İmmidaaat! Kurttarıın!! Canavar peşimde…
Karanlık… bodrum
Suda boğacak… geliyooooo…
İç kapağına titrek bir el yazısıyla yukarıdaki satırların karalandığı esrarengiz kitabın sırrı ne? Son satırın hemen yanında yer alan kırmızı leke de neyin nesi? Mete’nin sahafta bulduğu bu kitap nereden gelmiş olabilir? Kim, neden yardım istiyor? Bu bir oyun mu, yoksa birilerinin hayatı gerçekten tehlikede mi?
“Süper Çocuklar” yepyeni bir macera ile geri dönüyor. Üstelik bu kez karşılarında mis kokulu bir bilmece var… Bu yeni serüvene Tuna’nın yeteneği damga vuruyor. Kimselerin duyamadığı sesleri işittiğini fark eden Tuna, sahafın gizlediği sırrı açığa çıkarıyor. Asya ‘Renk Delisi’ olarak anılmaya başlamışken Tuna da bir anda ‘Ses Delisi’ne dönüşüyor. Peki, Mete kendi yeteneğini ne zaman keşfedecek acaba? Kim bilir, belki onda da olağanüstü bir dedektiflik yeteneği vardır…
Hastane, postane, pastane… “Süper Çocuklar”ın kafası bir hayli karışık. Nefes nefese pedal çevirdikleri bu zorlu mücadelede hangi sokağa yöneleceklerine bir türlü karar veremiyorlar. Ahh, keşke Tuna sesleri biraz daha iyi algılayabilseydi! Macera macerayı kovalarken karşılarına çıkan kilitli bir kapının ardından sesler duyuluyor, girdikleri binanın bodrum katından sular yükseliyor ve kullandıkları bisikletler ortadan yok oluyor. Gizem doruk noktasına tırmanırken kapana sıkışan kahramanlarımızın imdadına arkadaşları Melis yetişiyor. Burunlarına gelen o muhteşem koku da ne? Hem de karınları zil çalarken… Sonuca bu kadar yaklaşmışken olacak şey değil… Durmak yok. “Süper Çocuklar” görev başına!
Ses Delisi, yüz binlerce çocuğa ulaşmayı başaran “Süper Gazeteciler” serisinin sevilen yazarı Aytül Akal’dan duyular ve farklılıklar üzerine heyecan dolu bir serüven. Yusuf Tansu Özel’in desenleriyle kitapseverlerin gözünde canlanan bu keyifli macera, Akal’ın 8-10 yaş grubundaki okurlar için kaleme aldığı yepyeni roman dizisi “Süper Çocuklar”ın da ikinci kitabı.
Kapının zilini duymamıştım. O sırada Tuna ve Erhan’la yere yaydığımız legolara dalmış, turnuva için ön hazırlık yapıyorduk. Bu, Tuna’nın fikriydi. Bir yerlerden duymuş, “Biz de Bilim Kahramanları’na katılahim,” diye tutturmuştu. İlk söylediğinde hemen karşı çıktım. Minicik parçaları söküp takma işi hiç bana göre değil. Ama sonra, ‘Bu turnuva, belki de küçüklüğümden beri arayışta olduğum süper yeteneğimin ortaya çıkmasını sağlayabilir,’ diye düşündüm. Bir de bakacaktım ki parmaklarım uçarcasına hareket Tuna’nın önerisini kabul ederken aramıza başkalarını da almamız gerekeceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Meğer Tuna ekip derken iki kişiden değil, üç beş kişiden söz ediyormuş.
“Bazıları on kişilik gruplar halinde katılıyormuş. Biz de bir şeyler becermek istiyorsak güçlü bir takım olmalıyız,” dedi. İyi, güzel de, nereden bulacaktık tak sök heveslisi onca kişiyi? “Erhan’ı alalım,” diye önerdi Tuna. “Aynı apartmanda oturduğunuz için çalışmalara çağırdığımızda gecikmeden gelebilir.” Erhan bizden bir yaş büyük. Tuna’yla mahallede yaptığımız maçlardan tanışıyorlardı. Gerçekten de Erhan’a haber verir vermez hemen atlayıp geldi. “Lego oynamayalı epey oldu ama çabuk alışırım,” dedi. Evden getirdiği legoları da benimkilerin üzerine boca ettik.
“Bence kocaman bir çöp kutusu yapalım,” dedi Erhan. “Bitmiş piller bu kutuya atılınca içlerinde kalan azıcık enerji, kutunun kapağına takacağımız algılayıcı sayesinde etkinleşip alarm vermeye başlayacak. Nasıl? Müthiş değil mi?” Pillerin doğaya ne kadar zararlı olduğunu herkes biliyor ama bunu gerçekleştirmek bize zor göründü. Uçan daire yapalım. Tuna’nın önerisi de altından kalkılabilir gibi değildi. Dairenin kenarına şerit halinde çepeçevre mıknatıs yerleştirecektik. Böylece nerede metal çöp varsa hepsini gövdesine çekip kolayca toplayacaktı. Ama uçan daireyi nasıl uçuracağımız konu- sunda hiçbirimizin en ufak bir fikri bile yoktu. Ne yapacağımıza dair işe yaramaz bir sürü proje üretiyorduk ki kapının zili çalmış, duymamışım. Annem, “Meteee, kapıya bak. Asya geldiii!” diye bağırınca yerimden fırlayıp koştum.
Asya, eli kolu kitap dolu, girişte beni bekliyordu. Onu güçlükle taşıdığı kitapların arasında kaybolmuş görünce, “Ne o, taşınıyor musunuz?” diye dalga geçtim. “Sana getirdim,” dedi. “Okuduktan sonra hepsini geri isterim ama. Bunlar en sevdiklerim.” Kitaplara gözucuyla bakıp, “Daha sonra getirsen?” deyince Asya bozuldu. “Alsana şunları kucağımdan, kollarım koptu! Bir de nazlanıyorsun!” diye söylendi. Bir an aklımdan Asya’yı da içeriye davet etmek geçti, zaten ekip için bir iki kişiye daha ihtiyacımız olacaktı. Ama önce, kucağındaki kitapları Erhan görmeden derhal ortadan kaldırmalıydım. Kitap kurdu olduğumu anlarsa alaylarından kurtulamaz, mahallede maç yaptığımız çocukların da diline düşerdim.
“Okula getirecektim ama taşımam zor olurdu,” dedi Asya. “Geçerken uğradık. Bizimkiler arabada bekliyor.” Kitaplara iştahla bakıp, “Güzele benziyorlar,” dedim. “Öyle valla,” diye gülümsedi. “Sen içlerinden hangilerini daha çok beğeneceksin, merak ediyorum.” Kitapları hevesle yüklendim. Tam, “Sonra konuşuruz,” deyip kapıyı kapatmak üzereydim ki korktuğum başıma geldi. Erhan yanımda bitiverdi. “Ooo, Asya mı gelmiş? Girsene içeri, ne bekliyorsun orada?” Ellerim dolu olduğundan kapıyı ayağımla iterek, “Küüüt!” diye Asya’nın yüzüne kapadim. Erhan şaşırdı. “Ne oluyor Mete? Bu ne telaş böyle?” “Asya’nın işi varmış, gitmek zorundaydı,” dedim. Asya’nın, ağzından bir laf kaçırmasından korkmuştum ama kucağımdaki yığının Erhan’ın gözünden kaçması olası değildi tabii. “Aaa, nedir bu kitaplar? Asya mı getirdi?”
“Şey… Şey için…” “Ne o, okuyacak mısın yoksa?” Ben ne yanıt vereceğimi düşünürken Erhan kucağımdaki yığından birkaç kitap alıp sayfalarını hoyratça çevirdi. “Ne yapacaksın bunları?” Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Neyse ki aklıma parlak bir fikir geliverdi. “Yardım için… İhtiyacı olan bir okul… Kitapları oraya göndermek için topluyoruz,” dedim. “Kitabı ne yapsınlar, akıllım!” dedi Erhan alaycı bir ifadeyle. “Yardım edeceksen para göndereceksin.” Neyse ki uydurduğumu fark etmemişti. Erhan’la her gün mahallede, orada burada karşılaşırdık; ucuz kurtulmuştum. “Parayı nereden bulacağız ki?” dedim. “Asya, okumadığımız kitapları toplayıp yollamayı önerdi.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Roman (Yerli)
- Kitap AdıSüper Çocuklar - 2 Ses Delisi
- Sayfa Sayısı112
- YazarAytül Akal
- ISBN9786059604475
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hanedan ~ Selman Kayabaşı
Hanedan
Selman Kayabaşı
TEŞKİLAT ve MUHAFIZ kitaplarının yazarı Selman Kayabaşı’dan serinin yeni kitabı: HANEDAN Sancak sahibi beyler, 1040’ta Semerkand’da toplandılar. Kınık’ı hakan bildiler. 1299’da Konya’da buluştular, Kayı’yı...
- Atla ~ Mercan Aytuna
Atla
Mercan Aytuna
Bir melekseniz ve uçamıyorsanız ‘engellisiniz’ demektir. Üstelik kanatlarınız olduğu halde uçamıyorsanız hem korkak hem de engelli bir meleksinizdir. Bunu kim söylemişse koca bir yalan...
- Kehribar Zamanında Aşk ~ Bige Güven Kızılay
Kehribar Zamanında Aşk
Bige Güven Kızılay
Yüzyılın aşkı! Üstelik gerçek… “Münevver titreyen elini yavaşça o’nun eline bırakıverdi. Elini sımsıkı kavradı eli. Sıkı ama nazikçe… Öyle nazik bir tutuş ki, sanki...