Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Son Kişot
Son Kişot

Son Kişot

Cem Akaş

Sorun bir zamanlar halıydı, ama artık ötesine geçmiştiniz – halıyla birlikte eviniz de çürüyordu, eşyalarınız, giysileriniz, yiyecekleriniz. Hatta siz de. Birbirine benzemez öykülerden oluşuyor…

Sorun bir zamanlar halıydı, ama artık ötesine geçmiştiniz – halıyla birlikte eviniz de çürüyordu, eşyalarınız, giysileriniz, yiyecekleriniz. Hatta siz de. Birbirine benzemez öykülerden oluşuyor Son Kişot – anlayışla yaklaşılan diktatörler, iki kadının sert intikamı, gelişimini okurların belirlediği bir bar macerası, bir ucuz roman başlangıcı, yürek söken unutuşlar, Henry James’in bir romanından alınıp yeniden yazılmış bir kesit, romanların içine girip gereksiz karakterleri öldüren Redaktörler var bu derlemede. Akaş ayrıca hayatın kendisinden anları da mizahi bir dille öyküleştirmiş – babasının arabaları, yıllar sonra evine dönen bir koltuk, mahallesinin sevgilisi bir kedi, bir cesedin başına gelenler, edebiyat dünyasına yönelik şakalar. Kitabın son bölümündeyse, “Aşkın Zembereği” ve “Uyandığında Kadın Hala Yanındaydı” gibi, bundan böyle Son Kişot’ta yaşamaya devam edecek unutulmaz öyküler yer alıyor. Son Kişot – Cem Akaş’ın kırkambarı.

İçindekiler
HABERLER KÖTÜ ………………………………………………….. 11
Diktatörler………………………………………………………………. 13
Uzun Siyah Tül ………………………………………………………… 26
Kumulların Altın Çağı……………………………………………….. 28
Büyük Halı………………………………………………………………. 29
Reisin Boku Kokmaz …………………………………………………. 31
Ateşin Suyu Özlemesi Gibi………………………………………… 33
Bir Kadının Portresi…………………………………………………… 36
Sarma – Bir Oyun Tasarımı ………………………………………… 41
Soğuk Bir Kış Gecesi Sam ………………………………………….. 44
HAREKETLİ HARARET ………………………………………….. 93
Son Kişot – Neşeli Bir Yol Hikayesi ……………………………… 95
Mavi Fil…………………………………………………………………. 108
Möbius Gardiyanı …………………………………………………… 117
HAM MEYVELER …………………………………………………. 127
Minos – Yarım Kalmış Bir Oyun………………………………… 129
Pulp ……………………………………………………………………… 135
Kant Kulübü 2 – Sırtlananlar…………………………………….. 140
Aşk Sözlüğü …………………………………………………………… 146
Redaktörler ……………………………………………………………. 158
HAYATTAN KALANLAR……………………………………….. 191
Babamla Arabada ……………………………………………………. 193
Yuvasına Dönen Koltuk Hikayesi ………………………………. 202
Gina, Moda’daydı……………………………………………………. 204
Kafamız İyiydi………………………………………………………… 206
Çeviri Taşları ………………………………………………………….. 208
Edebiyat Tarihimize Kesinlikle Önemsiz, Bir Parça
Ahlaksız Ve Kısmen Eğlenceli Bir Dipnot …………………… 210
Oktay Rifat’ın Son Söyleşisi ……………………………………… 212
Ku-Ko Kurgu Kolektifi …………………………………………….. 214
Uyuşturucuyla İmtihanım ………………………………………… 219
Papa’yı Müslüman Yapmak……………………………………….. 224
R’DEN KALANLAR ………………………………………………. 227
Arkadan ………………………………………………………………… 229
Aşkın Zembereği…………………………………………………….. 235
Uyandığında Kadın Hala Yanındaydı – Elli Öykü …………. 247
Boğulmak …………………………………………………………. 247
Almak………………………………………………………………. 249
Söylemek ………………………………………………………….. 251
Sevişmek …………………………………………………………… 253
Yetmek ……………………………………………………………… 255
Dönmek…………………………………………………………….. 256
Gitmek …………………………………………………………….. 258
Hırsız ile Yakamoz ………………………………………………….. 260
Son Günah – Bir Oyun ……………………………………………. 265
Candid …………………………………………………………………. 273
r ………………………………………………………………………….. 279
The Window ………………………………………………………….. 281

Haberler Kötü

DİKTATÖRLER
Norman Lock’a.

Emekli olduktan sonra kıyıdan uzakta, zeytincilikle geçinen bir kasabaya yerleşen diktatörün biri, birkaç yıl içinde toplumsal bellekten silindi, eski şaşaalı günlerini kimse hatırlamaz, okeyde taş aşırmasına müsamaha göstermez oldu. Yüzü çok hatırda kalır bir yüz değildi; sesinde ya da konuşmasında belirgin bir özellik yoktu; sıradan bir diktatör olarak görevini yapmış, sıradan bir ihtiyar olarak günlerinin tükenmesini bekliyordu şimdi. Yolu kasabadan geçen ve onun tuhafiyeci dükkanına bir düğme, bir parça lastik ya da ufak bir şişe kolonya almak için gelen yabancılarla bazen yarenlik yapacağı tutar, ama eskiden diktatör olduğuna kimseyi gerçekten inandıramazdı. Böyle günlerin akşamlarında, evine döner dönmez gardırobunun diplerinden, düğmeleri kafatası kemiğinden yapılmış tören üniformasını çıkarıp giyer, ayna karşısına geçer, herkesin çoktan unuttuğu sönük konuşmalarından birini yapardı. Ne yazık ki bu hayal kırıklığı ölümünde de sürdü; vasiyetine rağmen diktatör bu üniformasıyla gömülmedi.

* * *

Diktatörün biri, çıktığı yurt gezilerinden birinde memleketine de gitti; kendisini karşılamaya gelen kalabalığın arasında, ona tanıdık gelen bir yüz gördü. Hemen değilse de bir süre sonra, bu yüzün kime ait olduğunu çıkardı: İlkokul arkadaşıydı bu kız. O zamanlar hepsinden iri, bütün oğlanlardan en az bir kafa uzundu, eli çok ağırdı ve her istediğini yaptırırdı onlara. Sınıfın zorbasıydı, diye gülerek adamlarına anlattı diktatör, eski sınıf arkadaşının yanına doğru yürümeye başlarken. Arkadaşı artık iriyarı bir kadındı, yüzü şişmiş, burnu ve elleri büyümüş, dişleri biraz eksilmişti, ama o eski asabi sırıtışı hiç değişmemişti. Diktatör sevinçle sarılmak için bir hamle yapınca, eski arkadaşı hafifçe kendini çekerek onu durdurdu, böyle şeylerden hiç hoşlanmadığını söyledi. Diktatörü oldukça mutsuz ve sağlıksız gördüğünü, belli ki kendisine iyi bakmadığını, sarayındaki dalkavukların onu yavaş yavaş öldürmesine izin verdiğini, giysilerinin çok demode olduğunu ve onu yaşlı gösterdiğini, kel kalmanın da ona hiç yakışmadığını bir nefeste ekleyiverdi. Diktatör bir anda ilkokul yıllarına döndü bu sözlerle – arkadaşının aslında fiziksel gücüyle değil, psikolojik yıpratma yöntemleriyle hepsinin üstünde baskı kurduğunu hatırladı. Bu kısa karşılaşma, diktatörün sonraki yıllarında yönetim tarzında köklü bir değişim yaratacaktı.

