Sultan Galiyev, Türk dünyası içinde yetişmiş, ama şimdiye kadar Türk illeri ile münâsebette bulunan komünistlerimizce Türkiye’ye tanıtılmamış -Olcas Süleyman gibi-, çok ünlü bir yazarın, Renat Muhammedi’nin eseridir. Renat Muhammed, Tataristan Yazarlar Birliğinin Başkanı ve Tataristan Rusya Federasyonundaki temsilcisi, milletvekilidir. Aynı zamanda Rusya Federasyonu Parlementosu’nda Kültür komisyonu başkanı bulunmaktadır. Türk birliğinin ve dirliğinin zamanımızdaki yılmaz takipçilerinden olup Vakfımızın adeta bir uzvu gibi çalışmaktadır. Sırat Köprüsü-Sultan Galiyev adlı eseri de bu ruhla ve bu ülkü hesabına kaleme alınmıştır.
SULTAN GALİYEV
SIRAT KÖPRÜSÜ
I
Baba, söylesene, Tatarların da Çar’a baş kaldırması mümkün mü?
Ağzından çıkanı kulağın duysun, ulaklık. Haydi testereyi sağlam tut Durup biraz nefes almak isteyen oğlan, testerenin sapma daha
da heveslice sarılmaya başladı. Meşe kütüğünü kesmek, öyle oyun değil* İki elle çekiyor, aksi takdirde babasından azar İşitmek de var. Fakat meşe sağlam, meşe katı. Testere yürüdükçe, sanki dişlerinden talaş değil kıvılcım serpiliyor
Babası onun hep sıkılarak testereyi çektiğin) biliyor; asırlık meşe kütüğünü değil, sağlam mı diye kendi oğlunu imtihan ediyor böylece. Pehlivan vücutlu bir adam olsa da kendi alnında burcu burcu ter damlaları birikiyor, soluğu sıklaşıyor, ya onbir yaşındaki oğlan nasıl dayansın*.. Seziyor, görüyor elbette, onun testere sapını çekmeye hevesi kalmadı, bıraksa bırakır takat teslim olmuyor Yoruldum baba. biraz dinlenelim demeye yiğitliği” müsaade etmiyor. Ölse ölür. fakat şikayet edip zırıldamak nedir bilmiyor onun oğlu.
Kim önce pes eder, kim sıkılıp vazgeçer diye beklerken, büyük bir yarılma sesi çıkararak meşe kütüğü İkiye bölündü. Oğlan yine de yendim, kurtuldum diye aceleyle elindekini atmaya çalışmadı, hiç belli etmeden, yaşlılara has bir sabırla testereyi kendisine doğru çekip çıkardı.
Tatarın baş kaldırması mümkün mü dedim baba, cevap ver haydi. Al bakalım, Hoydergali Ağa belini doğrultup başını kaldırmamıştı
daha. dediği dedik ulaklığın.
Söyledim ya sona. kafamı karıştırma şimdi. İhtiyar adam kısaca kestirip attı: Çok karşı gelirsen…
Karşı gelmek değil, bilmek İstiyordu Mirseyit, babasının devamlı aldığı “Sve(” adlı Rus gazetesinin her sayısında Çara baş kaldırma, “vosstanİehsyan” ve “miting” sözleri, O da öyle böyle bir ufaklık değil artık, söke söke Rusça okuyup yazabiliyor Merakını çeken. anlayamadığı şeye cevap sorması ayıp değil yal Babasından sormayıp kimden sorsun, o muallim değil mi, Rusçayı da o öğretti. Şimdi bu mevzuda konuşmak değil bir şey duymak bile İstemiyor desen, o da değil. Bir kaç gün geçti üzerinden daha muallimlik ederek TatarBaşkurt çocuklarına Rusça öğretip, köyden köye yürüdüğü yerlerden, doğduğu yöre Kırmıskalfya dönerken Zlatoutsi ilçesi Yana Müslim köyünde konaklamışlardı. Büyükler gece boyunca fısıldaşıp durmuşlardı o zaman.
Hakikaten Mirseyit’ın uyuduğunu zannetmişlerdi. Aslında uyur görünerek uzanıp yattı, burnuyla derince soluklandı, biraz sağasola döndü. Babası da kaç defa onun uyuyup uyumadığını kontrol etmek üzere yanına kadar geldi, yorganın» örtüp gitti.
Oğlunun tamamen uyuduğuna İnanıp, ev sahibi ve onlara gece oturmaya gelen daha bir kaç adamla çay içip sohbet ettiler. Pitir’deki (Petersburg) işçi hareketleri. Ural’daki rahatsızlık hakkında konuşlular. daha çok babası konuştu, köylüler ona sorup durdular Kendi babasının böyle çok bilme$i. nerede olursa böyle yakın sohbet arkadaşları bulması ve hürmet görmesi Mırseyit’i çok gururlandırdı. Daha sonra aralarına bıyıklı bir ağabey daha katıldı. Onun bıyıklı olduğunu, uyur görünürken göz arasından (ark etmişti oğlan. Bu adam Zlatous’tan henüz yeni dönmüştü. Orada işçiler isyan çıkarmış, kendi gözleriyle görmüş.
İşte lam bu anda, merakını yenemeyerek bir göz atıp baktı onlara Mırseyıt “İsyan” denen şeyi anladı anlamadı, ama onun nasılsa, tabii olmayan, muhakkak acayip bir şey olduğunu sezdi. Çünkü bundan söz edince, sadece köylüler doğu. babası da oflaya puflaya baş salladılar. Uyur hakle olmasa Mırseyıt de dayanamazdı. hiç şüphesiz sıçrayıp kalkardı. Hem de o hıkmetli ‘isyan dedikleri sözün ne anlattığını sormadan edemezdi.
Sonra o bıyıklı ağabey yine fısıldayarak konuşmaya başladı, İM kulağını dikip dinlemeye çalışsa da iyice duyamadı Mırseyıt. Yine de sohbetın ne hakkında olduğunu sezdi. Zlatousi işçileri Çara baş kaldırmışlar Fakat atlı Kazaklar gönderilerek pek sert karşılık verilmiş. Buna rağmen 1903 yılı pek sakin geçeceğe benzemiyor. şimdi Pıtır ve Meskev (Moskova) İşçileri de kendilerini gösterecek, dedi bu bıyıklı ağabey. Tam bu anda babasının yine derin bir nefes aldığını hatırlatıyor: Rus işçisi hareketlendi. dedi o. aniden sesini yükselterek Kafkaa halkı. Ülvanyalılar ve Yahudıler de uyumuyor Ya bizim Tatar Başkurt uyanır mı acaba?
Sohbet devam etmiştir, fakat fısıltıları lyice İçini geçirmiş olmalı M Mırseyıt başka bir şey hatırlamıyor, uykuya dalmış.
Mırseyıt yine de babasına tutturup ısrarla yapışmaktan vazgeçmedi Ertesi gün orman yolunda kart beygire odun yükleyip dönmekleyken, sordu ona aynı suali.
Baba, Tatarlar ne zaman baş kaldırıyor şimdi?
Heydergali Ağa bu sefer de hoşlanmadı oğlunun bu merakından. Dal çubukla, telaş İçinde, zaten ağır yüklenmiş ata vurdu. Fakat sözleri Mirseyit’e vurulmuştu:
Bir çarparım, uçup gidersin
Mirseylt biliyor elbette, bu sadece sözde, yoksa çocuklara el kaldırmaz onun babası. Nereye giderse yanında götürüyor Mlrseyit’l toz kondurmadan. Elbette, onun iki ablasından sonra beklete beklele doğmuş kıymetli oğlu.
Konuşmadı Mirseyit, fazla ısrar etmedi. Madem öyle. İyi. Ehemmiyet vermediğini göstermek için hemen o an Epipe havasını ıslıkla çalmaya başladı.
Islık çalma fırtına çıkarırsın, diye bu sefer de kestirip attı Heydergali Ağa. Kötü bir İnsan değilse de sertlikte ona denk birisi de yok. Bunun İçin de anneleri Gaynelhayat olsun, beş kız. dört oğlundan her hangi biri olsun hiç bir zaman karşılık vermezlerdi ona.
Yeni yeni ağıza parmak koymadan ıslık çalmayı öğreniyordu Mirseyit Bu yeni becerisinin kıvancına doymadığı günlerdi. Ne yaparsın, babanın dediğine karşı da gelinmez. Ama ağaçtan bir kütük de değil ki o, konuşmak yasak, ıslık çalmak yasak, ne yapmak lazım?l Fakat tabiat güzel… Öyle güzel ki o Ktrmıskalı civarı… Fasulya tarlasına iki turna konmuş, sıçraya sıçraya tonyk tonyk’ (kalkalım kalkalım) diye ötüyorlar. Baş ucunda da turgay kuşları oynaşıyor ve Mirseyıt’e şakıyıp türkü yakıyorlar Ufukta masmavi manzara dalgalanıyor, yol konarında kir çiçekleri, rengarenk böcekler.„ Kulak dibinde vızıldaşan sivri sineklere kadar hepsi bu âna hürmet ediyor. diye gerinip göğüs geçirirken. kollarını geniş geniş açarak meşe kütüklerinin üstüne uzanıp yattı Mirseyit Şu güzellik uğrunda türttû yakıp şiir yazılabilirdi. Söylemek istediği ve dünyaya haykıracağı hüzünle göğsü dolmuş. Hisleri göğsüne sığmıyordu sanki.
O anda, düşünceye dalan babası, kendiliğinden konuşmaya başladı.
Çarı düşürmek… O fikir nerden girdi senin aklına?…
Sikilip kaldı oğlan, biraz doğrulup oturdu. Soruşturup öğrenmeye mi çalışıyordu babası» yoksa oğluyla samimi bir havada sohbet mi ediyordu, anlamazsın. Ne olursa olsun. Zlatoustta uyur gibi yapıp sizin konuştuklarınızı dinledim demek olmazdı elbette..
Şey, şu Rusça gazeteden okudum, diye kurtulmak istedi Mirseyit. söz altında cevapsız kalan tor oğlan değildi ki svet miydi adı. şu senin bizden gizli okuyup durduğun gazeteden.
Heydergali Ağa biraz kendi kendine düşündü» evine aldırdığı İki gazeteyi dahi oğlundan gizleyememiş olması onu biraz tedirgin etti.
Yetmezmiş gibi, diye mırıldandı onun ensesi üstünden.
Şoven monarşistlerin gazetesini okuyorsun sadece. Tercüman” okusana biraz terbiye öğrenirsin.
Tercüman’ı okuyorum baba,» Gasprırtskı’yi görmedin mı sen?
Mesele Gaspıralı İsmail değil şimdi, diye çıkıştı babası.
“Svete kapılıp kalma, ona da bak,
Mırseyîtîn ise keyfi yerinde, İşte bak babası konuşmaya başladı onunla. Sadece bu lazımdı…
Tamam baba. öyleyse okumam o gazeteyi. Bu onun anlaşması, okursan oku demesi idi. Hayır, Mirseyit için cevabın ne olduğu filan, hiç bir ehemmiyet taşımıyordu, çünkü göze çarpan, ele düşen bütün gazete ve kitapları okuyup duruyor zaten. Rusça mı. Tatarca mı, Türkçe mı. mühim değil, onbir yaşındaki bu oğlan bütün bu dilleri su gibi içiyor. Maalesef yalnız Arapçayı öğrenemedi, zorlanıyor hâlâ. Sanki inadına, evdeki kitapların da yarısı Arapça.
Köye vardıklarında, yine sordu babası Yumuşakça, güzel güzel konuştu bu sefer
Pekiyi oğlum, başka neler okudun bu son zamanlarda?»
Rus kitaplarından Mamin Sibiryak, Korolenko ve Sutinskiy denen yazarları. Elime ne geçerse onu okuyorum, baba… Hepsi güzel, manâlı yazıyor…
Başka, başka neler okudun? diye ilave etti baba, bir şeyler açıklatıp bulmak ister gibi.
Başka mı? diye düşündü oğlan. Ve gururla söyledi, bilhassa söverek okuduğu kitabı unutacaktı nerdeyse. Haa, unutacaktım, ayrıca Greenwood adlı İngiliz yazarının “Matenkiy Oborviş” (Küçük Fakir) romanını okudum.
Malenkıy Oborvış mı dedin? diye düşünüp kaldı Heydergall Ağa. Onun için yeni bir isimdi bu. . Ya Tatarca nasıl onun ismi?
Bilmiyorum, diye omuz silkti oğlan,
Bilmiyorsan tercüme et. Şimdi kim okuyor ki bunu? Sen oku ve düşün bunun Tatarcası nasıl acaba dıye. Türkçesini bulmaya çalış, Arapçasını Böyle böyle alışsan bir taşta iki üç kuş vurursun. Tatarca okurken Rusçasını düşün.
Mirseyıt birden sevinçle haykırdı:
Buldum, Tatarcasını da buldum. Onun Tatarcası “Belekey Volkış” olacak. Ve doğrulup kalkarak sordu.
Baba. sen nasıl düşünüyorsun, şayet ben bu romanı Tatarcaya tercüme etsem… Kırmıskalı’da bütün çocuklar biliyorlar bunu. Ayrıca ben ondan kaç defa söz ettim. Biz de okumak istiyoruz diyorlar, fakat Rusça bilmiyorlar.
Tercüme. mukaddes İş. Yapabilirsen gayret et bakalım, dedi
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Belgesel Roman Tarihi Roman
- Kitap AdıSırat Köprüsü - Sultan Galiyev
- Sayfa Sayısı445
- YazarRenad Muhammedi
- ISBN9754980675
- Boyutlar, Kapak 14x23 cm, Karton Kapak
- YayıneviTürk İş Dünyası Araştırmaları Vakfı / 1994
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Lale Devri; Hasbahçede Sonbahar ~ Zekeriya Yıldız
Lale Devri; Hasbahçede Sonbahar
Zekeriya Yıldız
Bir yanda kalkınma, lüks ve şatafatın baş döndüren cazibesi Savaşmaktan yorulan devletlülerin hiç bitmeyen eğlence sarhoşluğu Gösterişli alaylar, köşkler, kasırlar, zevk ve safa ehli...
- Zelimhan (Bir Çeçen Halk Kahramanının Zulme Karşı Mücadelesinin Gerçek Öyküsü) ~ Mohmad Mamakayev
Zelimhan (Bir Çeçen Halk Kahramanının Zulme Karşı Mücadelesinin Gerçek Öyküsü)
Mohmad Mamakayev
Bu eser yaşamöyküsel bir romandır. Zelimhan 1901/1913 yılları arasında on-onbeş kişilik çetesiyle Çarlık Rusya’nın en ücra köşelerine kadar adını duyurmuş, saray onun ölümüne kadar...
- Son Sefarad (İmparatorluk II – Sultan Bayezid’in Savaşı) ~ Beyazıt Akman
Son Sefarad (İmparatorluk II – Sultan Bayezid’in Savaşı)
Beyazıt Akman
1492. Endülüs medeniyeti katlediliyor. Tüm dünya seyirci kalıyor. Bir Osmanlı Sultanı hariç… Endülüs’teki Osmanlı ajanı Kara Davud, karısı Elif’in hasretiyle yanıp, kendi topraklarına dönmeyi...