Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Tarihçinin Eleği
Tarihçinin Eleği

Tarihçinin Eleği

Cemil Koçak

Yakın tarih denince ismi ilk akla gelen önemli tarihçilerden Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Cemil Koçak, Timaş Yayınları’ndan çıkan ikinci kitabıyla yine tarih üzerine önemli…

Yakın tarih denince ismi ilk akla gelen önemli tarihçilerden Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Cemil Koçak, Timaş Yayınları’ndan çıkan ikinci kitabıyla yine tarih üzerine önemli konularda nokta atışı yapıyor…

Okurların titiz araştırmacılığını yakından bildiği Cemik Koçak, Tarihçinin Eleği isimli bu kitabında tarihçilere ve tarihyazımına odaklanıyor. Kalemini bu sefer de İngilizcede review denilen, fakat tam bir Türkçe karşılığı olmayan, olsa da anlamını tam olarak yansıtamayan bir faaliyet türü üzerine oynatıyor. Türk tarihyazımında genellikle “kitap tanıtımı” olarak adlandırılan bu işlemin söz konusu tanımı doldurup dolduramadığı, kritik yazılarının bizde eksik kalan yönlerinin ne olduğu ve dahası bir “tarihçi” kimliğiyle araştırmacının kaynaklardan yola çıkarak Türk tarihinin ilmeklerini nasıl dokuması gerektiğini örnekler üzerinden göstermeye çalışıyor.

Geçmişin ayrıntılarda saklı olduğunu bir kez daha vurgulayan Cemil Koçak, yakın tarihimiz konuşulurken sıklıkla duyduğumuz birçok önemli isim ve haklarında yazılan eserler üzerinden “tarih” ve “tarihyazımı” konusundaki eleştirilerini okuyucularıyla paylaşıyor. Ses getirecek bu kitapta Latife Hanım’dan Talat Paşa’ya, Celal Bayar’dan CHP’ye, Millî Şef dönemi ve çok-partili sisteme geçiş sürecindeki sancılardan Soğuk Savaş dönemindeki Türk dış politikasına kadar pek çok önemli konu ve kişiler, Cemil Koçak’ın tarih eleğinde okuyucuları bekliyor.

İÇİNDEKİLER
SUNUŞ ………………………………………………………………………………… 9
“AMA ONUN ORADA OLMAMASI GEREKİYOR(DU)”:
BİR ÖRNEK OLAY TEMELİNDE TÂRİHTE YÖNTEM
SORUNU ÜZERİNE NOTLAR ………………………………………. 15
ESKİ BİLGİLERDEN YENİ YORUMLARA …………………………. 29
ZAFER KARS’IN KİTABI VESİLESİ İLE TÂRİH
ÇALIŞMALARINDA YÖNTEM ÜZERİNE …………………….. 33
1908 DEVRİMİ VE BİR KEZ DAHA YÖNTEM ÜZERİNE …. 41
LÂTİFE HANIM KRİTİĞİ ÜZERİNE BİR KRİTİK …………….. 51
BİR KRİTİĞİN KRİTİĞİ …………………………………………………… 57
TALÂT PAŞA’NIN EVRÂKI VE
MURAT BARDAKÇI ……………………………………………………… 65
RESMÎ TÂRİHİN TÂRİHİ …………………………………………………. 77
ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLMÜŞ CESUR BİR ÇALIŞMA …………. 85
BİR “TEZ”İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ …………………………………. 97
CELÂL BAYAR BİYOGRAFİSİ …………………………………………… 101
CHP ÜZERİNE YENİ BİR ARAŞTIRMA ………………………….. 107
MİLLÎ ŞEF DÖNEMİ ÜZERİNE BİR DOKTORA TEZİ
(YA DA BİR DOKTORA TEZİ NASIL
OLMAMALIDIR!) ……………………………………………………….. 127
ÇOK-PARTİLİ DÜZENE GEÇİŞTE DIŞ ETKENLERİN
ARAŞTIRILDIĞI BİR DOKTORA TEZİ ÜZERİNE ……… 143
BİR ELEŞTİRİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ ……………………… 151
MADAMLARIMIZIN VE MÖSYÖLERİMİZİN TÂRİHİ
ÜZERİNE KRİTİK BİR BAKIŞ …………………………………….. 157
DENGE OYUNU ………………………………………………………………. 161
TÜRK-ALMAN İLİŞKİLERİ (1933-1939) ÜZERİNE BAŞARILI
VE ÖRNEK ALINMASI GEREKEN ALMANCA BİR
DOKTORA TEZİ …………………………………………………………. 167
HATAY NEDEN SORUN OLDU?
NASIL SORUN OLMAKTAN ÇIKTI? ………………………….. 175
SOĞUK SAVAŞ YILLARINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI ……. 185
İNDEKS …………………………………………………………………………… 197

Bir süreden beri tek-parti döneminin önemli bir ögesi olduğunu düşündüğüm “Umûmî Müfettişlikler (1927-1952)” üzerinde çalışıyordum.2 Özellikle Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulduğum belgelerden geniş ölçüde yararlandım. Fakat bu yazıda, çalışmamda da sözünü ettiğim bir başka ilginç noktaya değinmekle yetineceğim. Araştırdığım târihlerde karşıma çıkmaması gereken bir kurumla karşılaştım. Yâni, “onun orada olmaması gerekiyor(du)!” Bu yazıda esas olarak bir târihçinin karşılaşabileceği bu yöntem sorunuyla ilgilenmek istiyorum. Ama işin başından başlayalım… Üçüncü Umûmî Müfettiş Tahsin Uzer, 14 Mayıs 1935 târihinde Başbakanlığa ulaşan bir telgrafında, Bayburt’taki halkevi binâsının yapımına değiniyor ve “Parti [CHP] ve halk yapı malzemesine yardım edecektir” diyerek Başbakanlık’tan yardım talep ediyordu. Aynı telgrafta, Gümüşhâne’deki okul sorununa ilişkin olarak da şunları yazmıştı:

“Bir otelin alt katında gayri müsâit şartlar içinde gördüğüm orta mektebin yapılması için Gümüşhâne Vilâyeti’nden Kültür Bakanlığı’na arz edildiğini anladım. Birkaç yıl önce başlanıp, uzaklığı dolayısıyla bırakılan ilk mektep binâsının orta mektep için çok müsâit olacağını ve bunun sekiz, onbin Lira ile bitirileceğini görerek, yanımdaki mimara hemen resminin ve keşfinin yapılmasını söyledim. Bu küçük tahsisat verilirse, koskoca bir orta mektep [binâsı] vücûda geleceğini sonsuz saygılarımla arz ederim.”

Bu telgrafta garip olan bir nokta var. Ama muhtemelen bu garipliği yakalamak için (eğer henüz yakalayamadıysanız) telgrafa bir kez daha göz atmanız gerekiyor. Çünkü bu târihte Kültür Bakanlığı bulunmuyordu! Telgrafta olmayan bir bakanlığa atıfta bulunulmaktadır.4 Bunu okuduğumda ilk aklıma gelen muhtemelen bir yanlışlık yapıldığıydı. Herhâlde bir kalem sürçmesi olsa gerekti. Muhtemelen kültür ile ilgili bir kuruluştan söz ediliyordu ve yanlışlıkla Kültür Bakanlığı diye yazılmıştı. Nihâyet Üçüncü Umûmî Müfettiş Tahsin Uzer’in olmayan bir bakanlığı resmî telgrafında zikretmesi olmayacak bir şeydi. Olsa olsa Maarif Vekâleti’nden söz ediliyor olabilirdi. Karşılaşmamam gereken bir “şey”le karşılaştığımda verdiğim ilk tepki, sanırım gâyet doğal olarak, “uymayan olgu”nun yanlışlığına hükmetmekti. Ben de öyle yaptım. Eğer yeni bir “uymayan olgu” ile karşılaşmasaydım, bunu “mesele” yapmak aklımın ucundan bile geçmezdi (gerçekten de geçmedi). Tâ ki ikinci “uymayan olgu” karşıma çıkana dek… Şimdi de bunu görelim… Üçüncü Umûmî Müfettiş Tahsin Uzer, Trabzon’dan 2 Mayıs 1936 târihinde Sıhhat ve İçtimâî Muavenet Vekili Refik Saydam’a yazdığı raporda, Erzurum’un hastahâne sorununa değiniyordu. Uzer, Erzurum Numûne Hastahânesi’ne yeni tahsisat sâyesinde yeni pavyonlar inşâ edileceği haberini aldığını, ancak yeni inşaatın hastahâneye zâten hâli hazırda yeterli olmayan bahçe içinde gerçekleşeceğini ve bunun da doğru olmayacağını bildiriyordu. Oysa, “Erzurum’da senelerden beri bir münâkaşa ve mücâdele mevzuu teşkil eden ve bir türlü bitirilemeyen büyük mekteple şimdiki Numûne Hastahânesi’nin tebdili ve mektebin hastahâne ve Numûne Hastahânesi’nin de mektep hâline sokulması münâsip” olacaktı. Sonuçta, mevcut tahsisatla okulun yapımının bitirilmesi ve bu binânın hastahâne şekline dönüştürülmesi daha uygundu. Hattâ hâli hazırda Millî Müdâfaa Vekâleti Müsteşarı ve 9. Kolordu eski Komutanı Korgeneral Abdurrahman Nâfiz Gürman da aynı görüşteydi. Eğer inşaat hâlindeki okul binâsı bir kış daha geçirirse, tâmir edilse dahi, bir daha binâdan yararlanmak imkânı kalmayacaktı. Oysa bu inşaat 500.000 TL’ye mâl olmuştu ve tahsisat olarak ayrılan 90.000 TL’nin buraya harcanması gerekirdi. Uzer, Refik Saydam ile Kültür Bakanı Saffet Arıkan’ın bu konuda bir anlaşmaya varmalarını diliyordu. Fakat Uzer, bu dileğini sâdece Saydam’a iletmekle kalmamış, aynı târihte, fakat bu kez doğrudan doğruya “General İsmet İnönü, Büyük Başbakan” sıfatı ile başbakana da duyurmayı tercih etmişti.

Bu raporda da gariplik devâm ediyor. Sanırım bu kez garipliği daha kolay yakalayabildiniz. Yeniden Kültür Bakanlığı’ndan söz edilmektedir. Hattâ bu kez sâdece Kültür Bakanlığı’na değil, Kültür Bakanı Saffet Arıkan’a da atıfta bulunuluyor. Artık bu noktada bir kalem sürçmesinden ya da “kültür” ile “maarif” sözcüklerinin oluşturabileceği bir çağrışımın ortaya çıkarabileceği bir yanlışlıktan söz etmek daha güçtür. Daha önce de değindiğim gibi, bu dönemde Kültür Bakanlığı bulunmuyordu. Saffet Arıkan ise Maarif Vekili idi. Bu göreve 16 Haziran 1935 târihinde atanmıştı. Bu “yanlış”lığın ikinci kez yapılıyor olması dikkat çekicidir. Anlaşılan maarif ile kültür birbirinin içine girmiş olmalıydı. Belki de gerçekten sâdece bir çağrışım söz konusuydu. Ama bu, bahsedilen durumu değiştirmemekte ve bir kez daha “uymayan olgu” ile karşı karşıya kalmaktayız. Buna bir anlam vermek gerçekten de güçtür. Yine de bu son derece dikkat çekici “uymayan olgu”yu geçiştirmek mümkündür. Uzer, belki de dikkatsiz bir idâreciydi. Metinlerini çalakalem ve özensizce hazırlıyordu. Yazdığı yazıları denetlemek gibi bir alışkanlığı yoktu. “Mesele”yi bu şekilde geçiştirmek mümkündür. Fakat karşımıza şimdi çıkacak olan “olgu”, sâdece şaşırtıcı değil, âdetâ inanılmazdır. Devâm edelim…

Şimdi târih olarak Tahsin Uzer’in bu iki yazısı arasına rastlayan bir başka resmî yazıdan daha söz edeceğim. Başbakanlık Müsteşarı Kemâl Gedeleç, 3 Aralık 1935 târihli bir yazısında, bir yasa tasarısı ile ilgili olarak, Üçüncü Umûmî Müfettişliğin de Dördüncü Umûmî Müfettişliğe tanınması öngörülen yetkileri talep etmesi karşısında, bakanlıklardan görüşlerini bildirmelerini istemişti. Bu talep üzerine, pek çok bakanlık konuya ilişkin görüşlerini Başbakanlığa bildirecektir. Şimdi sıkı durun: Bu aşamaya kadar hâlâ bir yanlışlık olduğuna daha büyük bir ihtimâl verdiğimiz Kültür Bakanlığı, bir kez daha karşımıza çıkıyor! Görüşlerini Başbakanlığa ileten bakanlıklar arasında Kültür Bakanlığı da vardı! Kültür Bakanlığı, Umûmî Müfettişler’e mevcut yasa ve yönetmeliklerle tanınan yetkilerin yeterli olduğu kanısındaydı ve eğer Üçüncü Umûmî Müfettişlik tarafından hazırlanan yasa tasarısı kabûl edilirse, bu takdirde, “tatbikâtta bakanlıkların salâhiyetleri ile Genel [Umûmî] Müfettişliğin salâhiyetleri arasında çarpışmalar husûle” geleceği düşüncesindeydi. Evet, bir kez daha Kültür Bakanlığı ile karşılaşıyoruz. Fakat artık bu kez durum tamâmen farklıdır. Daha önceki yazılarda Kültür Bakanlığı’na/Kültür Bakanı’na sâdece atıfta bulunuluyordu. Fakat elimizde bu yazışmanın ekinde yer alan, TC Kültür Bakanlığı (Kültür Kurulu) antetli ve Başbakanlığa yazılmış…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tarih
  • Kitap AdıTarihçinin Eleği
  • Sayfa Sayısı208
  • YazarCemil Koçak
  • ISBN9786050803242
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş Tarih / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kayıp Tarihimiz ~ Taha Akyol, Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen, Sacit KutluKayıp Tarihimiz

    Kayıp Tarihimiz

    Taha Akyol, Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen, Sacit Kutlu

    Osmanlı Devleti'ne Hasta Adam yakıştırmasını yapan kimdi? Devlet-i Âliyye gerçekten Hasta Adam denilecek kadar kötü durumda mıvdı? Cevabını, Prof. Dr. İlber Ortaylı veriyor. İkinci Abdülhamit’in 31 Mart Vak’ası ile devrilmesinin perde arkasında neler vardı? Konunun uzmanları Ahmet Turan Alkan ve Sacit Kutlu anlatıyor.

  2. Demokratlar Ve Halkçılar (1950-1954) ~ Cemil KoçakDemokratlar Ve Halkçılar (1950-1954)

    Demokratlar Ve Halkçılar (1950-1954)

    Cemil Koçak

    Cemil Koçak, yakın târih alanında yaptığı arkeolojik kazılarla resmî târihi ve onun nasıl oluşturulduğunu açıklayarak, unutulanları hatırlatıyor ve geçmişimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Yakın târihimizle yüzleştiğimizde...

  3. Tarih Büyük Harflerle Yazılmaz ~ Cemil KoçakTarih Büyük Harflerle Yazılmaz

    Tarih Büyük Harflerle Yazılmaz

    Cemil Koçak

    Tarih, cımbızlana cımbızlana pek çok kez iktidarın kendine göre şekillendirdiği bir geçmiş anlatısı hâline gelir. İktidar ve güçlü olan değiştikçe, geçmişi de değiştirir. Her...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur