Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

“Suç Bütün Perçemlerimdeydi” Sevgi Soysal’ın Yaşamı, Yapıtları ve Mahkeme Tutanakları ile 12 Mart Sanıklığı
“Suç Bütün Perçemlerimdeydi” Sevgi Soysal’ın Yaşamı, Yapıtları ve Mahkeme Tutanakları ile 12 Mart Sanıklığı

“Suç Bütün Perçemlerimdeydi” Sevgi Soysal’ın Yaşamı, Yapıtları ve Mahkeme Tutanakları ile 12 Mart Sanıklığı

Deniz Keziban Çakıcı

“Çalışmamın tutanaklarla ve yapıtların analizleriyle iç içe bir yapı sergilemesi, Sevgi Sosyal’ın olayları yaşama sırasına riayet edilmesi ile ilgilidir. Bir eserden söz ederken bir…

“Çalışmamın tutanaklarla ve yapıtların analizleriyle iç içe bir yapı sergilemesi, Sevgi Sosyal’ın olayları yaşama sırasına riayet edilmesi ile ilgilidir. Bir eserden söz ederken bir yargılamaya ya da tutanağa geçilmesi ya da tam tersinin olması, yazarın kısa hayatına sığdırdığı yargılamaların uzunluğundandır. Bu tutanaklar içinde bir uçtan bir uca savrulurken, evet yazmazsa olmazdı. Onu özgür kılan bu muhteşem yazma gücü bize, bugün elinizde tuttuğunuz onun gerçek hayattaki yargılama, edebiyat/sanat sarmalını verdi.”

Deniz Keziban Çakıcı, Sevgi Soysal’a ait yapıtları politik bir çerçevede analiz ederken aynı zamanda 12 Mart 1971 askerî darbe dönemi Sıkıyönetim Komutanlığı mahkeme tutanaklarıyla birlikte, arşiv değeri olan birçok belge, mektup ve el yazmasını gün ışığına çıkarıyor. Bunun yanı sıra, geniş bir Sevgi Soysal biyografisi ve bibliyografyasına yer veriyor… Soysal’ın “kıvrılan perçemlerine asılan tutkularına” Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 12 Mart dönemine uzanan genel bir bakış sunarken, yazarın durduğu noktayı ve o yazınsal noktaya nasıl geldiğini belirginleştiriyor. Tüm bunları, yazarın yargılanma süreci ile eş zamanlı biçimde onun yaşama ve yazma sırasını bozmayacak bir anlatı kurarak ortaya koyuyor.

“Suç Bütün Perçemlerimdeydi”, Sevgi Soysal’ın 12 Mart sanıklığının arka planında yaşananlara, yaşamına, yapıtlarına ilk kez ayrıntılı şekilde yayımlanacak belgeler eşliğinde ışık tutan kapsamlı bir çalışma.

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..9
SEVGI SOYSAL’IN ÖZYAŞAMÖYKÜSÜ………………………………………………………………………….17
BİRİNCİ BÖLÜM
Cumhuriyet’in Kuruluşundan Sevgi Soysal’a
Roman Örnekleri……………………………………………………………………………………………………………………….25
Yeşil Gece…………………………………………………………………………………………………………………………………………………27
Sodom ve Gomore………………………………………………………………………………………………………………………….28
27 Mayıs 1970 htilali’ne doğru ve Bir Gün Tek Başına…………………………..30
12 Mart 1971 Askerî Darbesi’ne doğru ve Gizli Emir……………………………….32
İKİNCİ BÖLÜM
12 Mart 1971 Dönemi Roman Örnekleri
ve Ortak Özellikleri………………………………………………………………………………………………………………39
Büyük Gözaltı……………………………………………………………………………………………………………………………………….42
Gençliğim Eyvah……………………………………………………………………………………………………………………………….46
Bir Düğün Gecesi……………………………………………………………………………………………………………………………..52
Şafak niçin diğer dönem romanlarından farklı?…………………………………………….62
Şafak ve kadın tipleri……………………………………………………………………………………………………………………69
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sevgi Soysal’ın Yapıtları ve Yargılanma Süreci…………………..95
Tutkulu Perçem…………………………………………………………………………………………………………………………………..95
Tante Rosa……………………………………………………………………………………………………………………………………………108
Sevgi Soysal’ın kendini hayata
tercüme etmesine dair söyleşiler………………………………………………………………………………..124
Yürümek………………………………………………………………………………………………………………………………………………….132
Sevgi Soysal’ın günlüğünden: Bir Romanın (Halveti) Hatıratı……….142
Kitap hakkında bilirkişi raporu………………………………………………………………………………………150
Kitabın beraat kararı…………………………………………………………………………………………………………………152
12 MART 1971 DÖNEM MAHKEME TUTANAKLARI………………………………….155
“Eskici”……………………………………………………………………………………………………………………………………………………168
Özü ifademdir…………………………………………………………………………………………………………………………………..170
hbar ve muhbir tutanakları……………………………………………………………………………………………….175
ddianame, ifadeler ve muhbirler üzerine………………………………………………………..189
Yenişehir’de Bir Öğle Vakti…………………………………………………………………………………………………196
Duruşma tutanakları………………………………………………………………………………………………………………….212
Tatbiki keşif zaptı…………………………………………………………………………………………………………………………230
Gerekçeli hüküm…………………………………………………………………………………………………………………………..237
Temyiz talebi…………………………………………………………………………………………………………………………………….242
Askerî Yargıtay kararı………………………………………………………………………………………………………………254
Doğan Tanyer’in müvekkili Sevgi Soysal’la ilk görüş günü……………259
Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu……………………………………………………………………………………265
Barış Adlı Çocuk……………………………………………………………………………………………………………………………..276
Bakmak……………………………………………………………………………………………………………………………………………………284
Mümtaz Soysal ile Hoş Geldin Ölüm öncesine dair söyleşiler……284
Hoş Geldin Ölüm………………………………………………………………………………………………………………………….290
Hoş Geldin Ölüm ve Sevgi Soysal’ın
kitaba dair aldığı ilk notlar………………………………………………………………………………………………..297
Hoş Geldin Ölüm’e eklenmeye zaman bulunamayan notlar………..302
BİBLİYOGRAFYA – SEVGİ SOYSAL……………………………………………………………………………………..309

ÖNSÖZ

“Neden Sevgi Soysal?” sorusuna yanıtım sanırım şu olurdu: Onu, bütün tekliği ve yalnızlığıyla; acıyan, sancıyan tüm toplumsal ve kişisel yanlarıyla içimde bir yerde saklıyor ve sürdürüyor olduğumdan… Baş eğmeyi ve kendine biçilen “cinsiyeti kadın kalıbını” reddederken, aynıların çokluğunda biçimlenmiş zihniyet duvarlarına çarpa çarpa kendine yeni baş etme yolları bulabilmiş olmasından. Toplumsal bir zihniyet zehrinin, bulaşıcı bir hastalık olarak toplumun her zerresine cinsiyetçilik ve bunun tahakkümü olarak bulaştığını her fark edişinde, “tekinsiz” addedilen yeni duruşlar ve varoluş biçimleri yaratabilmesinden, kalabalıklar içindeki bir başınalığını güçlenen değerlere dönüştürebilmesinden. Bunların, kendisinden yirmi sekiz yıl sonra dünyaya gelen beni ve benden sonrakileri biçimleyen parçalar oluşundan. Gündelik hayatın sıradanlığı içinde kendini çoğaltan yok edişleri sorgulamayı ve sıradanlığa direnmeyi öğretmiş olmasından. Aslında, hiçbir şey Sevgi Soysal değil bu içimde sakladıklarımda. Hem Sevgi Soysal hem değil. Geride bıraktığı tüm eserlerde, her şey kişisel ama hiçbir şey kişisel değil. Özünde sorulması gereken, mesele neden Sevgi Soysal değil sorusu. Kişisel hiçbir şey’le yolculuğunu sürdürmeyi bilen bir kadının, toplumsal hastalıkların ortasını yara yara yürüyebilmesi meselesi. Oradaki irini faş ediyor olması. Görmezden gelineni, gizli olanı açığa vurup ortaya döküyor, dile veriyor olması. O andan itibaren, ortalığa saçılanlarla baş edemeyenin Sevgi Soysal değil, artık erk ve tahakküm sahipleri olması. Sırrı fâşeylenen erkin râzısı’nın kaçıyor olması.1 Neden râzısı kaçıyor? Bir kişinin ya da topluluğun başka bir kişiyi kendi mülkü haline getirerek onun özgürlüğüne “sahip” olması ve bu durumu dilediği gibi kötüye kullanması ayan ve beyan olduğu için kaçıyor. Sevgi’nin özel hayatı için istediklerinin doğrudan medeni hayatla bağlantılı olması ve bunların göbekbağının siyaset ve devletin elinde bulunması, meseleyi bir tek Sevgi Soysal olmaktan çıkarıp memleket meselesi haline sokuyor. Evet gerçekten de bir memleket meselesi olan bu kadının, medeni hayat, özel hayat, siyaset, devlet bağlamında, o harika ve tekinsiz duruşlarıyla alıp yere çaldığı erk ve tahakkümler ne yapsın? En bildikleri tek şeyi elbette. Üstelik de kadın olan bu uyumsuzu, kadınlık onurundan vurmak. Bu onu yerle bir edecek sanıyorlar. Oysa Sevgi çoktan bellemiş binyıllardır Afrika’da düşen yaprağın Avrupa’da altın borsalarını belirlediğini. Denklenmiyor asla bu bel altı vuruşlara. Medeni birey ve toplum olmak istiyorsa, kendinden sökülüp alınamayacak yazılı hayat tarzı inşa etmenin en iyi baş etme yolu olduğunu biliyor. Bu nedenle bana “yazmazsa olmazdı, onun asıl cezasıydı yazmak” dedirten şey, onun baş etme, direnme özgürleşme yöntemi. Ardından gelen ve gelecek olan nesilleri kendi “tekinsiz” dalgaları arasına katma yolu. Medeniyet teriminin düşünce tarihi boyunca kazandığı anlamların ortak noktası, şehir-devlet hayatının sosyal, siyasal, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik alanlarda mümkün kıldığı birikim ve fırsatların eşit şekilde, özgürce paylaşılması fikrini barındırmasıdır. Tarih boyunca medeniyet, esas olarak yazıyla tanımlanan bir kültür olmuştur. Tahakkümcüler için Sevgi’nin yazarak yaydığı dalgalardan daha tehlikeli ne olabilirdi? Sağ ve sol ayırmadan, toplumsal sınıfların dayandığı çelişkileri örten, yanlışlığı, aldanmayı ve mistikleştirmeyi yaygınlaştıran tüm ideolojilerin karşısına yazarak dikilen Sevgi’deki duruş ve varoluş şekli, beni onunla ilişkilendiren en önemli şey. Bunun elbette benim kişisel tarihimle bir bağı var; Sevgi’nin ’70’lerde yaşadıklarına benzer şeyleri ben de ’80’lerde yaşadım. Haksızlık ve hukuksuzluğun normalleşmesiyle herkesi kapsaması gereken hesap verilebilirliğin ortadan kalkması; sanırım, bir toplumun başına gelebilecek en büyük tehlike. Hesap verilebilirlikteki eşitlik, denklik veya orantılı olmanın ortadan kalkması, toplumu medeni olmaktan çıkarır. Tahakküm gücü olanlar, hesap verebilirlikteki bu denkliği zapt ederek, her dönem yöneten olmayı garanti ettiklerini sanabilir. Gerçekte ise, devlet eliyle onursuzlaştırmanın yolunu açarak, devleti, medeniyet dairesinden çıkarmış olurlar. Asıl suç budur. Tek istediği medeni bir hayat olan Sevgi Soysal’ın kısa hayatının uzun süren yargılanmalarına buradan bakmak gerektiği fikrindeyim. Çağdaş Türkçe yazında aktif gözlemci ve yansıtıcı olarak, Sevgi Soysal’ın önemli ve anlamlı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Yüzyıllardır süregelen güçlünün egemenliği üstüne kurulu ve kurumlaşmış bir haksızlığı, Türkçe yazına taşıyan kadın yazarlardan ilkinin Sevgi Soysal olması, yazdığı her şey sanatsal boyutunu korurken aynı zamanda politik bir tavır ve duruş da oluşturması onu, benim için çok ayrıcalıklı kıldı. Türkçe yazında kadının birey olması sorununu eş değerli kadın-erkek ilişkileri boyutuyla ilk sunan olması, önemliydi. Türkiye’nin erkek egemenliği üzerine kurulu gelenekselleşmiş toplumsal yapısı ve toplumun her alanında dinin belirleyiciliği göz önüne alındığında; Sevgi Soysal’ın kişiliği ve ürünleriyle sergilediği ilkleri oluşturan kadın resmi, günümüz Türkiyesi için hâlâ çok büyük önem taşıyor. Daha ilk yapıtında altını çizdiği, yerleşik rutinden bunalan kadını, kapalı toplum anlayışının belirlediği sakat bir cinsellik eğitimiyle biçimlenmiş; kendi özüne saygı, insan saygısı, hak bilirlik ve hakseverlikle ilgisi olmayan erkeklik anlayışını, erkeklik anlayışının oluşum sürecinde kadın mutsuzluğunun nedenlerini, dış dünyadan kopuk bir ayrıksılık içinde mutlu olunup olunamayacağı sorgulamasını yazına taşımış olması, severek birlikte üretebilmeyi, düşünme yetisini yitirmeden sevebilmeyi ve gerektiğinde yeni varoluş şekilleri bulabilmeyi işlemiş olması, Sevgi Soysal’ı benim için ilginç kılan nedenlerdi. 12 Mart dönemi Sıkıyönetim Komutanlığı mahkeme tutanaklarının ilk kez bu çalışma kapsamında ve yazarın eserlerine toplu bir bakış sunarak yayımlanacak olması ise hem genel tarihe hem Sevgi Soysal’ın kişisel tarihine not düşülmesi açısından, geç kalmış bir borcun dönem tanıklarına ödenmesiydi benim için. 1993 yılından 1997 yılı sonuna kadar oldukça zor koşullarda toplanan bu belgelerin yalnızca bir bölümü, ilk kez Sevgi Soysal Bibliyografyası olarak Master II çalışmam içinde yer bulup Berlin Hür Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde ve Berlin Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde yerini aldı. Sayın Mümtaz Soysal ve Doğan Tanyer’e verilmiş olan iki örnekten yararlanıp, birçok bilgiden, ad vermeden yararlananlar, hatta dipnot göstermeden tez yazanlar oldu. Uzun ve zahmetli bir araştırma döneminin bu şekilde yağmalanmasına son vermek adına, ’90’larda toplanmış olan ve ilk çalışma içinde kullanılmayan mahkeme tutanaklarını içerecek bu çalışmayı yayına hazırlamak elzem oldu. Bu çalışmanın detaylandırılmış, belgelenmiş konusu olan ve Türkiye tarihinin önemli bir kesiti sayılan 12 Mart 1971 askerî darbe döneminin, yazarın yaşamında olduğu gibi yapıtlarının biçimlenişinde de sarih bir yeri var. Sevgi Soysal’ın günün içinden, yaşanılan an açısından yalın, özüyle yansıtmak gibi bir önceliği ve özelliği olduğunu, belgesel bir tanıklık taşıyan Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu yapıtında tarihsel, yazınsal açıdan çok net görürüz. Dönem romanları değerlendirilirken gözden kaçan, Şafak yapıtının sözü edilmeyen noktalarına, belgeler ve mahkeme tutanakları ışığında yeniden bakılmalı fikrindeyim. Egemen güçlerle, devrimci güçler arasındaki çatışmanın kadın açısından işlenmiş olması, kadın sorununu düzen çatışmalarının da önüne koymuş olması nelerle ilintilidir sorusunun yanıtı bize, Şafak’ın dönem romanları içinde nasıl bu kadar iyi bir politik roman olabildiğini açıklayacak, kendine özgü ayrıcalıklarını gösterecek önemli bir nokta bence. ’90’larda yaptığım çalışmaya, bilimsel bir çalışmanın ilk çıkış noktasının yazarın belgelerle ve bilimsel yöntemlerle ortaya konulmuş bir biyografisinin ve uzun vadede kurumlaşabilecek bir Sevgi Soysal Arşivi oluşturulmasında ilk kaynak işlevi görebilecek bibliyografisinin hazırlanması gerektiği düşüncesi ile başlamıştım. Bunun sebebi, o zamanlarda hâlâ, edebiyat otoritelerinin çalışmaları da dahil, hazırlanmış Sevgi Soysal biyografilerinin eksik, birbirinden farklı, bazen de yanlışlar içerdiğini düşünmemdi. Örneğin, Behçet Necatigil’in hazırladığı Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (Varlık Yayınları, İstanbul, 1980), Şükran Kurdakul’un hazırladığı Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1989), Priska Furrer’in hazırladığı Das erzählerische Werk der Türkischen Autorin Sevgi Soysal (1936-1976) (Klaus Schwarz Verlag, Berlin, 1992) yapıtlarını yan yana getirdiğimizde, aynı yazar için birbirinden farklı biyografiler vardı. Teknik olarak yeniliği ve bilimsel bir temele oturtulmuş olması nedeniyle bir ilki oluşturacak ve uzun vadede kurumlaşmış bir arşiv çalışmasının merkez ağırlık noktası olacak Sevgi Soysal bibliyografisinin ve biyografisinin oluşturulması kaçınılmaz ilk hedefim olmuştu o zaman.2 Sayın Mümtaz Soysal’ın ifadesiyle, “o güne değin kimsenin görmeyi talep etmediği belge ve dokümanları”3 tek merkezde toplayıp sonrasında yapılacak bilimsel çalışma ve analizler için önkoşulları yaratacak bir arşiv oluşturulmalı fikrindeydim. O güne kadar hazırlanmış en kapsamlı Sevgi Soysal bibliyografisi ’90’lardaki bu ilk çalışma ile oldu. Aradan geçen zamanda, Funda Soysal ve İletişim Yayınları doğru biyografiyi içeren ve o arşivi oluşturacak birçok eser yayımladı. Arşivimde doktora çalışmam için kalan 12 Mart dönemi sıkıyönetim komutanlığı mahkeme tutanakları, şimdi hayatta olmayan o dönem tanıkları ile yapılan söyleşilerin bazıları ve kimi belgeler gecikmiş bir etüt olarak bu kitap içinde değerlendirildi. Bu gecikmenin sebepleri kırk yıllık politik göçmenlik hikâyemle ilgili ve bu kitabın kapsamı dışında kalmalı diye düşünüyorum. Sevgi Soysal’ın “kıvrılan perçemlerine asılan tutkularına” Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 12 Mart 1971 askerî darbe dönemine kadar genel bir bakış sunarak, yazarın bu genel içinde durduğu noktayı ve o yazınsal noktaya nasıl gelindiğini belirginleştirmeyi, sıkıyönetim komutanlığı mahkeme tutanaklarına bağlı kalarak bu çalışma içinde belgelemeyi hedefledim. Bunun için, yazarın, 12 Mart 1971 dönemi ürünlerinden biri olan Şafak romanının, diğer dönem romanlarıyla aynılık ve ayrılıklarını analiz ederek bulmak istedim. Sevgi Soysal’ın, bu araştırmadan altmış iki yıl önce Tutkulu Perçem yapıtıyla başlayıp Hoş Geldin Ölüm yapıtına kadar sergilediği kadın tiplerinin kadınlıklarına dair tutumlarının, günümüz Türkiyesi ile bağlantısı düşünüldüğünde, hâlâ ne kadar güncel ve can yakıcı olduğu çok açık. 12 Mart’ta Sevgi Soysal’ın yaşadığı “düşünen ve sorgulayan kadın olma zulmeti” 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, içinde yaşadığımız 2000’li yıllarda bir şekilde yinelene yinelene yaşanmaya devam ediyorsa, Sevgi Soysal’ın ürettiği her metne yeniden bakmamız gerek demek ki. Bu çalışmayla sunulan bibliyografinin, bilgi, belge ve verilerin, ileriye dönük yeni çalışmaların önünü açmasını diliyor ve bildiklerimi aktarabilmeyi umut ediyorum. Çalışmamın tutanaklarla ve yapıtların analizleriyle iç içe bir yapı sergilemesi, Sevgi Sosyal’ın olayları yaşama sırasına riayet edilmesi ile ilgilidir. Bir eserden söz ederken bir yargılamaya ya da tutanağa geçilmesi ya da tam tersinin olması, yazarın kısa hayatına sığdırdığı yargılamaların uzunluğundandır. Bu tutanaklar içinde bir uçtan bir uca savrulurken, evet yazmazsa olmazdı. Onu özgür kılan bu muhteşem yazma gücü bize, bugün elinizde tuttuğunuz onun gerçek hayattaki yargılama, edebiyat/ sanat sarmalını verdi.

* * *

Beni, bu çalışma hazırlanırken yönlendiren sayın Prof. Dr. Barbara Kellner Heinkele’ye, Sevgi Soysal Arşivi’ni oluşturmamda katkılarıyla beni onurlandıran ve günün her saati zaman ayırabilme inceliğini gösteren sayın Mümtaz Soysal ve sayın Doğan Tanyer’e, sayın Uğur Alacakaptan ve eşine, söyleşiler için zaman ayırıp bildiklerini anlatan ve verdikleri bilgilerle yeni belgelere ulaşabilmem için yol gösterici olan sayın Gönül Öney’e, sayın İzzet Yenen’e, sayın Mine Kazmaoğlu’na, sayın Özdemir Nutku’ya, sayın Fethi Naci’ye, sayın Tomris Uyar’a, sayın Oya Baydar’a, sayın Ela Güntekin’e, sayın Selim İleri’ye, sayın Murat Katoğlu’na, sayın Memet Fuat’a, editörlük konusunda bilgi veren sayın Ramazan Şen’e, yazarın bazı yapıtlarının ilk baskılarını bulmamda yardımcı olan sayın Ayşın İnan’a, ikinci redaksiyon çalışmalarını yapan sayın Esma Belgin Özdemir’e, röportaj kasetlerinin çözümüne yardım eden sayın Mine Gezek’e, kontrol okumaları yapan sayın Ayla Özşah’a, belgeler toplanırken lojistik destek sağlayan sayın Nafia Altınok’a, özel söyleşiler esnasında konuya dair bilgilerini aktaran sayın Vedat Türkali’ye, sevgisiyle her daim beni motive eden ve kitap kapağını tasarlayan oğlum Deniz’e ve tabii içimde sakladığım Sevgi Soysal’ı akıp giden hayatla buluşturmam için beni yeniden harekete geçiren sayın Funda Soysal’a teşekkür ediyorum.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Araştırma-İnceleme Siyaset
  • Kitap Adı“Suç Bütün Perçemlerimdeydi” Sevgi Soysal’ın Yaşamı, Yapıtları ve Mahkeme Tutanakları ile 12 Mart Sanıklığı
  • Sayfa Sayısı328
  • YazarDeniz Keziban Çakıcı
  • ISBN9789750537646
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • Yayıneviİletişim Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur