” Cesaret… Biraz cesaret…”
Bombalı saldırıdan uyandığında söylediği ilk sözler bunlardı… İki kere ölümden dönen bir kadın ve hala inadına hayatta kalma çabası…
Cesaret korkusuzluk değildi; korkuya rağmen mücadele edebilmekti. Kate’i özel kılan en güçlü yanı da buydu zaten.
Kanserden kaybettiği annesinin acısı bir yana iki kız kardeşiyle de ilgilenmek zorunda kalan Kate Mackenna, hem maddi hem de manevi anlamda oldukça güç bir kadındır. Dala lise öğrencisiyken sadece harçlık çıkarabilmek için mum yapımına merak saran Kate’in ileride büyük bir yatırımcı olacağı kimsenin aklına gelmezken, bu güzel kadın, büyük bir mirasa konarak da kötü niyetli akrabalarının hedefi olur.
Aştan yana cesareti yoksa da işte ve mücadelede risk almayı seven Kate, insanlara fazla güvenerek birtakım ayrıntıları gözden kaçırır ve işler kötüye gitmeye başlar. İşte tam burada onu karşılıksız sevmeye razı olan Dylan, Kate’in cesaretini aşkıyla güçlendirir ve sonunun nereye varacağı bilinmeyen bir çıkmazın içine girerler…
BİRİNCİ BÖLÜM
Huysuz, yaşlı adam ortalığın birbirine girmesine neden olacaktı ve yalnızca bunu kendisinin göremeyeceğine üzülüyordu. Hayırsız akrabalarının ayaklarının altından halıyı çekmek üzereydi ve evet, tepetaklak oluverecekleri Bu miskin ailede birilerinin berbat bir hatayı düzeltmesinin zamanı çoktan geçmişti, hem de çoktan.
Donanımın kurulmasını beklerken masasının üzerindeki karışıklığı temizledi. Yamru yumru parmakları, bir zamanlar metreslerine dokunurken gösterdiği aynı şefkat ve özenle geziniyordu pürüzsüz ahşabın üzerinde. Masa eskiydi, çizikti ve onun kadar yıpranmıştı. Servetini işte bu odada yapmıştı. Kulağına yapıştırdığı telefonuyla, birbiri ardına kârlı pazarlıklar üzerinde çalışmıştı. Geçen otuz yıl içerisinde kaç tane şirket satın almıştı? Daha kaç tanesini batırmıştı?
Sayısız zaferlerini hayal etmekten vazgeçti. Şimdi sırası değildi. Odanın öteki ucuna, bara yürüdü, yıllar önce iş ortaklarından birisinin verdiği kristal sürahiden kendisine bir bardak su doldurdu. Bir yudum aldıktan sonra bardağı masaya götürdü köşeye yakın bir altlığın üzerine koydu.
Ahşap panellerle kaplı kütüphanede etrafa bakındı, kameralar için ortamın çok karanlık olduğuna karar vermiş olacak ki acele ite masadaki bütün ışıkları açtı.
“Hazır mısınız?” dedi, sesindeki sabırsızlık belli oluyordu. Sandalyeyi çekip oturdu, saçlarını düzeltti ve yakasının kalkmaması için takını elbisesinin ceketini ayarladı. Sanki boğazındaki daralmayı gevşetecekmiş gibi kravatını çekti. “Şimdi kafamda kileri bir toparlayacağım,” dedi, yıllarca bağırarak emirler yağdırmaktan ve çok değer verdiği Küba puroları içmekten sesi kabalaşmıştı.
Şimdi canı bir puro çekmişti. Gerçi evde puro yoktu. Alışkanlığını on yıl önce bırakmıştı ama ikide birde, heyecanlandığında aniden canı çekiveriyordu. Şu anda sadece heyecanlı değildi; biraz korkuyordu da. Onun için bu biraz tuhaf, neredeyse bilinmedik hır duyguydu. Ölmeden önce doğru şeyi yapmak için sabırsızlanıyordu. Artık çok yakında bu olacaktı, çok yakında. En azından bu kadarını Mac Kenna adına borçluydu. Kasetli eski model video kamera, yaşlı adama dönük tripotun üzerine yerleştirilmişti. Dijital kamera, eski kameranın hemen arkasında yukarda tutuluyordu; onun da objektifi adama odaklanmıştı.
Adam kameraların arkasına doğru baktı. “Biliyorum sizce dijital olanı yeterli, belki haklısınız da ama video kayıtlarında ben hâlâ eski yöntemi istiyorum. O disklere güvenmiyorum, o yüzden kaset benim yedeğim olacak.” dedikten sonra, “her şey hazır olduğunda başınızı sallayın, ben başlarım,” talimatını verdi.
Bardağını aldı bir yudum içti ve geri koydu. Şu her şeyi abartan doktorların ona dayattığı haplar ağzını kurutuyordu.
Birkaç saniye sonra her şey hazırdı ve başladı.
“Adım Compton Thomas Mac Kenna. Bu benim son arzum ve vasiyetim değil, çünkü o işi zaten yapmıştım. Vasiyetimi bir süre önce değiştirdim. Orijinali kiralık banka kasamda saklanıyor; bir kopyası hukuk işlerimi takip eden firmadaki dosyamda, ayrıca bir kopyası daha var ve sizi temin ederim ki orijinalinin veya hukuk müşavirliğimdeki kopyanın başına, herhangi bir sebeple, bir iş. gelmesi halinde, işte bu kopya çirkin başıyla karşınızda şaha kalkacaktım.
“Hiç birinize yeni vasiyetimden veya yaptığım değişikliklerden söz etmedim; çünkü son aylarımı taciz edilerek geçirmek istemiyordum ama doktorlar artık daha fazla yapabilecekleri bir şey kalmadığına ve sonun yaklaştığına beni ikna ettiler, istedim ki… hayır gerekli gördüm ki,” diyerek düzeltti, “bunu niçin yaptığımı size açıklayayım… gerçi hiçbirinizin bunu anlayacağından ya ila umursayacağını düşünmüyorum..
“Açıklamama MacKenna ailesinin kısa bir tarihiyle başlayacağım. Annem ve babam İskoçya’nın yüksek dağlarında doğmuş, büyümüş ve gömülmüş Babamın bir hayli arazisi vardı… bir hayli,” diyerek tekrarladı. Boğazını temizlemek ve bir yudum daha su içmek için sözlerine ara verdi, “Öldüğünde ara/iler eşit miktarda ağabeyim ikinci Robert Duncan ile bana geçti, Duncan ile ben öğrenimimizi sürdürmek için Amerika Birleşik Devlederi’ne geldik, her ikimizde burada kalmaya karar verdik. Yıllar sonra Robert arazi hissesini bana sattı. Mirasıyla. o çok varlıklı bir adam oldu, ben de Glen MacKenna denen mülkün tek sahibi haline geldim.
“Hiç evlenmedim. Bunun için ne zamanım oldu, ne de niyetim. Robert benim onaylamadığım bir kadınla evlendi ama kardeşimin tersine ben, istemediğim birisini seçtiği için onu tehdit etmedim, meseleyi de uzatmadım. Adı Caroline’dı… Belli ki Robert’la parası için evlenmişti. Onu kesinlikle hiç, sevmedi. Yine de görevini yaptı ve ona iki erkek evlat verdi; üçüncü Robert Duncan ve Conal Thomas,
*’Ve şimdi bu tarih dersinin can alıcı noktasına geldik. Yeğenim Conal sosyal bir konumu olmayan bir kadınla evlenmeyi tercih edince babası onu reddetti. Robert’ın tercihi bir başkası olmuştu etkili bir aileden gelen bir kadın bu yüzden babası, arzulan kulak arkası edildiği için küplere bindi. Conal’ın eşi Leab, bir sokak dilencisinden pek farklı değildi, ama Conal kaybedeceği paraları umursar gibi görünmüyordu.” Nefret dolu bir püflemenin ardından sözlerini sürdürdü; “Robert’in elinde tek kalan, kendine her denileni yapan gerçek bir ‘evet efendimci’ olan ilk oğluydu
“Yıllar içinde Conal’ın izini kaybettim,” diyerek devam etti. “Çok meşguldüm.” diye ekledi mazeret olarak, “‘tek bildiğim Charleston’ın hemen dışında Sılver Springs’e taşınmış olduğuydu. Daha sonra bir araba kazasında öldüğünü duydum. Kardeşimin cenazeye gitmeyeceğini biliyordum ama ben gittim. Kabul ediyorum öyle pek zorunluluk duygusu yüzünden değildi gidişim. Sanırım Conal’ın ne yaptığını merak etmiştin». Lealı’e ve başka hiç kimseye orada olduğumu söylemedim. Mesafemi korudum. Kilise yas tutanlarla dolup taşmıştı. Mezarlığa bile gittim, üç küçük kız çocuğuyla Leal’i gördüm, en küçükleri daha bir bebekti.” Sanki sahneyi tasarlarmışçasına duraksadı. Solgun gözlerinden okunabilecek duygusallıktan hiçbir ipucu vermek istemeyerek, bir an için kameradan uzaklara baktı. Koltuğunda doğruldu ve aldığı yerden devam etti. “Orada görmek için gittiğim seyi gördüm MacKenna soyu Conal’ın çocuklarıyla devam edecekti… gerçi ne yazık ki hiçbiri erkek değildi.
“Kardeşimin öteki oğluna gelince üçüncü Robert’a onu şımarttı; yaramaz olmayı öğretti. Hırs yapmasına izin vermedi, buna karşılık kardeşim, ilk oğlunun aşırı içkiden erken ölümünü görecek kadar uzun yaşadı. Her şeyin aşırısına kaçma günahı bir sonraki nesle aktarıldı. Robert’ın torunlarının miraslarım nasıl çarçur ettiğini, dahası MacKenna adını nasıl kirlettiklerini izledim. En büyük olan Bryce babasının yolundan gidiyordu. İyi bir kadın olan Vanessa ile evlendi ama Vanessa da onun rezilliklerine engel olamadı. Babası gibi sarhoşun biriydi. Bütün hisselerini sattı, tahvillerini paraya çevirdi ve son meteliğine kadar harcadı. Hayli bir miktarını alkole ve kadınlara harcadı, gerisini ne yaptığını da bir tek Allah biliyor
“Sonra Roger var. Gözden en ırak olandır haftalarca ortalıkta görünmezama benim kaynaklarımla izini sürüp nelerle meşgul olduğunu keşfetmek uzun sürmedi. Roger eğlence için kumarı seçmiş görünüyor. Bana gelen bilgilere göre sadece geçen yıl dört yüz binin üzerinde kaybetmiş Dört yüz bin.” İhtiyar adam başını salladı ve sanki bu sözler ağzında iğrenç bir tat bırakmış gibi sürdürdü konuşmasını. “Daha kötüsü kabadayılarla ilişkisi var. Sadece MacKenna adının Jackman gibi bir katil ile yan yana gelmesi bile midemi bulandırıyor
“En küçükleri Ewan kendine hâkim olmuyor veya olamıyor. Eğer çok zeki ve pahalı avukatlar olmasaydı şimdi hapishanede olurdu. İki yıl önce bir adamı neredeyse öldüresiye dövmüştü. Hepsinden tiksiniyorum. Hepsi bu dünyaya hiçbir katkısı olmamış ve yaramaz adamlar.” ihtiyar adam cebinden bir peçete çıkardı ve kaşlarını kuruladı.
“Şu hiçbir işe yaramayan doktorlar bana ancak birkaç ayım daha kaldığını söyleyince bir değerlendirme yapmaya karar verdim.” Döndü ve yan çekmeceden siyah kalın bir klasör çıkardı. Masanın ortasında kapağını açtı ve ellerini üstüne koydu. “Bir dedektife biraz araştırma yaptırdım.
Conal’ın çocuklarının ne hale geldiğini bilmek istiyordum. Kabul etmeliyim ki beklentilerim düşüktü. Conal’ın Ölümünden sonra Leah ile kızlarının ucu ucuna yaşayabildiklerini düşünüyordum. Ayrıca hiçbirinin üniversite okuyabileceklerini sanmıyordum… O bile şüpheliydi. Her ikisinde de yanılmışım. Conal’ın kazasından sonra Leah sigorta şirketinden, çocuklarıyla evlerinde kalabilecekleri kadar tazminat almıştı. Özel bir kız okulunda sekreter olarak işe başladı. Ödeme düşüktü Leah’in daha fazlasını yapabilecek yeteneği olduğunu sanmıyorum ama bir anlaşma yaptılar. Kızların üçü de ücret ödemeden ilköğretim ve lise öğrenimini o okulda aldı.” Onaylarcasına başını salladı ve sözlerine devam etti, “belli ki Conal iyi bir eğitimin değerini ona anlatmıştı.”
Klasörün içindeki rapora bir göz attı, “Öyle görmüyor ki üçü de çok çalışkan. Aralarında bir tek bile tembel olanı yok,” üstüne basa hasa ekledi. “Kız büyükleri Kıera iyi bir üniversiteye yüzde yüz burslu olarak girdi ve takdirname ile mezun oldu. Sonra başka bu burs alarak tıp fakültesine girdi ve son derece iyi götürüyor. Ortanca kız Kate ailenin girişimci olanı. O da doğudaki en iyi üniversitelerden birisine yüzde yüz bursla girdi ve takdirname ile mezun oldu. Daha öğrencilik yıllarında işini kurdu; bugün şirketi büyüyor ve çok başarılı olma yolunda gidiyor.” Tekrar kameraya baktı. “Görünüşe bakılırsa bana çok benziyor
“Elbette en gençleri Isabel de onlar kadar akıllı ama onun gerçek becerisi sesi. Bu konuda oldukça yetenekli olduğu anlaşılıyor.” İşaret parmağıyla raporun üzerine tıp tıp vurdu.
“Isabel üniversitede müzik ve tarih öğrenimi yapmak istiyor ve günün birinde İskoçya’ya gidip akrabalarıyla buluşmayı arzuluyor.” Başını salladı. “Bu haberler ben, son derece mutlu ediyor.”
“Şimdi vasiyetimdeki değişikliklere gelince.” Belli belirsiz gülümsedi. Kaybolan gülümsemesinin ardından sözlerini sürdürdü. “Bryce, Roger ve Ewan her biri derhal yüz bin dolarlık nakit alacaklar. Bu paraların tedavi için kullanılacağını ümit ediyorum ama bundan şüpheliyim. Vanessa da yüz bin alacak ve bu ev de onda kalacak. Bu kadarını en az son zamanlarda Bryce’a katlandığı için hak ediyor. Sevabına ve kamu yararına yaptığı çeşitli işlerle MacKena adını saygın hale getirdi. Bu yüzden onun koca seçimleri nedeniyle cezalandırılmasında bir anlam görmüyorum.
“Öteki MacKennalar’a gelince. Tüm hazine bonolarımı Kiera için imzaladım. Olgunluk tarihleri vasiyette belirtildi. Benim gibi bir tarih tutkunu olan Isabel, Glen MacKenna’yı alacak. Şüphesiz bununla ilgili koşullar var ama bunlardan zaman içinde haberi olacak. Benden alacaklarının tamamı bu ama zaten oldukça cömert davrandığıma inanıyorum.” Nefesi daraldı, biraz daha su içmek için durdu, konuşmasını bitirmeden suyu bitirdi.
“Nihayet taşınmaz mallarımın büyük bölümüne gelince, varlığımın sekiz milyon dolar değerinde olduğu hesaplandı Bu benim omur boyu çalışmamın birikimi ve kan bağım bulunan akrabalarıma geçecek ancak bunları başıbozuk yeğenlerime aktarırsam lanetleneceğimden ötürü Kate MacKena’ya geçecekler. Hepsinin içinde dürtülen en yüksek olanı o, benini gibi paranın kıymetini biliyor Eğer bu mirası kabul ederse hepsi onun Boşa harcamayacağından eminim.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıSen de Yanarsın
- Sayfa Sayısı376
- YazarJulie Garwood
- ISBN9944821797
- Boyutlar, Kapak 13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviEpsilon / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bir Maskenin İtirafları ~ Yukio Mişima
Bir Maskenin İtirafları
Yukio Mişima
Yukio Mişima, yalnız Japon edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en önemli, üzerinde en çok tartışılmış yazarlarından biri. Her yapıtıyla Japon ruhunu, bir yandan ürkütücü...
- Kaplanın Karısı ~ Téa Obreht
Kaplanın Karısı
Téa Obreht
Kaplanın Karısı, savaşın paramparça ettiği Balkanlar’dan yükselen seslerle genişleyen, çarpıcı, sarsıcı ve biraz da efsunlu bir roman. Genç bir doktor olan Natalia, çok sevdiği...
- Dört Odalı Kalp ~ Anais Nin
Dört Odalı Kalp
Anais Nin
Nin, serinin üçüncü kitabı Dört Odalı Kalp’te ise Perulu şair Gonzalo Moré ile ilişkisinden ilham aldığı bir aşkı yazıyor.