“İş görebilen tek gönderenin adı yine sessiz çoğunluktur. Bütün güncel sistemler bu model üstünde iş görmektedirler. Varlığı artık toplumsal değil, istatistiksel olan bu kaypak kavramın ortaya çıkabildiği tek yer sondajlardır. Toplumsal adlı gökyüzünün ufkundaki hayal ya da toplumsalın zaten içinde bulunduğu bir ufkun simülasyonu. Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olmadığı anlamına gelmez. Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler. Ses vermeyen bu kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılmamaktadır. Yalnızca ne düşündükleri konusunda testler yapılmaktadır. Referandum (kitle iletişim araçları da sonsuz bir soru/yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil, simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır. Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.”
İÇİNDEKİLER
Çevirenin Önsözü
Sessiz Yığınların Gölgesinde
Anlamın Zedelenmesi
Politikanın Önemi ve Çöküşü.
Sessiz Çoğunluk
Ne Özne Ne Nesne.
Direnmeden Hiperuyumluluğa
Kitle ve Terörizm
Patlayan Sistemler, İçin İçin Kaynayan Sistemler
.Ya da Toplumsalın Sonu
Ek: Toplumsal ya da Artığın İşlevsel Değerlendirilmesi.
Sosyalizmin Kendinden Geçmesi
François Regis Bastide
SESSİZ YIĞINLARIN GÖLGESİNDE…
Toplumsal adlı kördüğüm, her şeyi sünger gibi emen bir gönderene dönüşerek, ne olduğu hem bilinen hem de bilinmeyen kitlelerin etrafında durmadan dönmektedir. İstatistiklerin kristal bir küre gibi kullandıkları kitleler, madde ve doğal elementler gibi akımlar ve akıntılar tarafından etkilenirler. Kitleler mıknatıslanabilirler. Çünkü toplumsal denen şey onları statik bir elektrik gücü gibi sarıp sarmalamaktadır. Oysa çoğu kez bu yığınlar yine de bir “kitle” olarak algılanırlar. Bir başka deyişle toplumsala ve politikaya ait olan bütün elektrik akımını emerek nötralize ederler. Politikaya ve toplumsala ait iyi bir iletici olmadıkları gibi, daha genelde iyi bir anlam ileticisi de değildirler Her şey onların üstünden kayar gider. Onları her şey mıknatıslayabilir. Oysa bütün bunlar kitlelerin üstünde hiçbir iz bırakmadan uçup gider. Sonuç olarak kitlelere yapılan çağrı her zaman yanıtsız kalmıştır denebilir. Kitleler kendilerine yapılan bu çağrıları birer ışık demetine dönüştürüp dalga dalga yaymaya kalkmazlar. Tam tersine Devlet, Tarih, Kültür ve Anlamın çevresinde oluşturulmuş ışık demetlerini emerek ortadan kaldırırlar. Onlar tepkisizliktir, tepkisizliğin, nötr olanın gücüdür. İşle kitle bu anlamda yani geleneksel hiçbir pratiğe ve teoriye, belki de genel olarak hiçbir pratiğe ve teoriye indirgenemeyen bir olgu olarak, bizim modernliğimizin belirgin bir özelliğidir.
Düşünce yoluyla gündeme getirildiklerinde kitleler edilginJikle, vahşi doğallık arası bir yerdedir. Oysa kitlelerde her zaman için gizli bir enerji vardır. İçlerine depolanmış bir parça toplumsallık, biraz toplumsal enerji vardır. Günümüzde sessiz bir gönderen, yarın bir tarih yapıcı ve sözü ele geçirdiklerinde de “sessiz bir çoğunluk” olmaktan kurtulacakları düşünülen kitleler Halbuki kitlelerin ne geçmişte ne de gelecekte yazabilecekleri bir tarihleri yoktur oysa kitlelerin içlerinde her zaman için gizli enerjileri vardır. İçlerinde depolanmış bir parça toplumsallık,biraz toplumsal enerji vardır. …burada ve bütünlüğü vede yanı başımızdadır bu güç işte onların sessizliklerinde yatmaktadır Şimdiye kadar kendilerini etkileyebilmiş tüm güçlerden çok daha etkili bir emme ve nötralize etme gücüne sahiptirler Yok etme konusu da dahil olmak üzere düş gücünün üstünde çalıştığı (ve etkinliği tüm diğer) üretim. yayına ve genelleme şemalarından değişik olan özgün bir tepkisizliğin gücü BU inanılmaz akıl alma? bir iç dalgalanma biçimidir, bunu hâlâ bir süreç’ olarak adlardırabilir miyiz?) sahip olduğumuz tüm anlam sistemlerinin gelip kendisine tasladıkları ve ona karşı bütün güçleriyle silahlandıkları, üstelik giderek artan bir şekilde kendisini anlamla kaplayıp, donattıkları ve tüm gösterenlerin çözemediği anlaşılmaz ve kabul edilmez bir güç Toplumsal adlı boşluk loş bir beynin içinde durmadan dönen, çakışan, boşlukları dolduran nesneler ve kristal kümeler tarafından işlenip geçilmektedir. İsterseniz havası alınmış bireysel taneciklerin, toplumsal altıkların ve kitle iletişim araçlarına içtepilerin bir araya getirilmişine “kitle” diyebilirsiniz Giderek artan yoğunluğuyla çevresindeki tüm enerji ve ışık demelini emen karabulut sonunda kendi ağırlığı altında ezilecektir Kitle Toplumsalın içinde kaybolduğu kara bir deliktir.
Öyleyse kitle “sosyolojik” bir tanımlamanın tam tersidir. Çünkü sosyoloji toplumsalın ve aşamalarının yaygınlaşmasını betimlemekten başka bir şey yapamaz. Çünkü yalnızca olumlu ve kesinleşmiş bir toplumsallık varsayımı aracılığıyla yaşayabilmekledir. Toplumsalın emilip dağılmasını ve içlen dinamitlenmesini anlayamamaktadır. Çünkü toplumsalın ülümü gibi bir varsayım kendi ölümü anlamına gelmektedir.
Kitle terimi bir kavram olamaz. Olsa olsa hamurlaşmış. vıcık vıcık ve lümpen analitik bir “kavram” olabilir. Politik demagojinin laytmotifidir. İyi bir sosyoloji ise onu “daha bir incelik isteyen” mesleksel, sınıfsal, kültürel statü vb. kategoriler aracılığıyla aşıp geçmeye çalışacaktır. Oysa bu bir yanılgıdır. Çünkü akıllı ve eleştirel bir sosyoloji asıl bu hamur gibi ve eleştirel olmayan kavramların çevresinde dolanarak daha ileriye gidebilir. Zaten geriye dönüp baktığımızda gördüğümüz şey: “Sınıf’, “toplumsal ilişki”, “güç”, “statü”, “kurum” ve “toplumsal” gibi; yasal bilim dallarının yüzünü ağartan açık seçik kavramların tümünün gerçekte her zaman için karmaşık kavramlar olmuş olduklarıdır. Ancak birtakım esrarengiz nedenlerle üzerlerinde uzlaşılmış ve çözümlenebilmeleri için her zaman belli bir koda sahip olmuşlardır.
Kitle terimini özgünleştirmeye kalkmak gerçekten de bir saçmalıktır bu, anlamı olmayana bir anlam vermeye çalışmak gibi bir şeydir. Örneğin “emekçiler kitlesi” denilmektedir. Oysa ne emekçiler kitlesi vardır, ne de bir başka toplumsal özne ya da nesneye ait bir kitle. Geçmişteki “köylü kitleleri” de gerçek birer kitle değillerdi. Çünkü bir kitle yalnızca onu kapsayabilen ve sonuç olarak istatistik artıklar üreten ve simgesel zorunluluklardan arınmış olanlar tarafından oluşturulabilir. Kitlenin bir ayrıcalığı, bir yüklemi, bir niteliği ve bir göndereni yoktur. Onun kesin bir şekilde tanımlanmasını ve tanımlanamamasını sağlayan şey de budur. Kitlenin sosyolojik bir “gerçekliği” de yoktur. Hiçbir gerçek nüfus kesimiyle ya da bir meslek kurumuyla bir ilişkisi olmadığı gibi toplumun bütünüyle de bir…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Siyasal Düşünce
- Kitap AdıSessiz Yığınların Gölgesinde
- Sayfa Sayısı85
- YazarJean Baudrillard
- ISBN9758717200
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğu Batı Yayınları / 2006