Jorge Amado’nun doğup büyüdüğü Bahia’nın verimli topraklarının bağrı herkese açıktır: Yoksulluğa mahkûm tarım işçilerine yaşam güvencesi ve başlarını sokacakları bir yuva, ayrıcalıklı sınıflara ise siyasi itibar ve ceplerini doldurmayı vaat eden bu el değmemiş ormanlar, Latin Amerika’nın en vahşi sınıfsal çarpışmalarına tanıklık eder.
Sömürü düzenini pekiştirebilmek için kiralık katiller, kundakçılar, düzenbaz avukatlar ve üst düzey yöneticilerle el ele vermiş dalavereci para babalarıyla; kırık dökük yaşamlarını gelecek güzel günlerin umuduyla temize çeken ve tüm zorluklarına rağmen hayata dört elle sarılan tutkulu halkın bu kadim çatışmasında kaybeden taraf, hunharca talan edilen doğa ve değerlerini yitirmiş insanlık olacaktır.
Brezilya’nın akıbetini belirleyen I. Kakao Patlaması ve ardından gelen çöküşe ilk elden tanıklık etmiş Amado, bu masum mahsulün etrafında gelişen habis suçları, plantasyonları kana bulayan ve yaşamları alt üst eden olayları etten kemikten karakterlerle kuşatarak anlatır. Sonsuz Topraklar, gökkubbenin altında dişe diş verilen bir onur mücadelesini edebiyat tarihine kazır.
KANLA BESLENMİŞ
TOPRAK
GEMİ
1
Geminin düdüğü, şehri örten alacakaranlığı bir ağıt gibi yırttı. Kaptan João Magalhães küpeşteye dayandı ve eski evlere, kiliselerin kulelerine, kara çatılara, kocaman taşlarla döşeli sokaklara baktı. Her çeşit çatı gözlerinin önündeydi ama sokağın sadece kimselerin geçmediği küçük bir bölümünü görebiliyordu. Sokağa köle ellerin döşemiş olduğu bu taşların dokunaklı bir güzelliğinin olduğunu düşündü, nedenini bilmeksizin. Kara çatıların ve dindar şehri duaya çağırmak için çalmaya başlayan kilise çanlarının da güzel olduğu düşündü. Gemi Bahia şehrini saran alacakaranlığı yırtan düdüğünü yine öttürdü. João vedalaşırcasına açtı kollarını. Çok sevdiği birine, kalbini verdiği kadına veda eder gibiydi.
Gemide kadınlar ve erkekler sohbet ediyordu. Dışarıda, merdivenin başında, fötr şapkası elinde, siyahlar giyinmiş bir bey solgun genç bir kadını dudaklarından öpüyordu. João’nun yanında, bir bankın arkalığına yaslanmış şişman bir adam, Portekizli bir gezgin tüccara söylev çekmeye hazırlanmaktaydı. O ise saatine bakıp, duymak isteyen herkese duyurdu:
“Beş dakika kaldı…”
João gezgin tüccarın saatinin geri kaldığını düşündü, çünkü gemi düdüğünü son kez öttürmüştü, geride kalacak olanlar gemiden indi, gidenlerse küpeşteden sarktılar.
Makinelerin ani homurtusu sayesinde João geminin yola çıktığından emin olunca tuhaf bir duygusallıkla tekrar şehre döndü; eski çatılara, devasa taşlar döşeli sokağın o kesitine baktı yine.
Çan bir daha çaldı ve João bu çağrının kendisi için olduğunu hayal etti; tekrar şehrin sokaklarında koşmak, yokuşlarından inmek, şafak sökerken Terreiro’da mingau* yemek, aromatik otlarla tatlandırılmış kaşasa** içmek, sabah çarşının bir köşesinde kâğıt oynamak, öğleden sonra sağlam bir grubun toplandığı Violeta’nın evinde bir yedi buçuk*** çevirmek, gece kabarede ona saygı gösteren şu para babalarıyla pokere oturmak için bir davet. Ve sabaha karşı, dağınık saçları gözlerinin üzerine düşen João, soğuk yüzünden kollarını göğsünde kavuşturmuş yürüyen kadınlarla şakalaşmak, Cidade Baixa’da bir gitar eğlencesine birlikte gideceği birilerini bulmak için yine sokağa çıkardı. Sonra Violeta’nın odasında ay açık pencereden içeri girerken, rüzgâr avludaki iki hindistancevizi ağacını sallarken kızın iç çekişleri vardı. Aşk iniltileri rüzgârla belki ta aya kadar uzanırdı, kim bilir?
Solgun genç kadının hıçkırıkları düşüncelerini böldü. Kadın, sesinde şaşmaz bir kesinlikle konuşuyordu:
“Asla Robério, bir daha asla…”
Adam onu acı dolu bir heyecanla öpüyor ve güçlükle karşılık veriyordu:
“Bir ay sonra dönerim aşkım, çocukları getiririm. Ve sen iyileşeceksin… Doktor bana dedi ki…”
Genç kadının sesi kederliydi, João ona acıdı:
“Ölüyorum ben Robério, bunu biliyorum. Ne seni göreceğim bir daha ne de çocukları.” Usulca tekrarladı: “Ne de çocukları…” ve yine hıçkırıklara boğuldu.
Adam bir şeyler söylemek istediyse de beceremedi, başını salladı, merdivene baktı, gözlerini yardım isteyen biri gibi João’a çevirdi. Kadının sesi bir hıçkırıktı: “Bir daha asla göremeyeceğim…” Siyahlar içindeki adam João’a bakmaya devam etti, acısıyla bir başınaydı. João bir an kararsız kaldı, siyah giysili adama nasıl yardım edeceğini bilmiyordu, sonra merdivenden inmek istedi ama gemiciler çekmişti merdiveni çünkü gemi manevra yapmaya başlamıştı. Adamın ancak kadının dudaklarını son bir kez öpecek kadar vakti vardı, acı bir öpücük, karısının göğsünü kemiren hastalığa kendisi de yakalanmak istermiş gibi uzun ve derin bir öpücük. Gemiye atladı. Ama kederi gururuna baskın gelmişti, göğsü hıçkırıklarla sarsıldı, hıçkırıkları hareket eden gemiyi doldurdu, öyle ki şişman albay* gezgin tüccarla sohbetini kesti. Dışarıdan, biri neredeyse çığlık çığlığa tekrarlıyordu:
“Bana yaz… Bana yaz…”
Bir başka ses daha vardı:
“Beni unutma…”
2
Tek tük mendil sallandı, yalnızca bir yüzden gözyaşları akıyordu, göğsü hıçkırıklarla inip kalkan kadının gencecik yüzünden. Bahia’nın yeni rıhtımı yoktu henüz ve sular neredeyse sokağa giriyordu. Gemi ilk manevralarını yaparak yavaş yavaş uzaklaşıyordu. Genç kadın mendilini sallayarak ağlıyordu ama gemiden el sallayan yolcular arasında kalbini verdiği adamı ayırt edemez olmuştu şimdiden. Çok geçmeden gemi hızını arttırdı, uğurlamaya gelmiş olanlar dönüyorlardı. Yaşlı bir beyefendi genç kadının kolunu kavradı, avuntu ve umut sözcükleri mırıldanarak onunla birlikte gitti. Gemi uzaklaşmıştı.
Yolculuğun ilk dakikalarında gruplar birbirine karıştı. Kadınlar kamaralarına çekilmeye başladılar, erkekler denizi kesen çarkları seyrediyordu; sanki güney rüzgârlarının hüküm sürdüğü kocaman okyanusu yenmeye değil de sadece durgun bir nehirde yol almaya gidiyorlarmış gibi o zamanlar Bahia’dan Ilhéus’a giden gemiler yandan çarklıydı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıSonsuz Topraklar
- Sayfa Sayısı320
- YazarJorge Amado
- ISBN9786256462304
- Boyutlar, Kapak13,5*21 cm, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Lucio’nun İtirafı ~ Mario de Sa-Carneiro
Lucio’nun İtirafı
Mario de Sa-Carneiro
Mário de Sá-Carneiro’nun başyapıtı! Bu roman üç baskın takıntıyı bir araya getiriyor: intihar, aşk ve delilik. 1914 yılında yayımlanan roman, Portekiz Edebiyatın’ın en önemli...
- Zamanın Rengi Aşktır ~ Iris Johansen
Zamanın Rengi Aşktır
Iris Johansen
Aşk için ne kadar sabredebilirsin? Küçük yaşta yaşadığı zorluklara rağmen yeteneğine tutunarak zaman içinde başarılı bir sporcu olan Anthony, ailesini kaybeden Dany’de gördüğü ışığın...
- Tropik Güncesi ~ Alvaro Mutis
Tropik Güncesi
Alvaro Mutis
Tropik Güncesi bir ırmakta akıntının tersine, mavna üzerinde yapılan hummalı ve sarhoş edici bir yolculuğun romanı. Hikâye türlü arayışlarla ülkeden ülkeye sürüklenen, günümüze özgü...