“ŞARAPSIZ SARHOŞ; YEMEKSİZ DOYMUŞ; HUZURSUZ; AÇ VE UYKUSUZ; MÜTEVAZI KAFTANI ALTINDA BİR KRAL; HARABELERDE BULUNAN BİR HAZİNE; HAVADAN TOPRAKTAN DEĞİL, ATEŞTEN SUDAN DEĞİL, SINIRSIZ BİR DENİZDİR. YÜZLERCE AYI, GÖĞÜ VE GÜNEŞİ VAR; KİTAPTAN OKUYAN BİR HOCA DEĞİL O, EVRENSEL GERÇEĞİN BİLGESİDİR.” – RUMİ
Geleneksel manevi düşünceyi modern dünyaya uyarlayan en önemli işçi olarak tanımlanan, 20. yüzyılın önde gelen düşünürlerinden kabul edilen İdris Şah’ın başyapıtı olan Sufiler, okuyucularını Sufi fikirlerine yaklaşmaya ve onları test etmeye davet ediyor. Sufi düşüncesi ve eylemi üzerine geniş bir tarihsel ve kültürel bağlam oluşturduğu, ne duygusal ne de akademik olan bu kitapla, yazılı bir eserin tasavvuf deneyimine en yakın şeyi sunuyor. Eserleri dünya çapında 12 dile çevrilen, 15 milyondan fazla satan ve birçok ödüle layık görülen İdris Şah, Feridüddin-i Attar’dan Rumi’ye, Aziz Augustinus’tan ismini gizleyenlere dek her inançta ve her coğrafyada insanlığa deniz feneri olmuş sufilerin gizli geleneğinin tarihe nasıl nüfuz ettiğini, gelişimimizi nasıl etkilediğini gösteriyor. Tasavvuf üzerine yazılmış en önemli modern kitap olma niteliği taşıyan Sufiler kafa karışıklığı ve fanatizm labirentinden bir çıkış yolu sunuyor.
İÇİNDEKİLER
DURUM…………………………………………………………………………………..9
YAZARIN ÖNSÖZÜ ……………………………………………………………….10
ADALILAR ……………………………………………………………………………..15
ARKA PLAN I:
YOLCULAR VE ÜZÜMLER……………………………………………………26
ARKA PLAN II:
KARANLIKTAKİ FİL………………………………………………………………52
NASREDDİN HOCA FIKRALARI………………………………………….78
ŞEYH SADİ-İ ŞİRAZİ………………………………………………………………127
ECZACI FERİDÜDDİN-İ ATTAR…………………………………………..133
MEVLANA CELALEDDİN RUMİ…………………………………………..146
İBNİ ARABİ, EN BÜYÜK ŞEYH (ŞEYHÜ’L-EKBER)……………..171
GAZALİ…………………………………………………………………………………..182
ÖMER HAYYAM …………………………………………………………………….201
GİZLİ DİL I:
KÖMÜRCÜLER………………………………………………………………………210
GİZLİ DİL II:
İNŞACILAR (EL-BENNA) ………………………………………………………221
GİZLİ DİL III:
FELSEFE TAŞI…………………………………………………………………………232
BATI’NIN GİZEMLERİ I:
TUHAF AYİNLER …………………………………………………………………..248
BATI’NIN GİZEMLERİ II:
ŞÖVALYELER………………………………………………………………………….261
BATI’NIN GİZEMLERİ III:
BİLGELİĞİN BAŞI…………………………………………………………………..269
BATI’NIN GİZEMLERİ IV:
ASSISI’Lİ FRANCESCO…………………………………………………………..272
BATI’NIN GİZEMLERİ V:
GİZLİ DOKTRİN…………………………………………………………………….280
YÜCE KANUN ……………………………………………………………………….296
DERVİŞLER KİTABI……………………………………………………………….309
Derviş Nedir?…………………………………………………………………………..331
DERVİŞ TARİKATLARI………………………………………………………….336
BİLGİYİ ARAYAN…………………………………………………………………..359
Aşk İnancı ………………………………………………………………………….368
KERAMET VE SİHİR………………………………………………………………378
MÜRŞİT, İRŞAT, İRŞAT OLUNAN………………………………………….399
UZAKDOĞU…………………………………………………………………………..410
AÇIKLAMALAR
AVRUPA’DA ARAP YAYILIMI………………………………………………..420
YÜKSELİŞ………………………………………………………………………….420
BEREKET (BARAKA)………………………………………………………..421
BÎDİL …………………………………………………………………………………422
SİYAH VE BİLGE……………………………………………………………….423
KLASİK HOCALAR…………………………………………………………..423
BİRBİRİNE KARIŞMA ………………………………………………………424
BİLİNÇ ………………………………………………………………………………425
ÖLÜM VE YENİDEN DOĞMAK………………………………………425
NOKTALAR ………………………………………………………………………426
SUFİLİĞİN İLKELERİ……………………………………………………….427
HAFIZ………………………………………………………………………………..428
HALLAC…………………………………………………………………………….429
HANİFLER ………………………………………………………………………..430
GİZLİ SUFİLER………………………………………………………………….431
CÂMİ…………………………………………………………………………………432
DİLLER………………………………………………………………………………433
LETAİF ………………………………………………………………………………434
NUR AYETİ……………………………………………………………………….436
MİRAMOLİN…………………………………………………………………….436
GİZEMLİ ŞENLİKLER……………………………………………………….437
NAKŞİBENDİLER……………………………………………………………..438
AKILDIŞI KAYGI ………………………………………………………………439
NŞR ……………………………………………………………………………………439
SUFİLİĞİN HEDEFLERİ……………………………………………………440
TEMEL BAKIŞ AÇISI…………………………………………………………441
MELEK-İ TAVUS İNANCI ………………………………………………..441
QALB (KALP) ……………………………………………………………………443
QUTUB (KUTUP)……………………………………………………………..444
RAYMOND LULLY……………………………………………………………444
ZİKİR…………………………………………………………………………………445
GÜL; GÜL-HAÇ (ROZİKRUSYEN) CEMAATİ; TESPİH….445
KUTSAL DİL……………………………………………………………………..446
AZİZ AUGUSTİNUS …………………………………………………………447
SAKİ…………………………………………………………………………………..448
SARAZEN-BATI TEMASI …………………………………………………449
YEDİ İNSAN ……………………………………………………………………..450
SİMURG…………………………………………………………………………….452
RUH VE MADDE………………………………………………………………452
SUFİ MÜRŞİT……………………………………………………………………453
TARIQA (TARİKAT)………………………………………………………….454
TAROT ………………………………………………………………………………455
TAPINAKÇILAR………………………………………………………………..456
TRANSLİTERASYON (ÇEVRİYAZI)…………………………………457
EK I
KURAN’IN BATINİ YORUMU……………………………………………….458
EK II
HIZLILIK ………………………………………………………………………………..461
DURUM
İnsanlık derin uykudadır, sadece yararsız şeylerle ilgilenir, yanlış bir dünyada yaşar. Kişinin bunu aşabileceğine inanmak sadece bir alışkanlık ve pratiktir, ama din değildir.
Yolcular önünde gevezelik etme, git kendini tüket. Eğer Hakikat’e göre baş aşağı duruyorsan, çarpık bir bilgi ve dine sahipsindir.
İnsan kendi çevresinde ağını örüyor. Bir aslan (Yolcu) kafesini parçalayıp dışarı çıkıyor.
(Rumi’nin hocası, Afgan sufi piri Senai, Hakikat Bahçesi, İS 1131)
YAZARIN ÖNSÖZÜ
Bu kitap yazılırken yapılmak istenen en son şey skolastik düşünceye ya da akademik yönteme karşı düşmanca bir tavır takınmaktır. Batılı ve Doğulu akademisyenler kahramanca bir biçimde akademik yaşamlarını sufi edebi ve felsefi belgelerini kendi disiplinleri yoluyla dünyaya sunmaya adamışlardır. Sufilik Yolu’nun zihinsel faaliyet ya da sıradan kitaplardan öğrenmekle anlaşılamayacağını, sufilerin kendileri tarafından yinelenmesini çok kere sadakatle kaydetmişlerdir. Bu temel durumun sufiliği kendi anlayış kapsamlarının içine sokmaya çalışmaktan alıkoymamış olması, onların entelektüel dürüstlüğüne ve kendi sınama yöntemlerine yaraşmaktadır.
Ne var ki varlığının temeli olan gerçek anlamda irşat hariç, sufi bir mürşidin bir dereceden sonra takdir edilemeyeceğini söylemek sufiliğe haksızlık olur. Çoktan beridir var olduğundan şüphe edilen ve aranan “gizli doktrin”in onu arayandan kaçması sufi için bir tesadüf değildir. Diyelim ki komünizm tanrısız bir dinse, “öğrenme sürecinde bir sufi” olmaksızın sufiliğin akademik incelemesi de özünden kopmuş sufiliktir. Eğer bu iddia, sadece kendine verilen donanımlardan yararlanarak gerçeği bulabilen birey esasına dayalı rasyonel geleneğe karşı geliyorsa, buna verilecek tek bir cevap vardır. Sufilik, “gizli gelenek”, başka bir dünyaya, zihinsel işleyişin dünyasına ait varsayımlara dayanarak anlaşılamaz. Fizikötesi olgu hakkındaki hakikatin sadece belli bir düşünce, rasyonel ve “bilimsel” düşünce yoluyla aranması gibi bir gereklilik hissediliyorsa, sufi ile sözde tarafsız arayıcı arasında hiçbir temas kurulamaz.
Sufi edebiyatı ve hazırlık öğretimi bu iki düşünce dünyası arasındaki boşluğu kapamaya yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır. Bu boşluğu kapamak mümkün olmasaydı, elinizdeki kitap değersiz olurdu ve onu yazmaya bile girişmemek gerekirdi.
Toplum için besleyici bir unsur olarak görülen sufiliğin, toplum içindeki varlığını değişmeden sürdürmesi gibi bir şey asla düşünülmemiştir. Yani, sufiler, bina yapar gibi, gelecek kuşakların incelemesi ve öğrenmesi adına sistem oluşturmaz. Sufilik, örnek insan, yani mürşit yoluyla aktarılır. Dünyanın tanımadığı biri olması ya da taklitçilerinin olması onun var olmadığı anlamına gelmez.
Bereket denen el verme unsurunun ortadan kalktığı, sadece biçimin kaldığı başıboş kalmış yapılarda sufiliğin izlerini bulmaktayız. Ortalama insana genellikle bu dış kabuk göründüğü için biz dış kabuğu daha derinlerde yatanı göstermek için kullanmalıyız. Ortalama insanın yaptığı gibi, şu ya da bu ritüel, şu ya da bu kitap sufiliğe beden teşkil eder diyemeyiz. Hem tamamlanmamış (çünkü yaşayan örnek, yani mürşidin etkisinden yoksundur) hem de ikincil, yani kısmen özümsenmiş olan insani, toplumsal, edebi malzemeyle işe başlıyoruz. Dinsel ve toplumsal örgütlenme gibi tarihsel olgular, şayet kalıcı olmuşlarsa, hayatta kalmak için örgüte, duyguya ve dış görünüme bağımlı olan ikincil, dışsal olgulardır. Bildik sistemlerin devamı için esas olan bu etmenler, sufi diliyle konuşursak, görünüş ve duygudan farklı, sadece organizmanın canlı enerjisinin yerini tutan şeylerdir.
Herhangi doğal bir etmen gibi, sufi dergâhı da mekanik ritüel ya da antropolojik açıdan ilginç varlığını sürdürme biçimlerinde iz bırakmak için değil, gelişmek ve yok olmak için vücuda gelmiştir. Besleyici maddenin işlevi dönüşmektir, değişmez izler bırakmak değil.
Büyük sufi mürşidi Câmî, sakalın uzayıp fazla gürleşmesine izin verildiği takdirde dikkati çekme ya da önemsenme açısından saçla karışacağını söylediğinde, işte bu eğilimden bahsetmiştir.
Sufiliğin “organik” ve “örnek insan” iddialarının her ikisi de onu derhal kalıplaşmış incelemenin kapsamı dışında bırakır.
Ancak nazarı insan kültürü üzerinde sufi etkilerine çevirmenin bir değeri vardır. Öncelikle, sıradan düşünce ile sıradan, dar ve gelişmemiş insan bilincini daha geniş bir algı ve bilinç durumuna götürmek üzere tasarlanmış şiirsel, edebi ve de diğer araçlarda bulunan sufi tecrübesi arasındaki boşluğu doldurma girişimlerini gözlemleyebiliriz. İkinci olarak, sufiler, otoriter ve mekanik düşüncenin derin anlayışı boğduğu kültürlerde bile, yaşamın resmi olarak dayatılandan daha fazla anlama sahip olduğuna ilişkin ilkel bir sezgi yoluyla da olsa, insanın bireyselliğinin bir şekilde kendini öne koyacağını düşünürler.
Daha açıklayıcı olmak amacıyla, bu kitapta sufi düşüncesinin belli bir dönemde (yedinci yüzyıldan itibaren) yayılışına vurgu yapılmıştır. Eğer bu sürece dair tamamıyla yeni malzemeler ortaya konulduysa, bu herhangi skolastik bir amaçla yapılmamıştır. Skolastisizm bilgi toplama ve bundan çıkarımlar yapmayla ilgilenir. Sufilik ise tanrısal bilgiyle iletişim kurma yolu bulmaya çalışır, her ne kadar tarihsel olarak heyecanlı da olsa tekil olguları birleştirme ya da teori oluşturmayla değil.
Sufiliğin, Batı’da geçerliliği kalmayan inançları –örnek insanda olduğu gibi– barındırdığı oranda Doğulu bir düşünce olduğu unutulmamalıdır. Otoriter ve dogmacı örgütlenmenin doğru gösterdiğinden farklı bir yol izlediği için anlaşılmaz ve mistiktir. Sufilik dogmatik tavrın insanın öyküsünde yalnızca bir bölümü, bir evreyi oluşturduğunu iddia eder. “Hakiki” bilgi kaynağına ulaşma iddiasında olan sufilik, kendi içinden bakıldığında şimdiki zamanda “mantıklı düşünce” olarak kabul edilen bu geçici dönemin bilginin sahibiymiş tavrını kabul edemez.
Burada ortaya konan malzemenin büyük bölümü tamamlanmamıştır çünkü, sufi pratiğiyle dengelemeksizin, sufilik hakkındaki bilgileri çoğaltmak mümkün değildir, öyle ki bu pratiğin çoğu geleneksel sufi çevreleri dışında bilinmez. Buradaki malzeme, son derece yüzeysel bir bağ kurduğu ve eninde sonunda çarpıtmadan bu bağı fazla sürdüremeyeceği geleneksel skolastisizmi etkileme amacında da değildir. Sufilik sadece kendi yoluyla bilinebilir.
Bugün bildiğimiz kadarıyla ve öncülerinden biri tarafından görüldüğü şekliyle bilimle arasındaki farkı göstermek ilginç olacaktır. Ortaçağın mucizesi olarak görülen, insanlığa mal olmuş büyük düşünürlerden biri Roger Bacon, deney yoluyla elde edilen bilgi yönteminin öncüsüydü. Bu Fransisken rahibi, bilgi birikimi ile doğrudan tecrübe etme ve şeyleri bilme arasındaki fark olduğunu aydınlanma okulunun sufilerinden öğrenmiştir. Sufi bilgiyi aktardığı Opus Maius’unda der ki:
İki tür bilgi vardır, tartışma ve tecrübe etme yoluyla kazanılan. Tartışma sonuç getirir ve bizleri kabul etmeye zorlar. Ancak tecrübeyle kanıtlanmazsa, ne kesinliği sağlar ne de zihnin gerçekte duraklamasına yol açmak üzere şüpheleri giderir.
Sufi doktrini Batı’da, tümdengelim olarak bilinir ve Batı bilimi büyük ölçüde buna dayanır.
Ne var ki modern bilim, deneyin insan düşüncesinin tüm alanlarında gerekli olduğu fikrini kabul etmek yerine sözcüğü, deney yapanın mümkün olduğunca deneyin dışında kaldığı “deneysellik” anlamında almıştır.
Sufi bakış açısından, Bacon 1268’de bu sözleri kâğıda döktüğünde hem modern bilimi başlatmış hem de bilimin dayandığı mantığın bir bölümünü aktaran kişi olmuştur.
“Bilimsel” düşünce o zamandan bu yana bu kısmi gelenekle devamlı biçimde ve kahramanca işbirliği yapmıştır. Sufilerin birikiminde yatan köklerine rağmen geleneğin yara alması bilimsel araştırmacıyı bilgiye kendi yoluyla –sadece “deney yapma” değil, “tecrübe etme” yoluyla– ulaşmaktan alıkoymuştur.
ADALILAR
Sıradan kişi günahlarından pişmanlık duyar: Seçkin olan ise onların pervasızlığından (Zünnun-ı Mısri)
Çoğu mesel en azından bazı gerçekler içerir ve sıradan düşünme yollarının hazmetmekten alıkoyduğu fikirleri insanların özümsemelerini sağlar. Dolayısıyla meseller, entelektüel alıştırmaların olanaklı kıldığından daha fazla duygularla uyum içinde bir yaşamın resmini sunmak amacıyla sufi mürşitler tarafından hiç de azımsanmayacak ölçüde kullanılmıştır.
İşte size insanlık durumu hakkında anlatıldığı döneme uygun biçimde özetlenmiş ve uyarlanmış bir sufi meseli. Aslında sufi yazarlar sıradan “eğlencelik” meselleri yoz ve daha aşağı bir sanat biçimi olarak görmüştü.
Bir zamanlar uzak bir diyarda ideal bir toplum yaşardı. Bu toplumun üyeleri bizim bugün bildiğimiz korkuları bilmezdi. Belirsizlik ve kararsızlık yerine amaç doğrultusunda yaşarlar, kendilerini tam olarak ifade edebilirlerdi. İlerleme olmasa da, yaşamları daha zengindi, çünkü başka daha iyi şeyler ilerlemenin yerini doldurmuştu. Dolayısıyla, onlarınki biraz daha farklı bir varoluş biçimiydi. Şu anki algı biçimlerimizin, bu toplumun sahip olduğu gerçek kavrayıştan daha kaba ve üstünkörü olduğunu söyleyebiliriz.
Onlar gerçek birer yaşama sahiptiler, yarım değil.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İslam Tasavvuf
- Kitap AdıSufiler
- Sayfa Sayısı464
- Yazarİdris Şah
- ISBN9786254417603
- Boyutlar, Kapak13,5 x 19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviBeyaz Baykuş Yayınları / 2022