* * *

Diktatörün biri, ülkesinde yaşayan en iyi insandı; nüfusun geri kalanı içten pazarlıklı, kinci, sevgisiz, acımasız, hoyrat, hırsız, katil, tacizci insanlardan oluşuyordu. Diktatöre katlanamıyordu hiçbiri; onu yok etmek, mümkünse sinsi bir planla ve kendi elleriyle öldürmek için can atıyorlardı. Gizli ve yaygın bir yeraltı örgütlenmesinin ortaya çıkması da uzun sürmemişti, ama ordudan korkuyorlardı enikonu. Diktatör kadar olmasa bile, yine de oldukça iyi insanlar vardı orduda, en azından yüksek komutada – aşağıdakiler herkes kadar kötüydü, ne daha az ne daha fazla. İnsanlar zıvanadan çıkıp sokağa döküldüğünde, ortalığı yakıp yıkmaya başladığında diktatör giderek daha sevecen davranışlar sergiler oldu; bir fırsatını bulup herkesi bağışlamaya, hapishaneleri boşaltmaya, yıkılanları ve bozulanları onartmak için büyük harcamaları göze almaya başladı. Bunları olabildiğince gizli yapıyordu elbette, basındaki yandaşları da onun aslında ne kadar kötü bir insan olduğunu yazıp duruyordu; halkın çoğu buna kanmıyordu ama, kanmış gibi görünse de. Diktatörün sonu bir gün ansızın, önemsiz gibi görünen bir olayın bir anda büyümesiyle geldi: Komutanlarından biri, onun idari bölgesinde yaşayan, kızı tarafından metro treninin altına itilen ve nasıl olduysa kurtulan bir kadını hastane odasında ziyaret etmiş, çiçek götürmüştü. Galeyana gelen yöre halkının hastane binasını ateşe verişini televizyondan izleyen diktatör, artık her şey için çok geç olduğunu anladı. Bu insanlara iyilik yaramıyordu, ama onun da elinden başka bir şey gelmiyordu. Yılların yorgunluğu birkaç saat içinde onu tümüyle yıldırdı, bir an önce sarayının basılmasını ve hızlı bir şekilde öldürülmeyi beklemeye başladı. Fazla beklemesi gerekmeyecekti.

* * *

Diktatörün biri yalnızca beş yaşındaydı, ama yetmiş beşlik diktatörleri cebinden çıkarırdı. Annesine, babasına, ablasına öyle azap çektiriyor, çevredekilere o kadar dehşet saçıyordu ki büyüdüğünde dünyanın en önemli diktatörlerinden biri olacağından herkes emindi. Yine de bazen, özellikle uykuya yeni daldığında, inanılmaz bir tatlılık çöküyordu üzerine, dudaklarının kenarına ufacık bir gülümseme yerleşiveriyordu. Neyse ki böyle durumlarda annesi onu biraz sertçe sarsarak uyandırıyor, küçük diktatör normale dönüyordu. İleriki yaşlarında, gerçek bir diktatör olduğunda, uykuya dalabilmesi için hep birisi tarafından sarsılması gerekecekti.

* * *

Diktatörün biri, işin zorluklarına dayanamayıp aklını yitirmişti; bir dağın yamacında, orman içinde bir klinikte yaşıyordu artık, tedavisinin imkansız olduğu kabul edilmişti. Kendisinden sonra gelen diktatör, eski diktatörün tüm masraflarını bir vefa örneği olarak kendi cebinden karşılayacağını duyurmuştu. Aklını yitiren eski diktatör, diğer bazı hastalarla devlet işlerine dair toplantılar yaparak ve sekreter kılığına girmiş bir hemşireye mektuplar, gazete makaleleri ve konuşma metinleri yazdırarak geçiriyordu günlerini. Hastane hekimleri diktatörün ailesini kaçınılmaz sona hazırlamaya çalışmış, birkaç yıl içinde bu kadarını bile dikte edemeyeceğini anlatmışlardı, sonrasında perişan aileyi hiçbiri teskin edememişti.

* * *

On binlerin üzerine gözünü kırpmadan bombalar yağdırmış, sokaktaki masum insanları kurşun yağmuruna tutturmuş, siyasal rakiplerini işkenceyle öldürtmüş (bir-ikisini bizzat öldürdüğü anlatılırdı), halkının büyük bir kısmı yoksulluk çekerken kişisel servetini milyarlarca dolara çıkarmış, cebinden beş kuruş ödemeden, şirket patronlarına yaptırdığı sarayında şatafat içinde yaşayan bir diktatör bu, ama bakın: Ülkenin en ünlü bestecisinin ablasını boğulmaktan son anda kurtardıktan, deniz kenarındaki muhteşem villasına kucağında taşıdıktan sonra, kendi elleriyle hazırladığı sıcak ıhlamuru yudum yudum içiriyor, müzik ve estetik konusunda yaşlı kadıncağızla sohbet ediyor şimdi.

* * *

Gerçekte pek az diktatörün başına gelen, ama korkusu istisnasız bütün diktatörlerin yüreğine çöreklenmiş bir hastalıktan mustaripti diktatörün biri: Geçmişte yaptıklarından pişmanlık duymaya başlamıştı. Yakın çevresini oluşturan devlet üst yönetiminde büyük panik vardı – ülke halkına ve dünyaya hiçbir şey belli etmemek için hepsi elinden geleni yapıyordu, ama her an, geri dönüşsüz büyük bir skandal patlak verebilirdi. Kendinden kurtulmaktan başka hiçbir şey istemeyen diktatörse, bu cezanın ne zaman biteceğini; en güvendiği insanlar tarafından kendi bedenine, olabilecek en korkunç hücreye hapsedilmiş olmanın kahrıyla daha ne kadar yaşaması gerektiğini sorarak uyanıyordu her sabah. Gerçekten de ancak cezasının tamamını çektikten sonra ölebilecekti.

* * *

Diktatörün ortadan kayboluşunun beşinci gününde ülkede yaşam durma noktasına geldi. İnsanlar bulvarlarda ruh gibi yürüyor, caddelerde sebepsiz yere birbirlerine sarılıyor, arka sokaklarda yere yığılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hayatın bu gerçeğini bir gün öğrenmek zorunda kalacakları, hiçbirinin aklına gelmemişti belli ki: Bir diktatör tarafından yönetilen bir ülkede yaşamak zordu, ama asıl korkuncu, bir diktatör tarafından kaderine terk edilen bir ülkede yaşamak zorunda kalmaktı.

* * *

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıSon Kişot
  • Sayfa Sayısı288
  • YazarCem Akaş
  • ISBN9789750759253
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Gizli Hava Müzesi ~ Cem AkaşGizli Hava Müzesi

    Gizli Hava Müzesi

    Cem Akaş

    Güneşli bir mayıs günü Café P.’de espresso içerek Eğer Bir Kış Gecesi Bir Yolcu’yu okuyan Massimo Benetti, kitabı bitirdiğinde neredeyse kederli bir şekilde iç...

  2. Gitmeyecekler İçin Urbino ~ Cem AkaşGitmeyecekler İçin Urbino

    Gitmeyecekler İçin Urbino

    Cem Akaş

    Marx’ın doktora tezinde mealen dediği gibi, bazı şeyleri bilmek istemeyişimizin iyi nedenleri olabilir, insan doğası kendini korumaya güdümlüdür, yine de bu, istemediğimiz bazı şeyleri...

  3. Olgunluk Çağı Üçlemesi ~ Cem AkaşOlgunluk Çağı Üçlemesi

    Olgunluk Çağı Üçlemesi

    Cem Akaş

    Bir ilişkinin dinamiklerinin ve zıvanadan çıkışının bireysel tanıklıklarla anlatımı olarak başlayan (Balığın Esir Düştüğü Yer); bir ülkedeki devrim hareketinin “belgesel”ine dönüşen (Sönmemiş Kireç); yüzyıllar...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Gözümden Deliler Taştı ~ Çağan IrmakGözümden Deliler Taştı

    Gözümden Deliler Taştı

    Çağan Irmak

    Ağaçlar dalgakıranım, bu kerpiç duvarlar sağlam kalelerim oldu. Bu ev o “dışarıdakilerden” ikimizi korudu. Seni hapsettim buraya. Affedersin. Teşbihte hata ettim. Bir mahpusluktan başka...

  2. Dalga Boyu ~ Murat YalçınDalga Boyu

    Dalga Boyu

    Murat Yalçın

    “Bir şeye geç kalmışım da o gecikmeyi, neye geç kaldığımı anlamak için, gölgemin yanında heykelleşerek gidereceğimi sanıyorum.” Murat Yalçın’ın yedi yıl aradan sonra çıkan...

  3. Zor Saat ~ Thomas MannZor Saat

    Zor Saat

    Thomas Mann

    Hayatınızdan tat almak, gerçekten, bilinçli, sanatkârane şekilde tat almak istiyorsanız, asla yeni şartlara alışmaya uğraşmayın. Alışmak ölümdür. Ahmaklıktır. Yaşamaya alışmayın, hiçbir şeyin sıradanlaşmasına izin...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur