kimyacı ve tıp hekimi Dr. Julius Hensel, dünyada organik ve biyolojik tarım hareketinin tartışmasız kurucu önderidir. Julius Hensel, 1880’lerden öldüğü yıl olan 1903 yılına kadar toprak, bitki, hayvan ve insan beslenmesi ve yaşam kavramının kendisi üzerine yerleşik kuralları kökünden sarsan, büyük düşünceler ileri sürmüş ve bu düşünceleri tarlalarda, çiftliklerde ve insanlar üzerinde bizzat gerçekleştirdiği uygulamalarla, deneylerle ve kendi ürettiği ürünlerle kanıtlamıştır. Dünyada kimyasal gübre ve ilaçlama olmaksızın, tümüyle doğal, topraksal malzemelerden, yani ilkel kayalardan öğütülerek elde edilmiş mineral kaya tozu gübrelerle biyolojik-organik tarım yapılabileceğini savunan ve bunu teoride, laboratuvarda ve tarlada kanıtlayan ilk kişi Julius Hensel’dir. Bu açıdan Julius Hensel, Olympos Dağı’ndan bilgi ateşini çalıp insanlığa getiren çağdaş bir Prometheus’tur.
İçindekiler
Çevirmenin Önsözü | 9
Giriş | 20
Dr. Raymond Bernard’ın Yazısı | 20
Amerikalı Yayıncının Önsözü
(1894 İngilizce İlk Baskı) | 36
Julius Hensel’in Önsözü
Kaya Tozu ile Gübrelemek
Neyi Başaracaktır? | 39
Tarımın Çöküşünün Nedeni | 41
Sağlıklı ve Sağlıksız Ürün | 59
Peki, Bu Ahır Gübresiyle Ne Yapacağız? | 80
Kaya Tozuyla Gübrelemek Kârlı Olur mu? | 91
Kimyacılar İçin Bir Bölüm
Beslenmemizin Temeli Olan Bitkilerin
Yetişmelerindeki Kimyasal Süreçler | 102
Bir Tütün Gübresi Olarak Öğütülmüş Kaya Tozu | 114
Bir Gübre Olarak Öğütülmüş Kaya Tozu
Hensel’in Destekçilerinin Makale
ve Raporları | 118
Kaya Tozu Gübresi
Pioneer/Öncü Dergisi, 22 Temmuz 1892 | 131
Diğer Kaynaklardan Katkılar
Kaya Tozu | 141
Kaya Gübrelemesi | 146
Bay Schmit’e Mektup | 148
Leinde’de Öğretmen Bay Utermohlen’den
Mektup | 150
Dr. F. Schaper’in Yazısı | 154
Kaya Tozu Gübresi Hakkında | 158
Ağır Baskı Altındaki Çiftçilere Ne Tür Bir
Yardım Yapılabilir? | 160
“Rheinischer Courier” Wiesbaden, 6 Haziran
1893 | 162
“Rheinischer Courier” 29 Haziran 1893 | 163
“Neues Mannheimer Volksblatt”
19 Temmuz 1893 | 164
Demir Cürufu | 165
“Neues Mannheimer Volksblatt”
3 Ağustos 1893 | 167
“Wiesbadener General Anzeiger”
8 Temmuz 1893 | 169
Çiftçilerin ve Tarım Dostlarının Toplantısı 25
Haziran 1893 | 171
Bu Kitaptan Ne Anladım?
Çevirmenin Kişisel Görüşleri | 175
Çevirmen Hakkında | 181
Kitabın Çevrilme Öyküsü ve Teşekkürler | 184
Önerebileceğim Kitaplar | 186
Çevirmenin Önsözü
Elinizdeki kitap “Taştan Çıkan Ekmek”, dünyada organik tarım üzerine yazılmış ilk kitaptır. İngilizce ve Almanca adıyla “Bread From Stones, Brot aus Steinen” 1893 yılında, tam 130 yıl önce basılmıştır. Kitabın yazarı Alman bilim insanı, tarımsal kimyacı ve tıp hekimi Dr. Julius Hensel, dünyada organik ve biyolojik tarım hareketinin tartışmasız kurucu önderidir. Julius Hensel, 1880’lerden öldüğü yıl olan 1903 yılına kadar toprak, bitki, hayvan ve insan beslenmesi ve yaşam kavramının kendisi üzerine yerleşik kuralları kökünden sarsan, büyük düşünceler ileri sürmüş ve bu düşünceleri tarlalarda, çiftliklerde ve insanlar üzerinde bizzat gerçekleştirdiği uygulamalarla, deneylerle ve kendi ürettiği ürünlerle kanıtlamıştır. Julius Hensel’in, Taştan Çıkan Ekmek, Bread From Stones, Brot aus Steinen;Fizyolojik Ekmek/Bedenin Ekmeği, Physiological Bread; Büyük Bedenin Yaşamı ya da Hastalıklarımız ve Çareleri, Macrobiotic or Our Diseases and Our Remedies; Yaşam, The Life, Das Leben adlı dört eseri vardır. Bu kitaplar,130 yıl önce yazıldıkları çağda ve günümüzde, özellikle günümüzde, tarım, beslenme, tıp bilimi ve yaşam üzerine yepyeni bakış açıları kazandıran, birbirinden değerli, özgün eserlerdir. Bu kitap, “Taştan Çıkan Ekmek, Bread From Stones” adlı küçük kitabın çevirisidir. Yurtdışında Julius Hensel’in adının anılmadığı hemen hiçbir organik tarım eseri yoktur. Yurdumuzda ise maalesef çeşitli nedenlerle şimdiye kadar hiç tanınmamış, tanıtılmamıştır; yurdumuzda çok iyimser bir tahminle yabancı dil bilen, meraklı ve biraz tahtası eksik, kitap kurdu küçük bir topluluk tarafından bilinen bir kişidir. Dünyada kimyasal gübre ve ilaçlama olmaksızın, tümüyle doğal, topraksal malzemelerden, yani ilkel kayalardan öğütülerek elde edilmiş mineral kaya tozu gübrelerle biyolojik-organik tarım yapılabileceğini savunan ve bunu teoride, laboratuvarda ve tarlada kanıtlayan ilk kişi Julius Hensel’dir. Bu açıdan Julius Hensel, Olympos Dağı’ndan bilgi ateşini çalıp insanlığa getiren çağdaş bir Prometheus’tur. Kendisini burada hürmetle anıyorum, hatırasının önünde derin saygıyla eğiliyorum. Yurdumuzda biyolojik-organik tarım kavramının geniş kitlelerce bilinir ve konuşulur hale gelmesi, şunun şurasında 30-40 yıl öncesine dayanır; hatta diyebiliriz ki ancak internetin yaygınlaşmasıyla 90’lı yıllardan itibaren insanlarımız biyolojik-organik tarım denilen bir şeyden haberdar oldular. Peki, bizde neden böylesi değerli bilim insanları ve onların eserleri az biliniyor? Kanımca bunun birkaç nedeni var:
1. Önyargı: “Bilimsel yayın Türkiye’de satmaz. Genel okur kitlesi bilimsel yayınlardan sıkılır, en fazla birkaç sayfa okur, sonra kitabı bir köşeye atar. Kimseye de ‘Bu kitabı al oku’ diye öneride bulunmaz” önyargısının şimdiye dek yayınevlerince yaygın olarak benimsenmesi. Oysa son yıllarda yine internet sayesinde, bilimsel yayınları ilgiyle takip eden çok ciddi bir okur kitlesi oluşmuştur; bu potansiyeli görüp, basmaya karar verdiği popüler bilim kitaplarıyla okurların ilgisine yanıt vermeye çalışan yayınevimize gerçekten teşekkür ederim.
2. Türkiyemizde, siyasal yelpazenin tüm kanatlarında ve yayın dünyasını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyen sermaye gruplarında, bilerek ya da bilmeyerek, planlı ya da plansızca, açık ya da üstü örtülü bir şekilde, korkunç bir “bilgisiz bıraktırılmışlık” vardır. En büyük sermaye çevrelerinden tutun, onların tam karşısında olan en büyük toplumcu paylaşımcı yaşam tarzını savunan gruplarda bile aynı durum söz konusudur. Bunu, bazı Sovyet toprak bilimcilerinin kitaplarını Türkçeye kazandırmaya çalışırken bizzat görmekteyim. Örneğin, bir bilim insanı üzerine Türkiyemizde ne tür yorumlar yapılmış diye internette bir araştırma yapayım dedim, bir de ne göreyim! Pek çok Rus bilim insanı üzerine Türk internet dünyasında onu eleştiren, destekleyen ya da ona karşı çıkan tek bir yorum, tek bir düşünce yok, olumlu ya da olumsuz tek bir cümle yok. Bu, çok acı bir durum! Bunu sağcısıyla solcusuyla bizim üzerimize çöreklenmiş “merak yoksunluğu sendromu”na ve “araştırmacı ruhtan yoksunluğa” bağlıyorum. Ne mutlu ki son yıllarda, ülkemizin zorlu koşullarına rağmen üzerimize serpilmiş bu ölü toprağının, az da olsa yavaş yavaş kalktığını görebiliyorum. Bu, gelecek için umut verici bir durum.
Sovyet bilim dünyasından laf açılmışken, Sovyet Bilimler Akademisini kuran bu insanlar, Nobel Ödülü’nü elinin tersiyle geri çevirebilecek kadar saf kristalize, toplumcu ve paylaşımcı ruha sahip ve dünya toprak bilimini/pedolojiyi, genetik bilimini, toprak mikrobiyolojisini ve daha pek çok bilim disiplinini bizzat kuran karakterlerdir. Öncüsü oldukları bilimin temel kurallarını araştırıp ortaya koyan, bulgularını ve bilgilerini en ince ayrıntısına kadar paylaşmaktan, insanlığın hizmetine sunmaktan derin haz duyan kişilerdir bunlar. Bugün Rusya Federasyonu ve Ukrayna, dünyanın en büyük tahıl üreticisi oluşlarını, o mütevazı Sovyet toprak bilimcilerin, 20. yüzyılda toprak bilimine ve dünya tarımına sağladıkları dev katkılara borçludurlar. Rusya Federasyonu ve Ukrayna, daha uzun yıllar tahıl üretimi alanında Sovyet toprak bilimcilerinin mirasını yiyeceğe benziyor. Ama bizde tık yok, uykumuz çok derin.
Öte yandan Batı’da, başta Almanya ve onu takip eden İngiltere ve ABD olmak üzere, tarım alanında kimyasal gübre tekellerinin deli saçması ürünlerine karşı çıkan, pek çoğu uzun yıllar önce vefat etmiş, bir kısmı hâlâ hayatta olan, çok ama çok değerli bilim insanları ve serbest girişimciler var. Batı’daki organik toprak bilimcileri ve girişimcileri bir yönden ayrıca takdir etmek gerekir diye düşünürüm. Şöyle ki, Sovyetler Birliği’nde devlet kimyasal gübre üretiyordu ama biyolojik-organik tarıma yönelik, toprak mikroorganizmaları ve bunlardan elde edilen saf biyolojik gübreler, tohum ıslahı, dev miktarlardaki Sovyet endüstriyel atıklarının ve küllerinin önce ağır metallerden ve diğer zehirli maddelerden arındırılıp, kalan atıkların biyolojik ve mineral kolloidler, yani orman humusları ve çok ince taneli, mm’nin onda birinden daha küçük toprak parçacıkları ile linyit kömürü ocağının atık pasa maddeleri olan gidya veya leonardit ile torf/ kurumuş bataklık toprağı ile öğütülmüş kireç kayası, jips/alçıtaşı ve göllerden elde edilmiş yosunlarla uygun oranlarda karıştırılıp, toprak mikroorganizmalarının sindirim sisteminden geçirilip, metabolize edilerek, protoplazma/ sitoplazma haline getirilip, kolajen/jel ve sıvılaştırılmış formda tarımda kullanılması üzerine yapılan tüm toprak mikrobiyolojisi çalışmalarına, Sovyet Devleti neredeyse sınırsız kaynak ayırıyordu. Çünkü o zamanlar orada paraya ihtiyaç yoktu, daha doğrusu para diye bir şey neredeyse yoktu, her şey kamu kurumları arasındaki yazışmalarla hallediliyordu.
Tarım Bakanlığı’ndan ve Bilimler Akademisi’nden alınan iki resmi yazıyla, devasa miktarlarda topraksal, mineral, bitkisel ve hayvansal malzemeler öğütülüp, uygun oranlarda harmanlanıp, çok geniş sahalarda ya da fermantasyon tanklarında bekletilerek sıvı ya da katı gübre haline getirilip, çok çeşitli iklim ve toprak yapısına sahip uçsuz bucaksız Asya steplerindeki kolkhozvolkhoz/kolektif devlet üretme çiftliklerinde, eşzamanlı olarak milyonlarca hektar arazide uygulanabiliyordu. Batı’daki biyolojik-organik gübreciler ise tamamı dev kimyasal gübre ve ilaç kuruluşlarıyla kuşatılmış bir pazarda, deyim yerindeyse “gerilla atışı” yapmak zorundaydılar. Bu bakımdan Almanya, İngiltere, ABD ve diğer Batı ülkelerindeki biyolojik-organik bilim insanları ve biyolojik bir gübreyi ürün olarak üretip pazara sunmak isteyen girişimciler, ayrıca büyük takdiri hak etmişlerdir. Batı’daki ve Rusya’daki biyolojik-organik tarım çalışmalarını ve sahadaki uygulamaları tutkuyla takip edenlerin sayısı, bizim güzel Türkiyemizde pek azdır. Biz ise gübre araştırmalarında klasik, konvansiyonel yani kimyasal işlere sarılıp, önce kendimize bir “güvence” ararız; biyolojik-organik işleri “daha sonra bakılmak” üzere “hobi işi” olarak görürüz. Tersine işleyen örneklerin sayısı son yıllarda artmakla birlikte, istisnalar henüz yurdumuzda kural oluşturacak bir çoğunluğa ulaşmamıştır; şimdilik genel iklim “kimyasal, konvansiyonel gübre”den yanadır. Ama ilerisi için umut vardır.
3. Dünyaca tanınan biyolojik-organik tarım bilimcilerin yurdumuzda az tanınmasının ve onların ürettikleri gübrelere az itibar edilmesinin temel nedeni bence, ne biyolojik gübrelerin pahalılığı ne de başka bir şeydir. NPK(15 15 15), azot (N), fosfor (P), potasyum (K), DAP Di amonyum fosfat, üre (N) ve diğerleri… Türk çiftçisinin, önünde “Hazır ol!”a geçtiği “fetiş”lerdir. Hayatın pek çok alanında olduğu gibi tarımsal alanda da üstün verim almak için Türk çiftçisi mucizelere, mutlak, kesin, anında görüntülü, şipşak çözümlere inanmaktadır.
Kimyasal gübrelerin tılsımı burada saklıdır; en kötü toprağa bile basarsın NPK azot, fosfor, potasyum gübresini, birkaç ayda alırsın tonlarca “ürün görüntüsünde” bir madde. Ardından onu ofise veya tüccarın deposuna yıkıp paraya dönüştürdün mü, senden kralı yoktur. Ha! Ürün gibi görünen, iri daneli, parlak çekici şeylerin mineral içerikleri zayıfmış, besleyici değerleri düşükmüş, ürün aşırı azotlu (N) beslemeden dolayı kansere yol açıyormuş, hayvanlar onu yedi mi döl tutmama, kısırlık, meme tıkanıklığı, buzağı ölümlerine yol açıyormuş, toprağın yapısı bozuluyormuş, toprak inorganik hale geliyormuş, kim takar bunları! Türk çiftçisi fetiş kültürünü terk etmedikçe, bir genç kıza her gün şiir yazar gibi, mucize beklemeden, uzun vadeli, derin soluklu, nazik ve centilmence toprakla dans etmeyi öğreninceye kadar bu böyle devam edecektir. Değişecek ama kolay olmayacak ve uzun zaman alacak. Bu gerçeklikle yüzleşmeye hazır mısınız? Bu kitabın Almanca orijinal ilk baskısı, 1893 yılında Almanya’da yapılmıştır. İngilizce ilk baskısı, 1894 yılında ABD’de gerçekleştirilmiştir. İngilizce baskısı, kitabın yazarı Julius Hensel’in gözetim ve denetimi altında yapılmıştır; biz böyle çevirilere “eşdeğer çeviri” adını veriyoruz. Yakın zamanda ise, ABD’den Dr. Raymond Bernard tarafından genişçe bir önsöz yazılarak, Temmuz 2009’da da ABD’deki Toprak ve Sağlık Kütüphanesinde (Soil and Health Library) taraması yapılarak dijital ortama aktarılmış, böylelikle kamuya açık/public domain doküman haline gelmiştir.
Bu yeni dijital taramada, Dr. Raymond Bernard tarafından, Amerikalı ilk yayımcının 1894 yılındaki önsözü, yazar Dr. Julius Hensel’in orijinal baskıya dahil ettiği kutsal kitaplardan doğayla ilgili bazı metinler, satır aralarında tek bir cümle olarak Julius Hensel’in uygun oranlarda kükürt (S), demir (Fe), kireç (Ca) karışımıyla geliştirdiği bir hayvan besleme tekniğiyle iyileştirdiği hayvanlardan söz eden kısım, Hensel’in öğütülmüş kaya tozu gübresiyle gübrelenmiş tarlaları ve bahçeleri denetleyen teftiş kurulu üyelerinin isim listesi kitap metninden çıkarılmış, kitabın konularının sırası değiştirilmiş, önce o zamanın gazete ve dergilerindeki olumlu destekleyici mektuplar başa getirilmiş, kaya tozu gübrelemesinin teknik ve bilimsel yönünü açıklayan kısımlar ise sona alınmıştır.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Popüler Bilim
- Kitap AdıTaştan Çıkan Ekmek: Yeni-Akılcı Bir Toprak Gübreleme ve Fiziksel Islah Sistemi
- Sayfa Sayısı192
- YazarJulius Hensel
- ISBN9786257112956
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviElma Yayınevi / 2024