Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Süper Yardımcı Sendromu
Süper Yardımcı Sendromu

Süper Yardımcı Sendromu

Jess Baker, Rod Vincent

Başkalarının ihtiyaçlarını daima kendinizinkilerin önüne mi koyuyorsunuz? Herkese yardım eli uzatırken kendinize hiç zaman ayırmıyor ve nihayetinde tükenmiş mi hissediyorsunuz? Peki ya hayır demek…

Başkalarının ihtiyaçlarını daima kendinizinkilerin önüne mi koyuyorsunuz? Herkese yardım eli uzatırken kendinize hiç zaman ayırmıyor ve nihayetinde tükenmiş mi hissediyorsunuz? Peki ya hayır demek sizin için imkânsız mı? Öyleyse “süper yardımcı” olma ihtimaliniz yüksek.

Jess Baker ile Rod Vincent, Süper Yardımcı Sendromu olarak adlandırdıkları aşırı vericilik ve dozu kaçmış empati halini A’dan Z’ye ele aldıkları bu kitapta yardım etme psikolojisine dair yepyeni bir bakış açısı ortaya koyuyor. Yardım etme mekanizmasının yanlış işlemesine neden olan mantıktan uzak inançları masaya yatırırken zihin ve beden sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu aşırılık halinin nasıl düzeltilebileceği ve sağlıklı sınırlar inşa edilebileceği hakkında okura ipuçları ve yönlendirmeler sunuyor.
“Sağlıksız yardım alışkanlıklarına saplanıp kalmamıza neden olan temel inançları ustalıkla ve şefkatle ortaya çıkaran, işleri gerçekten farklı bir şekilde yapmak için pratik araçları gösteren ve derin bir içgörü sağlayan ipuçlarını çok sevdim. Ezber bozan bir kitap.” –Suzy Reading

“Sağlık veya sosyal hizmetler alanında çalışan herkesin okuması gerekiyor.” –Profesör Alison Leary
“Düşüncelerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı derinden etkileyecek bir kitap –hem de hepsini iyi yönde.” –Stylist Magazine

1. Bölüm:
Nasıl Yardım Edebilirim?

Sizce de hayattaki en önemli şeyler için bu kadar az yönergeye sahip olmamız biraz tuhaf değil mi? Mesela sizden romantik bir sevgili olmayı bilmeniz bekleniyor fakat bunu nasıl başaracağınızı öğrenebileceğiniz bir eğitim programı mevcut değil. Bir sabah kalkıyorsunuz ve kendinizi bir ergenin annesi olarak buluyorsunuz ama bunu becerip beceremediğiniz test edecek bir sınava dahi tabi tutulmadınız. İş yerine geldiğinizde artık takım lideri olduğunuz size tebliğ ediliyor ama gözünüzün önündeki tek rol model berbat yöneticileriniz. Bunlara benzer sayısız örneği art arda sıralamamız mümkün.

Peki ya çatışmaları çözüme kavuşturmak ya da parayı yönetmek söz konusu olduğunda ne yapıyoruz? Ya birine yardım etmemiz gerektiğinde? Hepimiz yardım etmenin aslında ne kadar sıradan bir eylem olduğunun bilincindeyiz, ancak hemen hemen hiçbirimiz bu eylemi analiz etmeyi aklımızdan geçirmedik. Yardım etmenin ne anlama geldiği veya nasıl iyi bir yardımcı olunabileceği sorularına doğrudan yanıt arayan kitapların sayısı da insanı şaşkınlığı sevk edecek kadar az. Bakım vermeyi meslek olarak icra eden insanlara dahi yardım etme sanatı hakkında tahmin edebileceğinizden daha az sayıda eğitim veriliyor.

