Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Şimdi Dönecek Dünya
Şimdi Dönecek Dünya

Şimdi Dönecek Dünya

Burçe Bahadır

“Kapıyı açıp da Mestan’ın ala vurmuş yüzünü görünce anladım. Radyoda ne diyorlar? Bir programın daha sonuna geldik sevgili dinleyenler. Mestan’a sürpriz olmuş, yazık. Sanıyor…

“Kapıyı açıp da Mestan’ın ala vurmuş yüzünü görünce anladım. Radyoda ne diyorlar? Bir programın daha sonuna geldik sevgili dinleyenler. Mestan’a sürpriz olmuş, yazık. Sanıyor ki hayat hep aynı ahenkte meyledebilir. Erkektir, ona meyleder ama işin içinde ben varsam, elbet hayat da yoldan çıkacak.”

Burçe Bahadır, Şimdi Dönecek Dünya’da kahramanlarını yeri geliyor ışıltılı mağazalarla dolu süslü caddelerden, yeri geliyor telaşla akşam pazarına koşturulan yoksul mahallelerden seçiyor. Bu insanlar bazen kendinin ve etrafının yeni yeni farkına varmaya başlayan bir çocuk oluyor, bazen tüm engellere rağmen var olmaya çalışan genç bir kadın, bazen de her şeyin sonuna geldiğiyle yüzleşmemek için hayata bin bir takla attıranlar…

Tabii, bir şeyi de her satırında hissettiriyor: Geçmişin geçip gitmediğini, şimdinin tamamen yeni ve taze bir soluktan ibaret olmadığını…

İÇİNDEKİLER

Güneş kızıl doğacak 7
Kıl payı 21
İntiharın vadelisi 33
Gökyüzü ne renk? 41
Gölge 51
Yaşamanın tuhaf şartları 59
İkimizdenbaşka
kıymetimizibilenmivar 67
Giderayak 79
Halamın uzun misafirliği 85
Aynadaki ben 93
Kızlar söz dinlemezse
nasıl dönecek dünya? 99

Güneş kızıl doğacak 

Gözlerimi yumup avaz avaz tekrarlıyorum. Sırtındaki sepetun ben olayım hamali ben olayım ha… sepetunun ipleri keseyi omuzuni keseyi omuzuni keseyi omu. Böyle birdenbire küt diye durmak o kadar hoşuma gidiyor ki ciğerlerimi şişire şişire bağırıyorum, tam sustuğumuz anda ellerimi gazino sahnesindeymişim gibi iki yana açıyorum. Balkonda, babamın dizinde oturmuşum. Bir tutam saçımı parmağına doluyor. Bir anda susuyor. Türkü değiştiriyoruz. Babam, diğer dizine vurarak tempo tutuyor. Balkondayız. Yazın son günleri. Ankara’nın boğucu sıcağı geldiği gibi gitmiş, ılık bir rüzgâr kalmış bize. Yüzümü, saçlarımı gıdıklıyor. Akşam olmak üzere ama gökyüzü bırakmıyor eğlenceyi, hâlâ masmavi. Masada babamın ıslık çalarak kestiği elma ve armut dilimleri var. Yanında bir kadeh rakı. Benim için bir bardak limonata ve bisküvili pudingli pasta. Pastaya dokunmadım bile. Meyveleri tırtıklamak daha eğlenceli. Her nakarat sonunda küçük bir elma dilimini ağzıma tıkıştırıyor. Ağzım dolu ama şarkıları bensiz bırakmıyorum.

Menşure deduklari kız sen musin, sen musin, kiz sen musin sen. Nokta. Bir anda yine susuyorum, yine bir dilim elma. Âlemün dilindesun, o kadar güzel misun, o kadar güzel misun, o kadar güzel. Nokta. Bir dilim elma daha. Türkülerini ilkokula yeni başlamış kızına belletmiş nihayet. Kafamı göğsüne dayayıp, gözlerimi balkon demirlerine dikiyorum. Anneannemin dantellerine benziyor. Yedi yaşıma geldim, hâlâ üç adım daha atıp oraya gitmeye iznim yok. Balkona çıkınca ille de babamın bacaklarının dibinde olmalıyım. İkinci kattayız, çok yüksek sayılmaz, yine de demirlerin yanında durursam, başı dönüyormuş. İğde ağacı kollarını balkonun demirlerine uzatmış, kucaklayacakmış gibi bizi. İğdeler kocaman. Turuncuydu renkleri. Ne ara koyuldu bunlar? Mahallenin çocukları dışarıda olsa, bunca eğlenceye rağmen fırlayıp ineceğim aşağıya ama kimse yok. Akşam saatlerinde herkes evinde. Bizimki bir de diğer dört apartman aynı bahçeye bakıyor. Sadece iki araba park ediyor bahçeye, gerisi bizim. Çocukların. Meclis’in karşısında olduğu için bu binalar, güvende sayılırmışız. Yoksa kimse göndermezmiş çocuğunu sokağa, hele bu zamanda sokağa mı çıkılırmış? Millet birbirini boğazlıyormuş dışarda. Neyse ki bizim binaları boyamaya bile gelemiyorlarmış gece.

Yoksa bizimkinde de yazılar olurmuş. Ne yazıyorlar diye sordum Semih Dayım’a. Anlattı da anlattı. Bu ailede tek ben dikkatle dinliyormuşum onu, bir ben akıllıymışım. Dediklerinden sadece DEV-SOL kaldı aklımda. Bu ara en çok devlerle ilgili masalları seviyorum çünkü. Bizim buralara gelemez ne sağcısı ne solcusu, diyor annem. Anarşikler başka mahallelerde yaşarmış ama biz arabadayken bir gün, ben arkada otururken, annemle babam yine beni hiç dinlemeden kendi aralarında konuşurken, birkaç bina ötemizde birinin boyadığını görmüştüm apartmanın duvarını. Semih Dayım gibi sol eliyle yazıyordu.

Tek başınaydı. Hava kararmıştı, kendisi de kapkaranlık giyinmiş. Biz arabayla geçerken annemle babam fark etmedi onu. Karanlık onu saklamıştı ya da o karanlığı. Başında siyah bir bere vardı. Duvarın kulağı var da yazarken bir yandan fısıldayacakmış gibi aklındakileri, vücudunu duvara yapıştırmıştı. Sirkte gördüğüm tahta bacaklı adam gibi upuzundu bacakları. Bir kedi kadar gergin. Biri gördüğü anda koca bir adımla binaların üstüne zıplayabilirdi. Sol elinde boya fırçası. Yukarıdan aşağıya çektiği uzun çizginin sonuna gelmişti. Biraz korktum. O bizden değildi. Duvara yazı yazanlar, yürüyüş yapanlar, sokaklara dökülenler bizden değil. Gözümün önüne avucumda tutup da bir anda yere saldığım misketler geliyor hep, babam sokaklara döküldüler yine deyince. Yüzünü buruşturuyor bunu söylerken. Hepsi birbirini öldürüyormuş. Kim vurduya gidiyorlarmış. Bok yoluna, diyor annem. Memleket kurtarmak çoluk çocuğa mı kalmış?

Bu konu açılınca öyle çok aynı lafları söylüyorlar ki, sırasını bile ezberledim artık. Bize kötülük yapar mı, diye korkuyorum çünkü annem yavaş sürüyor arabayı. Bir anda arabanın üstüne atlayıp bizi de boyamaya kalkar mı, yazılar yazar mı yüzümüze? Annemi, babamı, beni avucuna alıp misket gibi sokaklara döker mi? Bok yoluna gidebiliriz. “Amma çukur var burada,” diye söylendi annem. Sonra bir anda hızlandı. Çok sonra söylemiştim annemle babama. Bizim sokakta bile boyamışlar bir apartmanın duvarını dediği zaman annem, “Nilgün Ablalara gittiğimiz akşam gördüm ben onu,” dedim. Semih Dayım’a benzediğini söylemedim ama. Rüzgâr, burnumu yakan rakı kokusunu dağıtıyor. Bu kokuyu seviyorum. Hediye paketi gibi. Yanında elma, babam ve türküler var.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Deniz Gezmiş ve Kırmızı Pabuçlar ~ Tülin DursunDeniz Gezmiş ve Kırmızı Pabuçlar

    Deniz Gezmiş ve Kırmızı Pabuçlar

    Tülin Dursun

    “Tülin Dursun, tutumlu bir dille ne güzel de anlatıyor rüzgara tutunabilmeyi öğrenmekte olan çocuğun yediği tokadı, avuçlarında ateş yakan Hasanı, kırmızı fiyonklu pabuçlarını kaybeden,...

  2. Deniz Gülümsüyordu Uzaktan ~ Serhan ErginDeniz Gülümsüyordu Uzaktan

    Deniz Gülümsüyordu Uzaktan

    Serhan Ergin

    Nedenler, özlemler, bir türlü akıldan çıkmayan eski günler, Alaçatı’nın sesi, hayat duvarı… Asfalt ateşi, ev çölü, yeryüzünün şimdiki hali… Yıllar sonra doğup büyüdüğü yere...

  3. Mesnevi’den Hikayeler ~ Süheyl SeçkinoğluMesnevi’den Hikayeler

    Mesnevi’den Hikayeler

    Süheyl Seçkinoğlu

    En meşhur eseri Mesnevi’den titizlikle seçilen düşündürücü, yol gösterici, eğitici ve hikmet dolu bu hikayelerde Mevlana, bilge kimliğiyle insan ruhunun derinliklerine inerek tüm yönleriyle...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur