Rousseau’nun dört bölümden oluşan Toplum Sözleşmesi adlı eseri 1762’de yayımlandığında halk egemenliği ve genel irade ilkelerini gündeme getirerek yeni bir çığır açtı. Filozof, insanın özgür ve akıllı bir varlık olarak varoluşunu güvence altına alacak koşulları, onu türdeşlerinin zorbalığından koruyacak, bireyin doğal özgürlük kaybını daha yüksek bir özgürlük türüyle telafi edecek tedbirleri ünlü toplum sözleşmesi ve genel irade teorisiyle ortaya koydu.Siyasal Gövde yazarın bu ünlü eserinin, toplumun bir sözleşme yoluyla doğduğundan bahseden ilk bölümünü ve yürütme gücü olarak çeşitli yönetim biçimlerini ele alan üçüncü bölümünü kapsıyor. Rousseau’nun kuramı yazılmasının üzerinden iki yüz elli yıl geçmiş olmasına rağmen, güncel siyasal tartışmalarımıza ışık tutmaya devam ediyor.
İçindekiler
Okurun Dikkatine…………………………………………………….. 13
Birinci Kitap…………………………………………………………….. 15
I. Bölüm: Birinci Kitabın Konusu…………………………………. 17
II. Bölüm: İlk Toplumlara Dair ……………………………………. 18
III. Bölüm: En Güçlünün Hakkına Dair ……………………….. 20
IV. Bölüm: Köleliğe Dair ……………………………………………. 21
V. Bölüm: Hep Bir İlk Sözleşmeye Dönme
Zorunluluğu………………………………………………………… 27
VI. Bölüm: Toplumsal Antlaşmaya Dair ………………………. 28
VII. Bölüm: Egemene Dair…………………………………………. 31
VIII. Bölüm : Medeniyet Haline Dair…………………………… 33
IX. Bölüm: Mülkiyete Dair ………………………………………… 34
Üçüncü Kitap…………………………………………………………… 49
I. Bölüm: Genel Olarak Hükümet ………………………………. 39
II. Bölüm: Çeşitli Hükümet Biçimlerinin Ana
İlkesine Dair ……………………………………………………….. 45
III. Bölüm: Hükümetlerin Bölümleri …………………………… 48
IV. Bölüm: Demokrasiye Dair …………………………………….. 50
V. Bölüm: Aristokrasiye Dair………………………………………. 52
VI. Bölüm: Monarşiye Dair ………………………………………… 55
VII. Bölüm: Karma Hükümetler………………………………….. 61
VIII. Bölüm: Her Yönetim Biçimi Her Ülkeye Uymaz…….. 63
IX. Bölüm: İyi Yönetimin Alametleri……………………………. 69
X. Bölüm: Hükümet Gücünün Suistimali ve
Yozlaşmaya Eğilimi………………………………………………. 71
XI. Bölüm: Siyasal Gövdenin Ölümüne Dair ………………… 74
XII. Bölüm: Egemen Yetke Nasıl Korunur? …………………… 75
XIII. Bölüm: Egemen Yetke Nasıl Korunur? (Devam)…….. 77
XIV. Bölüm: Egemen Yetke Nasıl Korunur? (Devam)…….. 79
XV. Bölüm: Vekiller ya da Temsilciler ………………………….. 80
XVI. Bölüm: Hükümet Kurumu Hiç de Sözleşmeye
Dayanmaz…………………………………………………………… 84
XVII. Bölüm: Hükümetin Kurulmasına Dair…………………. 85
XVIII. Bölüm : Hükümetin Zorla Ele Geçirilmesini
Önlemenin Yolları………………………………………………… 87
OKURUN DİKKATİNE
Bu küçük kitap epey önceleri gücümü tartmaksızın yazmaya kalkıştığım, ama uzun süredir bir yana bıraktığım daha kapsamlı bir yapıtın parçasıdır. Kaleme aldığım çeşitli parçalar arasından en dikkate değer olanı buydu ve bana, okura sunulabilecek en uygun parça gibi göründü. Yazdıklarımın geri kalan bölümleri yok oldu.
BİRİNCİ KİTAP
Bu kitapta insanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alarak toplum düzeninde güvenilir ve meşru bir yönetimi tanımlayabilecek herhangi bir kuralın var olup olamayacağını incelemek istiyorum. Bu araştırma boyunca adalet ve fayda fikirlerinin birbirini dışlamaması için, adaletin izin verdiği ile menfaatin gerektirdiğini birleştirmeye çalışacağım. Ele aldığım konunun neden önemli olduğuna hiç değinmeden işe girişiyorum. Bana, “Sen kral ya da yasa koyucu musun ki siyaset üzerine kalem oynatıyorsun?” diye soranlar olacaktır. Onlara, “Hayır,” diye cevap vereceğim; “ve tam da bu yüzden siyaset üzerine yazıyorum.” Kral ya da yasa koyucu olsaydım, yapmam gerekeni yapmak dururken kelamını etmekle vakit kaybetmez; yapacağımı yapar ya da susardım. Özgür bir devletin yurttaşı ve onun egemen gövdesinin bir parçası olarak doğdum; kamusal meselelerde sözümün etkisi ne kadar az olsa da, oy kullanma hakkım bunlar üzerine bilgi sahibi olma görevini yüklüyor bana. Ne mutlu ki ne zaman hükümetlerle ilgili meseleler üzerine kafa yorsam, her defasında ülkemdeki idareyi daha da çok sevmek için yeni sebepler buluyorum.
I. BÖLÜM
BİRİNCİ KİTABIN KONUSU
İnsan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur. Falan kişi kendini başkalarının efendisi sanır; ama bu onlardan daha çok köle olmasına engel değildir. Bu değişim nasıl olmuş? Bilmiyorum. Bunu meşru kılan nedir? Sanıyorum bu soruyu çözebilirim. Sadece kaba gücü ve bu gücün etkilerini hesaba katsaydım şunu söylerdim: Bir halk boyun eğmeye zorlanır da boyun eğerse iyi eder ama ne zaman ki boyunduruğunu söküp atabilecek olur da atarsa daha da iyi eder. Zira özgürlüğünü hangi hakka dayanarak aldılarsa onu aynı hakka dayanarak geri alması zaten kendi içinde meşrudur ya da özgürlüğünün ondan alınması zaten hiç meşru değildi. Ancak toplum düzeni içinde yaşamak, diğer tüm hakların temeli olan kutsal bir haktır. Öte yandan bu hak hiç de doğadan kaynaklanmaz; dolayısıyla belli sözleşmelere dayanmaktadır. İş, bu sözleşmelerin neler olduğunu bilmektedir. Ancak bu noktaya gelmeden önce, üzerinde ilerlemeye başladığım fikri temellendirmeliyim.
II. BÖLÜM
İLK TOPLUMLARA DAİR
Tüm toplulukların en eskisi ve doğal temelleri olan tek örneği ailedir. Çocuklar korunmaya muhtaç oldukları müddetçe babaya bağlı kalırlar. Ne zaman ki bu ihtiyaç sona erer, doğal bağ da çözülür. Hem babaya itaat zorunluluğundan kurtulan çocuklar hem de çocukları koruma yükünden kurtulan baba eşit derecede bağımsızlığa kavuşmuş olur. Birbirine bağlı kalmaya devam ediyorlarsa bu artık doğal zorunluluklara değil kendi isteklerine dayanır, ailenin kendisi de ancak bu uzlaşma sayesinde varlığını sürdürür. Bu ortaklaşa özgürlük insan doğasının bir sonucudur. İnsanın uyacağı ilk yasa kendi varlığını korumaktır, kendine özen göstermesi de yine kendine karşı yükümlülüğüdür; ne zaman ki aklını kullanacak yaşa gelir, kendi varlığını korumasını sağlayacak araçlara değer biçmede tek söz sahibi yine kendisi olacağından, kendi kendinin efendisi de olacaktır. Buradan devamla diyebiliriz ki aile siyasal toplumların ilk örneğidir. Şef baba imgesinde, halk çocuk imgesinde karşılık bulur ve hepsi özgür ve eşit doğduğundan özgürlüklerinden yalnızca çıkarları için feragat ederler. Aradaki fark şudur: Ailede baba, çocuklarına borçlu olduğu özenin karşılığını onlara olan sevgisiyle alır; devlette ise, devletin başındaki kişide bu sevginin yerini hükmetme hazzı alır, kaldı ki şef halkına karşı benzer bir sevgi de beslemez. Grotius iktidarın her zaman yönetilenler lehine kurulmuş olduğu fikrini reddeder: Buna örnek olarak da köleliği gösterir. Akıl yürütürken başvurduğu en istikrarlı yöntem, hukuku somut olgularla temellendirmektir.1 Tiranlar için de bundan daha tutarlı bir yöntem bulunabilirdi ama daha elverişlisi bulunamazdı. Bu nedenledir ki Grotius’a göre, insan türü yüz kadar insanın mı, yoksa yüz kadar insan mı insan türünün malıdır, bu belirsizdir. Öyle görünüyor ki kendisi kitabında birinci seçenekten yanadır. Hobbes da aynı fikirdedir. Buna göre, insan denilen canlı türü her birinin başında onu parçalayıp yemek için koruyan birer şef olan sığır sürülerine bölünmüştür. Nasıl ki bir çoban sürüsüne göre üstün bir yaradılışa sahipse; insan sürülerinin çobanları olan şefler de halklarından daha üstün yaradılışa sahiptir. Philon’un dediğine göre İmparator Caligula da benzer biçimde düşünüp bu benzetmede olduğu gibi kralların tanrı, halkın da sığır olduğu sonucuna varmıştı. Caligula’nın düşünme tarzı Hobbes’un ve Grotius’ unkiyle aynı kapıya çıkıyor. Aristoteles de hepsinden önce, insanların eşit doğmadığını, kimilerinin köle kimilerinin efendi olmak için dünyaya geldiklerini söylemişti. Aristoteles haklıydı ama bir sonucu, bir neden gibi ele alıyordu. Kölelik içinde doğmuş her insan kölelik için dünyaya gelmiştir; bunun kadar kesin bir bilgi olamaz. Köleler zincire vurulmuşken her şeylerini, hatta o zincirden kurtulma arzusunu bile yitirirler. Aynı, Odysseus’un o hayvanlara yaraşır yaşamlarını seven arkadaşları gibi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Düşünce-Genel Felsefe
- Kitap AdıSiyasal Gövde
- Sayfa Sayısı96
- YazarJean Jacques Rousseau
- ISBN9789750747854
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2022