Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sınıf-ötesi Bireyler ya da Yeniden-üretmezlik
Sınıf-ötesi Bireyler ya da Yeniden-üretmezlik

Sınıf-ötesi Bireyler ya da Yeniden-üretmezlik

Chantal Jaquet

Chantal Jaquet, içine doğduğu sınıfın toplumsal çevresinden çıkarak öteki sınıfa geçen bireyin istisnai vakasını felsefi olarak anlamak üzere yepyeni bir kavram ve yöntem geliştiriyor:…

Chantal Jaquet, içine doğduğu sınıfın toplumsal çevresinden çıkarak öteki sınıfa geçen bireyin istisnai vakasını felsefi olarak anlamak üzere yepyeni bir kavram ve yöntem geliştiriyor: Toplumsal yeniden-üretimin işlemediği durumlarda etkin olan siyasal, ekonomik, ailevi ve tekil nedenleri, keza bunların sınıf değiştiren bireyin yapısı üzerindeki etkilerini inceleyen filozof, kolektif tarih ile mahrem hikâyenin kesiştiği noktada konumlanarak, bireyin yeni sınıfı içindeki yeri ile bu değişimde cinsel ve ırksal farklılıkların rolünü de belirlemeye yöneliyor.

Disipliner bir çalışmanın yalıtılmışlığına son veren Chantal Jaquet, okuru söz konusu tekilliği felsefe, sosyoloji, sosyal psikoloji ve edebiyatın kavşağında karşılamaya davet ederken, Spinoza, Bourdieu, Éribon ve Hoggart gibi düşünürler kadar Stendhal, Jack London, Annie Ernaux, John Howard Griffin, John Edgar Wideman, Richard Wright gibi yazarların yaşamöykülerinden ve anlatılarından da yola çıkarak toplumsal ve kişisel kimlik kavramlarını yapıbozuma uğratıyor ve öteki sınıfa geçen “sınıf-ötesi birey” figürü üzerinden tüm insanlık haline yeni bir bakış açısı kazandırıyor.

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ
Ayrım içinde ayrım ……………………………………………………………………………………..9
Birinci Bölüm
Yeniden-üretmezliğin nedenleri …………………………………………………………………25
İhtiras, yeniden-üretmezliğin efendisi mi?……………………………………………..26
Modeller ve öykünmecilik………………………………………………………………………31
Aileden gelen model …………………………………………………………………………..34
Okuldan gelen model …………………………………………………………………………40
Yeniden-üretmezliğin sosyo-ekonomik koşulları……………………………………45
Duygular ve karşılaşmalar………………………………………………………………………52
Çevrenin yeri ve rolü………………………………………………………………………………61
Ingenium ya da bünye…………………………………………………………………………….74
İkinci Bölüm
Sınıf-ötesi bireylerin bünyesi………………………………………………………………………81
I) Kimliksizleşme………………………………………………………………………………………83
Kişisel ben’in yapıbozumu………………………………………………………………………85
Toplumsal ben’in yapıbozumu………………………………………………………………..90
Passing olarak bünye………………………………………………………………………………92
Uyum ve uyumsuzluk arasında sınıf-geçişi …………………………………………….96
II) Aradalık …………………………………………………………………………………………… 104
Mesafe ethos’u…………………………………………………………………………………….. 106
Fluctuatio animi: gerilim içinde bir bünye ………………………………………….. 117
Başkası üzerinden kendi olmak…………………………………………………………… 136
SONUÇ
Habitus’a karşı bünye ………………………………………………………………………………… 161
Bibliyografya …………………………………………………………………………………………… 171

GİRİŞ
Ayrım içinde ayrım

Bourdieu ve Passeron, Vârisler, Öğrenciler ve Kültür’de* ve Yeniden Üretim’de** toplumsal hiyerarşi ve tahakkümün eğitim kurumları aracılığıyla nasıl süreklilik kazandığını inceler. Devlet okullarının özgürleştirici erdemlerine inanan idealistlerin durgun suyuna adeta bir kaldırım taşı gibi fırlatılan şu sav şimdilerde yaygın olarak tanınmakta ve kabul görmektedir: Eğitim sistemi, bir yandan hâkim sınıfların çocuklarının en iyi diplomaları edinerek kültürel sermayeleri sayesinde toplumdaki en iyi mevkilerin sahibi olmasını sağlamak, diğer yandan tanrı vergisi yetenek ideolojisine göndermede bulunarak bireylerin okuldaki başarılarına göre sınıflandırılmasını [classement scolaire] ve başarı ya da başarısızlıklarını meşrulaştırmak suretiyle kurulu düzeni yeniden-üretir. Ne var ki yeniden-üretim, daha genel bir biçimde, bir aile mirasının ve bir toplumsal mirasın kuşaktan kuşağa aktarılmasına dayanır ve okul yeniden-üretim çarklarından yalnızca biridir. Bu miras “sahip olmak – bilmek – muktedir olmak” üçlemesinden ibaret değildir. Nitekim Bourdieu yeniden-üretim kuramını dört tür sermaye aktarımına dayandırır: ekonomik, kültürel, toplumsal ve simgesel sermaye.

Toplumsal avantajlar edinmek için elzem olan zenginlik, teorik ya da pratik bilgi ve ilişkiler ağını bireye sağlayan ekonomik, kültürel ve sosyal kaynakların yanına eklenmesi gereken bir sermaye daha vardır ki o da güç ilişkilerini anlam ilişkilerine dönüştüren ve hükmedenlerin konumunun başkalarınca meşru kabul edilmesine ve hükmedilenlerin kendi konumlarını içselleştirmesine yol açarak simgesel etkiler üreten her türden (ekonomik, kültürel, toplumsal…) sermaye formudur. Yeniden-üretim yalnızca onu destekleyen ve sürekli kılan kurum ve usullere değil, bireylerin toplumsal sınıfıyla ve içinde yaşadığı koşullarla ilişkili olan bir belletme ve koşullandırma çalışmasıyla oluşturulan birtakım habitus’lara da yaslanır. Böylelikle şu görülür: Temsiller ve pratikler üreten edinilmiş ve sürdürülebilir yatkınlıkların [dispositions] özümsenmiş sistemi olarak tezahür eden habitus yeniden-üretimin siniridir. Merkezi nitelikteki bu kavram ilk olarak 1972 yılında Bir Pratik Teorisi İçin Taslak’ta* tanımlanmış, daha sonra aralıksız olarak yeniden işlenmiş ve tamamlanmıştır. 1980 tarihli Le Sens pratique’te [Pratik duyu] Bourdieu bireylerin topluma katılımın sonucu olarak birtakım davranış ve düşünüş kurallarını özümseyerek [incorporation] varoluş koşullarına uyum sağladıkları üzerinde durur; birey onlara bile isteye uymasa ya da zorunlu olarak onların bilincinde olmasa da gelecekteki davranışını bu kurallar yönetecektir:

Belli varoluş koşulları içerisindeki bir sınıfla ilişkili koşullanmalar birtakım habitus’lar üretir; bunlar sürdürülebilir ve uyarlanabilir [transposable] yatkınlıklardan oluşan sistemlerdir; yapılandırılmış yapılardır ama yapılandıran yapılar gibi, yani belli pratikler ve temsiller doğuran birer ilke olarak işlemeye yatkındırlar; bu temsiller ve pratikler amaçların bilinçli olarak farkında olunduğunu ve onlara ulaşmak için gereken işlemlere hâkim olunduğunu varsaymaksızın nesnel olarak amaçlarıyla uyumlu, hiçbir şekilde kurallara riayet etmenin ürünü olmaksızın nesnel olarak “kurallı” ve düzenli pratikler ve temsillerdir; ve tüm bu özellikler dolayısıyla, bir orkestra şefinin örgütleyici eyleminin ürünü olmaksızın kolektif olarak işbirliği içinde gerçekleştirilen pratikler ve temsillerdir.

Habitus toplumsal âlemin ve yaşanmış deneyimlerin yansıması, davranışların ana kalıbıdır; bireysel eylem stratejilerini yönetecek ve esas olarak sınıf ayrımına dayanan bir yaşam tarzını tanımlayacaktır. Demek ki insan işçi ya da patron olarak doğmaz, ama işçi babanın oğlu işçi, patron babanın oğlu patron olur. Ya da aşağı yukarı… Nitekim, Bourdieu ve Passeron tarafından mekanizması sıkı bir incelemeye tabi tutulan bu amansız yeniden-üretim mantığı istisnai vakaları gölgede bırakır. Ve yeniden-üretimin en önemli kuramcısının bizzat kendisinin pratikte bu kuramın istisnası olması –zira kökenindeki toplumsal sınıftan kopmuştur (ya da koparılmıştır) azımsanacak bir çelişki olmasa gerek! Önce postacı, sonra postane yöneticisi bir babayla köylü bir annenin çocuğu olarak doğan Bourdieu’nün tamamladığı toplumsal güzergâh kökenindeki çevrenin ona hazırladığı güzergâh olmaktan çok uzaktır.

Öyleyse onun gibi bireylerin kendi toplumsal sınıflarının davranışlarını zorunlu olarak yeniden-üretmeyip bir sınıftan diğerine geçmeleri nasıl açıklanacaktır? Bu anomaliler yeniden-üretim kuramındaki kör noktalar olarak kalmakta, bunların nasıl izah edileceği sorusu ortaya çıkmaktadır. Önümüzde çarpıcı bir gerçek var: Bir Otoanaliz İçin Taslak’ta Bourdieu ailesinden aldığı modeli yeniden-üretmemesinin sebepleri hakkında kendini sorgulamamıştır. O bize öyküsünün entelektüel yanını, yani École Normale Supérieure’e kabul edilip aggrégation’dan* geçtikten sonra neden felsefeden ziyade sosyolojiye yönelmiş olduğunu anlamamız için gerekli anahtarları verir, ama okuldaki başarısını ve toplumsal yükselişini açıklayan önceki nedenler üzerine hiç eğilmez. Kendi geçmişi üzerine düşünmeye başlarken ilk olarak Paris’in 1950’li yıllardaki entelektüel ortamını incelemeye tabi tutar ve daha sonra üniversite âleminde alacağı yolu açıklayacak olanlardan başka biyografik unsurlara değinmez.3 İçine doğduğu toplumsal çevreden ancak kitabın sonunda söz eder, o da bir entelektüel olarak pratiğinin şekillenmesine etki eden kökensel konumuyla ilintili kimi yatkınlık larının nasıl oluşmuş olduğunu açıklamak için. Çocukluğundan ve kaçaklık4 deneyiminden üstü örtülü biçimde söz ederek birkaç açıklama kırıntısı bahşetse de, ilkokulu beraber okuduğu küçük köylülerin, zanaat ve ticaret erbaplarının oğullarına –kendi ifadesiyle– neredeyse her şeyiyle benzemesine rağmen okulda başarı elde ederek arkadaşlarının farklı bir toplumsal güzergâha girmiş olmasının nedenini hiçbir yerde doğrudan doğruya sorgulamaz. Bourdieu’nün kendisi ayrım içindeki ayrımı düşünmenin gerekliliğini gözümüze sokan bir kanıttır.

O halde soru şudur: Ortada devrim ya da reform yönünde derinlikli bir kolektif hareket yokken toplumsal yeniden-üretmezlik [non-reproduction sociale] nasıl açıklanacak, görünürde tekerrürden ibaret olan bir tarihte istisnaların tekilliği nasıl kavramlaştırılacaktır? Bourdieu’nün bu soruyu kuramını tehlikeye sokacağı için kasten karanlıkta bıraktığını düşünecek içi kararmış birileri olacaktır. Ama bunun hiçbir gerçekliği yoktur, zira istisna hallerinin varlığını o bizzat göz önüne almıştır. Bourdieu özgür iradeyi ve ardındaki yanılsamalar alayını reddetse bile yeniden-üretimin kaçınılmaz bir yazgı ya da değişmez bir yasa olduğunu düşünmemiştir.

Her ne kadar tam olarak anlaşılmış olmasa da, dinginciliği [quiétisme] ya da teslimiyeti teşvik etmeye değil, toplumsal gerekirlikleri [detérminismes] anlayarak onlardan özgürleşmeyi sağlayacak araçlar sunmaya niyet etmiştir. İki yazar Vârisler’de toplumsal etmenler olarak sınıfsal farklılaşmanın etkisinin mekanik bir gerekirlik biçimine sahip olmadığını özenle belirterek toplumsal yeniden-üretim kuralını doğrulayan iki tür istisnayı göz önüne almıştır. İlk olarak, bir kültürel mirasın kendiliğinden ve değişmez biçimde ondan yararlananların lehine işlediğini sanmak yanılsama olacaktır.5 Gerçekte bir mirasla taban tabana zıt iki şey yapılabilir: verimlilikle işletmek ya da savurganlıkla tüketmek.6 Devraldıkları kültürel mirası korumakla kalmayıp onu süsleyebilen vârisler böylelikle akılcı bir kullanım gerçekleştirmiş olurlar ki, zar zor sağlanmış bir yeniden-üretimden ayrılan bu kolaylık ve zarafet hakiki bir yaratıcılığın ifadesidir. Savurgan kullanıma örnek olaraksa, heveskâr sanat öğrencilerinin ya da sosyete mirasyedilerinin tavrı gösterilebilir ki, daima vârislerin mahvıyla sonuçlanır. İkincisi, Bourdieu ve Passeron dezavantajlı çevrelerden gelen kimi çocukların okuldaki seçilim ve ayıklanmadan sıyrılabildiğine dikkat çeker, bunu eğitim sisteminin ve daha elverişli bir aile ortamının gereklerine daha çok uyum sağlayabilmelerine bağlarlar. Konuyu derinleştirmeseler de “bu istisnai yazgıları belirleyen nedenleri ya da sebepleri daha incelikli biçimde araştırma”7 gerekliliğinin altını çizerek bu yönde yapılacak araştırmalar için çağrıda bulunurlar. İşte bu nedenle, tam da yeniden-üretim kuramının kendi mantığı gereği, karşı örnekler üzerine eğilerek statü ve kapsamlarını daha iyi anlamak bir zorunluluktur. Nitekim yeniden-üretmezlik [nonreproduction] fikri ihtiyatla ele alınmalıdır ve daha yakından incelenmeyi hak etmektedir, zira olumsuzluk takısının değeri ve kapsamı a priori belirlenemez.

Mantıken olumsuzluk karşıtlık da ifade edebilir, çelişki de ifade edebilir. Çelişki tipindeki bir aykırılık örneğinde yeniden-üretim ile yeniden-üretmezlik birlikte var olamazlar, dolayısıyla biri doğruysa diğeri zorunlu olarak yanlıştır. Karşıtlık tipinde bir aykırılıktaysa iki sav birbiriyle bağdaşabilir ve eşit ölçüde doğru olabilir. Sonuç olarak mesele şunu bilmektir: İstisna kuralı sakatlar mı, yoksa pekiştirir mi? Görülüyor ki bu sorunun ardındaki asıl mesele insan gücünün doğasıyla ve özgürlük alanının nereye kadar uzandığıyla ilgilidir. Yeniden-üretmezlik, toplumsal bir altüst oluş ya da bir devrim meydana gelmeksizin, kurulu bir düzenin bağrında yeni bir varoluşun icat edilmesi olanağını oyuna katar.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Felsefe-Sosyoloji-Psikoloji
  • Kitap AdıSınıf-ötesi Bireyler ya da Yeniden-üretmezlik
  • Sayfa Sayısı176
  • YazarChantal Jaquet
  • ISBN9786256462366
  • Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
  • YayıneviSel Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur