Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Tarih-i Siyasi / 1926 – 1927 – 1928 Ders Notları
Tarih-i Siyasi / 1926 – 1927 – 1928 Ders Notları

Tarih-i Siyasi / 1926 – 1927 – 1928 Ders Notları

Yusuf Akçura

Yusuf Akçura; yalnızca Türk milliyetçiliğinin kurucularından biri olarak değil, aynı zamanda 20. yüzyıl Türk fikir hayatında akademik ve sistematik düşüncenin yerleşmesinde de büyük emekleri…

Yusuf Akçura; yalnızca Türk milliyetçiliğinin kurucularından biri olarak değil, aynı zamanda 20. yüzyıl Türk fikir hayatında akademik ve sistematik düşüncenin yerleşmesinde de büyük emekleri olan en üretken mütefekkirlerimizden biri olarak değerlendirilmelidir.

Kaleme aldığı sayısız mektup, makale ve kitapları içinde belki de en fazla ihmal edilmiş olanı ne yazık ki 1926, 1927 ve 1928 yılında yayımladığı Târih-i Siyâsî Ders Notları’dır. Bugün üniversitelerde okutulan hiçbir siyâsî tarih kitabı Yusuf Akçura’nınkiyle kıyaslanamaz bile, çünkü Avrupa’yı, Rusya’yı ve Osmanlı Devleti’ni içinde yaşadığı dönem içinde onun kadar kapsamlı ve objektif tahlillere tabi tutan ikinci bir isme rastlamak mümkün değil. Yusuf Akçura, İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi İhtilâli’nden Fransız İhtilâli’ne ve bunların Avrupa’da ve dünyanın geri kalanında meydana getirdikleri etkilerden Hürriyetçilik, Sosyalizm, Radikalizm, Liberalizm ve Milliyetçilik gibi dünyayı değiştiren fikir hareketlerine, Napolyon Savaşları ve Viyana Kongresi’nden Mısır ve Şark Meselelerine, Yunan bağımsızlık hareketlerinden İtalyan ve Alman birliklerinin kuruluşuna kadar bugün bile üzerinde büyük bir ciddiyetle durulması gereken sayısız konuyu Osmanlı Devleti’nin son yüzyılını ve genç Cumhuriyet’in ilk yıllarını merkeze alarak akademik bir hassasiyetle tartışıyor.

İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ KİTAP
[Medhal]……………………………………………………………………………………………………………………..13
-1- [Sosyal Hareketler] ………………………………………………………………………………………………….21
[Sınâî İhtilâl]………………………………………………………………………………………………………….29
[Usûlümüz Hakkında] …………………………………………………………………………………………….51
-2- [Fransız İhtilâli ve On dokuzuncu Asır Târihine Bakış] ………………………………………………..60
[Fransız İhtilâli – Devam] ………………………………………………………………………………………..67
-3- [Fransa İhtilâli’nin Halk Sınıflarına ve Diğer Ülkelere Te’sirleri]……………………………………74
[Fransa İhtilâli’nin Meydana Getirdiği Değişimler (Devam)] ……………………………………….82
[İhtilâl Devrinde Fransa’nın Dış Siyâseti] ………………………………………………………………….88
-4- [İhtilâlden Sonra Avrupa Devletlerinin Münâsebetleri, İttifaklar ve Savaşlar]………………….95
-5- [Napolyon Bonapart Dönemi] …………………………………………………………………………………104
[Fransız İhtilâli’nin Başlangıcından İtibaren Türkiye-Fransa Münâsebetleri] ………………..111
[Bonapart’ın Şark Siyâseti] …………………………………………………………………………………….114
-6- [Tilsit Muahedesi: Önemi ve Sonuçları]……………………………………………………………………122
[Napolyon’un Rusya Felaketi ve Sonrasında Avrupa’daki Hareketler] ………………………….129
[Rusya Ric’atinden Sonra Avrupa Devletlerinin Faaliyetleri] ………………………………………138
-7- [Napolyon Devrinin Sonu ve Viyana Kongresi]………………………………………………………….145
[Viyana Kongresi ve Avrupa’nın Yeniden Tanzîmi Müzâkereleri]…………………………………154
[Viyana Kongresi Sonuçlarına Devam] …………………………………………………………………….164
[Viyana Kongresi’nin Avrupa’yı Tanzîm Faaliyetleri – Devam] …………………………………….172
[Genel Değerlendirme]………………………………………………………………………………………….182
-8- [İrticâ Nazarîyesi: Aksiyon-Reaksiyon] …………………………………………………………………….192
-9- [İrticâ Hareketleri: Aksiyon-Reaksiyon] ……………………………………………………………………199
[Felsefî İrticâ] ………………………………………………………………………………………………………206
-10- [İngiltere’de Fransız İhtilâli’nin ve İrticâ’ın Tecellîleri]……………………………………………..214
-11- [Hürriyetperverlik] ………………………………………………………………………………………………221
-12- [Liberal Fırkalar]………………………………………………………………………………………………….227
[Türkiye’de Liberalizm/ Avrupa’da Gizli Cemiyetlerin Teşekkülü]………………………………235
-13- [19. Asrın Başlarında Avrupa’da Meşrutî Devletler] …………………………………………………243
[İttifak-ı Mukaddes Siyâseti] ………………………………………………………………………………….247
-14- [Almanya, İspanya ve İtalya’da İhtilâl Hareketleri, Müttefiklerin Aldıkları Tedbirler]……252
[Piyemonte ve İspanya’daki İhtilâllerin Devletler İttifakınca Söndürülmesi]…………………261
-15- [Asrın Ortalarına Doğru Şark Mes’elesi]…………………………………………………………………266
[Şark Mes’elesi – Devam]……………………………………………………………………………………….273
[Bize Göre Şark Mes’elesi]……………………………………………………………………………………..280
[Şark Mes’elesi – Eflak, Boğdan ve Yunan İsyanları – Devam]……………………………………..289
[Şark Meselesi – Yunan İhtilâli – Devam]………………………………………………………………….298
[Şark Mes’elesi – Yunan İhtilâli – Devam]…………………………………………………………………306
İKİNCİ KİTAP
[Şark Meselesi – Yunan İhtilali – Devam]………………………………………………………………….317
[Şark Mes’elesi – Devam: 4 Nisan Protokolü ve Müteakip Olaylar] ……………………………..323
-16- Türk-Rus Harbi, Edirne Muahedesi- Yunan istiklali- Fransa’nın Cezâyir’i İstilası…………328
[Şark Mes’elesi – Devam: Edirne Muahedesi’nden Sonraki Gelişmeler] ……………………….335
-17- [1830 İhtilalleri] ………………………………………………………………………………………………….342
[1830 İhtilallerinin Dış Te’sirleri: Belçika İhtilali]……………………………………………………..348
[1830 İhtilalinin Dış Tesirleri: Lehistan İhtilali ve …] ………………………………………………..354
-18- [18. yy. Sonunda ve 19.yy. Başında Meydana Gelen İktisadî İnkılâp]…………………………..358
[İktisadî İnkılâbın Üç Âmili] ………………………………………………………………………………….364
[Proletarya’nın Oluşması] ……………………………………………………………………………………..369
[Buhar Makineleri/ Büyük Sanâyî İnkılâbının Doğuşu] ……………………………………………..374
[İktisadî Buhranlar- Maişet Darlığı ve İşçi Âilelerinin Sıkıntıları] ………………………………379
-19- [Burjuva Sınıfının Zaferi] ……………………………………………………………………………………..383
[Burjuvazinin Zaferi – Devam]………………………………………………………………………………..388
[Burjuvazinin Zaferi – Mançester Mektebi ve Ticaret Serbestîsinin Sağlanması]……………393
-20- [Şark Meselesi: Mehmed Ali Paşa İsyanı]………………………………………………………………..399
[Mısır Mes’elesi, Netîceleri, Düvel-i Muazzama’nın Müştereken Himâyesi ve
Tanzîmat Fermanı]………………………………………………………………………………………………..405
-21- [Londra Konferansı ve Boğazlar Mukāvelesi] …………………………………………………………..412
ÜÇÜNCÜ KİTAP
-22- [19’uncu Asrın Ortalarına Doğru Halkçılık (Demokratizm) Hareketleri……………………..421
[Halkçılık: Müsâvatçılık ve Hürriyetçilik]…………………………………………………………………427
[Müsâvatçılığın Siyâsette Tatbîkî Yolundaki Hareketler ve Çartizm Hareketi]……………….432
[Diğer Avrupa Ülkelerinde Halkçılık Hareketleri]……………………………………………………..437
-23- [Sosyalistlik Hareketleri] ………………………………………………………………………………………443
[Sosyalizm Hareketleri: Eflatun’un görüşleri ve Eski Roma’daki sosyal isyanlar] ………….448
[Sosyalistlik Hareketleri: Nasrâniyet ve Mazdekîlik]………………………………………………….451
[Sosyalistlik Hareketleri: Mazdekîlik, Bâbekîlik ve Zencî İsyanları]……………………………..456
[Avrupa’da 1848 İhtilâli Öncesinde Sosyalistlik Hareketleri] ……………………………………..461
[Sosyalistlik Hareketleri: Hayalî Sosyalizm] ……………………………………………………………..465
-24-[Felsefî Radikalizm Fikirlerinin İntişarı: 19. yy. başında Alman Felsefesi] ……………………468
[Radikalizm Hareketleri: Felsefî Cereyanlar]…………………………………………………………….471
[Radikalizm Hareketleri] ……………………………………………………………………………………….476
-25- [Halkçılık; Siyâsî ve İctimâî Cereyanlarının Birleşmesi]…………………………………………….482
[Radikalist Sosyalist Hareketler: Lui Blan ve Vaytling’in Faaliyetleri]…………………………..488
[Radikalist Sosyalist Hareketler: Karl Marks ve Komünizm Cereyanı] …………………………492
-26- [19’uncu Asrın İlk Yarısında Milliyetçilik (Nasyonalizm) Hareketleri]………………………..498
[19’uncu Asrın İlk Yarısında Milliyetçilik (Nasyonalizm) Hareketleri (Devam)] …………..504
[19’uncu Asrın İlk Yarısında Milliyetçilik (Devam)] ………………………………………………….508
[Alman Milliyetçiliğinin Yükselişi]………………………………………………………………………….513
[Alman Filolocyasının Milliyetçilik Anlayışına Getirdikleri]……………………………………….516
[Alman Etkisiyle Uyanan İslav Milliyetçiliği] ……………………………………………………………519
[İslav milliyetçiliği]……………………………………………………………………………………………….525
[İtalya’da Milliyetçiliğin Doğuşu ve Gelişmesi]…………………………………………………………530
[Eflak-Boğdan ve Transilvanya’da Ulahlar ve Moldovanlar Arasında Romen Milliyetçiliğinin
Doğuşu ve Gelişmesi] ……………………………………………………………………………………………535
[Yunan Millî Uyanışı] ……………………………………………………………………………………………540

Saygıdeğer okuyucu,

Elinizdeki bugün kullandığımız yazıya aktarırken transkripsiyon kurallarına değil, bugünkü dilimizde nasıl kullanıldığına bakarak aktardık. Uzatmalı heceler için (^) işaretini de kullandık (ā, ū) şeklinde kalın ve uzun okutan işaretleri de kullandık. Metinde cümlenin bugünkü anlayışımızda alması gereken ekleri [nın] vs. şeklinde köşeli parantez içinde belirterek ekledik. Cümlede eksik kaldığına hükmettiğimiz kelimeleri de yine köşeli parantez içinde italik hurufatla âit olduğu yerlere koyduk ve bunları dipnotta açıkladık. Metinde zikri geçen şahıslardan Avrupalı zevatın isimlerinin Osmanlıca yazıda yeteri kadar belirgin olmadığını görerek, bu isimleri –çok meşhur olan bir kaçı dışındabulup, isimlerinin orijinal yazılışları ve kısaca kimlikleri belli olsun, okuyucu bunları araştırmak isterse kolayca bulabilsin düşüncesiyle, dipnotlarda gösterdik ve bilgilendirmeye çalıştık. Bilhassa bu 1927 tarihli ders kitabıyla ilgili çok fazla dizgi hatası vardı; bunları da özellikle dizgi operatörünün yerine kendimizi koyarak hangi kelimenin nasıl şu yanlış şekilde okunmuş olabileceğini düşünerek, cümlenin maksadına uygun olması gereken doğru kelimeyi bulmaya çalıştık, bunları da notlar koyarak açıkladık. Müellifin her dersini sayfa başından verdik, ve genellikle o günkü dersin konusunu, başlık olarak yine köşeli parantez içinde koymayı, bugünkü yayıncılık anlayışına daha uygun olduğu için tercih ettik. Elimizdeki metinde Mısır mes’elesi ile ilgili bir dersin atlanmış olduğu görüldü. Bunun orijinali başka bir yerde neşredilmiş olabilir mi bilmiyoruz. Ama şimdilik okuyucu bu eksik kısmın bilgisini konuyla ilgili yayınlardan okuyabilir. Yaptığımız iş, hem yeni harflere aktarma, hem eski bir metni tamir etme, hem de bugünkü neslin metni tam anlamıyla kavrayabilmesine yardımcı olabilecek açıklamaları köşeli parantezlerle vermek suretiyle, bu önemli konuların gençler ve entelektüeller için anlaşılır bir metin olmasını sağlamaktır. Elbette köşeli parantezler yok sayılırsa, metnin orijinali elde edileceği için, akademik çalışma yapanlar da bundan elbette istifade edebilirler. Faydalı olabildiysek ne mutlu…

Erol Kılınç

[Medhal]

Beğler!

Dersimizin ünvanı Asr-ı Hâzır Siyâsî Târihi’dir. Ders cetvelinde muhtasar [kısaltılmış] olarak Târih-i Siyâsî denilmiştir. Bu ünvana göre yani asr-ı hâzır denildiğine göre mevzu’umuzun yirminci asırdan bahsetmesi îcâb eder. Lakin yirminci asrın rub’-ı evvelini [ilk çeyreğini] ikmâl etmek üzere bulunduğumuz şu zamanda bile asr-ı hâzır târihi on dokuzuncu asrı dahi ihtivâ etmektedir. Hatta on sekizinci asrın sonlarında başlamış olan mühim bir hâdise-i târihîyeden asr-ı hâzırı ibtidar ettirmek [başlatmak] müverrihlerce bir teâmüldür. Bu teâmül elyevm [bugün] devam etmektedir. Çünkü on sekizinci asrın nihayetlerinden alelhusus [özellikle] on dokuzuncu asrın ibtidâlarından [başlarından] itibaren dünyanın medenî sayılan aksâmında [kısımlarında] insanların ferdî ve ictimâî hayatlarında çok mühim bir değişiklik vukûa gelmiştir ve bu değişikliğin merkezi, garbî Avrupa’da bulunan devletlerdir. Daha sarîh olarak diyebiliriz ki bu değişiklik garbî Avrupa’da bulunan belli başlı iki devlette, İngiltere ve Fransa’da başlamıştır. Sonra merkez burası olmak üzere müttehidü’l-merkez [bir merkezli] dalgalar gibi yavaş yavaş genişleyerek dünyanın hemen her tarafına dağılmıştır. Bir suya atılmış taş nasıl kendisi merkez olmak üzere gittikçe genişleyen müttehidü’l-merkez bir takım dâireler hâsıl ediyorsa, bu tebeddülün [değişimin] dalgaları da ona müşâbihtir [benzer]. Bu dalgaların genişlemesi on dokuzuncu asrın bidâyetinden nihâyetine kadar devam ettiği gibi yirminci asırda dahi devam etmektedir. Memleketimiz, bilhassa yirminci asırda bu mühim değişikliğe sahne olmaktadır. Bu cihetle yirminci asır henüz on dokuzuncu asırla bir kül teşkil etmektedir, diyebiliriz. Yaşadığımız seneleri tavzîh [açıklamak] ve tayîn için on dokuzuncu asırdan, Fransa ve Avrupa ihtilâllerinden başlayarak, teselsül-i târihîyi [târihî sürekliliği] tedkîk ve tahkîk etmek lazımdır. Fransa Büyük İnkılâbı’na, hemen bir buçuk asır evvel tekaddüm etmiş [öncelik almış] olan İngiltere İhtilâli, başka memleketlere te’sîri itibarıyla o kadar ehemmiyeti hâiz olmadığı için, arz ettiğim değişikliğin mebde’ini [kaynağını] Fransız İhtilâli addedebiliriz. Yani İngiliz İhtilâli’ne kadar çıkmağa lüzum yoktur. Bu suretle asr-ı hâzır târihinin, tabir-i diğerle zamanımız târihinin mebde’ini Fransız İhtilâli addetmekteyiz.

Itlak [adlandırmak] suretiyle “Asr-ı Hâzır Târihi” denilince hâtıra bütün dünyanın asr-ı hâzırdaki vekāyî’i gelirse de, yani bütün dünyanın asr-ı hâzırdaki bütün vekāyî’i mantıkān anlaşılmak lazım ise de, ıstılahta Asr-ı Hâzır Târihi bilhassa Avrupa’nın medenî milletleriyle onlardan teşa’ub ederek [dallara ayrılarak] Avrupa’dan gayrı kıt’alara yerleşen milletlerin ve bu milletlerle münâsebâta girişmiş olan ve seviye-i medenîyece hayli yüksek bulunan diğer milletlerin târihine denilir. Asya, Afrika, Avusturalya ve Amerika’nın bedevî ve vahşî kabîleleri Asr-ı Hâzır Târihi’nin hakîkî mevzû’unu teşkil edemez. Bunlar ancak Avrupa medeniyetinin o kıt’alarda inkişâf ve teessüsünde âdeta bir malzeme makāmında istimal edilmektedir.

Bu nîm-medenî [yarı medenî], bedevî ve vahşî kavimler Avrupa medeniyetinin tevessü’ [genişleme] ve teessüsünde, bilhassa teessüsünde malzeme-i inşaâttan ibârettir. Ve bu, o kabîle için fecî’ bir vaziyettir. Hülâsa müdevven [düzenlenmiş olan] Asr-ı Hâzır Târihi, siyâsî olsun, umûmî olsun, asr-ı hâzırda Avrupa medeniyetine dâhil milletlerin târihidir ve Asr-ı Hâzır Târihi’nde merkez, Avrupa’dır. Umûmî bir surette Amerika, Avrupa’nın denizaşırı bir cüz’üdür; onuñ’çün ayrıca Amerika demiyorum. Bu suretle Asr-ı Hâzır Târihi’nin merkezi Avrupa olunca, bu târih, vekāyî’-i cihana Avrupa nokta-i nazarından bakar, vekāyî’i Avrupa zâviye-i rü’yetinden [görüş açısından] görür. Ancak Avrupa’nın muhtelif akvâmı arasında, Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Almanlar ilh. arasından yetişmiş olan müverrihler vekāyî-i cihana umûmî surette Avrupa nokta-i nazarından bakmakla beraber, kendi milliyetlerinin, kendi câmi’a-i millîyelerinin husûsî menâfi’ini de gözden kaçırmazlar. Bu cihetle Avrupa akvâmının muhtelif aksâmı arasında yetişmiş olan müverrihlerin cihana nazarları arasında ânât [nüans] farkı vardır. Biz Türkler, evvelce kısmen dâhil olduğumuz ve son zamanlarda iyice girmeğe kat’iyetle azmettiğimiz Avrupa medeniyetinin hayata, târihe nazarını benimsemek yolundayız. Lakin şimdiye kadar yaptığımız gibi, yalnız muayyen bir Avrupa milletinin ve yalnız bir meslek-i siyâsî ve ictimâînin [siyâsî ve sosyal doktrinin] nokta-i nazarından cihân vekāyî’ine bakmak bizim için doğru olamaz. Şimdiye kadar mekteplerimizin ekserîsinde okutulan târih kitapları –Asr-ı Hâzır Târihi ve Târih-i Umûmî- dünyaya yalnız Fransız nokta-i nazarından bakmıştır. Millî târihimizden başka târih kitaplarımız âdeta Fransız kitaplarının Türkçe yazılmış nüsha-i sânîleridir. Bu tarz mahzurludur; diğer mahzurlardan sarf-ı nazar rü’yetinde hatayı intâc eder [diğer mahzurları bir yana, bakışı hataya götürür]; dünyayı görüşte hata ederiz. Binaenaleyh târihi tedkîk etmek isteyen bir Türk hiç olmazsa Avrupa’nın nazarları aynı olmayan muhtelif millet ve mesleklerine mensup müverrihlerinden isti’âne etmelidir [yardım almalıdır]; sonra doğrudan doğruya vak’aları müşâhade ve tedkîk ile Avrupa medeniyetinde dâhil bulunan Türkiye Devleti’nin menâfi’i [menfaatleri] nokta-i nazarından cihana nasıl bakmak îcab ettiğini tesbit etmelidir. Bizim Asr-ı Hâzır Târihi yazdığımız vakit, tebaiyyet edeceğimiz usûl budur. Bu usûl ile bir Asr-ı Hâzır Târihi terkîb ve inşâ etmek vazifemizdir. Ben de derslerimizi yalnız bir milletten ve bir meslekten olan müverrihlerin âsârından [eserlerinden] istifâde ile takrîr etmek [anlatmak] istemiyorum; lüzûmuna kāni’ olduğum usûlü elimden geldiği kadar takip arzusundayım. Fakat derhal itiraf edeyim ki bu usûlü tamamen takip etmek iktidarını hâiz değilim. Doğrudan doğruya vak’alar ve vesîkalar üzerine çalışmağa zamanım müsâid değildir. Bu usûlün lüzum ve fâidesini sizlere anlattıktan sonra, bir noksanımı da derhal itiraf etmek lüzûmuna kāni’im: derslerimin terkîb ve tanzîminde nihayet kitaplardan ileriye gidemeyeceğim; doğrudan doğruya vesâika, vâkıalara yetişemeyeceğim. Vâkıât ve vesâiki toplamış olan müverrihlerden –tekrar ediyorum: aynı meslekte, aynı millete mensup olmayan müverrihlerden- istifâde ile takrîre cesâret edeceğim. Hâsılı ilmî mahiyetiyle derslerim iltikātî (Compilative) [derleme] olacaktır.

Beğler,

Hukuk mekteplerinde okutulan derslere, yani hukukun muhtelif şubelerini teşkil eden derslere, muavin olan bilgiler –disiplin makāmında kullanıyorum- bilhassa iktisadî vâkıalarla hukukî vâkıaların sıkı münâsebâtını ve bu suretle ulûm-ı hukukîye ile ulûm-ı iktisadîyenin nasıl yekdiğerini itmâm ve ikmâl ettiklerini elbette îzah ve beyan ederler. Târihe gelince, kanaatime göre târihten sarf-ı nazar edildiği takdirde hukukun herhangi bir şubesine vukûf mümkün değildir. “Vukûf”u manâ-i ıstılahîsinde [terim anlamında] alıyorum: Tamamıyla bilmek, öğrenmek, anlamak. İşte bu, kanaatime göre kābil değildir. Sırf nassî (Dogmatique) bir tarzda öğrenilen hukuk, fıkıh gibi müncemid [donmuş/donuk] ve uyuşuk kalmağa mahkûm olur. Hukukun tekâmülü hukukun târihi ile anlaşılır. Hukukun tekâmülü tedkîk ve tenkîd olunarak mevcut hukuk müesseselerinin intikādına [tenkîd edilmesine/ eleştirisine] imkân ve iktidâr hâsıl olur; ve bunların mutlak olmadığı anlaşılır. Zaten hukuk derslerinin içinde târihin bazı aksâmı dâhildir: Mesela siyâset-i hâricîye târihinden (diplomasi târihinden) hiç bahsedilmeksizin hukuk-ı beyne’l-milel [milletlerarası hukuk] tedrîsi kābil olamaz; kezâ hukuk-ı esasîyeyi, siyâset-i dâhilîye târihi mevzu’-ı bahs edilmeksizin teşrîh ve beyan mümkün değildir; kezâ sanâyî’in vetire-i tehâvülü processus makāmında vetire kelimesini kullanıyorum. Tehâvülü evolotion makāmında istimal ediyorum. Tabir-i aharla [Başka deyişle] sanâyi târihi tedkîk olunmaksızın –ki o târihin içinde amele hareketleri de mevcuttur. Sanâyî ve mesâî kānunu anlaşılamaz; bu kānunların anlaşılması için mutlaka sanâyî’in tekâmülü mes’elesi târihî olarak ma’lûm olmak icâb eder. Bazı memleketlerin hukuk mekteplerinde, hukukun muhtelif şubelerinde mevzû-ı bahs olan târihî ma’lûmât ile iktifâ olunmuyor; ayrıca bir veya birkaç târih kürsüsü ihdâs olunmuştur. Hukuk mekteplerine ilk giren târih-i siyâsîdir; geniş manâsıyla yani hem siyâset-i hâricîyeden hem siyâset-i dâhilîyeden bahseden târih-i siyâsîdir. Târih-i siyâsînin iki şubesi, yani târih-i siyâsî-i dâhilî ve târih-i siyâsî-i hâricî kısımları, hukuk-ı ammenin iki kısmına, yani hukuk-ı esâsîye ve idâreye ve hukuk-ı beyne’d-düvele tamamen tekābül eder: Hukuk-ı esâsîye ve idâreyi hakkıyla anlayabilmek için herhangi bir memleketin hukuk-ı esâsîye ve idâresi mevzû-ı bahs ise o memleketin târih-isiyâsîi dâhilîyesine vâkıf olmak, ve diğer memleketlerin müessesât-ı hukukîyesiyle mukāyeseye muktedir olmak için onların da târih-i siyâsî-i dâhilîyelerini bilmek lazımdır. Siyâset-i hâricîye târihine gelince şüphe yoktur ki münâsebât-ı beyne’d-düveli tanzim eden vesâik-i hukukîye, kısmen beynelmilel münâsebât târihini husûle getiren vesîkalardır. Bu cihetle hukuk-ı beynelmilelin hakkıyla anlaşılması târih-i siyâsî-i hâricîyenin bilinmesine mütevakkıftır. İlk ve orta mekteplerinde târih usûllü bir surette okutulan memleketlerin, tabir-i diğerle orta tahsilini ikmâl etmiş olan gençler iyi bir terbiye-i târihîye almış olan milletlerin hukuk mekteplerinde târihe bi’n-nisbe az bir yer bırakılmak belki câiz olur, yahut ancak târih-i siyâsî-i dâhilî ve hâricî ile iktifâ edilebilir. Fakat memleketimizin hukuk mekteplerinde alelhusus muayyen bir gayeye vusûl için açılmış olan Ankara Hukuk Mektebi’nde –ki o gâyenin de neden ibaret olduğunu Gâzi Paşa Hazretlerinin çok mühim olan nutku tamamıyla tavzîh ve beyan etmiştir- bizim hukuk mektebimizde târihin daha geniş bir çerçeve içerisinde okutulmasına, kanâat-i âcizâneme göre, lüzum ve ihtiyaç-ı kat’î vardır. Dogmatizm (Dogmatisme) zihniyetini en ziyâde sarsan târihtir. Layetegayyir ve ebedî sayılan müesseselerin mürûr-ı zamanla nasıl değiştiğini vekāyî’le, ihtiyâcât-ı beşerîye ile nasıl tağyir ettiğini ve bu müesseselerin biri diğerini nasıl takîb ettiğini ve hatta bu müessesâttan bazılarının nasıl zevâl bulduğunu gösteren ve bunların aralarında mukāyeseler yaparak fikr-i tenkîdi en ziyâde bileyen hiç şüphesiz târihtir. Tedkîk ve tenkîd, Ankara Hukuk Mektebi’nin faâliyetinde müdîr bir umde, bir prensip olmak esası kabul edilmiştir. İşte bu umdeye en çok yardım edecek derslerden birisi tarihtir. Hatta zannediyorum ki bu umde asıl hukukî mevzuların da, iktisadî mevzuların da târihî ahvâlden takip edilmesini muvâfık gösterir. Fakat bu söylediklerim, târihin iyi tedrîsi şartına bağlıdır. Bendeniz bu iddiadan uzağım, benim okutacağım târih bütün bu saydığım fazâili [fazîletleri] hâizdir, iddiasında değilim. Elimden geldiği kadar çalışacağım, işte o kadar! Şu arz ettiğim fikre, mülahazalara binâen ben târih-i siyâsî mevzuunu genişçe tutmağı tercîh ediyorum. Mevzû’- ı aslî asr-ı hâzırın târih-i siyâsîsi ise de, bundan bahsetmek asıl vazîfemi teşkil ediyorsa da, Avrupa asr-ı hâzır târihinin siyâsî târihine merbut [bağlı] ve müessir [etkili] olan diğer hâdisâtından da biraz bahsetmeyi müreccah [tercih edilir] buluyorum. Asıl asr-ı hâzırda Avrupa devletlerinin dâhilî siyâsetine âid vâkıalarından, Avrupa devletlerinin kendi aralarında veya Avrupa devletleriyle Avrupaî olmayan diğer devletler arasında hâdis olan vâkıalardan bahsedeceğim; fakat iktisadî yani sınâî ve ticârî ehemmiyetli tehâvülleri, Avrupa hey’et-i ictimâîyesinin [sosyal kadrosunun] teşekkülünde husûle gelen tegayyür ve tahavvülleri ve bunları tevlîd etmiş olan târihî vâkıaları ve fikrî cereyanları da bahisten hâriç bırakmayacağım; onlara da bir mevki’ ayıracağım. Zâten târih-i siyâsînin tamamen anlaşılabilmesi için iktisadî ve fikrî hareketlerin bilinmesi lazımdır. Üstadım Sorel ve Borjuva târih-i siyâsîden bahsederken fikrî cereyanları, iktisadî vâkıaları da anlatırlardı. Şu mütalaalara göre, bu sene-i tedrisiyede [ders yılında] takip etmek istediğim programın ilk kısmını arz ediyorum:

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi ~ Yusuf AkçuraZamanımız Avrupa Siyasi Tarihi

    Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi

    Yusuf Akçura

    Ankara Hukuk Mektebi profesörü Yusuf Akçura, ufuk açıcı Târih-i Siyâsî derslerinin 1929-1930-1931 yıllarında okuttuğu 4., 5. ve 6. tedris senelerine ait ders notlarında, Avrupa...

  2. Muasır Avrupa’da Siyasi ve İctimai Fikirler ve Fikri Cereyanlar ~ Yusuf AkçuraMuasır Avrupa’da Siyasi ve İctimai Fikirler ve Fikri Cereyanlar

    Muasır Avrupa’da Siyasi ve İctimai Fikirler ve Fikri Cereyanlar

    Yusuf Akçura

    20. yüzyıl Türk fikir hayatının en üretken kalemlerinden Yusuf Akçura; Muâsır Avrupa’da SIyâsî ve İctimâî Fikirler ve Fikrî Cereyanlar kitabında yalnızca Avrupa’nın değil, bütün...

  3. Suriye ve Filistin Mektupları ~ Yusuf AkçuraSuriye ve Filistin Mektupları

    Suriye ve Filistin Mektupları

    Yusuf Akçura

    Yusuf Akçura, 1913’te Suriye ve Filistin’i gezdikten sonra Hicaz’a giderek hacı olmuştur. Akçura’nın 1913’te çıktığı Hicaz yolculuğundan Orenburg’daki Vakit gazetesine gönderdiği mektuplar, Nisan ve...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur