Dogmatizme meydan vermemek ve zihinsel esaretin pençesine düşmemek için.
Sorgulamalı insan yaşam boyu; bildiklerini ve bilmediklerini.
Denetime açık tutmalı tüm önbilgilerini ve davranışlarını.
Gözden geçirmeli tekrar tekrar tüm mirasını ve kazanımlarını.
Sürekli sormalı; doğru mu inanıyorum, doğru mu düşünüyorum ve doğru mu yaşıyorum diye…
Hesap gününe inananlar ise daha çok sorgulamalıdır; sorgulanmadan önce…
Tevhit, Kur’an, peygamber, melek vb. kavramlara dair inançlarını ve bunların tezahürleri olan ibadet, ahlak ve davranışlarını…
“…dünya yaşamına ilişkin bütün yaptıkları boşa gidecektir, hem de doğru işler yaptıklarını düşündükleri halde:” ayetinde söz edilenlerden olmamak için.
Elinizdeki kitap da bir sorgulama ürünü ve sorgulatma çabasıdır.
***
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 7
İMAN DEDİĞİN 11
İNANÇ SİSTEMİ 12
TENZİH TEORİSİ 14
TEVHİDİN GEREKÇESİ 16
TEVHİDİN ZORUNLU SONUCU ADALET 18
TANRI / HAKİKAT TEKELCİLİĞİNİN REDDİ 20
DENETLENEBİLİR BİLGİ VE DİN 22
ALLAH’IN BİLGİSİ VE İNSAN 25
SEN VE TANRI 27
ŞİRK VE KUTSAMACILIK 27
DAVRANIŞÇI TEOLOJİ 31
DAVRANIŞ TEOLOJİSİ 33
EŞİT ZEKA KURAMI – 1 33
EŞİT ZEKA KURAMI -2 35
ARAPÇA BİLMEMEK VE DİNİ ANLAMAK – 1 36
ARAPÇA BİLMEMEK VE DİNİ ANLAMAK – 2 37
TAHRİFİN TARİHÇESİ -1 40
TAHRİFİN TARİHÇESİ -2 41
TAHRİFİN TARİHÇESİ -3 42
TAHRİFİN TARİHÇESİ -4 44
BİR KUTSAL METNİN ORİJİNALLİĞİNE İLİŞKİN -1 47
BİR KUTSAL METNİN ORİJİNALLİĞİNE İLİŞKİN -2 48
KUR’AN İSTANBUL’DA MI, BAĞDAT’TA MI YOKSA MEKKE’DE Mİ İNDİ -1 50
KUR’AN İSTANBUL’DA MI, BAĞDAT’TA MI YOKSA MEKKE’DE Mİ İNDİ -2 51
KUR’AN İSTANBUL’DA MI, BAĞDAT’TA MI YOKSA MEKKE’DE Mİ İNDİ -3 54
KUR’AN’A ÇAĞDAŞ BİR YAKLAŞIM -1 56
KUR’AN’A ÇAĞDAŞ BİR YAKLAŞIM -2 58
KUTSAL KİTABIN OLUŞUM SÜRECİNDE KISSALARIN KONUMU 61
KUTSAL KİTABIN OLUŞUM SÜRECİNDE KISSALARIN KONUMU – 2 64
MELEKLER VE BİZ -1 66
MELEKLER VE BİZ -2 68
ÇAĞDAŞ AKIL VE GÖRÜNMEYEN VARLIKLAR -1 70
ÇAĞDAŞ AKIL VE GÖRÜNMEYEN VARLIKLAR -2 73
MUTLAK GERÇEKLE YÜZLEŞME / HESAP GÜNÜ VE AHİRET 75
FİZİKSEL YASANIN METAFİZİKSEL DEPREMİ 78
ÖVGÜLERİN ADRESİ 79
PEYGAMBERE İMAN VE ESASLARI 81
PEYGAMBERİN KİŞİLİĞİNİ İKİYE BÖLMEK YA DA PEYGAMBER ÜZERİNDE DÜALİZM GİRİŞİMLERİ (NEBİ VE RESUL POLEMİKLERİNE AKILCI VE ETİK BİR YAKLAŞIM) – 1 84
PEYGAMBERİN KİŞİLİĞİNİ İKİYE BÖLMEK YA DA PEYGAMBER ÜZERİNDE DÜALİZM GİRİŞİMLERİ (NEBİ VE RESUL POLEMİKLERİNE AKILCI VE ETİK BİR YAKLAŞIM)-2 87
ÜMMİLİK SORUNSALI – 1 88
ÜMMİLİK SORUNSALI – 2 90
ÜMMİLİK SORUNSALI -3 94
ÜMMİLİK SORUNSALI -4 96
HZ. PEYGAMBER VE MÜCADELESİNE İLİŞKİN BİR DOĞRU OKUMA 97
HZ. PEYGAMBER VE MÜCADELESİNE İLİŞKİN BİR DOĞRU OKUMA DENEMESİ -2 98
KISSALARDAN HİSSE İLE PEYGAMBERİN GERÇEK DEĞERİ-1 102
KISSALARDAN HİSSE İLE PEYGAMBERİN GERÇEK DEĞERİ-2 104
ÜÇ DEĞER 107
BİRAZ ARABESK TAKILALIM: KADER UTANSIN 109
NAMAZIN İŞLEVİNE İLİŞKİN / GEREKÇEYİ ANLAMAK 113
NAMAZ ÇÖZÜMLEMESİ – 1 115
NAMAZ ÇÖZÜMLEMESİ – 2 117
BÜTÜNCÜL AHLAK TEORİSİ 120
FAİZ HARAMDIR -1 120
FAİZ HARAMDIR -2 122
SKOLASTİK DÜŞÜNCENİN TEOLOJİK VE SİYASAL SÖYLEMİ 124
İSLAMDA HÂKİMİYETİN KAYNAĞI SORUNSALI 127
HÜKÜM ANCAK ALLAH’INDIR: TARİHİ VE ÇAĞDAŞ HARİCİ SLOGANIN ELEŞTİRİSİ 131
İLGİNÇ 133
ÖRGÜTLEŞME / TEŞKİLATLAŞMA / CEMAATLEŞME 135
ULUĞ BİLGE / YÜCE KİŞİLİK / EFENDİ VE EFENDİCİLİK 139
EFENDİCİLİK VE PEYGAMBERCİLİK -1 141
EFENDİCİLİK VE PEYGAMBERCİLİK -2 143
SANRILAR DİNİ SUFİZM-1 146
SANRILAR DİNİ SUFİZM-2 148
DOĞRU YOL’DA OLMAK 151
ESKİ VE YENİ 153
YALNIZ KALMAK 153
EY İNSAN! 154
SORGULA SORGULANMADAN 157
KAYNAKÇA 161
ÖNSÖZ
Bir insanın yaşam biçimini o kişinin kendine yüklediği anlam belirler. Bireyin kendine yüklediği anlam yaşadığı yaşama sunduğu katkıda ortaya çıkacaktır. Eğer insan kendini yeryüzünün diğer canlılardan ayıran öğrenebilir bir varlık olma özelliğini sonuna kadar güncel tutup işletebilirse kendi inanç ve düşünce dünyasını dolaysıyla kendi yaşam biçimini oluşturabilecektir. Bu yaşadığı hayatın öznesi olduğu anlamına gelir. Kişisel yeteneklerini kullanma ve geliştirme emeğini harcayamayanlar sürekli olarak birilerinin ya da genel anlamda toplumun kendileri için çizdiği yaşam alanının sınırları dışına çıkamayacaklardır. Aslında günümüzde tarih sahnesinin silik bir figüranı durumunda olmamızın nedeni içinde yaşadığımız toplumun kendine biçilen sınırları aşamayan bireylerden oluşmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü yaşadığımız toplumda insanların inanç ve düşünce dünyaları yüzyıllar önce yaşanmış yaşantılara kıyasla katı bir dogma biçimine dönüştüğü için ve bu dogmayı sorgulamak aforoz kayasına çarptığı için insanlarımız yaşamda hareket alanı bulamamaktadır. İndirgenmiş din, indirgenmiş inanç sistemi içerisinde insanlar mirasyedi söylemlerle yaşadıklarından görünürde dindarlaşırken arka planda büyük ahlaksızlıkların yaygınlaşmasına engel olunamamaktadır. İnsanın kendine bakış açısının en temel dinamiği olan din tarihin gölgesinde bir miras mantığıyla nesilden nesle aktarıldığı için günümüzde doğan çocuk hiç katkısı olmadığı hiziplerin ve kavgaların tarafı olarak dünyamıza geliyor. Ona insan olmayı kavratamadan dinsel, mezhepsel ve politik kimliğimizi dayatıyoruz. Çocuklarımıza kendi inanç dünyalarını kendileri oluşturmaları için fırsat vermiyoruz. Belki biz yapamadığımız için çocuklarımız tarihin gölgesinde üşümekten kurtulsunlar diye kendi zamanlarına kendi mühürlerini vursunlar diye, inanç dünyalarını ezberler değil aklın kabullerine dayalı ikna üzerine oluştursunlar diye bu yazıları kaleme aldım.
Yaşamsever bir insan olarak ölülerin karizması ile oluşturulan bir din algısını eleştirdim. Bir gün boşa geçirmekte olduğumuz yaşamın her saniyesinden sorguya çekileceğimiz inancıyla o yaşamın bina edildiği inançları sorguladım. Biliyorum ki insan doğru inanırsa, doğru düşünür, doğru düşünen doğru yaşar. Yaşamlarımız yanlışsa bu inançlarımızdaki yanlışlıkların bir ürünüdür. Mutlak doğruyu kabul etmeyen biri olarak, görüşlerimi değişmez yasalar biçiminde değil eleştiriye açık denemeler tarzında sundum. Amacım okurların önünde yalnızca bir düşünce ufku açmak, ezbere öğrendiklerine başka bir açıdan bakmalarına katkı sağlamaktır. Mutlak doğruyu kabul etmememin nedeni tarih okumalarım sonunda insanların kendilerini doğru yolda kabul ettikleri gün doğru yoldan sapmaya başladıklarıdır. Çünkü böyle bir anlayışta insanlar düşünceyi durağanlaştıracak oluşturucu / üretken akıl ile değil oluşturulmuş akılla hareket etmeye başlayacaklardır. Oluşturulmuş akıl sermayeden yemektir, zannedildiği gibi bir derya değildir ve insan mahsulü olan her şey gibi tükenmeye mahkûmdur. Akıl tükenince insanlar birbirlerini yemeye başlar. İşte size günümüz İslam dünyası… Bu anlamda yazılarım oluşturulmuş akla tam bir reddiye niteliğindedir.
Sorgulayıcı aklı edinmemde büyük payı olan “Farklı Okumak” serisi sahibi Sayın Prof. Dr. Mehmet Azimli ’ye, önerdiği eserlerle ufkumu açan Sayın Doç. Dr. Hakkı Suçin’e, eserlerinden ve görüşlerinden çok etkilendiğim Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün ve Prof. Dr. İlhami Güler’e, yazı yazmayı aklıma getiren ve yazılarımın tasnifi konusunda büyük destek olan istişare arkadaşım, öğrencim ve dostum Sayın Emrullah Zorlu’ya, katkılarından dolayı Sayın Latif Kınataş’a ve Mana Yayınları’na, bana her konuda desteğini esirgemeyen eşim Yeşim Bal’a, diyalektik arkadaşlarım Sayın Salih Zeki Kılıç ve Muammer Yelten’e teşekkür etmeyi borç bilirim.
İMAN DEDİĞİN
İman dediğin, önüne sundukları, mahiyetini kavrayamadığın hatta kavramak için çaba sarf etmediğin altı ögesi bulunan bir listeyi tasdik etmek midir?
İman dediğin, çevrenden, dedenden, babandan öğrendiğin bir dizi sloganı ömrün boyu tekrarlamak mıdır?
Mümin olmanın tek şartı hiçbir çaban olmadan, iman iddiasında bulunan bir toplumda, kulağına ezan okuyan bir babanın oğlu olmak mıdır?
İmanın ilk koşulunu Allah’a iman olarak tanımlayıp, camiye gidip namaz kıldıktan sonra O’ndan aldığın yetki ve güçle insanların dedikodusunu yapmak mıdır Allah’a iman etmek?
Ya da insanlar içerisinde Allah’ın ve Peygamberinin sanki ihtiyaçları varmış gibi avukatlığına soyunup, örneğin bir yazılıda kopya çekerken, ya da hak etmediğin bir faydayı elde etmek için hatırlı dostların şefaatine başvururken kafanda var olduğunu zannettiğin Allah’ı tatile çıkarmak mıdır iman etmek?
Allah’ın son elçisini bir senarist, bir moda tasarımcısı olarak düşünüp nereye hangi ayakla gireceğinden tut, ne biçimde giyineceğine dek bir tiyatro oyunu yazdırıp insanları figürana çevirirken, insanlarla konuşmalarında onlara en ağır hakaret ve iftiraları sıralayıp Allah’ın son elçisinin Ahlakını yok saymak mıdır iman dediğin?
Ve melekler tabi ki… Meleklerden sana ne? Hava olaylarında bir katkın olmadığına göre, Peygambere vahiy getirirken Cebrail’le bir ortaklığın bulunmadığına göre ve canları ölüm meleğiyle birlikte almadığına göre( Gerçi bu son zamanlarda bundan şüphe etmeye başladım, İslam dünyasında son zamanlarda kendini Azrail olarak gören Tanrı adına can alanların sayısı çoğaldı da ondan)… Ama bence seni en çok ilgilendiren Yazıcılar / Kaydediciler olmalı… Çok basit bir nedenden dolayı; yanındakine küfrederken, insanları aldatırken, doğrarken, insanların dedikodusunu yaparken Yazıcılar’ı yok sayanın Cebrail, Mikail ve İsrafil’in varlığına iman etmesi ona ne kazandırır?
Ancak yukarıdaki eleştirileri rahatlatacak bir iman maddesi daha var? Kader ve Kaza. Yani yaptığın her tembelliğin, başarısızlık olan sonucunu kısmet olarak tanımlayıp senaryo gereği bu sonuca ulaştığın iddiası. Bu durumda başarı ve başarısızlık diye bir şey olmuyor? İyilik ve kötülük dost, katil ile maktul kardeş oluyor. Tanrının dilemesi gereği yaptığın için tembelliğin, dedikodun ve cinayetin suç olmuyor. Doğrusu Senaryo yazıldığına göre bu saçma piyeste oynayan oyuncular rollerinden dolayı niçin cezaya çarptırılsınlar ki?
Sonuç: İman Söylem değildir. İman Savunu da değildir. Çünkü Tanrının kimsenin avukatlığına ihtiyacı yoktur. Tanrı insanlara söylemlerine göre değil eylemlerine göre değer verir. Çünkü O Adildir ve Adalet inanılabilir olmanın ilk koşuludur. İman ise eylemdir, eylemlerin tamamıdır hatta, kısacası hayatın ta kendisidir. Davranışlarında Tanrıyı önemsemeyeni Tanrı da önemsemeyecektir.
İNANÇ SİSTEMİ
Bir inanç sistemi düşünün
Size sorumluluk yüklüyor
Sorumluluğun koşulu akıl sahibi olmak diyor
Sonra akıl çalıştırma zahmetine katlanamayanlar
Akıl her şeyi kavrayamaz diyor
İnanın diyor ve itaat edin
Sormuyorsun aklının ikna olmadığı şeye insan inanır mı?
Ha bir de bu inanç sisteminin otoritesi buyuruyor:
“Allah kimseye kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez diye”
O halde sormaz mısın “Allah aklının ikna olmadığı bir konuya” muhatabı olan insanı nasıl inanmakla yükümlü tutabilir diye?
“Allah kullarına haksızlık yapmaz” ilkesi nerede kaldı diye?
Bir inanç sistemi düşünün
Size bir sorumluluk yüklüyor
Sorumluluğun ikinci koşulu nedir peki?
Elbette özgürlük yani seçebilme hakkı
Yani insanın önünde seçeneklerin bulunması
Allah diyor ki özgürsün
Ve sen diyorsun taat, biat, itaat
Yoksa ateş.
Ateşten bir parmaklık çiziyorsun bana
Bir hapishanenin içinde olmamı istiyorsun.
Zindandaki insan suç işleyebilir mi?
Zindandaki için zinanın haram olması ne anlama gelir?
Allah Adildir Kullarına zulmetmez
Taşıyamayacakları yükleri yüklemez.
Akılların kuşatamadığına inanın demez
Allah Hikmet Sahibidir.
İnsanı özgür yaratmıştır.
Dünya bir hapishane değildir.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Düşünce-Genel İslam ve Düşünce
- Kitap AdıSorgulanmadan Sorgulamak
- Sayfa Sayısı164
- YazarŞahin Bal
- ISBN9786059136105
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Amerikan Bristol Kapak
- YayıneviMANA YAYINLARI / 2015