Bu eğitimlerde de teknik becerilere vurgu yapılıyor, oysa bu beceriler, gerekli olsa da, kendi başlarına yeterli değil. Eğer yardım kavramını bileşenlerine ayırabilir ve işleyen tüm parçalarını teker teker irdelersek neden bazen yanlış sonuçlar doğurduğunu da daha iyi anlayabiliriz. Bunu yapmak bize aynı zamanda Süper Yardımcı Sendromu hakkında konuşmamızı sağlayacak ortak bir dil de sağlayacaktır. Bu bölümün sonunda aşağıda sıraladıklarıma benzer soruların cevaplarını da öğrenmiş olacağız:

Neden insanlar onlara verdiğim tavsiyeleri kulak arkası ediyorlar?
Hiçbir şey yapmadan da birine yardım edebilir miyim?
İyi niyetli olmak yeterli midir?
Nasıl bir etkiye sebep olduğunuzu bilmediğinizde bu yine de bu
yardım etmek olarak kabul edilebilir mi?
Kendine yardım etmek de yardım sayılır mı?
Yardım eli uzatmak insanları bağımlı kılar mı?
İnsanların yardım etmeye çalışırken yaptıkları en büyük hata nedir?

Pekâlâ, Yardım Tam Olarak Nedir? Gelin işe yardım kelimesinin sözlük karşılıklarına bakarak başlayalım. Yardım kelimesi Oxford İngilizce Sözlüğü’nde “birine hizmet ya da maddi yardım teklif ederek onun bir işi yapmasını kolaylaştırmak veya mümkün kılmak” olarak tanımlanır. Bu tanımı “teklif” kelimesini içerdiği için seviyorum, çünkü bu haliyle bir tür müzakereye olanak tanıdığı gibi, yardım edilene reddetme olanağı da sunuyor. Şahsen yukarıdaki tanımın biraz daha sınırlandırması ve sadece talep edildiğinde verilen desteğin “yardım” olarak addedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca bu tanımlamada eyleme geçmeye güçlü bir vurgu yapılmış. Yukarıdaki tanımlama bir başkası için bir eylemi kolaylaştırmayı tarif ediyor, ancak sadece yanında durup varlığınızı hissettirerek de birine yardım etmeniz mümkün.

Burada yaptığım anlamsal açıdan bir kusur bulmaya çalışmak değil. Yardımın farklı türlerini incelediğimizde destekleyici yardımın çoğu zaman göz ardı edildiğini fark ediyoruz. Terapistler insanların yaşam içinde bir şeyler olmalarına yardım eder: Daha sakin olmalarına, kendilerini olduğu gibi daha fazla kabul etmelerine.

Sözlükteki tanımlamaya dönersek, yardım etmenin “hizmet sunmak ya da maddi destek”ten fazlası olduğu muhakkak. Sempati, şefkat ya da sevgiye ne demeli? İşte yine destekleyici yardımın göz ardı edildiğini görüyoruz. Gelin şimdi amacımızla örtüşen alternatif bir tanıma daha bakalım: Karşımızdaki insana –onun rızasıyla ve ihtiyaç duyması halinde– kaynak, bilgi, uzmanlık ve/veya destek sunarak onun için bir şeyi kolaylaştırmak ya da mümkün kılmak.

Yardım Etmenin Dört Farklı Biçimi Bu alternatif tanım, sözlüğün, sunulan “hizmetler ya da maddi yardımlar” şeklindeki tanımının ötesine geçiyor. Yardım her zaman şu dört farklı biçimde karşımıza çıkar: imkân tanımak, bilgi vermek, uzmanlığını ortaya koymak ve destek vermek. Birine yardım ettiğimizde bunlardan birini ya da birkaçını masaya koyarız. Birkaç sayfa geride bahsi geçen süpermarket çalışanının üst raftaki kavanoza ulaşmak için, PlayStation kurulumunu yapan arkadaşın ise uzmanlığı vasıtasıyla sunduğu yardımı hatırlayın. Aslında yardımın dört farklı biçiminden ikisini bu örneklerde bulabilirsiniz. Yardım etmekle ilgili bir şeyler ters gittiğinde yardımın yanlış biçimde sunulduğunu düşünebiliriz. Böyle durumlarda yardım edenin beklentileriyle yardım edilenin beklentileri arasında bir uyumsuzluk söz konusudur. Despot patronunuzla ilgili sıkıntılarınızı anlatıp dertleşmek için bir arkadaşınızı aradığınızı hayal edin. Sizin namınıza öfkelenen arkadaşınız sizin niteliklerinizde ve tecrübenizdeki birinin hemen yarın yeni bir iş bulabileceğini haykırıyor.

Size, patronunuza haddini bildirmeniz gerektiğini söylüyor (bilgi vererek yardım etmek). Oysa konuşmanın sonunda kendinizi tek istediğinizin sizi dinleyen anlayışlı bir arkadaş olduğu hakkında bir şeyler mırıldanırken buluyorsunuz (destekleyici yardım). Yardımın bu dört farklı türüne daha yakından bakmak, farklı yardım senaryolarında hangisinin işe yarayıp hangisinin yaramayacağ hakkında bize pek çok ipucu veriyor. Bu dört biçimi gözden geçirirken, sizin de bunlardan hangisini sunmaya doğanız gereği kendinizi daha yakın hissettiğiniz hakkında düşünmenizi rica ediyorum. Bu yolla, yardım ederken kendinize özgü tarzınıza dair bir resim oluşturmaya başlayabilirsiniz. Aynı zamanda bu çalışma Süper Yardımcı Sendromu karşısındaki direncinizi de gözler önüne serebilir.

1. Yardım Biçimi: İmkân Tanıyarak Yardım Etmek – Karşımızdakini İdare Etmenin Sınırlarında Gezinmek Siz de sürekli başkaları için bir şeyler mi yapıyorsunuz? Ya da asla iade edilmeyeceğini bildiğiniz halde eşyalarınızı ödünç vermeye devam mı ediyorsunuz? Hesap geldiğinde elini cebine herkesten önce atan o kişi siz misiniz? Cevabınız evetse, siz de bu kitap için röportaj yaptığım birçok insan gibisiniz. Bu kişiler yüce gönüllü ve eli açık insanlardı.

Ancak şu bir gerçek ki, yardım etmeyi kendilerine görev edinenler için bir şeye sahip olmak sıklıkla çoğunlukla suçluluk duygusunu beraberinde getirir. Çeşitli kaynaklara sahip kişiler Süper Yardımcı Sendromu’ndan mustariplerse, sahip oldukları her ne varsa onu yoksunluk çekenlerle paylaşmak zorunda olduklarını hissederler. Ve bir kez yaptıklarında, tıpkı konveyör bandında görevli bir çalışanın tuzlu karamel fondanını çikolatalara doldurması gibi, kaynaklarını etrafa dağıtmaya devam ederler. Verileri analiz ettiğimde gerek görüştüğüm gerekse anket sorularımı cevaplamalarını istediğim katılımcıların toplam yedi kategoride çevrelerine kaynak sağladığını tespit ettim: emek, statü, mekân, araçlar, materyaller, veriler ve finansman.

Genel anlamda imkân yaratmanın ve sahip oldukları olanakları paylaşıma açmanın beraberinde getirdiği yükümlülüklerin yanı sıra, bu kategorilerden her birinin kendine özgü birtakım tuzakları da beraberinde getirdiğini bilmek gerekir. Ben bunlara değinirken bazen yardım etmeye dair kendi eğilimlerinizi görebilirsiniz. Emekle en bariz kaynak türünü, yani insanlar için bir şeyler yapmayı kastediyorum. Bu insanlar başkalarının alışveriş poşetlerini yükleniyor, komşularını doktora götürüyor, yaşlı akrabaları için internetten market alışverişi yapıyor ve daha birçok şey için gönüllü oluyordu. Devamlı zamanın onlara yetmediğinden dert yanıyorlardı. Bu işlere yetişecek vakit bulamadıklarındaysa onların yerine ikame edecek birilerini buluyorlardı; bu kişilerin ağzından, “O işi halletmesi için oğlumu gönderdim,” minvalinde bir cümle duymanız olasıdır. Çevrelerindeki insanlar için başka kaynaklar da sağlıyorlardı. Tıpkı “İnsan kaynakları müdürüyle görüştüm ve onun hakkında olumlu şeyler söyledim,” cümlesiyle örneklendirilebileceği gibi, kişinin kendi mevkisi veya niteliklerini kullanarak başka birine kefil olması yaygın görülen bir örnekti.

Alan yaratma yoluyla yardım etmeye verilebilecek örnekler arasında ise, kendi arabalarını park edecekleri alandan feragat ederek antika bir masa için garajda yer açan ya da bir arkadaşlarının geceyi onların kanepesinde geçirmesine izin veren insanlar vardı. Öte yandan bir süreliğine evlerinde kalmasına izin verdikleri arkadaşlarından yakalarını bir türlü kurtaramayan yardım gönüllülerinin de olduğunu unutmayalım. Araç, materyal ya da veri paylaşımı aracılığıyla yardım sağlamaktan kastımız ne diye sorarsanız; alet edevat dediğimizde akla gelen tornavidalar ve türevlerinin yanı sıra şemsiyeden kıyafete, kitaba hatta kamyonete kadar her şeyi kapsayan bir liste sayabiliriz Materyalleri paylaşarak yardım sağlamak söz konusu olduğunda akıllara şu soru gelir:

Sağladığımız bu imkânın –materyalin– bize iade edilmesini isteyecek miyiz? Cevabımız evetse verdiğimiz haliyle bize geri getirilmesini önemsiyor muyuz? Doğuştan yardım etme sevdalısı kişilerin başkalarına kaynak sunduklarında kendi haklarını koruma konusunda pek de iyi olmadıklarını görmekteyiz. Hal böyle olunca karşılarındaki kişiler de bu durumu kendi lehlerine kullanmaktan keyif alabilirler.

Görüştüğüm insanların birçoğu, eşyalarını geç ve hasarlı geri almanın ya da hiçbir zaman geri alamamanın onlarda yarattığı hayal kırıklığından bahsetti. Ben de henüz on beş yaşındayken arkadaşımın annesinden bir çanta dolusu psikoloji kitabını ödünç almış ve yaz boyunca otobüste ve parkta okumak için oradan oraya taşımıştım. Kitapları ona geri verdiğimde bir tanesini eline alıp aşınmış kapağını okşadığını, kenarları kıvrılmış sayfaların üzerinde parmaklarını gezdirdiğini anımsıyorum. Tüm kitaplar aynı durumdaydı ve çok üzülmüştü. Bense kitaplarına onun beklediği kadar özenli davranmadığım için hatırladıkça suçluluk duyuyorum.

Ne borçlu ol ne alacaklı,
Borç verdin mi paranı da kaybedersin dostunu da.
Borç almaksa tutumluluğun baş düşmanıdır.
Shakespeare, Hamlet’teki Polonius, I. Perde, III. Sahne

Söz konusu maddi yardım olduğunda bunun nasıl geri alınacağı sorusu insanı daha büyük bir endişeye sevk eder. Para, kavram olarak, borç vermediğimiz ya da hibe etmediğimizde bile duygularımızı harekete geçirir ve sadece böyle bir yardım ilişkisi hakkında düşünmek birçoğumuzu huzursuz etmeye yetebilir. Ancak Süper Yardımcı Sendromu’ndan mustarip kişilerin etraflarındaki insanlara bütçelerini zorlayan hediyeler aldıklarına şahit oluruz.

Asla geri ödenmeyeceğini bildikleri halde sıklıkla borç verirler. Bu döngü çığ gibi büyüyerek küskünlere yol açar ve tıpkı Hamlet’te Polonius’un üniversite çağına gelen oğlunu bu konuda uyardığı gibi, dostlukların bile sonunu getirebilir. Onunla aynı fikirde olsanız da olmasanız da paranızı cüzdanınızdan çıkardığınız an aklınızdan da çıkarmanız belki de izlenecek en doğru yol olacaktır.

Ödünç verdiğiniz şeyi geri alabilmeyi önemsiyorsanız, bir anlaşma yaparak karşı tarafa beklentileri net bir dille aktarmanız önemlidir. Bu adımı atmanın sizin için zor olduğunu düşünüyorsanız emin olun ki yalnız değilsiniz. Kendi sınırlarınızı nasıl belirleyeceğiniz konusuna tekrar değineceğiz. Şu aşamada anlaşma yapmak; ödünç verdiğiniz şeyi geri almak istediğiniz, bunun ne zaman olmasını arzu ettiğiniz ve geri aldığınızda ne durumda olmasını beklediğiniz gibi konularda önceden fikir birliğine varmak anlamına geliyor.

2. Yardım Biçimi: Bilgiyi Paylaşarak Yardım Etmek

L’help quotidien* Price’ın fırınından eve az önce döndüm. Evden çıkarken Rod bana, Lilly’nin pastası için yumurta almayı unutmamamı tembihlemişti. Yokuşu çıkarken çantasının açık olduğunu fark ettiğim bir komşumun yanına koştum ve onu uyardım. Kadın bana teşekkür etti ve o esnada cumartesi günü yapmayı planladığımız sokak barbeküsü için onay alındığını haber verdi. Ona marine edilmiş kebaplar hazırlayacağımı söyledim. O da büyük bir kâse lahana salatası hazırlayacağından bahsetti. Sonra kaldırımın kenarında bir sürücü bana yol verene kadar bekledim.

Fırına vardığımda Bayan Price ekşi mayalı ekmeğin fırından yeni çıktığını söyledi ve somunu paketlerken perşembe günü fırının kapalı olacağı bilgisini verdi. O sırada cep telefonumun titrediğini fark ettim. Lucy mesaj atmış ve müşterimizin gelecek hafta buluşmayı kabul ettiğini yazmıştı. Fırından ayrılıp eve döndüm. Evde kakaoyu ve unu elekten geçiren Rod’u gördüğüm an hatırladım: Kahretsin, yumurtaları unutmuştum!

Bilgiyi sunarak karşımızdakine yardım etmek, bize bir başkasıyla yararlı bilgiyi paylaştığımız bir alan açar. Kaynaklarınızı paylaşıma açmanızın aksine, bu tür bir yardım biçimiyle bilgiyi başka birine aktardıktan sonra hâlâ o bilgiye haizsinizdir. Örneğin, birine okumaktan keyif aldığınız kitabınızı vermek yerine ona bu kitaptan bahsetmeyi seçebilirsiniz. Bilgiyi paylaşarak yaptığınız yardım sayesinde elinizdeki kaynağı tüketme riskine girmemiş olursunuz. Bu yardım edenin ehinedir, çünkü bilgiyle yapılan yardım maliyetsizdir.

Dünyanın dört bir köşesinde her gün sayısız kez insanlar birilerine yardım ederken, bu yardımlar arasında bilgi paylaşımı yoluyla yapılanlar en yaygın olandır, hatta o kadar yaygındır ki gündelik yaşam içinde fark edilemez bile. Hemen hemen her sohbet bir miktar bilgi paylaşımı ihtiva eder. Yalnızca fırına yaptığım on beş dakikalık yolculuk esnasında bu yardım türüne on örnek saymam mümkün.

Bilgi paylaşımı şeklindeki yardım biçiminde dilin kullanımı hayati önem taşır; çünkü tavsiye vermek, açıklama yapmak, geri bildirim sunmak, karşınızdaki kişiyi bilgilendirmek, hikâye anlatmak ve hatırlatmalar yapmak da bu yardım biçimine dahildir. Öte yandan bu yardım, işaret diliyle ya da tıpkı fırına giderken yoldan geçen sürücünün bana eliyle geç işareti yaptığında olduğu gibi, kelimelere gerek olmaksızın da hayata geçebilir. Bizler edindiğimiz kıymetli bilgileri bu yardım biçimi sayesinde öğrenmekteyiz; okulların ve üniversitelerin yöntemi de budur. Öğretim bu yardım biçiminin bize sunduğu başka bir avantajdan da yararlanır: Bu şekilde bilgiyi aynı anda birden fazla insana aktarmak mümkün hale gelir.

Diğer taraftan iletişim kötü bir üne sahip hassas bir konudur, zira karşınızdaki kişi tarafından tam anlamıyla anlaşılıp anlaşılmadığınızı asla bilemezsiniz. Çoğu zaman verdiğiniz tavsiyeye uyulup uyulmadığını ya da o tavsiyenin işe yarayıp yaramadığını öğrenmek için doğru yerde olamayabilirsiniz veya bilgi paylaşma yoluyla yardım ettiğinizde karşınızdaki kişiye iyilik yaptığınızdan emin olmanız da her zaman mümkün olmaz.

Dahası bilgi kolay ulaşılır olduğundan yardım edilen açısından başka dezavantajları da beraberinde getirir. Yardım edilen kişinin elde ettiği bilginin içinden yanlışı, sahteyi, reklam ya da propaganda amaçlı olanı ayıklaması gerekir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Psikoloji
  • Kitap AdıSüper Yardımcı Sendromu
  • Sayfa Sayısı336
  • YazarJess Baker - Rod Vincent
  • ISBN9786050848496
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur