“Lem Uzay Çağının Jorge Luis Borges’i; eserlerinde özgür iradeden olasılık teorisine kadar felsefenin ve fiziğin bütün kavramlarını hakkını vererek kullanıyor.”
–John Leonard
Londra’daki çeşitli mezarlıklardan, cenaze evlerinden ve morglardan cesetler kaybolur. Scodland Yard bu olayları araştırma görevini genç komiser Gregory’e verir. Soruşturma ilerledikçe olgulara dayanan araştırmaların yönü önce metafiziğe, ardından da modern bilimin gotik hikâyelerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir koluna, istatistiğe kayar. Sisli ve karanlık Londra sokaklarında bu gizemli olayı çözmeye çalışan Gregory’ye eşlik eden okuyucu bir süre sonra bizzat hikâyenin kendi labirentinde düşecektir.
Dünyanın en ünlü bilimkurgu yazarından klasik İngiliz polisiyelerine taş çıkaracak bir suç romanı. Lem, bir polis soruşturmasını felsefe ile metafiziğin sınırlarında ele alıp hiçbir soruya yanıt vermeyerek bizi bir kez daha ustalığına ve hayal gücüne hayran bırakıyor.
***
1
Eski moda asansör, çiçek gravürleriyle süslenmiş cam kapıları geçerek yukan gidiyor, her katta ritmik tıngırtılar çıkanıyordu. Durdu. İçinden inen dört adam koridoru geçerek deri kaplama çift kanatlı kapıya doğru yürüdü.
Kapının kanatları açıldı.
Hemen girişte bekleyen biri, “Bu taraftan baylar,” diyerek koluyla içeriyi işaret etti.
Doktorun tam arkasındaki Gregory, içeri giren son kişi olmuştu. İyi aydınlatılmış koridorla kıyaslandığında oda neredeyse karanlıktı. Pencereden bir ağacın sisin içinden beliren kuru dallan seçiliyordu.
Başkomiser tablası kısa, oyma bir parmaklıkla çevrili yüksek, koyu renkli makam masasında oturuyordu. Masanın cilahı ahşap yüzeyinde iki telefon, bir dahili telefon, piposu, gözlüğü ve küçük bir güderi parçasından başka bir şey yoktu.
Odanın ucundaki bir koltuğa yerleşmiş olan Gregory, makam masasının arkasındaki duvarda asılı küçük portresinden adeta onları gözetleyen Kraliçe Victoria’nın yüzünü gördü. Başkomiser her adama sırayla, sanki onları sayıyor ya da yüzlerini ezberlemeye çalışıyor gibi baktı. Yan duvarlardan biri Güney İngiltere’nin dev bir haritasıyla kaplıydı, onun tam karşısındaki duvardaysa kitaplanın sıralandığı koyu renkli bir raf vardı.
“Baylar,” dedi başkomiser sonunda, “Bu vakayı her yönüyle incelemenizi istiyorum. Benim tek bilgi kaynağım resmi kayıtlar olduğundan, sanırım kısa bir özetle konuya girmek yerinde olacak. Farquart, belki sen başlayabilirsin.”
“Elbette, efendim, ama vakanın başlangıcı hakkında raporlarda yazılanın dışında bir şey bilmiyorum.”
“Vakanın en başında bir rapor yoktu zaten,” dedi Gregory yüksek bir sesle. Hepsi dönüp ona baktı. O ise abartılı bir kayıtsızlıkla, sigara anıyormuş gibi cebini karıştırmaya başladı.
Farquart sandalyesinde doğruldu.
“Mevzu geçtiğimiz kasım ayının ortalarında başladı, belki daha erken olaylar da söz konusudur ama o zamanlar dikkat etmediğimiz için göz ardı edilmiş olabilir. Polise gelen ilk ihbar Noel’den üç gün önceydi, ama ocak ayında yapılan bir araştırma, bu ceset olaylarının çok daha önce başladığını bize gösterdi. İhbar Engender kasabasında yapılmıştı ve aslına bakılırsa yarı resmiydi. Yerel cenazeci Plays, kayınbiraderi olan bölge polis şefine, birilerinin gece cesetleri yerinden oynattığını söylemiş.”
“Bu yerinden oynatma’ tam olarak ne anlama geliyor?” Başkomiser nizami hareketlerle gözlüğünü temizliyordu.
“Akşamüstü belli bir pozisyonda bırakılmış olan cesetler ertesi sabah farklı pozisyonlarda bulunmuştu. Doğrusunu söylemek gerekirse, sadece bir ceset söz konusuydu; o da galiba boğularak ölen bir adama…”
“Galiba mı?” diye tekrar etti başkomiser aynı vurgusuz tonla.
Farquart sandalyesinde biraz daha doğruldu.
“O zaman kimse bu durumun önemli olduğunu düşünmemişti,” diye açıkladı, “biz nihayet delilleri toplamaya başladığımızda ise tam ayrıntılara ulaşmak zorlaşmıştı. Cenazeci, yerinden oynatılan cesedin boğulan adama ait olup olmadığından artık o kadar emin değildi. Aslında ihbarın tamamı biraz usulsüzdü. Gibson, yani Engender Polis Şefi, bunlanın hiçbirini kayda geçirmemeye karar verdi çünkü düşünmüş ki…”
“Bunları yine tekrar etmek zorunda mıyız?” diye bağırdı kitap rafının yanındaki sandalyeye yayılmış bir adam. Diğerinin üstüne attığı bacağı o kadar havada duruyordu ki altın renkli çorabının üzerinden çıplak teni çizgi halinde görünüyordu.
“Üzgünüm ama kesinlikle gerekli,” diye yanıtladı Farquart donuk bir sesle, adamın yüzüne bakmadan. Başkomiser gözlüğünü taktı ve o ana kadar ifadesiz olan yüzü sevecen bir hal aldı.
“Şimdilik soruşturmanın resmi yönlerini bir kenara koyabiliriz,” dedi. “Lütfen devam et, Farquart.”
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıSoruşturma (SL9)
- Sayfa Sayısı264
- YazarStanislaw Lem
- ISBN9786254492600
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviAlfa Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- 17. Roman ~ Dag Solstad
17. Roman
Dag Solstad
7. Roman Dag Solstad’nın ‘On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap’ı, kahramanı Bjørn Hansen’in Büyük Ret adını verdiği planını uygulamaya koymasıyla ve çevresindeki herkese oynadığı...
- İnsanlığımı Yitirirken ~ Osamu Dazai
İnsanlığımı Yitirirken
Osamu Dazai
Dazai’nin yarı otobiyografik romanı İnsanlığımı Yitirirken, içinde yaşadığı toplum tarafından kabul görmediğini hisseden ve yalnızlığın varoluşsal kaygısıyla yüzleşmek zorunda kalan Yozo adında bir adamın...
- Gömülü Şamdan ~ Stefan Zweig
Gömülü Şamdan
Stefan Zweig
Süleyman’ın tapınağından çıkan, Yahudilerin kutsal emaneti yedi kollu şamdanın 455 yılında Roma’yı yağmalayan Vandalların eline geçmesi, kentin Yahudi cemaatinde şok etkisi yaratır. Cemaatin yaşlıları,...