Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sırr-ı Sinan
Sırr-ı Sinan

Sırr-ı Sinan

Rıza Keskin

Mimar Sinan ve Leonardo Da Vinci arasındaki bağ ne? Lourve Müzesi’nde Leonardo Da Vinci konusunda uzman olan Çiğdem’in Fransa’dan Topkapı Sarayı’na uzanan akıl almaz…

Mimar Sinan ve Leonardo Da Vinci arasındaki bağ ne?

Lourve Müzesi’nde Leonardo Da Vinci konusunda uzman olan Çiğdem’in Fransa’dan Topkapı Sarayı’na uzanan akıl almaz yolculuğu… Başkomiser Yağız ve ekibini bekleyen, gizli tarikatlar ve dini simgeler ile bezenmiş cinayetler…
Mimar Sinan’ın eserlerinde yüz yıllardır gizlenen mesajlar neler? Mimar Sinan, Leonardo Da Vinci’den sonra gelen sır üstadı mıydı? Dünyanın yüzyıllardır aradığı büyük sır aslında Türkiye’de mi? SIRR-I SİNAN sizi sanat dünyası, entrikalar, güç gösterileri ve Osmanlı tarihinde macera ve gizem dolu yolculuğa çıkarıyor.

“Bu yaşadıkları onu değiştirmiş, Dünya’daki Azrail yapmıştı… Ruhunu satanların, ruhlarını alıyordu!”

“Bu caminin altına öyle bir şey gizledi ki, buranın yıkılmaması gerekiyordu!

ÖN SÖZ

İnsanların büyük çoğunluğu konuştuklarını dinleyecek veya yazdıklarını okuyacak kişileri bulamazlar.

Bu yazıyı okuyorsanız, ben bu şansa erişmişim demektir. Hayal gücümde yapacağınız bu güzel yolculuk bazen sirlar ile yoğrulmuş, bazen hızlı, bazen korku ve heyecan dolu olacak. Kitap bittiğinde ise bir şeyler paylaşmış olacağız. Benden size hatıra kalacak bu roman için verdiğim her emek, siz kitabı okuduğunuzda amacına ulaşmış oluyor. Teşekkürler, sevgili okurum. Bu andan itibaren sizden bir parça bende, benden bir parça sizlerdedir.

Keyifli zaman geçirmeniz dileği ile…

  1. BÖLÜM

Üzerine düşen ağırlığı hissediyordu. Hareket etmek istese edebilecek gücü vardı ama zihninin olayı anlamlandırmasını bekledi. Bir ses uyandırmıştı onu. Beyninin içlerine kadar nufuz eden, keskin bir ses… Duyduklarını anlamlandırmaya çalışsa da sonuca varamadı. Tanıdık şeyler aradı…

Çiğdem?

Son duyduğu sesi hatırlıyordu. Önce ufak bir sarsıntı hissetti. Sonrasında uykunun verdiği sıcaklık… Yavaş yavaş açılı yordu gözleri. Ensesinde hissettiği nefesin sahibi geldi gözünün önüne.

Telefonun çalıyor. Hadi uyan… Gecenin bu saatinde kim bu densiz?

Kocasının uykulu sesi gözlerini açmaya yetti. Odanın içerisi Karadeniz’i andırıyordu. Telefonun ekranından çıktığını tahmin ettiği beyaz loşluk vardı. Yatakta biraz doğrulup kocasına döndü. Yeni uyanmış olmalıydı. Karanlıktan yüzünü seçememişti ama her detayını hatırlıyordu. Derin nefes alarak iyice doğruldu. Yorganı üzerinden atmadan yatağının yanındaki komodine uzanıp telefonunu aldı. Uykusuzluktan yarısına kadar açabildiği gözleriyle telefonun ekranına bir süre anlamsızca baktı. Gizli numaraydı. Uykusuz zihni kim olabileceği ile ilgili düşündüyse de sonuca varamadı. Telefonun saati 04:35 gösterirken, çoktan uykuya dönmeye karar vermişti.

“Bu saatte sapıklarla uğraşamam!” diye geçirdi içinden. “Önemli olsa gizli numaradan aramazlardı…” diye bir düşünce sel oldu aktı uykulu zihninden. Meşgule atıp telefonu komodinin üzerine geri bıraktı. Tekrar uykuya dönecek olmanın rahatlığı ve mutluluğu ile kafasını yastığına gömdü. Kim

olduğunu düşünmesine fırsat bile bulamadan uykuya dalacak gibi olmuştu. Telefonun tekrar çalmasıyla yataktan korkuyla fırlayıp içinden küfür savurdu.

Çiiiğdeeem !!

Kocasının sinirli sesi kulaklarında yankılandı. Onun sinirli halinden oldum olası korkmuştu. Bakışları derinleşir, karanlıklaşırdı. Olayda kendi suçu olmadığı halde neden ona kızıyordu ki? Uykusunun iyice açıldığını fark edip telefonu cevaplamaya karar verdi. Tanıdığı olmadığından emin gibiydi. Telefon sapığı ise iki sövüp sinirini atar, telefonu kapatırdı. Yorganını üzerinden atıp ayaklarının üzerinde doğruldu. Gece lambasını açtı. Odanın içini dolduran loş sarı ışıkta geceliğini bulup üzerine geçirdi. Çalan telefonunu aldı ve yatak odasından dışarı çıktı. Merdivenlere yönelip aşağı salona geçti. Telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Bu saatte tanımadığı biriyle uzun konuşmaya niyeti yoktu. Mutfağa doğru ilerlerken cevapladı;

Evet, kimsiniz? Bu saatte neden ısrarla arıyorsunuz ki? Olabildiğince uykusuz, bezgin, isteksiz ve sinirli ses tonu takınmıştı kendine.

Hemen çık o evden!

Telefondakinin sesi kendinden emin ve endişeliydi. Yanlış numara olabileceğini düşündü ve tebessüm etti. Uzun zamandır kocasından başka kimseden duymamış olsa da kelimeleri hemen seçmişti. Türkçe konuşuyordu. Şivesi bile doğ duğu yörelerdeki gibiydi. Tok, içten ve heyecanlı… İçinden meraklansa da aldırmadı. Türkiye’den onu arayacak hiç kimse yoktu.

Kimsiniz? Yanlış aradınız sanırım…

Fransızca konuşmuştu. Telaffuzu düzgün, ana dili gibi fransızca konuşabiliyordu… Onun Türk ırkına benzer hiçbir özelliği yoktu. Daha çok İskandinav ırklarına benziyordu. Ufacık yüz, fındık gibi küçük ve güzel bir burun, derinden bakan toprak kahverengisi ve bal sarısı karışımı gözler, sivri çene hattına sahipti. Beyaz teninin üzerini dolduran çilleri ve kızıl saçları ile tam bir Redhead’ti.

Çiğdem! Hemen çık o evden! Geliyorlar!

Adını duyunca içinde korku yeşermeye başladı. Tanımadığı bir Türk, gecenin yansında, hiç kimsenin bilemeyeceği şahsi numarasından onu arıyor evden çıkmasını mı istiyordu? Çiğdem, Türkiye ile bağını koparalı çok olmuştu. Onu düşünen birkaç kız arkadaşı hariç kimsesi kalmamıştı oralardan… Çalıştığı müzedeki arkadaşlarının böyle şakalar yapmayacağını bildiğinden üzerine gitmeye karar verdi.

Kim olduğunuzu söylemezseniz polisi arayacağım!

Deyiverdi tehditkâr ses tonuyla. Gecenin geç saatinde, şaka kaldırabilecek durumda değildi… İçinde yeşeren korku filizlerine rağmen sesinde en ufak belirti göstermemişti.

Allah’ını seversen Çiğdem, hemen çık şu evden! Her şeyi daha sonra anlatacağım. Her şey kötü olmadan orayı terk et ne olur. Geliyorlar!

Kaskatı kesildi. Türkiye’den kaçıp Fransa’ya geldiğinden bu yana “Allah’ını seversen!” tabirini duymamıştı. İçindeki korku daha da arttı. Kendi kendine anlamsız sorular sormaya başladı. “Biri beni mi izliyormuş? Peki, ama neden?”

Kimsiniz? Beni nereden tanıyorsunuz? Şaka kaldıracak durumda değilim! Özellikle de gecenin bu saatinde…

Telefonların takip ediliyor ondan şimdilik kapatmalıyım. Ne olur beni dinle… Kaç! Eğer seni yakalarlarsa ulaşmam zor olacak. Farklı yollar aramak zorunda kalabilirim. Ne olur dinle beni, sana sadece ben yardım edebilirim!

Kimler? Kimler yakalarsa?

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıSırr-ı Sinan
  • Sayfa Sayısı280
  • YazarRıza Keskin
  • ISBN9786256067189
  • Boyutlar, Kapak13 x 20 cm, Karton Kapak
  • YayıneviMythos Kitap / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Eylül ~ Mehmet RaufEylül

    Eylül

    Mehmet Rauf

    “Bence Eylül, tek başına, bir yazarın ismini edebiyat tarihine silinemeyecek şekilde nakşetmek için kâfidir.”Halid Ziya UşaklıgilFakat her şey boş değil mi? Ne olsa, ne...

  2. Kuzey ~ Burhan SönmezKuzey

    Kuzey

    Burhan Sönmez

    Yokluğun bilincinden söz edemeyiz. Âşık, sevgiliyi tanımadan önce içinde bulunduğu yokluğun farkında değildir. Oradan çıkıp varlığa ermesi, kendini bilmesi ancak severek mümkün olur. Varoluşun...

  3. Operatöre Bağlanıyorsunuz 2 ~ K. Kübra BerkOperatöre Bağlanıyorsunuz 2

    Operatöre Bağlanıyorsunuz 2

    K. Kübra Berk

    Basit bir telefon şakasının hayatınızı değiştirebileceğini öğrendiğiniz yetmezmiş gibi hayatınızın aşkını da size getireceğini söyleseler, ne yapardınız? Serce Sevinç “bir uçan tekme” olarak tanımladığı...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur