Sohbet tadında anlatımıyla, Aydın Boysan’dan birbirinden ilginç anılar….
Rakı içmek bir sanattır diyor Aydın Boysan, “demcilik” yabana atılmayacak bir iş.Boysan Cumhuriyet’in ilanından iki yıl önce başlayan ömründe ilk yılların parlak yükselişinin ardından yaklaşık 60 yıldır birçok olayın kötüleştiğini hatta berbatlaştığını görmüş, ama yine de tek bir tesellisi var. O da 60 yılda kalitesi iyileşen rakılar. Boysan uzun zamandır aklına koyup da henüz istediği gibi gerçekleştiremediği bir konuya, demlenme konusuna, bu kitapta yeterince değiniyor.
Sunuş
Bir kitabın bana göre en zor yanına sıra geldi: Önsöz yazmak. Ne boyda olursa olsun, adına kitap denebilecek boyda bir işi bitirdikten sonra, hâlâ daha ne söylenebilir ki?
Eğer varsa, zaten onların artık kitaba girmiş olması gerekmez
Ekleyebileceğim bir bilgi, uzun zamandır aklıma koyup da henüz istediğim gibi gerçekleştiremediğim bir konuya, alkol konusuna, bu kitapla yeterince değinmiş olmamdır.
Bu konudan uzak durmayı ya da öyle görünmeyi politika dayanağı sayanları küçümsediğimi belirtmekten başka ekleyecek yok.
Cumhuriyet’in ilanından iki yıl önce başlayan ömrümde ilk yılların parlak yükselişi peşinden yaklaşık 60 yıldır birçok olayın kötüleştiğini hatta berbatlaştığını görmenin bana göre tek bir tesellisi var. O da 60 yılda kalitesi iyileşen rakılar.
Bana bu kitabı da gerçekleştirme olanağı lütfetmiş olan okurlara, şükranlar, saygılar sunarım.
Aydın Boysan
İstanbul, ocak 2009
Şerefe!
Sarapçı Fransızlar ile viskici ingilizlerin şimdiki yakınlıkları, hoş bir görüntü ama geçmiş zamanlarda her alanda ve açıda zıtlaştıkları dönemler olmuş, bu soğukluğun üşüttüğü zamanlar bile olmuş, özellikle Napolyon ve sonrası dönemler.
Talleyrand Fransızların tarihindeki en ünlü devlet adamlarından birisi Bu kişinin cana yakın dostlarından Montrand. bir deniz yolculuğunda İngilizler tarafıdan esir alınıyor Esir alan İngiliz kumandan Fransızlara güya iyi davrandığı izlenimini vermek için, bazı akşamlar onları yemeğe bile davet edip, kendi sofrasında yer veriyor. Hatta masada içki ikramı bile var.
Bu sırada şerefe kadeh kaldırılıyor. İngiliz kumandan bu içişler sırasında bir akşam kadeh kaldırıldığı sırada sözlü saldırma yapmaktan bile kaçınmadan:
“Ben Fransızlar şerefine kadeh kaldırılmasına katılıp içmiyorum… Bütün Fransızlar, istisnası bile olmadan, hepsi ahlaksızdır” demeye bile çekinmiyor.
Yukarda adını belirttiğimiz esir Montrand ise kadehini kaldırarak ve ingiliz kumandanının gözünün içine baka baka ve gülümseyerek diyor ki:
“Ben İngilizler onuruna içmekten vazgeçmem… Hepsi ahlaklıdır… Ancak aralarında bazı istisnalar bulunur,”
Vücutla Değil Ruhla
Şairimiz Yahya Kemal diyordu ki:
“insan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.”
Yine denir ki: “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer.”
Sanırım ve bilirim ki, yaşlı insanların hayal kurma yetenekleri güçlüdür ve şiirseldir.
Bir ilkokulda öğretmen hanım, çocuklara hayvan taklitleri yaptırıyor. Kedi. köpek, eşek… bilinen hayvanların taklidi yapılmış, ama öğretmen hanım ille de kurt taklidi yapılmasını istiyor. Hiçbiri yapamıyor.
Çocuklardan biri: “Benim dedem kurt taklidini çok iyi yapar” diyor. Komşu binada oturan dede çağrılıyor. Ama ihtiyar adam iyice sağır… Söz anlatılamıyor. Torunu atılıyor “Siz sormasını bilmiyorsunuz, bırakın ben sorayım!” diyor.
Dedesinin karşısına geçip, işaretlerle soruyor “Büyükbaba! 30 yıl önce, sen sevişirken nasıldın?” deyince, ihtiyar şöyle kükrüyor
” Aaaaauuuuuuuuuuu!…”
Yüzyıllarca adı anılıp da, kim olduğu yine de doğru dürüst bilinmeyen Yunus Emre, unutulur gibi olmuşken hocam Burhan Toprak tarafından yeniden ışıklandı. Böyle bir kişinin edebiyatımızda bulunması. Divan Edebiyatı şairlerinin padişah maskarası şiirlerinden duyduğum ulama yok ediliyor. Yunus Emre, yaşamayı da tertemiz ve güzelleştirerek anlatıyor.
Diyor ki:
Ten fanidir, can ölmez, gidenler geri. gelmez. ölür ise tenler ölür, canlar ölesi değil.
Yunus Emre ruhlar âleminden de, çok sade. hayallerle reçelle tünemiş ışıklar çakıyor .
ilâhi bir aşk var bana
Neredeyim bilmeyeyim
Yarı kılayım ben
beni isteyü beni bulmayayım.
Şairlerin aşkı güzelleştirmek için bulduğu çarelerden biri aşk sarhoşluğunu şarapla birlikte anmak: Yunus Emre gibi.
Bildik gelenler geçmiş
Konanlar geri göçmüş
Aşk şarabından içmiş
Kim mânâ duyar ise.
Hemen akla Fransız şairi Baudelaire gelmez mi? O da sanki. Yunus Enire gibi düşünüyor;
… Tek sorun bu! Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasıya sarhoş olmalısınız…
… Ama neyle! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz…
Demek istiyor ki, şairler için sarhoşluk ya da zihinsel olarak bir başka havaya giriş, ille de yalnız kadehle aranmaz. Elbet içilecekse, şiirden de, insan erdemlerinden de, yalnız insanlara mahsus o ruhsal yücelmelerin tümünden de, kopulamaz.
Çok kısa özetleyelim:
Rakı. vücutla değil, ruhla içilecektir.
Neden içilir?
“Yeme içme’nin de, bir keyfi var. (Hele ikincisinin…) Bu keyiflere yandaş olanların (düşkün demeye çekindim) bazı kişiler tarafından küçümsenmesi olayına dokunmak isterim.
Elbet öyle sanat zevkleri var ki, hitap ettikleri merkezler, insanlara insanlıklarını anlatan, ruhlara ve beyinlere hitap eden sanat zevkleridir bu söylediklerim. Ben bu zevklere iyice aşina oldum. Örneğin mimar olarak 1,5 milyon metrekare (toplam 200 futbol sahası kadar) bina planladım ve gerçekleştirdim. Otuzu aşkın kitabım yayımlandı… Daha başka, bu düzeyde çeşitli işlerim oldu.
içkiye gelince, bu zevki küçümseyenleri, hele hiç bilmeden küçümseyenleri, bu sefer ben küçümsüyorum. Mutlaka eklemek de isterim ki, ruhunu ve bedenini hırpalayacak kadar ölçüsüz içenleri ise övmek şöyle dursun, ben de küçümsüyorum. Hele bu işi politikasına destek yapmaya yeltenenleri zihnimden kovuyorum.
Fransızca bir sözcüğü kullanmak, bizde de bir alışkanlığa dönüştü Eski deyimini kullanan biri olarak: “Ağzının tadını bilenler” için “gourmet” sözcüğü, bazı çevrelerde kullanılır oldu. Benzeri bir başka sözcük de “gournıand”. Bu sözcükle de, hem ağzının tadını bilen, hem de obur olan kastediliyor. Sadece oburluk şu sırada değinmek istediğim konunun dışında kalır.
Bir yemekte, yalnız açlığı giderme amacı aranmaz. “Zevklenme” denen üstün amacı arayanlar için yeme içmenin verebildiği maddesel keyiflenme, öyle pek de saygı duyulacak bir üstün hal değildir elbet… Bu konuda ille de bir sözel belirtme istenirse, kaçınmadan söyleyebileceğim yakıştırma şöyle olabilir:
Yemek, mezeyle içkiyle birlikte beyne neşe de veren bir keyiflenme yaratabilir Erbapça hazırlanmış ve düzenlenmiş yiyecek …
“Şerefe” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anı - Anlatı
- Kitap AdıŞerefe
- Sayfa Sayısı155
- YazarAydın Boysan
- ISBN6051110370
- Boyutlar, Kapak 14x23 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Kitap / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yol Hikâyeleri ~ Thomas Mann
Yol Hikâyeleri
Thomas Mann
Mekân, kendisi ve doğduğu topraklar arasında döne döne dans edercesine kaçarken, zamana özgü sanılan güçten çok daha fazla gücü olduğunu kanıtlıyor; saatler geçtikçe mekân,...
- Yedek ~ Prens Harry
Yedek
Prens Harry
20. yüzyılın en hüzünlü, en akılda kalıcı anlarından biri: Tüm dünyanın ıstırap ve korku dolu bakışları eşliğinde, iki küçük oğlan, iki prens, annelerinin tabutunun...
- Wampeter’lar, Foma’lar ve Granfalloon’lar ~ Kurt Vonnegut
Wampeter’lar, Foma’lar ve Granfalloon’lar
Kurt Vonnegut
Elbette Söylediğim Her Şeyin Saçmalık Olduğunu Biliyorsunuz. Sevgili okur, Bu kitabın başlığı Kedi Beşiği adlı romanımda geçen üç kelimeden oluşuyor. Wampeter, birbiriyle hiç alakası...
Aydın Boysan… Aynı masada iki kadeh içmek için bir kaç yıl içmemeyi göze alabileceğim nadir insanlardan :) Tüm kitapları bir çırpıda okunası, bizzat kendisi tapılası insanlardandır bence :) Şerefe yüce insan diyorum :)