Günümüz edebiyatının en saygın isimlerinden biri olan Mustafa Kutlu’nun son hikâye kitabı Sıradışı Bir Ödül Töreni adıyla çıktı. Kitap, Mustafa Kutlu’nun ironik üslubunu canlı bir biçimde yansıtıyor.
Bir kıyı kasabasında bulunan Türkiye Kafadanbacaklılar Derneği, kasabalarının adını duyurmak için şenlik yapacak ve bir ödül töreni düzenleyeceklerdir. Törende, sinemadan edebiyata, tiyatrodan arkeolojiye kadar pek çok alanda ödüller verilecektir. Hiç evlenmeyen, bakanlıkta müsteşarlığa kadar yükselen Aziz Bey. Ödül törenine giden süre içerisinde turizm potansiyelinden faydalanmak isteği, İstanbul moda sektörünün otantik ürünleri dünyaya pazarlama telaşı, marka olmak hırsı, “sihirli sözcük” medya, bürokrasi, göz önünde olmanın anlamından ve zirve yapan alışverişten söz açılırken bir taraftan da sakin bir kasabadan dünyaya seslenen bir kent çıkaran, çalışkan, girişimci Nezaket’in sessizce kendine dönmesi anlatılıyor.
Modern zamanların dönüştürdüğü insan ve coğrafya ilişkisini bu sefer bir ödül töreni etrafında anlatan Mustafa Kutlu, yüz yaşına da gelse insanı bırakmayan bir dünyanın varlığını, kahramanlarını tek tek ödül almaları için sahneye çıkardığındaki hâlleriyle, ironik bir dille anlatıyor.
Sıradışı Bir Ödül Töreni insanın dünyayla olan irtibatını benlik ve nefis üzerinden yeniden okumaya davet ediyor…
*
Haberi gazeteler verdi. Akşam televizyonda yayımlandı. Nüfusun geneli ilgilenmedi. Ancak ilgililer havaya uçtu. Bir sahil kasabasında bir şenlik düzenleniyor. Güneş, tatil, aşk. Üstelik bir ödül.
İşin içinde para da olabilir. Olmasa da olur. Sürpriz bu, söylenmemiş, kayıt yok. Ama insan umuyor işte. Bulana helal olsun.
“Türkiye Kafadanbacaklılar Derneği Ödülleri” Edebiyat, sinema, tiyatro, fikir vesaire. Çok ödül var çok. Demek şenlik şenlikli olacak. Bir sürü sanatçı, konserler, sabaha kadar dans ve içki. Eğlencenin dibi bulunacak.
Ödül alanlar açıklanmış. Bunlardan biri Maliyeci Aziz Bey. Hiç evlenmedi. Bakanlıkta müsteşarlığa kadar yükseldi. Tüm yakınlarını kaybetti. Yaşı doksanı geçti. Mesleğinde meşhurdu. Gençken siyasaldan, iktisattan davetler alır, konferanslar verir, ders anlatırdı. Şimdi yaşlandı, bir köşede unutuldu.
Ya bu ödül!
Demek ki unutulmamış. Eski askerler ölmez.
Hayata sımsıkı tutunuyor. Kedisi Minnoş ile yaşıyor. Tüm işlerini kendi görür, yardımcı kabul etmez, davetsiz misafirden hoşlanmaz. Alışkanlıkları var. En başta düzen. Uyku saati, yemek saati, meyve saati, okuma.
Büyük bir kütüphanesi var. Bir yere bağışlamak hususunda kararsız. Kararsızlıktan hoşlanmaz. En kötü karar kararsızlıktan iyidir. Ne olacak bu kitaplar? En kötüsü bu. Rüyalarına giriyor. Kitaplarının kıymetini bilmeyecekler diye ödü kopuyor. Biraz prostat, biraz sağırlık, biraz şeker, biraz tansiyon, gözlükler şişe dibi. Kendini bildi bileli gözlüklüdür. Orta öğrenimde lakabı “Bodur gözlük” idi. Kısa boylu, sarışın, çipil mavi gözlü, dazlak başlı. Ama vücudu güçlü. Çoğu kısa boylular gibi gençliğinde âletli jimnastiğe çalıştı, bayağı vücut yaptı. Çelimsiz olsa bile kimse ona sataşamadı. Gözü karadır.
Sigara içmez, kahveye gitmez.
Yabancı yayınları, gazete ve mecmualan hâlâ takip eder. Üç dil bilir. Mutlaka kıravat takar, takım elbise giyer.
Çarşıya indiğinde Berber Nuh’un dükkânına uğrar. Nuh’un gönlü geniş, eli açık, yüzü güleç. Sohbete, nükteye bayılır. El şakası hariç her şakaya dayanır. Çoğu eski berberler gibi çiçek yetiştirir, saka besler. En az üç gazete alır, mahallede ve memle-
kette olup-bitenlerden haberi vardır. Dükkanı geniş, müşterisi az. Hiç dert etmiyor. Karısından kalan mallar var. Dükkan falan. Hali vakti yerinde. Tek tasası: Çocuk yok.
Eh ne yapalım Cenab-ı Hak vermedi.
Aziz Bey haberi Nuh’tan aldı. Nuh, Aziz Bey kapıdan girer girmez elindeki makası bıraktı, adama şöyle bir baktı. Anladı. Kasaptan yarım kilo kıyma, Minnoş’a beleş ciğer almış. Kasabın poşetini tanıdı. Aziz Bey her zaman aynı ölçüde et alır, kediyi ihmal etmez.
İhtiyarlar önüne bakarak yürür, gençlerin başı havadadır. Aziz Bey dükkâna girerken dikkatle basamakları çıktı, her zaman oturduğu koltuğu boş görünce oraya yöneldi. Koltuğun önünde sehpa, üzerinde gazeteler. Pintidir Aziz Bey gazeteyi Nuh’un dükkânında okur. İlanlarına kadar bakar. Bu sırada öğle ezanı okunur. Aziz Bey duymaz. Zaten ezanla namazla arası yoktur. Bayramdan bayrama.
Yerine yerleştikten, et poşetini yaruna koyduktan, ilk gazeteyi eline aldıktan sonra berbere dönüp “Merhaba” dedi, “Hayırlı işler”.
Nuh kapıdan girdi gireli Aziz Bey’i dikkatle izliyordu. Tıraşa ara verdiği için yüzü sabunlu kalan emekli komiser Zeki homurdanmaya başladı. “Ulan ağaç olduk burda be! Bi kere de başladığın işi bitir nolur”. Nuh onun kulağına eğildi, fısıldadı. “Az daha bekle, günün haberi patlayacak”. Komiser burnundan soluyordu. “Patlat şu haberi, adamı hasta etme”. Nuh esas duruşa geçerek bir topuk selamı çaktı. “Emredersin amirim”. Ardından Aziz Bey’e döndü. Adam henüz ilk eline aldığı gazetenin ilk sayfasındaydı. Nuh sesini yükselterek:
Hocam tebrik ederiz.
Aziz Bey şaşkınlıkla başını kaldırdı.
Hayırdır.
Haberiniz yok mu?
Ne haberi?
Efendim ödül almışsınız.
Aziz Bey bu cümleyi Nuh’un her zamanki şakalarından biri sandı.
Hadi ordan. Git eğlenecek birini bul.
Komiseri işaret ederek:
Bak orada kilise direği gibi biri oturuyor, ona takıl.
Efendim yalanım varsa Arap olayım. -Senin aslın Arap zaten.
Aziz Bey sıkılmıştı. Bir an önce gazeteye dönmek istiyordu ama işte. İçine kurt düştü. Meraklandı. Alttan alarak.
Peki neymiş bu ödül?
Elinizdeki gazetenin beşinci sayfasında yazıyor. Bir dernek size Kültür Büyük Ödülü vermiş. Aziz Bey ciddileşti.
Ne münasebetle?
Efendim dört ciltlik Maliyeci Yazarlar Ansiklopedisi için.
Aziz Bey’in kalbi çarpmaya başladı. Yüzü kızardı. Elleri terledi. Berbere:
Şurdan bir bardak su ver, diyebildi. Nuh suyu yetiştirdi.
Komiser yarısı sabunlu yüzü ile boynunu çevirip: Hadi yine iyisin ihtiyar malı götürdün, deyip döndü.
Aziz Bey iç cebinden çıkardığı bir küçük kutudan bir küçük hap alıp içti. Sonra gazeteye eğildi. Elleri titriyordu.
Hani nerde? Göster bakalım.
Nuh gazeteyi kaptı, sayfayı buldu, katlayıp Aziz Bey’e uzattı.
İşte burada. Bizde yalan yok efendim.
Aziz Bey önce gözlüklerini sildi, sonra çarpıntılar içinde haberi okudu. Doğru. Ödül almış. Ödül alanların adları ve ödülün hangi sebeple verildiği de kaydedilmişti. Nihayet memlekette kıymetini bilen birileri çıkmış.
Kendini kaybetti. Miktarı belli olmamakla beraber para da söz konusuydu. Hoşafa döndü. Bunca yıllık ıssız, dalgasız, kimsesiz göle biri bir taş atmıştı. Dalgalar etrafa yayılmıştı. Kalkıp Nuh’u iki yanağından öptü.
Ulan aferin. Kedi olalı bir fare tuttun. Dile benden ne dilersen.
Nuh Aziz Bey’den fazla bir şey çıkmayacağını biliyordu. Olurunu istedi. Komisere işittirecek tonda:
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıSıradışı Bir Ödül Töreni
- Sayfa Sayısı157
- YazarMustafa Kutlu
- ISBN9789759954048
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDergah Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Al Çiçeğin Moru ~ Sevinç Çokum
Al Çiçeğin Moru
Sevinç Çokum
Çocukluğun orada duruyordu, bir kapı aralığında; kapıya yazıyordun harfleri istekle. Birisi, yüzü olmayan bir şekil, fener tutuyordu sana… Öğretiyordu. “Hadi öğren öğreneceklerini… Kolay değildir...
- Yokuşa Akan Sular ~ Mustafa Kutlu
Yokuşa Akan Sular
Mustafa Kutlu
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte yaşanan maddi-manevi toplumsal sorunların Karslı bir işçi olan Cevher Bican ve çevresindekilerin başından geçen olaylarla irdelendiği Yokuşa Akan Sular...
- Hallerin Esiri ~ Sedat Anar
Hallerin Esiri
Sedat Anar
Merhametsiz babaların, şefkatli annelerin, dal dal uzayan ailelerin, arkadaşların yanı başında, zamanın çok yavaş aktığı köy toprağında geçen bir çocukluk… Ve onun her yaşta,...