Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Şiddet, Siyaset ve Medenilik
Şiddet, Siyaset ve Medenilik

Şiddet, Siyaset ve Medenilik

Ahmet İnsel, Étienne Balibar, Marie-Claire Caloz, Pınar Selek, Tschopp

Günümüzde şiddet çoğu zaman aşırı biçimler alıyor. Bunun üzerine düşünmek şiddet, siyaset ve medeniyet üzerine düşünmek demek. Geleceğin belirsizleştiği, içine kapanma ve nefret eğilimlerinin…

Günümüzde şiddet çoğu zaman aşırı biçimler alıyor. Bunun üzerine düşünmek şiddet, siyaset ve medeniyet üzerine düşünmek demek. Geleceğin belirsizleştiği, içine kapanma ve nefret eğilimlerinin arttığı bir dönemde, şiddete başvurmanın cazibesine kapılmaya yol açacak tarihten devraldığımız iblislere teslim olmamak nasıl mümkün olabilir? Bunun için güvenlikçi ve otoriter reflekslere, değişime direniş üzerine düşünmek ertelenemez bir ihtiyaç. Aynı zamanda bu kopma anları bir bellek çalışması gereğini gündeme getiriyor. Bu kopuş anlarını, Étienne Balibar’ın “aşırı şiddet” olarak tanımladığı duruma teslim olmadan nasıl aşabiliriz?

“Siyaset, Şiddet, Sürgünü/Sürgünü Bozma” başlığıyla İstanbul’da düzenlenen uluslararası konferans vesilesiyle yayımlanan bu kitapta, Pınar Selek otoriter bir rejimde feminist ve antimilitarist mücadelelerin siyasal repertuarın değişimine yaptıkları katkıya ışık tutuyor. Ahmet İnsel, demokratik geçiş konusundaki siyasal kuramları ele alarak, Türkiye’de bir yüzyılı aşan bir süreden beri devam eden ve bitmeyen “geçiş/dönüşüm” döneminin sürekliliklerini sorguluyor. Konferanstaki tartışmaların merkezinde yer alan Balibar’ın metni ise şiddet figürlerinin ikircilliğini ve şiddetle karşılaşan siyasetin sorunlarını ele alıyor. Bireysel ve toplu şiddet neden bir türlü aşılamıyor? Şiddeti yok etmek mümkün değilse, o zaman buna teslim olmadan, bu gerçeği nasıl dönüştürebilir, bir siyasal pratiğe çevirebiliriz?

Elinizdeki kitap, şiddet karşıtı siyaset geliştirmek için siyaset ve şiddet üzerine düşünmeye davet ediyor.

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ:
Şiddet, Siyaset ve Medenilik Hakkında
Türkiye Bize Ne Öğretebilir?
MARIE-CLAIRE CALOZ-TSCHOPP ……………………………………………………………………………….7
Ahtapota Karşı Kesişen Mücadeleler:
Türkiye’de Feminist ve Anti-Militarist Hareketler
PINAR SELEK ………………………………………………………………………………………………………………..15
Militarizm özgürlük zeminini ortadan kaldırır………………………………………..17
Kadın hareketinden feminizme……………………………………………………………………..22
Kesişmeyen yollar………………………………………………………………………………………………26
Otoritarizm ve Şiddet:
İblisleri Karşısında Türkiye
AHMET İNSEL ………………………………………………………………………………………………………………..31
Şiddet ve Siyaset: Bazı Sorular
ÉTIENNE BALIBAR ……………………………………………………………………………………………………….57

ÖNSÖZ:
Şiddet, Siyaset ve Medenilik Hakkında
Türkiye Bize Ne Öğretebilir?

MARIE-CLAIRE CALOZ-TSCHOPP

Bu küçük kitap, 7-11 Mayıs 2014 tarihlerinde İstanbul’da toplanacak olan, Günümüz Dünyasında Şiddet, Siyaset ve Sürgün/Sürgünü Bozma konulu uluslararası konferans vesilesiyle yayımlandı. Bu toplantıyı, Galatasaray Üniversitesi, Türkiye Fransız Kültür Merkezi, www.exil-ciph.com sitesinde isimleri yer alan başka kurumlar ve kişilerle işbirliği içinde, Uluslararası Felsefe Koleji (CIPh) düzenledi. Konferans, beşeri ve sosyal bilimlerle ve felsefeden gelen birçok farklı ülkenin, bölgenin, kıtanın ve kuşağın araştırmacılarını buluşturacak.

Siyaset, şiddet ve günümüzde medenilik temaları siyasal, felsefi ve antropolojik boyutlarıyla konferansta düşünülmeye çalışılacak. Farklı soruları, deneyimleri ve yaklaşımları yanyana getirmeye çabalayan konferansta yerel gündemle, Avrupa ve diğer kıtaların sorunları arasındaki ilişkinin ortaya çıkmasına gayret edilecek. Herkese açık ve katılımın ücretsiz olduğu bu konferansta,akşamları İstanbulluların ve başka yerdeki insanların katılabilecekleri tartışmalar düzenlenecek. Étienne Balibar’ın katılacağı bir diyalog toplantısı 11 Mayıs pazar sabahı Cezayir Lokantası’nda yapılacak.

Felsefe herkese aittir. Fikir emekçileri ve yaratıcılar sadece üniversitede yaşamazlar ve aktif olmalarına rağmen çoğu zaman görünmezdirler. Araştırmaların birbirine eklemlenmesi, düşüncenin herkesin erişimine açık olması, bunların pedagojisinde, mantığında ve düzenlenme pratiği içinde değerlendirilebilir. Bu konferansın tüm sunumları ve tartışmalar için Fransızca-Türkçe ve Türkçe-Fransızca simültane çeviri yapılacak. Bu konferans için İstanbul’un, Avrupa’nın ve Asya’nın kapılarındaki boğazlarıyla, denizleriyle Türkiye’nin kozmopolit kentinin seçilmesi önemlidir. Küreselleşmeyle birlikte yeniden kendini tanımlayan jeopolitik içinde Türkiye, anlamlı gözlemleri dile getirme imkanı sunan bir türbülans anı yaşıyor. İstanbul, Étienne Balibar’ın felsefi çalışmaları ve diğer metinlerden hareketle düşünmek için simgesel, akademik ve kültürel açılardan tarihi ve kültürel olarak büyük ağırlığa sahip bir mekân. Avrupa kendi üzerine kapanma eğiliminde. Akademik emekçiler ve sivil toplum üyeleri, kendi farklı deneyimlerinden hareketle, Şiddet, Siyaset ve Medenilik üzerine İstanbul’da hem yerinden hem uzak mesafelerden tartışmalara katılarak, çalışmalarını, sorgulamalarını birbirlerine aktarabilecekler. Güncel yerel durumla, Avrupa’nın durumu ve küreselleşmenin geldiği aşama arasındaki ilişkiler ve titreşimler nelerdir? “Düşük yoğunluklu” şiddet biçimleri veya “aşırı şiddet” biçimleri hem çoğullar hem farklılar.

Bunların analizini kadınların, azınlıkların, kamu özgürlükleri politikalarının, teknik-emek-sermaye ilişkilerinin, sığınma hakkının, göçün, entegrasyonun, sağlık, eğitim, araştırma, emek, işsizlik, yaşlılık, güvenlik, hizmetler gibi kamu politikalarının durumundan hareketle yapıyoruz. Konferansta ele alınan sürgün ve sürgünü bozma, milyonlarca Türkiye yurttaşının, dünyada insanların, günümüz dünyasının geçirdiği büyük dönüşüm içinde sürgünde olan belki bizim hepimizin bir gerçeği ve içinde bulunduğu durumu tarif eden bir benzetme. İstanbul’a doğru yapılan bu fiziki ve epistemolojik taşınma sayesinde, yaşamımızın toplu bir görünümünü oluşturmak için, ayrımcılıkla, parçalara bölünmeyle, konumların eğretileşmesiyle (prekarizasyon) mücadele etmek için, anlamlı şiddet durumları arasındaki bağları ortaya koymak mümkün olacak. Bu paradigma değişimi içinde, karmaşık olanla, bilgi olmayanla, pratik ve kuramsal araçlarımızın sınırlarıyla yüzleşmemiz gerekiyor. Erişimi kolay bu kitapçık, ortak bir çalışma aracı.

Uluslararası İstanbul buluşmasını hazırlamak için, geniş bir çevrenin okuyabileceği ve tartışabileceği bir malzeme sunuyor. Toplumsal bilim araştırma metinlerini, alan araştırmalarını (Pınar Selek ve Ahmet İnsel’in metinleri) ve siyaset felsefesi metinlerini (Étienne Balibar’ın metni) okumak uzmanlara ve kurumsal elitlere ayrılmış bir faaliyet değildir. Herkesi ilgilendirir. Bilgi kurumsal sınırlarını aşmak, demokratikleşmek, yeniden sahiplenilmek durumundadır. Yeraltında bile olsa, kırılganlaştırılmış da olsa ulaşılabilir olmalıdır.

Bugün her yerde öğrenmek, anlamak, düşünmek, konuşmak ve yorumlamak açlığı var. L’Harmattan (Paris) ve İletişim yayınevlerinin aynı zamanda Fransızca ve Türkçe yayımladıkları bu kitap, hem yerel, hem Avrupa çapında, hem de kıtalararası boyutta tartışmaya katılımı mümkün kılıyor. İstanbul’dan, Ankara’dan, Diyarbakır’dan, Paris’ten, Cenevre’den, Lozan’dan, Bogota’dan, Concepcion’dan, Bangui’den, Venedik’ten, Madrid’den, vb. ilgilenen herkesin katılmasının mümkün olduğu, çeşitlilik içinde bir okuma ağının deneyimsel örgütlenmesi aracılığıyla disiplinler arası (felsefe ve beşeri ve sosyal bilimler) araştırmalarla sivil toplumun sorgulamalarının kesişmesi, uluslararası konferansın ana amacı. Konferansın metinlerine, diğer hazırlık dokümanları ve programına www.exil-ciph.com adresinden ulaşılabilir. Schengen, Dublin, Frontex, Lampedusa… Gezi Parkı, Taksim, Tahrir, Syntagmia, Tian’anmen, Tlatelolco, de Mayo, Maydan Nezlejnosti, İzak Rabin… Dünyada sivil toplum aktörlerinin çeşitli siyasal mücadeleleri ve çatışmalarının simgesel isimleri, yerleri bunlar. Şiddet, siyaset ve medenilik hakkında Türkiye bize ne öğretebilir?

Gezi Parkı’nın, Taksim Meydanı’nın göstericilerinin ve daha önceki toplu gösterilerin, kadınların, azınlıkların, emekçilerin, sanatçıların, yurttaşların gösterilerinin, hafıza için (Ermeniler) yapılan toplantıların söylediklerini, sustuklarını, jestlerini, umutlarını, hüzünlerini, dirençlerini anlamaya ihtiyacımız var. Bunlar bize ne diyor? Onları görmeyi, tanımayı, onlarla konuşmayı neden istediğimizi anlamaya ihtiyacımız var. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı konusundaki ikiyüzlülüklerin, belirsizliklerin, ikili anlamların, tereddütler ve ertelemelerin nasıl Türkiye toplumunun bir yüzyıldan fazladır devam eden, derin dinamikleriyle buluştuğunu Ahmet İnsel metninde bize anlatıyor. Bu toplumsal hareketler siyasetin alışkanlıklarının, uzlaşma gereklerinin, tıkanmaların, el yordamıyla yapılan arayışların dışında değiller ve bu siyasal alanın içinde, küreselleşme çerçevesinde, kırılgan bir yurttaşlık kurulmaya çalışılıyor.

Türkiye’de uzun bir zamandan beri kadınlar Cumhuriyet’in az sevilenleridir. Türkiye’de Ermenilerin 1915’de maruz kaldığı soykırım uzun zamandan beri diğer inkârcılıkları ve bellek kayıplarını, özellikle de nüfusun yüzde yirmisini ve genel olarak siyaseti doğrudan ilgilendiren Kürt “meselesi”ni sorguluyor. Kürtlüğün inkârı bir sivil savaşa, “Kopenhag kriterleri”ni çok aşan bir siyasal paradigma değişimi çağrısına ve kitlesel bir mobilizasyona yol açtı. Türkiye’nin doğusunda yoğunlaşmış olsa da, yurttaşlar toplumun farklı seviyelerinde kendini ifade eden bu savaşın zararlarını yaşıyorlar. Bunun izini Avrupa’da ve başka yerlerde de görebiliyoruz.

Güçseverlerin otoritarizmi, çığlıkları ve silahlarının gürültüsü içinde bunları tartışmak, konuşmak, anlamak kolay değil. Baskılara rağmen bugün devam eden, 1980’lerin ve daha öncelerinin toplumsal mobilizasyonlarının gelişimini anlamaya ihtiyacımız var. Bunlar keşfedilecek yeni tartışma perspektifleri sunuyorlar. Sıhhi, akli, idari, polisiye, dilsel, kültürel sınırların çokluğunun yarattığı yapısal ayrımcılığın (apartehid) şiddet pratiklerinin -Semih Vaner’in daha önce belirttiği ve Ahmet İnsel’in hatırlattığı gibi-, jakoben devletle çatışan “demokratik geçiş süreci”nin kararsızlıkları içinde ilerlediğini anlamaya ihtiyacımız var. Beton duvarlar sosyo-politik bilinçaltının görünmez sınırlarının görünür maddi cepheleridir. Sınırlar, Jacques Rancière’in dediği gibi, yıkılmaları için oluşturulur. Göstericiler için yeni bir anlam kazanan Türkiye’deki ve dünyadaki kentlerin kamu meydanlarına, kamusal alana taşınmak için sınırlar inşa edilmişlerdir. Kullanılan veya ezilen diğer dilleri de unutmadan, iki dilde, Fransızca ve Türkçe çalışmak, Türkiye’de, Avrupa’da, Fransa’da, İsviçre’de, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde, Brezilya’da, Guangxi’de, Brisbane’da, vb. tahayyül dünyasını çokluğa, bir dilden diğerine çevrilemez olana, çeviri gereğine açar.

Türkiye’nin kozmopolit zenginliği Avrupa kültürel mirasının, kendini arayan bir Avrupa’nın hareketli haritasının bir parçasıdır. Dünya jeopolitiği içinde hareket etmeye mecbur olacak olan Avrupa’nın, kendi kolonyal, emperyal tarihini tanımaya ve kendisinin sahip olduğu yeni çehreleri öğrenmeye ihtiyacı var. Çeşitliliği içinde Türkiye, biziz. Çoğu zaman inkâr edilen çeşitliliği içinde biz, Türkiye’yiz. Ötekine, adalete, hak sahibi olma hakkına (Arendt), eşitözgürlüğe (Balibar) açık ortak bir dünya kurmayı hayal ediyoruz.

Bu ise, ilişkilerin, tercüme edilemez olanların tespitinin, çatışma deneyimlerinin, şiddetin dönüşümünün, çoklu çevirilerin, buluşmaların, tartışmaların, paylaşılan pratiklerin varlığını öngörür. Çoğu zaman aşırı biçimler alan günümüz şiddet biçimleri üzerine düşünmek, bugün Şiddet, Siyaset ve Medenilik üzerine düşünmektir. Geleceğin belirsizliği içinde, içe kapanmanın, nefretin, şiddete başvurmanın cazibesine kapılma döneminde karanlık iblislere teslim olmamak için, uzun erimli tarihten hareketle, onun temel kimliksel, güvenlikçi, otoriter şemaları üzerine, değişime karşı direnişler üzerine ve kopma anları üzerine bir bellek çalışmasının varlığını öngörür. Bu kopuş anları, Étienne Balibar’ın kavram olarak önerdiği ve tartışacağımız “aşırı şiddet”e teslim olmayı reddederek, mümkünler ufkunu açacak yarıkları keşfetme anlarıdır.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Politika Siyaset
  • Kitap AdıŞiddet, Siyaset ve Medenilik
  • Sayfa Sayısı80
  • YazarÉtienne Balibar, Ahmet İnsel, Pınar Selek, Marie-Claire Caloz-Tschopp
  • ISBN9789750515408
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • Yayıneviİletişim Yayınları / 2019

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Cümbüşçü Karıncalar ~ Pınar SelekCümbüşçü Karıncalar

    Cümbüşçü Karıncalar

    Pınar Selek

    “Tezgâh, sadece yolcuları değil, geleni geçeni karşılıyordu. Gezineni, komşu esnafı, işçiyi, işsizi, güçsüzü; herkesi. Azucena, iç sesini hızla yitiren mahallenin gurur kaynağı olmuştu. Bu...

  2. Yolgeçen Hanı ~ Pınar SelekYolgeçen Hanı

    Yolgeçen Hanı

    Pınar Selek

    Bir kaçışın hikâyesi ve 12 Eylül’ün ardından gelen şarkılar… Kimliklerinin peşine düşmüş dört genç: Devrime olan inancını asla yitirmeyen ve bu uğurda sevdiklerini terk...

  3. Sürüne Sürüne Erkek Olmak ~ Pınar SelekSürüne Sürüne Erkek Olmak

    Sürüne Sürüne Erkek Olmak

    Pınar Selek

    “Teslim olduğum ilk gece ağladım. Özlemden, endişeden… Ama askerlik gerçekten erkekliği pekiştiriyor. Çocukluk durumunu atıyorsun, kendine olan güveninin şey yapıyor. Silahtır milahtır, Allah’tır, vatandır;...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur