İster inanın, ister inanmayın.
ÜLKE İKİYE BÖLÜNDÜ…
“SÜPERMEN misiniz yoksa UĞUR BÖCEĞİ mi?”
İşte size bir tercih hakkı!
Süpermen hayal ürünüdür; Uğur Böceği ise gerçek!
Süpermen ünlüdür; Uğur Böceği ünlü değildir!
Belki siz de bu kahramanlardan birisiniz ve belki de
yazarın bu kitabındaki popüler kültüre olan yaklaşımı,
“unutturulmuş” olan toplumsal değerlerimizi hatırlamanıza yardım eder.
İzgören, bu kitabında sizi bu sıradan ülkedeki olağanüstü insanlarla tanıştırıyor.
Bu olağanüstü insanların ortak bir özelliği var.
Hepsinin hayatı çok sıradan.
Kafanız karıştı değil mi?
Bu kitabı bitirdiğinizde, belki de hayatta nerede durduğunuza veya durmak isteyeceğinize dair bir karar vereceksiniz.
…
Kitabınıza bir arkadaşımın kitaplığında rastladım. O dönem, huzursuz bir iş ortamım vardı, mutsuzdum. Bir akşam tarif edemeyeceğim kadar kötü bir ruh hâliyle kitabı okumaya başladım. Okudukça içime huzur dolmaya, omuzlarım dikleşmeye başladı. Kitap sabaha karşı bittiğinde yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Erkenden işe gittim ve istifamı verdim. Şimdi daha iyi yönetilen bir kurumda iki kat maaşla çalışan bir muhasebe müdürüyüm. Sadece teşekkür etmek istedim, sağ olun.
Volkan Ertunç
Süpermen ve Uğur Böceği’nde içten bir anlatım bulacaksınız. Okudukça, gözyaşlarınıza hâkim olamadığınızı göreceksiniz. Ülkemde yaşayan, olağanüstü insanlar olan “uğur böcekleri”yle tanışma imkânınız olacak. Ayrıca bu kitap sayesinde, kendinizi sorgulayabileceksiniz. “Süpermen” misiniz yoksa “uğur böceği” mi, karar sizin.
Ayşenur Öztürk
Süpermen ve Uğur Böceği’ni, kariyerim açısından haksızlığa uğradığımı düşündüğüm bir dönemde okudum. Kitaptaki “uğur böcekleri”nin yaptıkları gibi sonuna kadar mücadele edip hayata sımsıkı tutunanlardan olmak istediğimi; sahip olduklarımın, hatta nefes alıp vermemin bile çok önemli olduğunu, bunların kıymetini bilmem gerektiğini bir kez daha anladım. Kişisel erdemlerimden ödün vermeden bilgi, görgü ve deneyimlerimi her gün artırmak ve bunları ihtiyacı olanların hizmetine sunmak için daha çok çaba göstermem gerektiğini düşünmeye başladım. Bence en önemlisi, sıkıntılı her anımda, artık çantamda taşıdığım Süpermen ve Uğur Böceği kitabından, kahraman bir “uğur böceği”nin hikâyesini okuyorum.
A. Koral Özel
Okurken birçok şeyin daha fazla farkına vardığım ve sevdiğim insanlara tavsiye ettiğim bir baş ucu kitabı.
Aliye Boyacı
Süpermen ve Uğur Böceği adlı kitabın hayatıma bu kadar dokunacağını hiç tahmin edemezdim. İyi ki bu kitabı okudum.
Turgay Seren
İÇİNDEKİLER
Önsöz …………………………………………………….. 11
Yiğit Subay ………………………………………………. 17
Lokum…………………………………………………….. 27
Kan Bankası…………………………………………….. 35
Delik Ayakkabı …………………………………………. 43
Hayriye……………………………………………………. 53
Beş Dakika………………………………………………. 61
Dövene Elsiz, Sövene Dilsiz…………………………69
Yol Parası………………………………………………… 79
Çiçekçi Ahmet………………………………………….. 85
Endonezya Melekleri………………………………….93
Asansör…………………………………………………. 103
Kıyıdan Dönmek……………………………………… 111
Seçim …………………………………………………… 119
Melekler ve Hayvanlar………………………………125
Bizim Sabriye …………………………………………. 135
Tamirci………………………………………………….. 145
Köyün Delisi …………………………………………… 155
Karaman’ın İnsanı ……………………………………163
Sonsöz………………………………………………….. 173
Bu kitabı bir uğur böceğine ithaf etmeliydim,
bir de süpermene.
Benim gördüğüm en dürüst, ülkesini her şeyden çok seven,
en azimli insana yazmalıydım bu kitabı.
Düşündüm ve buldum.
Hayatının her anı bu kadar berrak, bu kadar temiz çok az
insan tanıdım.
O bana ninelerimin anlattığı üç evliyadan biridir,
benim canım Cemil Eniştem.
Eğer gerçekten bir süpermen olsaydı, kitaptaki sahte
süpermenlerden değil, gücüyle dünyayı yerinden oynatacak, iyiliği
herkeslere yetecek;
o da Zehra Teyzem olurdu.
Hiçbir zorluktan yılmaz o.
Yedi yaşımda bana su içerken nefes almamayı öğretti.
En cömert sevgiye, en güçlü iradeye sahiptir.
Ben bu kitabı tanıdığım en sağlam ve sevgi dolu çifte:
Süper kadın ve uğur böceğine; Zehra ve Cemil Doğan’a
ithaf ediyorum.
Ve 20.000 kişiye yurt sevgisi, mücadele ruhu, dürüstlük ve
girişimcilik üzerine eğitimler veren tüm uğur böceklerime…
Şerif
5 Ekim 2005
ODTÜ İlköğretim Okulu bahçesi
Ankara
ÖNSÖZ
Dişimde bir sızı…
Arabayı Murat arkadaşıma bakıma bıraktım.
Taksi yok, boş bir yolda eve doğru yürümeye başladım.
En arkadaki yirmi yaş dişim ağrıyor.
Yirmi yaş dişinin gereksiz olduğunu duymuştum.
Allah bir diş vermiş, hiçbir işe yaramıyor.
Ağrımak dışında…
Ağrıyınca çektiriyorsun, canın yanıyor.
Sadece bu işe yarıyor işte.
Eh be Allahım, işe yaramayan bir dişi niye verip bana böyle azap
çektiriyorsun?
Söylene söylene evime doğru yürüyorum; karşıdan 20 yaşlarında
bir çocuk geliyor.
Bir garip yürüyor.
Büyük ihtimalle küçükken çocuk felci geçirmiş.
İki metre yolu gitmesi 20 saniye alıyor.
Hiçbir organı uyumlu değil.
Elleri sağa giderken, kafası tamamen sola gidiyor.
Bacakları sağa sola oynuyor.
Vücudu tümüyle titriyor.
Bir elinde bir torba; tişörtünde, kotunda, ayakkabısında sizinki
gibi hiç havalı markalar yok.
Bütün organları ondan kaçmaya çalışıyor gibi.
O hepsini bir araya getirmeye çalışıyor.
Önüne göz ucuyla bakıyor, kafası biraz geride ve ileri geri
oynuyor.
Bir an gözümün önüne, kendinin on katı bir yükü yokuş yukarı
taşımaya çalışan karıncalar geldi.
Yük aşağı yuvarlanır, yine inerler, yine taşırlar.
Yan yana geçerken, çocuğun hızlanmaya çalıştığını fark ettim.
Tam bizim eve gelmeden bir otobüs durağı var; ona yetişmeye
çalışıyor.
Dönüp baktım, iki metre gerimde kaldı. Arkamdan bir halk otobüsü geliyor.
Boştaki elini kaldırdı; durması için işaret ediyor.
Tüm vücudu oynuyor.
Ben durdum, otobüs şoförüne bakmaya başladım.
Gündüz 11.00, yolda neredeyse üçümüz varız.
Otobüs yavaşça geliyor.
Şoför bana bakıyor.
Ben durağın iki metre uzağındayım.
Şoför çocuğu deli zannetti ya da parası yok diye düşündü; ona hiç bakmıyor.
Çocuk tüm vücuduyla titriyor, eli havada garip hareketler yapıp
ses çıkarmaya çalışıyor.
Bıyıklı şoför ona değil, kıpırdamadan duran bana bakıyor.
Tam geçerken elimi kaldırdım, otobüs ani bir frenle önümde
durdu.
Ben çocuğa, “Gel lütfen” dedim.
Şoför bana bakıyor.
Çocuk vücudunu sürükleyerek heyecanla geldi.
Otobüse bindirdim.
Şoför bana bakıyor.
Bakışları McDonald’s’ın kızgın kanserojen patates yağları gibi.
“Hayırlı işler birader!” dedim.
Cevap vermedi orta boy menü.
Otobüs hareket edince, oradaki duvara yaslandım.
Beş dakika kıpırdamadan durdum.
Bir baktım dişimin ağrısı kalmamış…
…
…
“Bunun neresi önsöz?” diyeceksiniz.
Haklısınız, bunun neresi önsöz?
Bu böyle bir kitap işte…
Neresi önsöz, neresi sonsöz belli değil.
Bittiğinde çok şaşıracaksınız.
Çok az kitap ruhunuza bu kadar dokunacak.
Sevgiler
Şerif
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İletişim Kişisel Gelişim
- Kitap AdıSüpermen ve Uğur Böceği
- Sayfa Sayısı200
- Yazar Ahmet Şerif İzgören
- ISBN9789756093054
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviElma Yayınevi /