Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Serinlikler
Serinlikler

Serinlikler

Ayşenur Tanrıverdi

“Bana biraz cesur olmam gerektiğini, korkak olduğum zamanlarda bile doğru yere saklanabileceğimi öğütlüyordu. Oysa ben korkaklığın başarılarla parlatılmış cesaret anlatılarından daha cesur bir girişim…

“Bana biraz cesur olmam gerektiğini, korkak olduğum zamanlarda bile doğru yere saklanabileceğimi öğütlüyordu. Oysa ben korkaklığın başarılarla parlatılmış cesaret anlatılarından daha cesur bir girişim olduğunu düşünüyorum. Bugüne dek taşıyamayacağım kadar çok bilgi yüklendim.

Birkaçını yolun ortasına öylece bırakıp koşarak uzaklaşmakta, bu yeni dünyadan korkmakta nasıl kötü bir yan olabilir? Cesaret, cesaret… Tek bildiğiniz bu!” Ayşenur Tanrıverdi, Serinlikler’de yaşamla uyumsuz kişilerin düşüncelerine sızıyor. Bazen hiçbir şey yapmadan izleyerek, bazen de intikam içgüdüsüyle yeniden inşa edilen mutlulukların, insanın kendisi ile karşı karşıya kaldığı sahici ve benzersiz anların peşine düşüyor. Yaşama sevincine karışan can sıkıntılarını, utançtan beslenen arzuları, gerçekleri, gerçeğe uymayanları ve insanın özünden kopan delilikleri bir serinlik anında sahneliyor.

İÇİNDEKİLER

Anahtar deliği 7
Mükerrer Bey’in beklenmedik karşılaşması 15
Altıncı kattaki komşu 25
Düşüncelerle dolu bir oda 33
Kamburunu kiralayan adam 39
Zehirli elbise 45
Nereye? 53
Göl 57
Menekşe Hanım’ın çiçekli evi 61
Bavul 67
Ayşe 75
Naciye Hanım’ın oğlu Naci’nin intikamı 79
Nuri bir gecede nasıl delirdi? 85
Kekik kokusu duyuluyordu 91
Şu kediler 97
Performans 101
Henry ile serinlikte bir gezinti 107
Kızıl kan 111
Partenon’un inşası 115

Anahtar deliği 

Anahtar deliklerinin bir baş ve gövdeden oluşan kara, biçimli hatlarına gözlerinizi dosdoğru dayadınız mı, karşınızda yepyeni bir dünya açılır. Her zevk veren şey gibi anahtar deliğinin ardında olup bitenlere tanık olma arzusu da toplumun yasakladığı, ayıp bulduğu türdendir. Bu işin en güzel yanı serüvenin ne zaman başlayacağının tahmin edilememesi… Eve henüz yeni girmiş olabilirsiniz, iyi bir kitabın sonlarına yaklaşmışsınızdır, mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyor veya tam da bir yere yetişmek üzere aceleyle kapıya yönelmişsinizdir. Birden, o belirsiz fısıltılar duyulur. Sizi açıkça davet etmeyen ancak orayı terk etmenizi de istemeyen fısıltılar. Bir odadan diğerine yürümenin bile zeminde hafif sarsıntılara neden olduğu 1800’lerden kalma ahşap bir evdeydik. Her yaz iki ay boyunca evimize farklı konularda çalışmalar yürüten yazar, profesör, akademisyen ve öğrenciler girip çıkardı. Bazen okuma seansları sırasında üst kata veya bahçeye gönderilsek de yüksek sesle okunan bu tuhaf yazıları kapıların ardından dinlemeye devam ederdik.

O gün yaşlı Nunu bahçedeki büyük mermer masayı meyvelerle donatmış, güzel bir yaz sofrası hazırlamıştı. Profesörün iki kızıyla çok iyi anlaşıyordum. Kızlar babalarıyla kasabanın merkezindeki kütüphaneye gitmişti. Öğleden sonra da göle yüzmeye gidecektik, dönmelerini bekliyordum. Nunu’nun hazırladığı nefis sofra geldiklerinde onlara sürpriz olacaktı. Üst katta, Nunu’nun yeni yıkadığı çamaşırların arasında temiz şort arıyordum. O sırada beyaz kapılı misafir odasından gelen fısıltıları duydum. Donakalmıştım. Anahtar deliğinin ardındaki ışık ve gölge oyunlarını uzaktan bile seçebiliyordum.

Pencerenin önünde hareket eden bedenler, küçük kara anahtar deliğinin gökyüzündeki yıldızlar gibi titreşmesini sağlıyordu. Etrafınızda neler olup bittiğini anlamanın pek çok farklı yolu vardır elbette. Sorular sorabilir, çıkarımlar yapabilir, birtakım sonuçlar bekleyebilir veya vazgeçebilir, bilmeyi reddedebilirsiniz. Ancak bir şeye davetsizce tanık olmanın hacmi onu anlamaktan büyüktür. Bir şeyi anlamak insanın zihin dünyasını geliştiren bir erdem sayılabilir belki. Ancak tanıklık etmenin değişmez yasası bilgiyi geleceğe taşımamaktır. Öğrenilen şey öğrenildiği yerde bırakılmalıdır. Bunun kolay bir haz olduğu sanılmasın. Yalnızca anahtar deliklerini amacından farklı bir şekilde kullanmak gibi fena zaafları olanlar kendine bu huzursuzluğu layık görür. Sabır bu işte hayati önem taşır. Fısıltıların belirgin birer kelimeye dönüşmesi için güçlü odaklanma gerekir. Bir de işin fiziksel boyutu var elbette.

Anahtar deliğinin hizasına eğilmekle bir süre sonra sırt ve bel bölgesinde ağrılar, uyuşmalar meydana gelir. Bu yüzden ben genellikle diz çökerim, yumuşak bir havluyu –veya üzerimdeki bir hırka da olabilir– katlayıp dizlerimin altına yerleştiririm. Kadın askılı beyaz bir elbise giymiş. Sandalyede hafif kaykılarak oturuyor, pencereden gelen esintiye karşı uzun eteğini kucağında toplamış bacaklarını serinletiyor. Adam odanın içinde volta atıyor. Kadın ince bir kitabı yüzüne yelpaze yaparak, “Sıkıldığımı kim söyledi? Hem evet, yaşam sıkıcıdır, dışarıda sürüp giden şu anlamsız şey…

Yine de içinden kendime göre bir şeyler bulurum.” “Ne olur bu odada hiçbir şey yapmadan, birlikte sessizce otursak? Dış dünyayı sonsuza dek reddederek.” “(Adamı taklit ederek) ‘Birlikte sessizce otursak? Sonsuza dek?’ Ah canım. Yine bu evin, şu kayın ağaçlarının, seni hayran hayran dinleyen misafirlerinin havasına kapıldın, saçma konuşuyorsun.” “Saçma olan senin yaşama uğraşın. Sonra şu resimler…

Hepsi de yarım kalmış odalar dolusu tablo!” “Yarım mı? Senin yarım yamalak hikâyelerinden iyidir. Tablolarım ancak bitince mi bitmiş sayılıyor? Öyleyse daha iyi, hiç dokunmam onlara.” “Sahte tüm bunlar. Tek yapman gereken benimle birlikte olmak, öylece beklemek. Hiçbir şey yapmadan.” “İnsan bir şey yapmadan nasıl yaşar?” “Ancak bir şey yapmamayı seçerek hırs ve arzularından sıyrılırsan günahlarından arınırsın.” “Şimdi anlaşıldı. Demek günahlarından arınmak için keşiş gibi yaşamanın işe yarayacağını düşünüyorsun. Sen de yazmayı bırak o halde. Neden yazıyorsun?” “Yazmayacağım artık dedim. Tek kelime çıkmayacak kalemimden. Bu yaz belki de son buluşmamız… Önceden yazdıklarıma gelince, öyle pişmanım ki. Elimde olsa yakarım hepsini.” “E yak? Seni tutan yok. Boş laf. Yazdıklarını yüksek sesle okurken boğazın gururla şişiyor. Farkında değilsin sanırım?” Adam dişlerini sıkıyor. Biraz sağ tarafa yürürse görüş alanımdan çıkacak.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Aslında Cennet de Yok ~ Kerem IşıkAslında Cennet de Yok

    Aslında Cennet de Yok

    Kerem Işık

    Aslında Cennet de Yok, öyküleri kitap-lık, Eşik Cini, Notos Öykü, Özgür Edebiyat dergilerinde yayımlanan Kerem Işıkın ilk kitabı. Yazar öykülerinde, yaşamın olağan görünen akışı...

  2. Gün Ortasında Arzu ~ Behçet ÇelikGün Ortasında Arzu

    Gün Ortasında Arzu

    Behçet Çelik

    Kaldırımın altında cinayetlerden, katliamlardan, sahipsiz cesetlerden, tuzaklardan, havaya uçan, uçuran, uçurulan hayatlardan oluşmuş, katılaştıkça katılaşmış, yanık kokan bir alaşım akıyor. Dünya kanıyor, çürüyor kaldırımın...

  3. Tuhaflıklar Fabrikası ~ Eyüp Aygün TayşirTuhaflıklar Fabrikası

    Tuhaflıklar Fabrikası

    Eyüp Aygün Tayşir

    Ne müfessirim ne de kutsal kitapların sırlarını ifşa etmek haddim. Lakin belki de sürgünümüz budur, kim bilir? Şimdi lütfen beni, numarasını açık etmek için...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur